Emel Korkut

Konutu yıkılan veya hasar gören depremzedelere yapılabilecek yardımlar

19 Kasım 2020
Geçtiğimiz günlerde İzmir ve çevresini kuvvetle etkileyen deprem bizleri bir kez daha deprem gerçeğiyle yüz yüze getirdi. Bilindiği üzere, depremler etkiledikleri bölgelerde depremzedelerin büyük maddi ve manevi kayıplar yaşamalarına neden olmaktadır. Ne yazık ki; bazı kayıpların telafisi mümkün olmamakla beraber, bazılarının ise mümkündür. Peki, kanuna göre konutları hasar gören depremzedelere yapılacak yardımlar neler? Depremzedeler bu yardımlardan hangi şartlarda yararlanabilir? Başvuru usul ve süreleri ne? Zorunlu Deprem Sigortası nedir ve neleri kapsar?

İşte tüm bu soruların cevaplarını yazı içerisinde bulabilirsiniz.

Depremzedelere yapılabilecek yardımlar nelerdir?

Depremde; konutları zarar görenlere yapılacak yardımlar hakkında 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un ilgili hükümleri uygulanacaktır.

Konutları zarar gören depremzedelere geçici ve kalıcı olmak üzere iki çeşit yardım yapılabilmektedir. Bunlardan ilki geçici barındırma yardımı, ikincisi ise kalıcı konut veya inşaat kredisi yardımıdır.

7269 Sayılı Kanunun 14. maddesine göre; ’Afete uğrayanların veya uğraması muhtemel olanların bulundukları yerlerde veya başka yerlerde geçici olarak barınmalarını sağlamak üzere, baraka ve konutlar inşa edilebilir, ettirilebilir, kiralanabilir veya satın alınabilir. Bu tedbirlerin, kısa zamanda yerine getirilmesinin mümkün olamayacağı hallerde, geçici iskân tedbirlerini kendileri almak isteyenlere nakdî yardım da yapılabilir.’  Ayrıca geçici barındırmaya ilişkin yapılan harcama veya verilen ödemeler borçlandırmaya tabi değildir.

Depremzedeler inşaat kredisi veya kalıcı konut yardımından hangi şartlarda yararlanabilir?

Deprem sebebiyle hak sahibi olanlar kendileri için bina yapılmasını veya inşaat kredisi verilmesini talep edebileceklerdir. 7269 Sayılı Kanuna göre, yıkılan, yanan veya ağır hasara uğrayan veya uğraması muhtemel olan binalarla imar planları gereğince kamulaştırılmasında zorunluluk bulunan yerlerdeki binalarda oturan ailelere hak sahibi olmak şartıyla konut yaptırılır veya kredi verilir.

Peki, nedir bu ‘Hak Sahibi’ ifadesi?

Yazının Devamını Oku

Güncel mevzuat çerçevesinde yoksulluk nafakası

4 Kasım 2020
Son dönemde basında çıkan haberlere göre; Adalet Bakanlığı’nın yoksulluk nafakası için 2-6 yıllık süre sınırlamasına ilişkin önerisi, yoksulluk nafakasının süreli mi, süresiz mi olması gerektiği tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Yoksulluk nafakasına ilişkin taban ve tavan süre sınırı yerine süreli olması ancak bu sürenin hakimin takdirine bırakılmasına ilişkin görüşlerin de çoğunlukta olduğu ifade edilmektedir. Peki, güncel mevzuatta durum nasıl? Yoksulluk nafakası gerçekten süresiz ve sınırsız mı?

Her ne kadar madde metninde ‘süresiz’ ifadesi yer alsa da Türk Medeni Kanununun 175 ve devam maddeleri ile düzenlenen yoksulluk nafakası tamamen süresiz ve sınırsız değil. Konuyu hukuken değerlendirmek gerekirse;

Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için belli şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.

Yoksulluk nafakası talep eden taraf;

Uygulamada hakim bu iki unsuru beraber somut olaya göre değerlendirecek ve sonunda talep eden taraf lehine yoksulluk nafakası hükmedip hükmetmeme konusunda karar verecektir. ‘Yoksulluk’ kavramı ise yüksek mahkeme kararları ile tanımlanmış olmakla beraber her bir somut olayda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre değerlendirilecektir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında; (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020  tarihli ve 2018/2-1033 E., 2020/103 K.)yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Her ne kadar nafaka talep eden tarafın ya hiç kusurlu olmaması ya da eşit veya daha az kusurlu olması gerekmekle beraber karşı tarafın kusurlu olup olmamasının ise bir önemi yoktur. Karşı taraf hiç kusurlu olmasa da nafaka talep eden taraf yoksulluğa düşme ve daha ağır kusurlu olmama şartlarının gerçekleşmesi halinde yoksulluk nafakası talep edebilecektir.

Yoksulluk nafakası talepleri değerlendirilirken aleyhinde nafaka talep edilen tarafın mali gücü de önemli bir kriter olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yoksulluk nafakası karşı taraf için bir ceza veya tazminat olmayıp talep edenin zenginleşmesine de yol açmamalıdır. Anayasa Mahkemesi’nin 25/06/2009 tarih 2005/56E. ve 2009/94K. sayılı kararında izah edildiği üzere, ‘yoksulluk nafakası, özünde evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde sosyal ve ahlaki düşünceler yer almaktadır.’ Türk Medeni Kanununda da açıkça nafaka talep edenin ‘… geçimini sağlamak için diğer taraftan mali gücü oranında…’ nafaka isteyebileceği hüküm altına alınmıştır.  

Yoksulluk nafakası aslında tam olarak süresiz veya sınırsız değildir.  

Yazının Devamını Oku

Sosyal Güvenlik Kurumu prim borcu zamanaşımı süresi nedir?

24 Ekim 2020
Sosyal Güvenlik Kurumu prim borçları zamanaşımı farklı dönemlerde farklı sürelerde uygulanmaktadır.

Şöyle ki;

- 08.12.1993 tarihinden önceye ilişkin prim borçları için zamanaşımı süresi borcun muaccel olduğu tarihten itibaren 10 yıl,

- 08.12.1993-05.07.2004 tarihleri arasındaki prim borçları için zamanaşımı süresi borcun vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen takvim yılı başından itibaren 5 yıl,

- 06.07.2004-30.09.2008 tarihleri arasındaki prim borçları için zamanaşımı süresi borcun muaccel olduğu tarihten itibaren 10 yıl,

- 01.10.2008 ve sonrasına ilişkin prim borçları için zamanaşımı süresi ödeme süresinin sona erdiği tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren 10 yıl,

Sözü edilen farklı dönemler için farklı zamanaşımı süreleri uygulanması ise zaman içerisindeki kanuni değişikliklerden kaynaklanmaktadır.

Özetlemek gerekirse; 08/12/1993 tarihinde 3917 Sayılı Kanun ile 506 Sayılı Kanunun 80. Maddesinde değişiklik yapılmış ve kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre; 08/12/1993 tarihinden önceki prim borçları Mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunun 125. Maddesi düzenlemesine göre borcun muaccel olduğu tarihten itibaren 10 yıl sonra, 08/12/1993 tarihi ve sonrasına ilişkin prim borçları ise söz konusu değişiklikle 6183 Sayılı Kanunun 102. maddesi uyarınca; alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılın başından itibaren 5 yıl içerisinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrayacaktır. 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 Sayılı Kanun ile 506 Sayılı Kanunun 80. Maddesinde bir düzenleme daha yapılarak 6183 Sayılı Kanunun zamanaşımı süresini düzenleyen 102. maddesi de istisna kapsamına alınmıştır. Bu değişiklik ile de 06/07/2004 tarihi ve sonrası dönemlere ilişkin prim borçları yine 818 Sayılı Mülga Borçlar Kanunun 125. Maddesi ile düzenlenen 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabi olacaktır. 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 93. maddesi ile de Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak 10 yıllık zamanaşımına tabi olacağı hüküm altına alınmıştır. Böylelikle 01.10.2008 ve sonraki tarihlere ilişkin prim borçları için zamanaşımı süresi ödeme süresinin sona erdiği tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren 10 yıl olarak uygulanacaktır. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 93. Maddesinde ayrıca bazı ayrık durumlara ilişkin zamanaşımı başlangıç tarihleri de düzenlenmiştir.

Kurumun prim ve diğer alacakları;

Yazının Devamını Oku