Organ Bağışına Çok Yönlü Yaklaşım

Güncelleme Tarihi:

Organ Bağışına Çok Yönlü Yaklaşım
Oluşturulma Tarihi: Kasım 09, 2015 10:06

ORGAN BAĞIŞINI TIBBİ VE DİNİ AÇIDAN DEĞERLENDİRDİLER.

Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Süber Dikici, Yoğun Bakım Uzmanı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Türkay Akbaş ve İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Faruk Bayraktar, organ bağışı konusunu farklı açılardan değerlendirerek konunun tıbbi ve dini boyutlarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Organ bağışını tıbbi açıdan değerlendiren Doç. Dr. Süber Dikici, kişinin doku ve organlarını tıbben kendi yaşamı sona erdikten sonra başka hastaların tedavisi için kullanılmasına, hayatta iken serbest iradesiyle izin vermesi şeklinde tanımladı.
Doç. Dr. Süber Dikici, tıbbi tedavinin yetmediği ve başka tedavi seçeneklerinin olmadığı durumlarda organ bağışıyla düzelme ihtimali bulunan hastalar için yapılan organ nakilleriyle hayat kurtarıldığına vurgu yaptı. Organ bağışı konusuyla ilgili Ulusal Organ Koordinasyon Merkezi’ne bilgi verilmesinden sonra tanıyı koyan hekimler olarak sonraki sürece dahil olmadıklarını belirten Dikici, sonraki tüm aşama ve işlemlerin bu Merkez tarafından koordine edildiğini ifade etti.
Her bir yoğun bakım yatağına her yıl bir bağışın yapıldığı dünya ortalaması hedefinden oldukça uzakta olduğumuza dikkat çeken Doç. Dr. Dikici, organ bağışını arttırmak amacıyla insanların bilgilendirilmesine ilişkin düşüncelerini paylaştı. Doç. Dr. Süber Dikici, “Bu bilinç bir günlük, bir aylık değil toplumun tüm birimlerine, ilkokuldaki çocuktan tutun da huzurevinde kalan bireylere kadar hayatın her evresinde verilen ve devamlı olarak tekrar edilen bir toplumsal bilinç olmalıdır” diyerek bireyin aklını karıştıracak veya bireyi ikilemde bırakacak olumsuz örneklerin sergilenmesinden kaçınılması gerektiğinin altını çizdi.
Organ bağışı konusuyla ilgili Rektörlüğün, İlahiyat Fakültesinin ve Düzce İl Müftülüğü’nün kendilerine yoğun destekleri olduğunu da sözlerine ekleyen Doç. Dr. Süber Dikici, konuyla ilgili ilerleyen günlerde toplumsal projeler gerçekleştirileceğini ifade ederek sözlerini noktaladı.
5 KİŞE YENİDEN HAYAT VERİN
Organ bağışının, beyin ölümü gerçekleşmiş kişiden veya sağlıklı bireyden gerekli organların alınarak yapıldığını belirten Yrd. Doç. Dr. Türkay Akbaş, bazen tıbben hayatı sona eren bir kişiden alınan beş organın beş kişiye yeniden hayat verdiğini söyleyerek organ bağışının önemine dikkat çekti.
Avrupa ve Amerika’da kadavralardan gerçekleştirilen organ nakli miktarının ilk sırada olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Akbaş, ülkemizde ise en çok canlıdan organ bağışı yapıldığını ve ölümü gerçeklemiş kişilerden olan bağış oranının çok düşük seviyelerde olduğunu sözlerine ekledi. Tıbben hayatı sona ermiş kişilerden bağışlanan organ sayısının arttıkça, hayatta olan kişilerden alınan organ sayısının düşeceğini belirten Akbaş, böylece yaşamına devam eden kişilerin risk altına sokulmayacağını söyledi.
ORGAN BAĞIŞI YETERLİ DEĞİL
Hasta insanların kaliteli bir hayat sürmelerinin ve yaşamlarına devam etmelerinin bağış yapılacak organlara bağlı olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Akbaş, “Maalesef ülkemizde bağış yeteri kadar yapılamadığı için hastalarımız organ bekleme sırasında yaşamlarını yitirmektedir” diyerek organ bağışının hayati derecede önemli bir olgu olduğunu dile getirdi.
Organ bağışı konusunda doğru bilinen yanlışlara da değinen Yrd. Doç. Dr. Türkay Akbaş, insanlardaki ön yargının önemli nedenlerinden birinin bilgi eksikliği olduğunu söyledi. “Organlarını almak için hastaya beyin ölümü tanısı koyduğumuzu düşünenler var” diyen Yrd. Doç. Dr. Akbaş, beyin ölümü tanı kriterlerinin net olduğunu ve tanının ancak iki hekim tarafından konulduğunu ifade etti. Beyin ölümü gerçekleşmiş bir kişinin iyileşme olasılığının bulunmadığına dikkat çeken Akbaş, “Beyin ölümü, beynin ve beyin sapının geri dönüşümsüz olarak zarar görmesi ve işlevini kaybetmesidir. Beyin ölümü gerçekleşmiş bir kişinin iyileşme durumu mümkün değildir” şeklinde konuştu.
“Kalbin atması, hastanın yaşadığını gösterir” şeklinde düşünen kişilerle sık sık karşılaştıklarını belirten Yrd. Doç. Dr. Akbaş, “Beyin ölümü gerçekleşen kişinin kalp atışının devam etmesi veya böbrek fonksiyonlarının normal seyretmesi tamamen bizim desteğimizle olmaktadır. Bir dönem sonra destek tedavilerimiz de yetersiz kalmakta ve organlar bozulmaktadır. Bundan dolayı organların harabiyeti gelişmeden hızlı bir şekilde beyin ölümü tanısını koymalıyız. Her beyin ölümü vakası bizim için potansiyel bir organ vericisidir” ifadelerini kullandı.
ORGAN BAĞIŞI EĞİTİMİ İLKOKUL ÇAĞLARINDA VERİLMELİ
Organ bağışı konusundaki bilincin arttırılmasında eğitimin önemine değinen Yrd. Doç. Dr. Türkay Akbaş, eğitimin ilkokul çağından başlaması gerektiğini belirterek toplumda lider ve eğitmen konumunda olan meslek gruplarındaki kişilerin (öğretmen, imam vb.) konu hakkında eğitimlerinin sağlanmasının çok önemli olduğunu sözlerine ekledi.
Düzce İl Müftülüğü’nün kendilerine verdiği destekten dolayı teşekkür eden Yrd. Doç. Dr. Türkay Akbaş, ”Hepimizin bir gün bir organa ihtiyacımızın olabileceğini unutmamalıyız. Bundan dolayı organ bağışına gereken desteği vermeliyiz” sözleriyle açıklamalarını sonlandırdı.
DİNİ AÇIDAN UYGUN
Organ bağışı konusunu dini ve ahlaki açıdan değerlendiren Prof. Dr. Mehmet Faruk Bayraktar, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun aldığı karar ile belli şartların bulunması halinde ölüden diriye organ naklinin caiz olduğu şeklinde fetva verildiğini ifade etti. Diyanet İşleri Başkanlığı kararlarının yanı sıra birçok İslam ülkesindeki kurumların kararlarında da organ nakli yapılmasının belirli şartlar dahilinde caiz görüldüğünü söyledi.
“Bir insanın yaşamasına vesile olmanın bütün insanların hayatına vesile olacağının”(Maide 5/32) Kuran-ı Kerim’de vurgulandığını belirten Prof. Dr. Mehmet Faruk Bayraktar, organ naklinin caiz olması için gereken şartları; “organ naklinde zaruretin bulunması, konunun uzmanlarında hastanın bu tedaviyle iyileşeceğine dair güçlü bir kanaatin hasıl olması, organ bağışlayacak kişinin kendisinden veya ölümünden sonra mirasçılarından onay alınmış olması, tıbbi yönden ölümün kesinleşmiş olması, organın bir ücret ve menfaat karşılığında verilmemiş olması ve nakil yapılacak kişinin de buna razı olması“ şeklinde açıkladı.
İNSAN HAYATINI KURTARMAK ÖNEMLİ
Kur’an’da ve hadislerde, insan hayatını tehdit eden bir açlık ve zaruret halinde haram fiillerin mubah hale geleceğinin ve günahın ortadan kalkacağının bildirildiğini ifade eden Prof. Dr. Mehmet Faruk Bayraktar, “İslam ölüye değer vermekle birlikte, insana ve hayata daha çok değer vermiş ve hayatı korumayı dinin beş temel maksadından biri saymıştır” dedi.
Fıkıh alimlerinin "Zaruretler, mahzurlu (sakıncalı) olan şeyleri helal kılar" ve "Zararın ağır olanı, daha hafif olanıyla giderilir” genel kaideleri gereği, organ bağışını uygun gördüklerini söyleyen Bayraktar, zaruret halinde "İki şerden ehven olanı tercih edilir" görüşü çerçevesinde de organ bağışına cevaz verildiğini çünkü burada bir hayatı kurtarmanın söz konusu olacağını sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Bayraktar, organ bağışıyla ilgili olarak medyada yer alan bazı haberlerin, gerek aileden gerekse çevreden gelerek gerçek bilgiye dayalı olmayan baskı ve yönlendirmelerin, eksik bilgilendirmenin, eğitim yetersizliği ve dini kaygıların insanlarda, organ bağışı konusunda birtakım olumsuz ön yargıların oluşmasına sebep olduğunu söyledi.
Organ bağışlayan kişinin hayatını devam ettirmesinin esas olduğunu belirten Bayraktar, “Bu konuda bir sıkıntı olacağı doktorlar tarafından öngörülürse o zaman nakil yapmak caiz olmaz. Organ nakli yapılan kişi, herhangi bir hata işlediğinde sorumluluk kendisine aittir. Organı bağışlayan ise başkasının yaptığı hatadan sorumlu olmaz. O, sadece Allah’ın yarattığı bir insanın yaşamasına vesile olduğu için mükafat kazanmıştır” dedi.
Organ bağışının dini açıdan bir sakıncası olmadığının altını çizen Prof. Dr. Bayraktar, “Özellikle bir cana hayat vermek tüm insanlığa hayat vermek kadar anlamlıdır. Bugün organ bağışı bekleyen hasta kardeşlerimizden birinin yerinde biz de olabilirdik. Bu yüzden empati kurarak konuya yaklaşmalıyız” şeklinde konuştu.
DUYARLILIK ÖNEMLİ
Halkımızın organ bağışı konusunda daha duyarlı olması ve hastanelerde organ bağışı bekleyen hastalara destek olması temennilerinde bulunan Prof. Dr. Mehmet Faruk Bayraktar, kulaktan dolma ve gerçek bilgiye dayalı olmayan duyumlara itibar edilmemesi gerektiğini belirterek, “Bilgi eksikliğinin giderilmesi için camilerde, okullarda meselenin gündeme getirilmesi, basın-yayın organlarında konuya daha çok dikkat çekilmesi ve organ bağışı konusunda hastanelerde açıklayıcı broşürler bulundurulması önemlidir. Bu ve benzeri yollarla halkın bilgilendirilmesi sayesinde, insanların konuya daha bilinçli yaklaşacağını düşünüyorum. Organ bağışı bekleyen hastalarımıza da Allah’tan acil şifalar diliyorum” dedi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!