Güncelleme Tarihi:
Ulusal Kısa Film Yarışması’nda jüri karşısına çıkacak 14 film, Ankara’da ilk kez seyirciyle buluşacak. Zorlu geçeceğe benzeyen yarışmadan seçtiğimiz dört filmi yönetmenleriyle konuştuk.
Yönetmen: Erinç Durlanık
Film adı: ‘Yasemin Adında Bir Salon Bitkisi’
Kısa film, bir kaybın ardından oluşan boşluğun her zaman boşluk olarak kalacağını ve en nihayetinde sevdiklerimizi gülümseten bir anıya dönüşeceğimizi anlatıyor.
Eğitimini makine mühendisliği üzerine yapıyor, ardından bir otomotiv firmasında beş yıl çalıştıktan sonra istifa ediyor ve ben film çekeceğim diyorsun. Nasıl oldu bu süreç, biraz anlatır mısın? Yolunu sinemaya çeviren şey neydi senin için?
İş görüşmelerinde klişe bir soru vardır: “Kendini beş yıl sonra nerede görüyorsun?” Ben kendimi orada görmüyordum. Liseden bu yana hep edebiyat ve sinemaya düşkündüm ama matematiğim iyi olduğu için ve gerçek bir meslek edinmek için mühendis oldum. Sonra bir gün geliyor, şimdi yapmazsa hiçbir zaman yapamayacağını anlıyor insan. Ne kadar zorlayıcı ve yıpratıcı olsa da, insanın içinden geleni üretebilmesi kadar özgürleştirici bir şey yok hayatta.
Karantina döneminde de ‘Ne Düşündüğünü Düşünen Adam’ kısa filmini çektin. Nasıl çıktı bu film?
Dışarının bize yasak olduğu, evlere kapandığımız dönemde, herkesin akışın dışında düşünecek ve hatta düşüncelerinde çıkışsızlık yaşayabilecek kadar zamanı oldu. Bu süreçte ve kısıtların içinde bir şey üretmek istedim.
Asıl, belgesel filmlerinle tanıyoruz seni. İlk kurmaca filmini çekerken belgeselciliğin yardımı oldu mu?
Yönetmen olarak belgesel sinemaya daha yakın olduğum doğrudur, ancak 2003’ten beri hem Türkiye’de hem de yurt dışında bir çok kurmaca sinema filminde yönetmen yardımcılığı da yaptım. Dolayısıyla kurmaca sinema ile de çok sağlam bir bağım olduğunu söyleyebilirim. Üretim sistematiği açısından bu iki tarz deneyimin birbirinden çok farklı olduğunu düşünmüyorum. Ancak sinematografik dilin oluşturulması açısından bakıldığında, belgesel sinemanın gerçeklik ile kurduğu ilişkiyi iyi anlamış olmanın, bu ilişkiyi kurmaca sinemaya tercüme ederken de çok yardımcı olduğuna inanıyorum.
Film, kadınların dair cinsiyetçi bakışı anlatıyor.
Türkiye sinemasında anlatılan şiddet hikâyelerinde mutlu sona ulaşan kadınlarla çok karşılaşmıyoruz. Nedir sende ve karakterlerindeki umudu ayakta tutan?
Filmlerimin hikâyesini yazmaya başladığımda, kendisiyle derdi olan, insanların bir yerine değen, hayatın bir yerinde ışığı yakalamaya çalışan karakterler yaratmaya özen gösteriyorum. Ve şuna inanıyorum: Yaşaması çok zor olan bu karanlığın içinden ancak umut ettiğimiz sürece sağ çıkabiliriz ve ancak açık bıraktığımız bir kapı ve pencere olursa mücadele edebiliriz.
Bugün Kızılay Büyülü Fener Sineması’nda gerçekleşecek Ulusal Kısa Film Yarışması gösterimlerinde ayrıca; Anıl Kaya ve Özgür Önurme’nin birlikte yönettiği ‘Akvaryum’, Ayçıl Yeltan’ın ‘Topanga’, Murat Emir Eren’in ‘Evde Yok’, Mustafa Gürbüz’ün ‘Meryem Ana’, Ragıp Türk’ün ‘Tor’, Ramazan Kılıç’ın ‘Servis’, Selman Deniz’in ‘Veger (Dönüş)’, Yasemin Demirci’nin ‘İklim Değişimi’, Yavuz Akyıldız’ın ‘Yağmur, Şnorkel ve Taze Fasulye’ ve Yeşim Tonbaz Güler’in ‘Münhasır’ adlı filmleri de izlenebilir. Detaylı bilgi filmfestankara.org.tr’de.