İftarda açık büfeye dikkat

Güncelleme Tarihi:

İftarda açık büfeye dikkat
Oluşturulma Tarihi: Eylül 06, 2010 00:00

Otellerde ve restoranlarda boylu boyunca uzanan masalarda birbirinden değişik lezzetleri bulmak mümkün. Ancak açık büfe uygulaması, dikkat edilmediği takdirde oruç tutanlar için büyük bir tehlike haline gelebiliyor.

RAMAZAN ayında vücut metabolizmasının bozulmaması için ramazanda diğer aylara göre sağlıklı beslenmeye daha fazla özen gösterilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, önceleri otellerde uygulanan, bugün lokantalarda da yoğunlukla görülen açık büfe uygulamasının, yeme isteğini tetiklediğini vurguladı.
İftarda bilinçli beslenmenin önemine değinen uzmanlar, şunları söyledi:

Yemeğin dozu kaçıyor

“Açık büfe uygulamasında kişi her yemekten ve tatlıdan tat almak istediğinden, yemenin dozu kaçabiliyor. Buna bağlı olarak son günlerde sindirim sistemi rahatsızlıkları nedeniyle başvuran hasta sayısında yoğunluk görülüyor. Bu şikayetlerde mide ağrısı, yanma ve batma hissi, hazımsızlık, şişkinlik ilk sıralarda yer alıyor. Vücudun su kaybına bağlı olarak ishal şikayetleri de oldukça fazla. Her polikliniğe günde 8-10 hasta iftarda bilinçsiz beslenme nedeniyle başvuruyor.”

Salata ile başlayın

Açık büfenin neden olduğu dezavantajları asgari düzeye indirebilmek için yemeğe bir tabak salata ile başlanması önerisinde bulunan uzmanlar, şu önerilerde bulundu:

“İlk gıdanın mideye girmesinden 15 dakika sonra mideden beyine tokluk sinyalleri gider. Salatadan sonra sıcak yemeklere geçilmeli. Böylece kişi daha az yiyerek kendini tok hisseder.
Yeterli ve dengeli beslenmek olmazsa olmazların başında geliyor. Sadece sahurdan ve iftardan oluşan bir beslenme düzeni, vücut dengesini bozacağı gibi, metabolizmayı yavaşlatacak ve alınan besinlerin enerji olarak harcanmayıp yağ olarak depolanmasına neden olacaktır.
İftarda sınırsız yiyeceklere karşı koyabilmek için oruç tutanların mutlaka sahur yapması gerekir. Sahur yapmak aç kalınan süreyi azaltması açısından çok önemlidir.

Sahura dikkat

Sahurda tüketilen besinlere dikkat edilmeli, yavaş sindirilen ve besin değeri yüksek besinler tüketilmelidir. Proteinden zengin besinler, midenin boşalma süresini uzattığından acıkmayı geciktirir. Bu nedenle süt, yumurta, peynir gibi ürünler tüketmeli. Glisemik indeksi düşük, bol posalı tam tahıl ürünleri tercih etmeli ve yağlı yiyeceklerden kaçınmak gereklidir. Sahurda dikkat edeceğiniz bu gibi etmenlerle kan şekeri daha yavaş yükselecek ve bu da iftarda daha kontrollü olmanıza yardımcı olacaktır.”

Ramazan’da sigaranın zararları katlanıyor

ORUÇ tutan tiryakilerin sigaranın olumsuz etkilerine daha fazla maruz kaldıkları bildirildi.

Oruç tutan tiryakilerin bütün gün yoksun kaldıkları nikotin ihtiyacını gidermek için iftardan hemen sonra art arda yaktıkları sigaraları derin soluklarla içlerine çektiklerini söyleyen uzmanlar, şöyle konuştu:

“Sigara kullananlar iftardan hemen sonra bütün gün yoksun kaldıkları nikotin ihtiyacını gidermek için hemen sigara yakarlar. Sahura kadar da sık sık yaktıkları sigaraları içlerine eskiye göre daha derin çekerek içerler. Bu nedenle oruç tutan tiryakiler sigaranın zararlı etkilerine Ramaz an ayında daha fazla maruz kalıyor. İftarla sahur arasında art arda yakılan ve derin solukla içe çekilen sigaranın olumsuz etkisi, normal zamandakinden daha fazla olur.
Tiryakilerin ramazanda sayıyı artırmasalar bile dumanı içlerine daha derin çektikleri için sigaranın zararlı etkisinden kurtulamıyorlar. Sigara dumanıyla birlikte katran ve diğer zararlı maddelerin aç karnına doğrudan alınması mide-bağırsak sistemi için zararlıdır. Tuttukları oruç nedeniyle gün boyu sigara içmeyenler bunu Ramazan sonrasında da devam ettirerek bu kötü alışkanlarından kurtulabilirler.”

Bir asırdır dimdik ayakta

HAMAMÖNÜ Mahallesi’nde Mehmet Akif Ersoy Evi Müzesi’nin yanında bulunan Cami, 1902 yılında Sultan 2. Abdülhamit tarafından yaptırıldı. Cami, aynı adı taşıyan türbeye bitişik, kesme taş duvarlı ve kiremit çatılıdır.
Planı uzunlamasına dikdörtgen biçimde yapıldı. Türbe caminin batısında yer alır. Kuzeybatısında yükselen kare kaideli, silindirik gövdeli minaresi taştandır. Cami iki katlıdır, mihrabı alçıdan yapılmıştır. Camiye adını veren Tacettin Sultan’ın ise tarikat sahibi olduğu ve tasavvufi şiirler yazdığı biliniyor. Asıl adı Tacettin İbrahim olan Tacettin Sultan, 1500-1550 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman zamanında genç yaştayken Ankara’ya gelerek yerleşti. Tacettin Sultan, sonradan Merhum Mehmet Akif Ersoy’un da oturduğu Hamamönü’ndeki bir evin alt katında bir süre oturdu. Tacettin Sultan, genç yaşta hayatını kaybeden oğlunu kerpiçten yaptırılan bir türbeye defnetti. Oğlunun vefatından uzun yıllar sonra vefat eden Tacettin Sultan’da oğlunun yanına defnedildi. Önceleri kerpiç olan bu türbe Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecit zamanında şimdiki halini aldı. 150 kişilik kapasitesi olan camide bir imam görev alıyor. Caminin bahçesinde yatırların bulunduğu küçük bir mezarlık yer alıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!