Bu, bir nevi yeni nesil simyacılık

Güncelleme Tarihi:

Bu, bir nevi yeni nesil simyacılık
Oluşturulma Tarihi: Ocak 05, 2019 08:30

Mücevher ve sanat dünyası, 8 Ocak’ta gerçekleşecek bir sergiyle buluşuyor. Kariyerinde 30’uncu yılını kutlayan mücevher tasarımcısı Zeynep Erol, organik pırlantalardan tasarladığı koleksiyon ve heykelleriyle bizi periler dünyasına götürecek.

Haberin Devamı

Koleksiyonun adı ‘Metamorfoz’. Akla hemen bir yeniden yaradılış hikâyesi geliyor. Tasarımcı olarak arayış içinde olduğunuz bir dönem mi geçirdiniz?

- Metamorfoz benim iç yolculuğumda bulunduğum yeri ifade etse de bana göre tüm insanların farkında olduğu; değişmekte olan dünyanın içinde kendimize korunaklı bir alan açma sürecini anlatıyor. Etrafımızda olup bitenlere bazen korku, bazen endişe, dehşete varan düşünce ve duyguların esaretiyle yaklaşıyoruz. Bunun iç huzurumuzu ve yaşam kalitemizi değiştirdiği kesin. Ama yaydığımız bu negatiflikle de bir yere varamıyoruz. “Polyannacılık oynayalım” diyorum, bayağı diyorum bunu... Tüm masalların, gerçek olayları ve duyguları gerçekleştirmeye yaradığına inanıyorum çünkü hepimiz inancımızla yaratıyoruz ve bunun sonuçlarını da görüyoruz. İlham kaynağına gelince, bu sergide ilhamım perilerin dünyası.

Bu, bir nevi yeni nesil simyacılık
Bu koleksiyon bilimle sanatın buluşması

Haberin Devamı

Kaç parçadan oluşuyor?

- Koleksiyon 80 çeşit farklı altın ve gümüş mücevherden oluşuyor. Yine tasarladığım 6 heykel de koleksiyonun bütünleyicisi olarak eşlik ediyor.

Malzeme seçimi çok enteresan; organik pırlanta... Bu ilginç malzeme nasıl elde ediliyor?

- ME Diamond tarafından, doğaya ve insana zarar vermeden, bilim ve simya kullanarak üretilen saf bir elmasın işlenmesiyle elde edilen organik pırlanta, dünya kuyum otoriteleri tarafından da kabul edilen değerli bir taş. Bunu yaratan ekibe kısaca ‘simyacılar’ diyebiliriz. Bir nevi yeni nesil simyacılık... Karbon formülünden organik pırlantayı bulmuş, yapmış, yaratmış bir şirket. Yeni neslin dâhi, çalışkan gençleri... Bu organik pırlantalar benim tasarımlarımla buluştu. Aslında bilim ile sanatın buluşması da diyebiliriz. Saf, değerli, yaratıcı...

1989’dan beri takı tasarımcılığı yapıyorsunuz. Sizce sektörde neler değişti? Geri mi ileri mi gidiyoruz?

- Mücevher sektörü yüzyıllardan beri bizde en mükemmel işçiliklerle var olan, çok iyi sadekârlarımız ve ustalarımızla yaşamaya devam eden bir sektör. Benim amacım bu zanaatı sanata açmaktı. Her şey öncelikle kendimi sanatsal olarak ifade edebileceğim bir dal arayışı ile başladı. İşin mutfağını öğrenerek başladım. İki sene Kapalıçarşı’da dersler aldıktan sonra önce kendi atölyemi kurdum, sonrasında sergiler açmaya başladım. Amacım o zaman da şimdi de bu disiplini bir sanat dalı olarak yönlendirmekti. Yolumu böyle çizdim ve sürdürüyorum. Hatta yıllar içinde mini heykelcikler diye adlandırdığım takılarımın boylarını büyüttüm ve şimdi son iki sergime eşlik ediyorlar. Mücevher sektörüne trendler ve moda anlayışı hâkim oldu... Gençler kolay ve gündelik takabilecekleri uygun fiyatlı ve zarif takıları tercih ediyorlar.

Bu, bir nevi yeni nesil simyacılık

8 Ocak tarihinde açılacak olan sergi, Nişantaşı Openhaus’da görülebilecek.

Haberin Devamı

Öğretmenliğin hazzı hâlâ içimde

Kariyerinizden bahsetmişken, bir dönem Almanca öğretmenliği yaptınız değil mi?

- Evet. Almanca öğretmenliğim altı yıl sürdü. Sanatsal arayışımı önce bale ve resimden, akabinde mücevher ve heykelde bulduktan sonra da bitti. Ama o günlerin hazzı hâlâ içimdedir, zira öğrencilerimin yetişmesinde yaratıcılığın payı bence çok büyük.

Öğretmenlik, balerinlik, heykeltıraşlık ve takı tasarımcılığı... Sizi en çok hangisi tanımlar?

-İçimde kendimi anlatmamın en güzel ifadesi 14 yıl bale olmuştu, Kapalıçarşı’da mücevher yapmayı öğrendiğim yıllarda ise takı ile aynı güçte bir anlatım oluşturabileceğini gördüm. 1989’da başlayan bu süreç hâlâ aynı kuvvette sürüyor. Son yedi yıldır heykel de eşlik ediyor.

Bu, bir nevi yeni nesil simyacılık


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!