Zor günlerdi sınırdan döndüm

Güncelleme Tarihi:

Zor günlerdi sınırdan döndüm
Oluşturulma Tarihi: Aralık 31, 2005 00:00

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın ile Tıp Fakültesi hastanesinde, yattığı odanın yanında yer alan doktorların odasında konuştuk. Üzerinde beyaz, yakasız bir gömlek, kahverengi fitilli bir pantolon vardı.

Ayakta karşıladı beni. Gülümsüyordu. İlk duruşmadaki bitkin, güçsüz havasını üzerinden atmıştı. Gözlerinin içi parlıyordu. İlk sözleri, tutukluluğu sürecince kendisine verilen destekle ilgiliydi. ‘Sağolsunlar onlar sayesinde dayanma gücüm oldu. Bana destek veren medyaya, kurum ve kuruluşlara, insanlara çok teşekkür ediyorum. Bundan sonra da onlarla birlikte devam edeceğiz.’ Aşkın’la tutuklandığı 76 gün öncesine dönerek, yargı sürecini konuştuk.

O gün tutuklanmayı bekliyor muydunuz?

Tahminlerimin arasında vardı. Yani işin gidişatına bakınca öyle bir karar verebileceklerini düşünüyordum. Kuvvetli bir ihtimaldi.

Peki, neden bir üniversitede yaşananlar bu noktaya geldi, hukuki alana yansıdı sizce?

O konuda yorum yapmam mümkün değil. Savcılık öyle uygun görmüş. Çok sayıda ihbar, ihbarcı var. Öyle değerlendirmişler. Gerçek zaman içinde anlaşılacak. Buna inanıyorum.

BÜYÜK BİR DRAM

Nasıl geçti tutuklandıktan sonraki günler?

Zor bir dönem geçirdim. Kolay değildi, yaşım da çok genç değil. Bir de çok büyük bir dram, trajedi yaşadım. Çok yakın dostlarımdan birini trajik biçimde kaybettim. Hem de orada bulunarak yaşadım. Bu insanı çok tahrip eden bir şey. Hastaneye geldiğimde ürik asit yükselmişti, beslenme rejimim, kan değerlerim bozulmuştu, bir ayda 10 kilo kaybetmişim.

Psikolojinizin bozulması vücudunuzu bu kadar etkilemiş yani?

İlk defa olur olmaza duygusal reaksiyon vermeye başladım. Kendimi kontrol edemiyordum. Yaşanan şey büyük bir travmaydı. Ama arkadaşlarımız epey uğraştılar normale getirebilmek için. Hálá bazı kan değerlerinde, böbreklerimde, prostatta, pankreasımda sorunlar var.

ZOR GÜNLERDİ

Vücudunuzun tamamı olumsuz sinyaller vermiş.

Evet. Bir nevi sınırdan döndüm diyebilirim. Zor günlerdi. Ama bu zor günler Türkiye’de bazı şeylerin tartışılması için de fırsat yarattı. Yargının da, YÖK’ün de üniversitelerin de, demokrasinin de, siyasetin de, insanların da tartışılması için bir vesile oldu.

Ama daha çok siyasi iktidarın bu davaya baskısı olduğu söylendi ve iktidar tartışıldı.

Evet o tartışıldı ama benim için asıl önemli olan kurumlarımızı baştan gözden geçirmek zorundayız.

Bu davada siyasi baskı var mı sizce?

Şimdilik öyle bir yorum yapamayacağım. Ben net bilemediğim şeyler için yorum yapmamayı tercih ederim.

Bir kere karar verir her şeyi göze alırım

‘Kurtuluş Savaşı’nı yapan güçlerin hálá var olduğunu’ anladığınızı söylediniz. Biraz açabilir miyiz?

O benim en büyük kazancım. Bakın yüzlerce binlerce mesaj aldım. Bunların yüzde 90’ı hiç tanımadığım insanlardan geldi. Bazıları Kurtuluş Savaşı’nı yaşamış insanlardı. Bir hanımı hiç unutamıyorum, ‘Biz Atatürk’ü de gördük çocuğum’ dedi. Biz o dönemi de yaşadık. Siz o ışığı devam ettiriyorsunuz. Duamız üstünüze olsun’ dedi. İnsanı çok duygulandıran şeyler bunlar. Aydın’dan bir baraj çalışanı, Giresun’dan bir eczacı aradı.

ADAMIMIZI BİLİRİZ

Peki, neden arayıp, destek verdiklerini sordunuz mu?

Nereden biliyorsunuz bu suçları işlemediğimi dedim. ‘Biz adamımızı biliriz’ dediler. Galiba biz halk kadar bilmiyoruz adamımızı. Ama Kurtuluş Savaşı’nı kazananlar onlar. Bu güç örgütsüz olarak Anadolu’nun her tarafında var. Bize düşen bunları örgütlü hale getirmek, seçimlerde oy kullanma oranını artırmak ki görüşlerimiz Meclis’te temsil edilebilsin.

Hangi görüşleri kastediyorsunuz?

Cumhuriyetin değerleri benim için önemli. Uygar toplum olmak için önemli. Demokrasinin, hukukun geliştirilmesi. İnsan haklarına saygılı olunması önemli parametreler.

Üniversitedeki çabanız neydi? Ne yapmaya çalıştınız?

Bizim çabamız önünde bir sıfat olan üniversite değil sadece bir üniversite kurmaktı. Amacımız bilimin üretildiği, bilginin öğrenciye kazandırıldığı bir araştırma ve eğitim öğretim kurumu oluşturmaktı.

Bilimsel anlamda gelişme oldu mu?

Bu üniversite 1999’dan önce kişi başına düşen A sınıfı yayın bakımından en sondaki 5 üniversiteden biri durumundaydı. 2003 rakamlarını biliyorum, kişi başına düşen A sınıfı yayın bakımından 9. sıradaydı Yüzüncü Yıl üniversitesi.

Bu dava sanırım üniversiteyi olumsuz etkiledi.

Ben farklı düşünüyorum. İnsanlar burada yapılanların daha çok farkına vardı. Şimdi Anadolu’da birçok insan bu üniversiteye katkı vermek isteyecektir. Artık burası uzaktan seyredilmemeli. Burası sadece bize bırakılmamalı.

Anlaşılan üniversitedeki çabanıza 76 gün öncesine göre daha sıkı sarılacaksınız.

Ben bir şeye iki kere karar vermem. Bir kere karar verir, her şeyi göze alırım. Buraya geldiğimde 1995’te ben yolumu çizdim. Ne olursa olsun o doğrultuda gitmeye kararlıydım. O doğrultuda da gidiyorum. Devam da edeceğim

Eskiye oranla daha kararlısınız yani?

Evet, sağlığım etkilendi. Belki birçok şey kaybettim. Ama gelecek günleri kazanacağız.

Onu konuşmak çok acı

Enver Arpalı’nın intihar ettiği güne dönebilir miyiz?

Onu konuşmak beni çok etkiliyor. Konuşmak istemiyorum. Ama benim için çok... Bir dostu kaybetmeyi o kadar yakından yaşamak çok acı. Çok değerli ve namuslu bir insandı Enver.

Günlük tuttunuz mu?

Çok kısa günlük notlar aldım. Bugün iyiyim ya da değilim gibi. Arayanı not ettim.

YÖK Başkanı Teziç’in geldiği gün de özel bir gündü herhalde?

Evet, o büyük bir destekti benim için. YÖK Başkanı’yla da samimi ilişkimiz vardır. Onu görmek beni çok duygulandırdı. Bir de Kuvayı Milliye ödülü verildi. Bu bir onur.

AB’ye hiç şaşırmadım

REKTÖR Aşkın, dün sabah tedavi gördüğü hastane odasının demir parmaklıkla kaplı penceresine çıkıp gazetecilere el salladı. Ardından da kaldığı odanın karşısında görevlilerin kullandığı bir odada basın toplantısı düzenlendi.

AB’YE PAMUK SİTEMİ

AB Orhan Pamuk’a destek verdi, size vermedi, nasıl değerlendiriyorsunuz’ sorusunu Aşkın, ‘Shakespeare’in tiyatrosundan, Descartes’ın, Kant’ın felsefesinden, Van Gogh’un renklerinden Giuseppe Ungaratti’nin dizelerinden çıkara çıkara Bergman’ı, Franz Kafka’nın dünyasını alan bir uygarlık açısından hiç şaşırmadım’ diye yanıtladı.

KIRGIN DEĞİLİM

Aşkın, ‘Kimseye kırgın mısınız’ sorusuna ise ‘Hiç kimseye kırgın değilim. Beni ihbar edenler dahil. Vaktiyle Çetin Altan bir yazısında ‘Birkaç yüz kelimeye sığıyorsa dünyamız, bakmayın Matisse’in balıklarına’ demişti. Keşke bu kişiler matisse’in balıklarına bakmayı becerebilseydiler. Onlar için üzgünüm sadece’ karşılığını verdi.

En büyük destek

PROF. Dr. Yücel Aşkın, tedavi gördüğü YYÜ Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi’nde basın toplantısı düzenledi. Toplantı sırasında eşi Oya Aşkın da yanında bulunup Rektör’e moral verdi. Aşkınlar sıkıntılı günleri geride bırakmanın mutluluğunu paylaşıyorlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!