Bizi hangi program yönetiyor?

Güncelleme Tarihi:

Bizi hangi program yönetiyor
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 11, 2020 10:10

Küresel salgına dönüşen koronavirüs ülkemizde de kendini yoğun şekilde gösteriyor. Hepimizin endişeli olduğu bu dönemi, atlatabilmemiz için birlik ve beraberlik içinde kurallara uyarak hareket etmemiz ve uyarılara kulak vermemiz gerekiyor. Bu zor günlerde Hürriyet Bursa olarak iş ve cemiyet hayatının tanınmış isimleriyle koronavirüslü yaşam hakkında kısa sohbetler gerçekleştirdik ve bir yazı dizisi hazırladık. Birlikte başarmak dileğiyle.

Haberin Devamı

 TANER ÖZDEŞ: INFONET GENEL MÜDÜRÜ/YAZAR

Bizi hangi program yönetiyor

Bugün çok saygı duyduğum bir iş adamı ile sohbet ediyoruz. “Dünya sınıfta kaldı. Avrupa sınıfta kaldı. İnsanların ne kadar bencil olduğu ortaya çıktı. Herkes kendisini düşünüyor. Trump bile seçimlere yatırım yapıyor”dedi. “Hangi ülkede farklı ki !” Kişisel gelişimci olarak bu sözlere yorumum; insan zaten bencil bir varlıktır. Bulunduğu ortama göre şekil alır. Bu krizde en önemli faydayı aile yaşamına dönerek kazandık. Kadınlar tekrar temizlik ve yemek yapmaya; erkekler de ev işlerine katkıda bulunmaya başladı. Ailece birlikte yemek yeniyor, daha çok sohbet ediliyor. Bu yaşam biçimi aslında çok uzaklaştığımız bazı değerlerimizi geri kazandırıyor.

Haberin Devamı

İLDAŞ İLE BİRLİKTE YORUMLADIK

Bir toplumda birlik ve beraberlik yok ise, burada halkı olduğu kadar o ülkeyi yöneten liderleri de sorgulamak lazım. Birlik ve beraberlik duygusu değerlerle alakalıdır. Bu yazımda, internette elden ele dolaşan, “Korona günlerinde kim olmak istiyorum?” dairesini sevgili Reyhan İldaş ile birlikte yorumladık.
Kişisel gelişim danışmanı Reyhan İldaş’ın yorumu şöyle: “Seçimlerimiz bizi biz yapanlardır. Korona günlerinde konfor alanında kalmak sana daha kolay ve rahat gelebilir. Çünkü orası senin alıştığın alandır. Beynimizin ilkel kısmı olan “amigdala” bizi alışkanlıklarımızdan çıkarmak istemez, çünkü bu alanın dışını risk olarak görür. Beyin yeni bir şeyi 21 günde öğrenir. Yani öğrenmek istediğin yeni şeyler şu an sana 21 gün sonra artık alışkanlığa dönecek demektir. O zaman sadece bir şey ile başlayabilirsin. Seni sen mi yönetiyor yoksa korkuların mı?”

DENGEDE OLMAK ÇOK ÖNEMLİDİR

Seçimlerimiz bizim bilinçaltı programımız veya alışkanlıklarımızdır. Reyhan’ın yine kendi bloğunda, DEM makalesinden bir bölümü paylaşmak isterim:
Bir gün Hoca öğrencisine öğüt vermektedir: “Bilgi herkeste var! Sen de en az benim kadar bilgilisin. Buna rağmen hala öğrenci olmaya devam ettiğini bir düşün lütfen. İkimizin arasındaki tek fark “DEM’”dir. Yaşam boyu aldığın bütün bilgilerin, bilince dönüşme sürecine DEM denir. Bu aynı zamanda hakikatin, zihinden kalbe akmasıdır. Sen demlenmeye devam ediyorsun evlat… Birini özgürleştirmek isterken, onu daha bağlı hale getirmediğinden emin olmalısın, aksi halde bunun adı paylaşmak değil karşındakinin ilerlemesine engel olmaktır. Maddi ve manevi şekilde dengede olmak çok önemlidir.”

Haberin Devamı

ZENGİN BABA-YOKSUL BABA

Bizi köleleştiren, içimize korkuyu eken yüzyıllarca miras aldığımız genetik kodumuz ( buna DNA da deniyor), anne ve babamızın kaygı, endişe ve korkuları, çevremiz, kültürümüz, eğitim sistemiz, kısaca yaşam boyu yaşadıklarımızdır. “Zengin Baba Yoksul Baba”, kitabının yazarı Robert Kiyosaki, gerçek hayatından örnek vererek, fakirlik ruhunun bize ailemizden miras kaldığını söylüyordu. Eğitim sisteminin ve ailemizin de bizi aynı şekilde fakirliğe teşvik ettiğini söylüyordu. Tabii ki kötü niyetle değil. İnsanın beyni iki bölümden oluşur, bilinç ve bilinçaltı. İnsan beynini bir yazılım olarak düşünün. Beynimizde iki yazılım çalışıyor. % 5 Bilinç ve % 95 Bilinçaltı. Bilinç, eğitimlerden, televizyondan, internetten , kitaplardan, seminerlerden öğrenir. Bilinçaltı ise öyle öğrenmez. Bilinçaltı, 0-7 yaşında tüm duyularında aldığı bilgiyi (o yaşa kadar bilinç gelişmediği için) direk doğruymuş gibi kaydeder. Ne duymuşsak, görmüşsek, tatmışsak, hissetmişsek, dokunmuşsak bilinçaltımızda depolanır.

Haberin Devamı

7 YAŞINDAN SONRA NASIL ÖĞRENİRİZ?

Tekrarla. Pratikle . Duygusal deneyimle. Öğrendiklerimiz otomatik alışkanlığa döner.
Araba kullanmak gibi . Beceri ve alışkanlık kazanmak tekrarla oluşur. Bilinçaltı değişimi sevmez! Değişim bilinçaltı için bir tehditten başka bir şey değildir. Bilinçden bir emir gelmedikçe her şeyi bilinçsizce yerine getirir. Öğrenmek dört basamaklıdır. Bilinçsiz yetersizlik. Bilinçli yetersizlik. Bilinçli yeterlilik, Bilinçsiz yeterlilik. Bir şeyi yapmak artık doğal ve otomatik hale gelmişsse, farkında olmadan o şeyi yaparız. Bilinçsiz yetersizlik ise, bilmediğimizi bile bilmeyiz. İnsanın bir başka öğrenme biçimi, zihnimizi kendi kendimize telkinle programlayabiliriz. Kendimize konuşmak gibi, kendimize söylediklerimiz gibi. Sürekli kendimize olumsuz bir şekilde konuşursak, bir süre sonra davranışlarımızda değişmeye başlar. “ Böyle saçma şeyler yapma, sen beceremezsin. Senden bir şey olmaz, senin şansın yok, Dünya adaletsiz vb.”

Haberin Devamı

BİLİNÇALTI PROGRAMINIZ

Hayatınız sizin bilinçaltı yazılımınızın bir yansımasıdır. Çünkü, beyninizin yüzde 95’inin programı bilinçaltından gelmektedir. Hayatınızı değiştirmek için iki şey yapabilirsiniz; Bilinçli programa göre yaşayabilirsiniz (mindfulness) veya bilinçaltı programınızı tekrar yazabilirsiniz. Şöyle düşünün, bilinçaltınız sizin tüm arzularınızı, hayallerinizi isteklerinize ve tutkularınız ile uyumlu hale gelseydi ne olurdu?

SON 3 HAFTADA NELER YAPTIM?

Evde spor, Linkedin’i pazarlama aracı olarak kullanmak, kendi videolarımı çekmek, Instagram ve Zoom’da canlı seminerler ve söyleşiler yapmak. Elimi daha çok yıkamasını da öğrendim ve bunların hepsini sadece 3 haftada yaptım! Sağlıklı günler dilerim.

Haberin Devamı

DERYA ÖZKAN : İnsan Kaynakları Uzmanı, Koç, Eğitmen

Bizi hangi program yönetiyor
‘’Pratik, bütün öğretmenlerin en iyisidir’’ der Publilius Syrus. Bir kez deneyimlediğiniz bir şey hakkında edindiğiniz fikir, sizi daha iyisine hazırlar. Tam da böyle bir süreçten geçmiyor muyuz? Önceden hayal bile edemeyeceğimiz kadar sınırlarımızın zorlandığı, korkularımızla yüzleştiğimiz, sayısız pratiği deneyimlediğimiz, hayal olamayacak kadar gerçek bir süreç. Evde kaldığımız bu süre içinde, kafamızın içinde hep aynı ses. Biri söylenip duruyor: ‘’Geliştir kendini, bu süreyi iyi değerlendir’’ diye. Ancak birçoğumuzun zihni yorgun, endişeli, stresli. Yaklaşık 5 yıldır kişisel/kurumsal gelişim eğitimleri/seminerleri veriyorum. ’Stres Yönetimi, Zaman Yönetimi, Pozitif İletişim, Kendi Hayatının Lideri Ol, Sürdürülebilir Başarı İçin Sürekli Gelişim’ başlıklı içerikler. Bugünlerde çok merak ettiğim, kaç kişinin uygulamaya geçebildiği… Kaç kişinin gerçekten pratikte yönetmeyi öğrenebildiği…

KENDİMİ HIRPALAMAYI BIRAKTIM

Kendimizin ve sevdiklerimizin sağlığı için endişelenmek, ekonomik kaygılar, işimizi kaybetmiş olmak veya kaybedecek olma ihtimalini düşünmek. Salgının şimdiki ve yakın gelecekteki olumsuz etkileri hepimizin hayatında. Ve biliyorum. Hepsi fazlasıyla zorlayıcı. Peki ne kazandırıyor bize bu düşünceler? Daha fazla stres, daha fazla endişe. Kaybolup gidiyoruz düşündükçe. Ben tam da bu sebeple uzunca bir süredir, kontrolüm dışında olan şeyler için kendimi hırpalamayı bıraktım. Öğrendim ki, benim kontrolümden bağımsız gelişen şeyler her daim var olacak. Yapmam gereken şey, mücadele yöntemi geliştirmek.

ZAMANA İHTİYACINIZ OLABİLİR

Kişisel farkındalık dediğimiz şey tam da budur işte! Şu günlerde, neyin size daha iyi geldiğini bulmak için zamana ihtiyacınız olabilir, ancak neyin iyi gelmediğini keşfetmeniz bile alkışı hak eden, ciddi bir kişisel farkındalıktır. Bunu başardığınızda, ayağa kalkıp, gayret etmek için gereken enerjiyi de keşfetmeniz hiç zor olmayacak. Demem o ki: Sıkı tedbirleri elden bırakmamakla birlikte, maksimum gayretle hayatlarımıza devam etmeye çalışmamız gerekiyor. Kendinize bir iyilik yapın ve olumluya odaklanın!

İŞ HAYATINDA NELER OLUYOR?

İnsan Kaynakları Yönetimi felsefesinde, bir tabir vardır. İşe alım süreçlerinde, kariyer yönetiminde, ücretlendirme politikalarında hep aynı terimden bahsederiz. ‘’Yetkinlik.’’ İlgili pozisyon için, ilgili görev için en uygun, en yeterli yetkinlikleri sağlayan kişileri ararız. Ve tabi sistem bizi hep aynı noktaya götürür. Bir kişinin, bir yetkinliğe sahip olup olmadığını en iyi davranış anında görebilirsin. Öyle bir dönemdeyiz ki, yetkinlikler, yeterlilikler hiç bu kadar değerlendirilebilir olmamıştı. Bu dönemde çalışanlarımızın, içsel ve dışsal motivasyonlarının hangi değişkenlerden ne denli etkilendiğini, kriz yönetimi becerilerini, aidiyet duygularını, gayretlerini, ekip olma bilinçlerini, bakış açılarını çok daha net gözlemleyebiliyoruz. Bu süreç, firma yönetim ekiplerine önemli mesajlar veren bir süreç.

İLİŞKİLERİ GÜÇLENDİREN FİRMALAR

Elbette bu durum çalışanlar açısından da geçerli. Ekipler de, işveren tutumlarını çok daha net gözlemleme, analiz edebilme fırsatına sahip oldu. Çalışanlarını gücü yettiğince destekleyen, en uygun koşulları sunarak, ilişkileri güçlendiren firmalar olduğu gibi, tam aksi uygulamalarda oldukça fazla. Bu gibi hassas bir dönemde, özellikle çalışan sağlığını ve haklarını riske eden firmalar için şunu söyleyebilirim. Bugünler zaman içerisinde belki unutulacak. Ancak, çalışanların akıllarında kalan en önemli şeylerden biri işverenlerin tutumları olacak. Onlar asla unutulmayacak. Dolayısıyla, normalleşme başladığında, Covid-19 salgını, hem çalışan bağlılığı, hem de işveren markası kavramlarını büyük resimde çok ciddi etkileyecek.

SAĞLIK VE SEVGİYLE KALIN

Bilginin gücüne, paylaşmaya, sürekli gelişime ve gayrete çok inanıyorum. Her birimizin onlarca güçlü yönü var. Öne çıkan, fark yaratan, bizi biz yapan. Belki de bu dönemde en çok ihtiyacımız olan şey onları keşfetmek, beslemek. Karamsarlığa değil, pozitif bakış açılarına, çalışmaya, daha çok çalışmaya, üretmeye inanmak. Kendi gücümüze inanmak. Çok severek yaptığım işimin yaşama şeklimle yakından ilgili olduğunu fark ettiğimden beri daha çok insana dokunmak, paylaşmak ve birlikte büyümek için çalışıyorum. Bu yazıyı da aynı hislerle yazdım. Küçücük bir katkısı olması temennim. Bu günler geçecek. Paylaşmak, üretmek, el ele olmak kazanacak… Sağlık ve sevgiyle kalın.

AYFER DEMİRCİOĞLU: RESSAM /BURSA GÜZEL SANATLAR BİRLİĞİ DERNEĞİ BAŞKANI

Bizi hangi program yönetiyor
Merhaba, öncelikle içinde bulunduğumuz dönemde, bu mecrada sanata da yer ayırdığınız için teşekkür ederim. Şuan büyük sürpriz bir kaos yaşanıyor dünyada, Türkiye de bundan nasibini almış durumda. Bu süreç benim açımdan şaşırtıcı olsa da, krize uyum sağlamak mecburiyeti ile yaşamımda herkes gibi benimde değişiklikler oldu.

DEĞİŞİMLER YAŞANIYOR

Kendime çok vakit ayırabildiğim için çalışmalarım çok daha verimli bir hal aldı. Virüsün ortaya çıkması sanatsal anlamda rutinlerimin ve önceliklerimin değişmesine sebep oldu, sanırım kendime daha fazla vakit ayırabilme imkânını yakaladım bu 2 aylık süre zarfında. Pandemi nedeniyle her sektörde değişimler yaşandığı gibi sanatsal etkinliklerde de değişimler yaşanıyor, dijital sanat ön plana çıktı diyebiliriz. Açıkçası sanatın dijital dünyasını ben zevkle takip ediyorum; online sergilere katılıyorum, dijital sergileri izliyorum, kendime ayırdığım bu zamanlarda çok ihmal ettiğim yerel sanatçılarımızın hayatlarını okurken eserlerini inceleme imkanı da buldum.Online aktivelerle sanat izleme pratiğini arttırdığım içinde ayrıca mutluyum.

DİJİTAL ORTAM

Bursa ili Türkiye’nin 4’üncü büyük şehri olmasına rağmen galeri ve sergilere katılan kişi sayısının az olması beni hep üzmüştür. Dijital ortam daha ulaşılabilir bir alan, dolayısıyla insanlar dışarıda bir galeriye gidemese de galeriyi evden ziyaret edebiliyorlar artık. Bu da sanata az da olsa ilgisi olan insanların deneyimlerini çeşitlendirecektir. Naçizane izlenimlerim bu doğrultuda.

KÜLTÜR-SANATA İHTİYAÇ VAR

Ülkemizde sanat sektörü bu dönemde izlediğim kadarıyla çelişki yaşıyor. Türkiye’de sanat Avrupa ülkelerine kıyasla daha az önemseniyor. Çoğu Avrupa ülkesi virüs dönemindeki destek paketlerine kültür ve sanat sektörünü dahil etmiş durumda fakat Türkiye’de böyle bir paket oluşur mu diye sorarsanız, sanmıyorum... Bu yüzden sanatsal aktivitelerde azalma olacağı kesin. Bu etkiyi dünya sanatı kısa zamanda atlatabilir fakat daha yeni dâhil olmaya başlayan Türkiye’de insanların kültür ve sanata ihtiyacı var.

EVDE ÜRETİYORUM

Sanat öyle bir şey ki asla bitmez, yaratıcı beyinler zaten üretimini sürdürecek, ben de Covid-19’un son bulmasını dilerken, bir ressam olarak bu aralar yapmam gereken eylemi yapıyorum, evde üretiyorum. Ayrıca dijital sanat ortamının yükselişe geçmesi ile online aktiviteler ile sanat izleme pratiğimi arttırdığım için şanslıyım, tabii ki bu sıkıntılı dönemin hayatımızda uzun süre kalmaması en büyük temennim. Esasında şanslıyız; virüse karşı ülkemizin büyük bir farkındalık içinde olduğunu ve dünyadaki diğer ülkelerden daha ileri bir seviyede olduğumuzu düşünüyorum.

BİR YAZARIN DEDİĞİ GİBİ

Bir yazarın da dediği gibi; ‘’Her anı ölümün tamamen farkında olarak yaşamak hiç kolay değildir, bu güneşe dosdoğru bakmaya benzer, fazla bakamazsınız.’’ Tedbiri elden bırakmadan, virüssüz sağlıklı günlerde hep beraber buluşmak dileğiyle. Sevgiler.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!