İşte Bursa’nın çevre karnesi

Güncelleme Tarihi:

İşte Bursa’nın çevre karnesi
Oluşturulma Tarihi: Haziran 05, 2021 10:01

Bugün Dünya Çevre Günü... İsveç’in Stockholm kentinde 1972 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’ndan bu yana, her yıl 5 Haziran tarihinde, çevrenin korunması konusunda dünya çapında farkındalık yaratılması ve eylemde bulunulması amacıyla kutlanıyor.Hürriyet Bursa olarak bugün kentimizin durumunu ele aldık. ‘Hava, toprak, su kaynaklarımız ne halde? Yıllar itibariyle ne yönde ilerleme kaydediyoruz?’ bu soruları çevre konusunda çalışmaları bulunan Doç. Dr. Efsun Dindar ve DOĞADER Başkanı Sedat Güler’e yönelttik.

Haberin Devamı

BURSA’NIN ÇEVRESİNİ UZMANLARA SORDUK

Dünya Çevre Günü’nde Bursa’nın çevre karnesini sivil toplum kuruluşlarına ve iş dünyasına bir yazı dizisiyle sorduk. Çevre temalı iki günlük bu yazı dizisinde hem Bursa’nın çevre konusunda yaşadığı sıkıntıları hem çözüm önerilerini derledik.

İMDAT ÇIĞLIĞI ATIYOR

Bursa’nın artık yeşil olma özelliğini kaybettiğini söyleyen Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER) Başkanı Sedat Güler, doğal ve yaşam alanlarının yok oluşunun da baş döndürücü hızda arttığını vurguladı. Güler, iklim değişikliğiyle beraber Bursa’nın deniz kıyıları, gölleri, havası, suları ve ormanlarının artık ‘İmdat’ çığlığı attığını ekledi.

NİLÜFER ÇAYI KİMYASAL DERE OLDU

Gündemde olan Marmara Denizi’ndeki müsilaj yoğunluğunun kirlikten kaynaklandığını hatırlatan Güler, yıllardan bu yana Uludağ’dan doğan ve Marmara Denizi’ne dökülen Nilüfer Çayı’nın burada önemli etkisi olduğunu belirterek, “Temiz akması için verilen sözlere rağmen hiçbir şey yapılmadı. Nilüfer Çayı, yol boyunca sanayi fabrikalarının sularıyla kirletilerek, kimyasal dere haline dönüştü” dedi. Gİüler, “Bursa’daki derelerin çoğunluğu denize dökülürken kirletiliyor. Marmara Denizi, Marmara Bölgesi´nin foseptik çukuru haline döndü. Bu kimyasal su denize gitmeden müsilajı artıran etken haline geldi. Nilüfer Çayı bunun bariz bir örneği. Bursa’daki derelerin çoğunluğu denize dökülürken kirletiliyor. Marmara Denizi, Marmara Bölgesi´nin foseptik çukuru haline döndü. Sorunun çözümü, yerinde bertaraf etmek. Eski arıtma tesislerini modernize etmek. Bu yapılamıyorsa eskiyen tesisleri kapatmak gerekiyor. Bunlar gerçekleşirse, Marmara Denizi, ekolojik sistem içerisinde yıllar sonra eski haline gelebilir” diye konuştu.

Haberin Devamı

SU KAYNAKLARI YETMİYOR

Hızla nüfusu artan kentin su kaynaklarının artık çok kısa kuraklık döneminde dahi Bursa’ya yetmediğini vurgulayan Güler, su kaynaklarının doğduğu yerde kirletildiğine dikkat çekti. Nilüfer ve Doğancı Baraj Havzaları’nın yasal olmamasına rağmen maden ocakları ile dolu olduğunu ifade eden Güler, “Bölgedeki tepeler hızlı bir şekilde yok edilerek, mermer ve taş ocaklarının insafına bırakılmış durumda” diye konuştu.

Haberin Devamı

ÇARPIK YAPILAŞMA VE HAVA KİRLİLİĞİ

Hızlı göç ve nüfus artışına dayalı, çarpık yapılaşmanın verimli Bursa Ovası’nda sürdüğüne dikkat çeken Güler, “Her yıl ovada yeni yerleşim bölgeleri yapılıyor. Aşırı ve kontrolsüz sanayi bölgeleri ile kentte yeşil alanın yok oluşu, hava kirliliği ve trafik sorununu da yaratıyor. Bilhassa Bursa’da kış aylarındaki hava kirliliği tehlike sınırlarının çok üzerinde” dedi.

ACİL EYLEM PLANLARI İŞLER HALE GELMELİ

Uludağ’ın havası ve suyuyla kentin yaşam kaynağı olduğunu vurgulayan Güler, “Su şirketleri, kereste tüccarları, turizm yapılaşması, mermer, maden ve taş ocakları şirketlerinin insafına bırakıldı. 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü artık boş ve gerçekleşmeyen vaatlerle, içi boş etkinliklerle kutlama günü değil; yok edilen doğal yaşam alanlarımıza ağıt yakma, geriye kalan doğamız için çok geç kalmadan doğa koruma yasalarını ve acil eylem planlarını işler hale getirme günüdür” diye konuştu.

Haberin Devamı

EKOSİSTEM RESTORASYONU

2021’in Dünya Çevre Günü temasının ‘Ekosistem Restorasyonu’ olarak belirlendiğini hatırlatan Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Doç. Dr. Efsun Dindar, “Ekosistem restorasyonu, doğayı sömürmekten iyileştirmeye gitmek için hasarın önlenmesi, durdurulması ve tersine çevrilmesi anlamına gelmektedir. BM tarafından bu yılki Dünya Çevre Günü’nde ormanlardan tarım arazilerine, dağların tepesinden, denizin derinliklerine kadar milyarlarca hektarı canlandırma misyonu olan Ekosistem Restorasyonu ‘On Yıl Girişimi’ başlatılmaktadır” dedi.

CİDDİ BİR HAVA KİRLİLİĞİ PROBLEMİ VAR

Doğal kaynakların hızla kirlenerek tükendiğini vurgulayan Dindar, insanların sınırsız kaynaklar varmış gibi bilinçsiz tüketime devam ettiklerini söyledi. Bu bağlamda bakıldığında Bursa’nın çevre karnesinin olması gerektiği gibi olmadığını ifade eden Dindar, “Ciddi bir hava kirliliği problemi var. Kirletici parametreler çoğu zaman limit değerlerin üzerinde seyrediyor ve bazı kirleticileri doğru dürüst ölçemiyoruz bile... Özellikle kış aylarında hava olaylarının da etkisiyle ısınma ihtiyacının artması; ısınma, trafik ve sanayi kaynaklı hava kirliliği yaşanıyor. Doğaya karşı saygı duyulmuyor, ekonomik çıkarlar ve rant yüzünden pek de doğa umursanmıyor. Kimse evini arabasını kirletmezken, doğayı kirletmek sıradan sayılıyor. Maalesef doğa ve çevre bilinci bizim toplumumuzda arka planda kalıyor” diye konuştu.

Haberin Devamı

SORUN SADECE NİLÜFER DERESİ’NDE DEĞİL

Kirlenmiş bir suyu, toprağı, havayı, denizi temizlemenin zor ve maliyetli olduğuna dikkat çeken Dindar, hiç kirlenmemiş hale geri çevirmenin ise neredeyse imkansız olduğunu dile getirdi. O nedenle kirletmemek ya da en az tahribata yol açacak şekilde uygun bir yol seçmenin çok önemli olduğunu vurgulayan Dindar, “Nilüfer Deresi’nin taşıdığı kirlilik yıllardır biliniyor. Yapılan kaçak deşarjlar, arıtılmadan dereye verilen atık sular ile Nilüfer Deresi’nde canlı yaşamı yok denecek kadar az. Benzer şekilde Uluabat Gölü, İznik Gölü gibi yüzeysel su kaynaklarımız da çevre kirliliği ile karşı karşıya” dedi.

MÜSİLAJ SORUNU MARMARA DENİZİ’NİN ÖLÜM İLANIDIR

Haberin Devamı

Gemlik Körfezi’nin sanayileşmenin bedelini ağır şekilde ödediğini dile getiren Dindar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yapılan çalışmalar Marmara Denizi’ndeki balıklarda ağır metalin biriktiğini ortaya çıkarmıştır. Son dönemde yaşayan müsilaj sorunu da Marmara Denizi’nin ölüm ilanıdır. Soframıza gelen her besinin nelere maruz kaldığını düşünmek gerekir. Kirli bir hava solumak nasıl sağlığımızı olumsuz etkiliyorsa, kirli suda yaşayan balık da kirli su ile sulanmış sebze-meyve de aynı derecede sağlığı bozmaktadır. Bu etkiler kısa vadede birkaç defa tüketmekle ortaya çıkmadığı için uzun vadede de sebebinin çevre kirliliği olduğu, ne yazık ki anlaşılmamaktadır. Eğer çevre kirliliğini dikkate almazsak, kirli toprakta kirli su ile sulanmış, havası kirli olduğu için yağmurla kirliliği toprağa, suya inmiş bir ortamda yetişen sebze meyveyi, onlarla beslenen hayvanları tükettiğimizde sağlığımız ciddi bir tehlikeye girecektir.”

ÇEVRE PROBLEMLERİNDE ÖNCELİK: HAVA VE SU

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2020 yılında yayınladığı Çevresel Göstergeler Raporu’nda son 5 yıllık dönemde PM10 için yıllık ortalamaların en yüksek olduğu istasyonlar arasında Bursa’nın da yer aldığına dikkat çeken Dindar, “Çevre Durum Raporu’na göre 2019 yılında Bursa’da planlı ve plansız gerçekleştirilen denetim sayısının yaklaşık bin 400 olmuştur. Şikayetler değerlendirildiğinde en çok şikayetin yüzde 31 ile hava, yüzde 29 ile su alanlarında olduğu görülmüştür. Bu durum Bursa’nın çevre problemlerinin de öncelikli olarak bu alanlarda olduğunu göstermektedir” dedi.

SANAYİCİ ÇEVRESEL ETKİLERİ İYİ DEĞERLENDİRMELİ

Yeşil ve temiz bir Bursa için herkesin üzerine ciddi görevler düştüğünü söyleyen Dindar, öncelikli olarak sanayinin kontrolsüz büyümesi, tarım topraklarının tahrip edilmesi ve doğal kaynakların bilinçsizce tüketilmesinin önüne geçilmesi gerektiğini kaydetti. Sanayicinin yatırım yaparken, çevresel etkileri iyi değerlendirmesi ve çevreyi korumak adına gerekli ekonomik maliyetlere katlanması gerektiğinin altını çizen Dindar, “Yasal bir zorunluluk olduğu için değil, gelecek nesillerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşayabilmesi için vicdani bir sorumluluk ile yerine getirmesi gerekmektedir. Hiç birimizin kimsenin temiz hava, temiz su, temiz toprak hakkını elinden almaya yetkisi yoktur” diye konuştu.

DENETİM VE UYGULAMAYA DAHA FAZLA TAKİP

İlgili devlet kurumlarının yasal mevzuatı uyguladığını, gerekli yatırımların yapılmasını sağladığını ve çevre yatırımlarını ele aldığını belirten Dindar, ancak denetim ve uygulama konusunda daha fazla takip yapmanın, yeterli teknik elemana sahip olmanın bu aşamada büyük rol oynadığını sözlerine ekledi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!