Mistik öykülerin sıradışı kitabı

Güncelleme Tarihi:

Mistik öykülerin sıradışı kitabı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 03, 2011 00:00

İlk kitabı “Yoktur Acıların Fragmanı”yla yaşamsal düşünceyi derinliğine inceleyen ve büyük başarı yakalayan Çiğdem Güçlü Karagül, son kitabı “Kızıl Sonbahar”la da okuyucularını büyüleyici bir aşka tanıklık etmeye davet ediyor.

ANKARALI yazar Çiğdem Güçlü Karagül’ün ikinci kitabı “Kızıl Sonbahar” kitap raflarındaki yerini aldı.
İlk kitabı “Yoktur Acıların Fragmanı”yla yaşamsal düşünceyi derinliğine inceleyen yazar, son kitabında ise okuyucularını, mistik öykülerin ve büyüleyici bir aşkın kollarına bırakıyor.

“Yazma serüveni, yaşama serüvenime ne zaman eklendi tam olarak anımsayamıyorum” diyen Karagül, Ankara Hürriyet’in yazarlık ve kitapları hakkındaki sorularını yanıtladı.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1976 yılında Ankara’da doğdum. Atatürk Lisesi’nden mezun olduktan sonra, lisans eğitimimi Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’nde tamamladım. Halen Ankara Üniversitesi Müze Eğitimi Anabilim Dalı’nda yükseklisans yapıyorum. Eğitimime, iş hayatıma ve anneliğe tam zamanlı olarak devam ediyorum.

Aileler okumada örnek olmuyor

Yazmaya ne zaman başladınız?

Yazma serüveni, yaşama serüvenime ne zaman eklendi tam olarak anımsayamıyorum. Sanki o benim hep bir parçamdı. Elim gibi, kolum gibiydi her zaman. Yazmayı sevdim, sanırım o da beni sevdi. Dahası sıradan bir olayı seyrederken bile, iç sesimle kendime bu olayı bir kitaptan alıntı yapıyormuşçasına anlattığımı farkettim. Devrik cümleleri hep sevdim. Devrilmesin diye hayat sözcüklere tutundum. Bazen aykırılıklara, bazen de sıradanlıklara hapsoldum. Hepsinin bir renk olduğunu, biri eksilirse hayatın renklerinin solacağını erken yaşlarda öğrendim. Pek çok yazara hayranlık duydum. Bir cümle beni yakaladığında gözlerimi kapatıp üstünde düşündüm.

Yazmak, sizin için ilkokul sıralarında başlayan bir tutku. Peki bu aşamada aileniz sizi nasıl etkiledi?
Ben kitapların olduğu, kütüphanesinde her türlü eserin kendisine yer bulduğu bir evde büyüdüm. Annem ve babam okur, sonra o kitap hakkında saatlerce konuşurlardı. Çocukluğumu geçirdiğim eve kitap kokusu sinmişti. Şimdilerde bu ebeveynlerin en büyük eksiği haline geldi. Aileler okuma konusunda çocuklarına iyi bir model olamıyorlar.

Edebiyat dibi olmayan koca bir derya

En çok hangi yazarları okuyorsunuz? Kimlerden etkileniyorsunuz? Hangi tür kitapları okumaktan hoşlanıyorsunuz?

Hemen hemen bütün yazarları okuyorum. Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Nazım Hikmet hayatımda vazgeçemediğim, yaşamımda iz bırakan yazarlardır.
İlk kitaplarım ise Reşat Nuri Güntekin’in kitaplarıydı. Bu kitapları ellerimde eskitmişimdir. Etkilenmenin edebiyatta karşılığı dönüştürmektir. Sizden önceki akıllarda dolaşmış düşünceleri dönüştürmek. Tarz, doğumda verilmiş isim gibi olmadığından, ağır ağır yüzeye çıkar. Ancak elbet çıkar. Çıkmıyorsa deri kalın demektir. Kalın deri de popüler olan her şeyle kaplanmış olmak anlamına gelir. Yer bulup da çıkamıyordur. Edebiyat dibi olmayan, öğrenilecek bilgilerin hiç bitmeyeceği kocaman bir derya benim için.

Oyunun kurallarını kelimeler belirler

Kitaplarınızın konularını seçerken beslendiğiniz yerler neler? Konularınızı nasıl buluyorsunuz? Karakterlerinizi nasıl seçip oluşturuyorsunuz?
Yaşanmış öyküleri kaleme almayı seviyorum. Hayata ve insanlara karşı duyarlı olduğunuzda, onları anlamaya çalıştığınızda zaten öyküler de ortaya çıkıyor.
Tarihi eserleri ve hikayeyi seviyorum. Havada asılı kalmış anılar var ve ben sadece onları şekillendiriyorum. Başka hayatları yaşamak beni hep kendine çekti. Her kitap beni farklı yaşamlara sürükledi. Dilin sınırı kelimelerdir. Oyunun kurallarını onlar belirler. Kelimeleri özenle seçerim.

Karakter oluşturmak için çok insan tanımak gerekiyor mu? Romanlarınızdaki karakterlere benzer insanlar tanıdınız mı?
Çok insan tanımaya gerek yok. Tek bir insanı bile çok iyi tanımak bazen yeterli olabiliyor. Çevrenizde yaşayan insanların acılarını, sevinçlerini, kederlerini anlamak için çalışmak ayrı bir duygu ve özen gerektiriyor. Eğer o insanı anlıyorsanız ona yabancılaşmanız da mümkün olmuyor.

Benim kadınlarımın etkileyici öyküsü

“KIZIL Sonbahar” 15 gündür okuyucuyla buluşuyor. Sizin için nasıl bir deneyim oldu? Neler anlattınız?

“Kızıl Sonbahar” kadınların öyküsü. Sancılı bir aşk hikayesi var. Kitabın mistik bir yönü de var. Aşk acısı yaşayan herkesi bir noktadan yakalayacak bir kitap. Dünya üstünde yaşanmamış hiçbir şey yok. İnsanlar farklı olsa da acılara verilen tepkiler hep aynı. Önce kısa bir öykü diye başladı. Sonra ben çok sevdim ve yazmaya devam ettim. Bir buçuk senede bitti.
O kitap benden çıktıktan sonra okuruna aittir. Hataları bana, başarıları “Kızıl Sonbahar”a ait. Onun artık rüştünü ispat etme sırası.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!