Kadının kalbi daha hassas

Güncelleme Tarihi:

Kadının kalbi daha hassas
Oluşturulma Tarihi: Mart 08, 2021 13:24

Kalp ve damar cerrahisi uzmanı Prof. Dr. Özalp Karabay, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kardiyovasküler hastalıkların ölüm nedenleri arasında açık ara ilk sırayı aldığını belirterek, kalp hastalıklarından ölümlerde son 20 yılda kadınlarda belirgin bir şekilde artma eğilimi görüldüğünü açıkladı.

Haberin Devamı

 

DOKUZ Eylül Üniversitesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özalp Karabay, değişik nedenlerden dolayı hayatını kaybeden 30 kadından 12’sinde ölüm nedeninin kalp ve damar hastalıkları olduğunu söyledi. ABD’de yapılan bir ankette kadınlara ‘kendiniz için sağlıkta en büyük risk faktörü olarak neyi görüyorsunuz’ sorusuna verilen cevaplarda meme kanserinin birinci, rahim ve genital organ kanserlerinin ikinci, kalp-damar hastalıklarının da üçüncü sırada yer aldığını kaydeden Prof. Dr. Özalp Karabay, “Kadın yaşamında gerçek ise tamamen farklı olup yaklaşık olarak her 30 kadından birisi meme kanseri nedeniyle yaşamını yitirmekteyken, buna karşılık hayatını kaybeden her 30 kadından 12’sinde kalp-damar hastalıkları ölüm nedeni olarak ilk sırayı açık farkla alıyor” dedi.

Haberin Devamı

Kadının kalbi daha hassas

55 YAŞ ÜZERİ RİSK ARTIYOR

Kardiyovasküler hastalıkların koroner arter hastalığı, hipertansiyon, inme, kalp yetersizliğini kapsadığını ifade eden Prof. Dr. Karabay, bu hastalıkların kadınlarda 55 yaş üzerinde artmaya başladığını söyledi. Karabay, araştırmaların, dünyada ve Türkiye’de kardiyovasküler hastalıkların gelişmesinde önemli rol oynayan obezite ve diyabetin erken yaşlardan itibaren artmaya başladığını gösterdiğini de vurguladı.

ÖSTROJEN KADINLARI KORUYOR

Kadınlardaki östrojen hormonunun damarlar üzerinde olumlu etkileri bulunduğunu dile getiren Karabay, östrojenin kolesterol mekanizmasını etkileyerek, damar sertliğini azaltıcı etki oluşturduğunu ve bu olumlu etkilere bağlı olarak, kadınlarda doğurganlık dönemlerinde, yani östrojen hormonunun yüksek olduğu yaşlarda koroner damar sertliği ve koroner damar tıkanıklıklarıyla ilgili kalp krizi gibi komplikasyonlara çok ender rastlandığını bildirdi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Östrojen hormonu kanın yağ metabolizmasını olumlu etkileyerek, damar duvarında, koroner hastalığın başlangıcını önlüyor. İyi huylu kolestrol miktarını artırıp kötü huylu kolestrol miktarını azaltıyor. Böylece damarın iç tabakasında oluşacak yağ birikimlerini engelleyip damar tıkanması, damarda yırtıkların meydana gelmesi gibi sorunların gelişimini minimalize ediyor. Östrojenin etkisinin azalmasıyla koruyucu etki ortadan kalkıyor. Kilo alımı hızlanıyor ve östrojen hormonunun etkinliğinin azalmasına bağlı olarak kadınlarda kalp-damar hastalıklarında artış gözleniyor. Kadınlarda ilginç olarak kalp hastalıklarına karşı bilinçlilik ve farkındalık az olup menopoz sonrasında kilo alma, kolesterol yüksekliği, kan basıncında yükselmenin, kalp-damar hastalıklarının gelişmesinde önemli katkısı oluyor. Tüm bunlar sonucunda kadınlarda kalp hastalıklarında ciddi oranda artış görülüyor ve özellikle menopoz sonrasında kalp ve damar hastalıklarının görülme sıklığı, erkeklere yakın düzeylere ulaşıyor.”

Haberin Devamı

Kadının kalbi daha hassas

KADINLARDA FARKINDALIK ÇOK DÜŞÜK

PROF. Dr. Özalp Karabay, kadınlarda ve erkeklerde kalp-damar hastalığı belirtilerinin farklı olduğunu ve kadınların bu hastalıklara karşı farkındalığının düşük olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi: “Kadının, kalp-damar hastalıklarına karşı farkındalığının az olmasına bağlı olarak hekime başvurma ihtimali de düşük. Günün yoğun temposu içinde kadınlar, kalp ve damar hastalıklarının belirtilerini menopoz bulgularıyla, yorgunlukla, stres ya da gerginlikle karıştırabiliyor. Ayrıca kadınlarda kalp hastalığının belirtilerinin erkeklere oranla daha silik olması, kadınların farkındalığını azalttığı gibi, doktorların bile kadınlarda kalp hastalığı olabileceğini düşünme ihtimalleri erkeklere göre daha düşük olabiliyor. Erkek bir hasta sol kolunda uyuşma, göğüste sıkıntı gibi tipik şikayetlerle acil servise başvurduğunda, öncelikle kalp krizi akla geliyor. Ancak aynı şikayetler bir kadında olduğunda, sinirlerinin yorulmuş olduğunu öncelikle düşünebiliyor. Yapılan bir çalışmada kalp krizi ile hastaneye gelen kadınlara yeteri kadar ilgi gösterilmediği ve erkeklere kıyasla 13 dakika daha geç müdahale edildiği saptandı. Hastanede yapılan işlemler açısından bir diğer ilginç bulgu da bu ayrımcılığın yalnız erkekler değil, kadınların kendisi tarafından da yapılması. Kadınlar, genel olarak şikayetlerinin kalplerinden olacağını düşünmemekte ve kalp şikayetleri olanların sadece yüzde 35’inin aklına kalp geldiği, geri kalan üçte ikisinin başka hastalıklardan şüphelendikleri araştırmalarla ortaya konuldu.”

 

Haberin Devamı

SİGARAYI HEMEN BIRAKIN

PROF. Dr. Özalp Karabay, kadınların damar yapılarının erkeklere göre çok daha ince olup özellikle çok sigara içen kadınlarda damar daralmasının yanı sıra damar yapısının da bozulması nedeniyle kalp krizi riskinin arttığını, bu nedenle sigara içenlerin hemen bırakması gerektiğini söyledi. Ayrıca kalp-damar hastalığı bulunan kadınlarda stent, balon veya bypass gibi tedaviler sonrası komplikasyon gelişme ya da damarların tekrar tıkanması riskinin erkeklere göre daha fazla olduğunu ifade eden Karabay, “Kalp-damar hastalıkları, kadınlardaki ölümlerin yaklaşık yarısından sorumlu olup kadınlardaki tüm kanser ölümlerinin neredeyse iki katı kadar bir oranda gerçekleşiyor” diye konuştu.

 

Haberin Devamı

KADINLARDA DAHA FARKLI

PROF. Dr. Özalp Karabay, kalp krizi geçiren kadınlarda, erkeklerde olduğu gibi şiddetli göğüs ağrısı belirtisi dışında farklı belirtiler olduğu için, kadınların yüzde 52’sinin erkeklere oranla 15 dakika daha geç hastaneye gittiklerini vurguladı. Kadınlarda kalp krizinin ardından hastaneye geç gidilmesi ve tedavinin gecikmesinin kalıcı hayati zararlara yol açtığını dile getiren Karabay, kalp krizini erken fark etme ve tedaviye bir an önce başlamanın kadın sağlığı açısından çok önemli olduğunu hatırlattı. Kadınlarda kalp krizi belirtilerinin stres, sıradan bel ağrısı, kas ağrısı ile karıştırılabileceğini vurgulayan Karabay, kalp krizi belirtilerini şu şekilde sıraladı:
- Vücudun üst kısmında rahatsızlık, çene veya boyun ağrısı.
- Sütyen hizasında, çenede, sırtta, boyunda ve omuzdaki ağrılar.
- Yorgunluk, halsizlik hissi, günlük yoğun tempodan kaynaklanıyor olabilir. Ancak kalpten kaynaklı bir sorunun işareti de olabileceği akla getirilmeli.
- Uyku bozukluğu, uyku apnesi, üst solunum yolunu tamamen ya da kısmen bloke eder. Bu da nefes almada durmaya, pompalanan kanın azalmasına neden olur. Bu durum, 4-5 yıl içinde kriz geçirme ve ölüm riskini yüzde 30 artırır.
- Bulantı, kusma, hazımsızlık, mide ekşimesi, sıkıntı hissi.
- Nefessiz kalmak. Kalp krizi, kalbin pompalama fonksiyonunu olumsuz etkilediği için nefes almakta güçlük çekilir.
- Şikayetlerin kansızlıkla birlikte olması küçük damarlardaki oksijen sunumunu azaltacağından, daha önemlidir.
- Sinirlilik, tedirginlik hissi. Kalbin hızlı atması ve terleme, ruh haliyle ilgili olduğu kadar, kalp krizinin sinyallerinden biri de olabilir. Ortada tedirgin ve sinirli olmanızı gerektiren bir durum yoksa ve kalp-damar hastalığı açısından risk faktörlerine sahipsek, kalbin değerlendirilmesi uygun olur.
- Hareketsiz yaşam, ev kadınlarının kalp-damar hastalığı açısından daha ciddi risk taşımalarına neden olmaktadır. Sportif olmayan ve hareketsiz bir yaşam süren ev kadınları, daha fazla kilo sorunu yaşadıkları, daha hipertansif oldukları, yüksek kolesterol düzeylerine sahip olmaları nedeniyle kalp krizi geçirme riski çalışan kadınlara göre daha yüksektir.

 

Haberin Devamı

BU ÖNERİLERE
KULAK VERİN

YAŞAM süresinin uzamasına bağlı olarak mevcut risk faktörlerinin görülme sıklığının da arttığını belirten Prof. Dr. Özalp Karabay, kalp-damar hastalıklarından korunmada alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı:
- Yaşam tarzının düzenlenmesi, yoğun diyetler yerine sürekli sağlıklı beslenme seçenekleri kullanıp bunun yaşam biçimi haline dönüştürülmesi.
- Çocukluk döneminde damak tadı gelişmeden sağlıklı bir diyet alışkanlığı kazandırılması.
- Hastalık tanısından sonra gerekli önlemlerin titizlikle alınması.
- Doymuş hayvansal yağların az tüketilmesi.
- Sakatatlardan uzak durulması.
- Fazla tuz ve şeker tüketiminden kaçınılması.
- Şişmanlık ve hareketsizlikten uzak durulması.
- İdeal kilonun sağlanması.
- Antioksidan içeren meyve ve sebzelerin daha çok tüketilmesi.
- Katı yağlar yerine zeytin, ayçiçek yağı kullanımı.
- İşlenmiş ve hazır gıdalardan kaçınılması.
- Lifli ve tahıllı besinler tüketilmesi.
- Haftada en az 3 gün 20-30 dakika tempolu yürüyüş yapılması.
- Sağlıklı ve düzenli beslenme alışkanlıklarının edinilmesi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!