Sıvı kaybına bağlı gelişen halsizlik, baş ağrısı, baş dönmesi, bilinç bulanıklığı ve akut böbrek yetmezliği gibi sorunlar nedeniyle bu sıralar acil servislerde de yoğunluk arttı. Mevsim normallerinin üstünde seyreden hava sıcaklıkları maalesef ki hepimizi perişan ediyor. Güneş yanığı ve güneş çarpmasının yanı sıra vücudumuzda gelişen sıvı kaybı (dehidrasyon) nedeniyle de birçok kişinin sağlığı olumsuz etkileniyor. Vücuttaki sıvı kaybının en önemli nedeni ise terleme. Metabolizmamız artan vücut ısısını terleme ve solunum yolu ile dengede tutmaya çalışıyor. Ancak aşırı sıcaklarda vücudumuzun bu savunma mekanizması yeterli olmuyor ve aşırı terleme ile birlikte su ve elektrolit kaybı ortaya çıkıyor. Kaybedilen sıvının ve minerallerin yerine konmaması durumunda da organlarımız, hücrelerimiz ve dokularımız sağlıklı bir şekilde çalışamıyor. Bu durum da hayati öneme sahip olan organlarımızı olumsuz etkileyerek, ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor. Vücutta adeta bir şoka neden olan dehidrasyon vakalarının tedavisi ise ancak hastane ortamında gerçekleştirilebiliyor.
MİNERAL EKSİKLİĞİ DE BAŞ GÖSTERİYOR
Yaz aylarında aşırı terleme ile birlikte vücudumuz sadece su değil, tuz ve mineral de kaybediyor. Bu durum da vücudumuzun elektrolit dengesinin bozulmasına neden oluyor. Özellikle bünyemizin sodyum ve potasyum dengesi şaşıyor. Şiddetli dehidrasyon ile birlikte ayrıca sıcak çarpması gibi ısıya bağlı hastalıklar, böbrek sağlığı sorunları, şok ve komaya girme gibi sağlık sorunları da ortaya çıkabiliyor. Tüm bunların dışında sıvı kaybına bağlı ortaya çıkan tansiyon düşüklüğü de yaz boyu peşinizi bırakmıyor.
SIVI VE MİNERAL KAYBI NASIL ÖNLENİR?
Günlük sıvı alma miktarınızı takip ederek, terleme ile oluşan mineral ve su kaybını önlemeniz mümkün. Günlük olarak her 20 kiloya 1 litre olacak şekilde su tüketebilirsiniz. Ancak sıcak havalarda daha fazla suya ihtiyaç duyulacağı için bu miktarı biraz daha çoğaltabilirsiniz. Ancak susamayı beklemeden, su içmeyi alışkanlık haline getirirseniz, sıvı kaybınızı çok daha kolay önleyebilirsiniz. İçtiğiniz sıvı miktarını takip etmekte zorlanıyorsanız da idrarınızın rengini kontrol ederek, durum analizi yapabilirsiniz. Çünkü idrar miktarı ve rengi, vücudun susuzluğunu ele veren belirtilerden biridir. Eğer idrarınızın rengi normalden daha koyu ise bu sizin az su içtiğinizi gösterir.
MADEN SUYU İÇMEYİ İHMAL ETMEYİN
Yaz aylarıyla birlikte ishal vakalarında artış yaşanmaya başladı. Mikrobik nedenlere bağlı ortaya çıkan yaz ishalleri, her yaştan kişiyi etkileyebiliyor. Çoğunlukla viral, bakteriyel veya paraziter nedenlere bağlı oluşan yaz ishalleri, iki-üç gün süren hafif hastalıktan, bilinç bulanıklığı, böbrek yetmezliği, inatçı hipotansiyon ve kalp ritmi bozukluğu gibi ciddi hastalıklara yol açabiliyor. Bu nedenle yaz ishallerine karşı tedbirli olmak, belirtilerini bilmek ve tedbirler almak oldukça önemli.
YAZ İSHALİ NASIL BULAŞIR?
Yaz aylarında ortaya çıkan ishallerin bir numaralı nedeni temiz olmayan suların içilmesi ve bu sularla yıkanmış meyve ve sebzelerin tüketilmesidir. Çünkü havaların ısınması bu enfeksiyona yol açan virüslerin çoğalmasını kolaylaştırır. Bu nedenle besin ve suyla birlikte hastalık, kolaylıkla bulaşır. Bazı zamanlar, şehir şebeke suyunun yeterli düzeyde klorlanması bakteriyel nedenli ishaller için koruyucu olurken; viral kaynaklı ishallerin önlenmesinde yetersiz kalabilmektedir. Bu yüzden kaynağı bilinmeyen sulardan uzak durulmalı, kapalı ve hijyenik sular içmeye özen gösterilmelidir.
SICAKTA BOZULAN GIDALARA DİKKAT!
Yaz aylarında restoran ve cafelerde çok daha fazla vakit geçiriyoruz. Ancak hava sıcaklıklarının 30 derecenin üstünde seyir etmesi besinlerin bozulmasını hızlandırabiliyor. Özellikle tavuk, et, süt ürünleri ve deniz mahsülleri çabuk bozulmaları nedeniyle sorun yaratan gıdaların başında geliyor. Bu tarz besinlerde üreyen bakteriler de ishale davetiye çıkarıyor.
AÇIKTA SATILAN YİYECEKLERDEN UZAK DURUN
Yaz aylarında açıkta satılan ürünlerin tüketimi de artıyor ve besin zehirlenmeleri ile birlikte ishal sorunu da ortaya çıkıyor. Mesela şu an dondurma mevsimi. Süt ürünlerinden yapılan dondurma, çok çabuk bozulabilen bir besindir. Bu nedenle güvenmediğiniz yerlerden dondurma almamaya özen gösterin. Ayrıca tatil mevsimi olduğu için otellerde açık büfe eşliğinde yemekler yeniyor. Bu büfelerde gıdalar sıcağa maruz kalıyor. Bu nedenle bu tarz yerlerde çabuk bozulan besin grubundan uzak durmanızı öneririm.
Bu nedenle güneşe her korunmasız çıktığınızda sadece cilt kızarması ya da içi su dolu kabarcıklarla bu durumu atlatabileceğinizi düşünmeyin. Çünkü güneşin zararlı ışınları, deri hücrelerinde kalıcı hasara neden olarak, kanser gibi ciddi hastalıkları da beraberinde getiriyor. Kısacası güneşin hiç ama hiç şakası yok.
Plajlarda şezlonglara uzanarak güneşlenmek, hepimizi mutlu ediyor. Ancak kavurucu sıcakları yaşadığımız bugünlerde güneş yanığına karşı da önlem almamız şart. Sadece tatil beldelerinde değil şehir hayatında da sıkça yaşanılan sorunlardan biri olan güneş yanığı, aslında herkes için büyük bir tehlike. Genellikle ciltte kızarıklık, içi su dolu kabarcıklar ve ağrı ile kendini gösteren güneş yanığı, vücutta enfeksiyona yol açabiliyor ve deride kalıcı iz bırakabiliyor. Ancak asıl tehlike, UVA ve UVB ışınlarının deri hücrelerinde DNA hasarına neden olarak, cilt kanserine yakalanma riskini artırması. 2023 yılında yapılan güncel bir araştırma güneş yanığı olan kişilerde cilt kanseri gelişme riskinin iki kat arttığını gösterdi. Sorun oldukça ciddi ama bu tehlikeleri önlemenin çok basit bir de yolu var; o da güneşten korunmak.
GÜNEŞ YANIĞI İLE İLGİLİ BİLİNMESİ GEREKENLER
Elbette ki, bazı zamanlar güneşten kendimizi koruyamayıp, güneş yanığı sorunuyla karşı karşıya kalıyoruz. Peki, bu durumda ne yapmamız gerekiyor? Güneş yanığı olduğunuzu nasıl anlarsınız? Güneş yanığına ne iyi gelir? sorularının yanıtlarını gelin bugün hep birlikte inceleyelim. Çünkü bu konuyla ilgili toplumumuzda doğru bilinen birçok yanlış var ve bu yanlış uygulamalar, cildinize daha çok zarar veriyor. Bu nedenle güneş yanığına karşı nasıl müdahale edilmesi gerektiğini bilmek oldukça önemli.
GÜNEŞ YANIĞI NASIL OLUR?
Bizler için tehlikeli saatlerin 11.00 ile 16.00 olduğunu artık biliyoruz. Özellikle öğle saatlerinde koruyucu sürmeden güneşe çıktığınız zaman, güneş yanığı olma ihtimaliniz oldukça yükseliyor. Güneş yanığı belirtilerinin birkaç saat sonra ortaya çıkması da yanılgılara neden olan önemli bir konu. Çünkü yanmadığını düşünen birçok kişi, daha uzun süre güneşleniyor ve bu durum da güneş yanığını kaçınılmaz kılıyor. Eğer bir de güneş koruma kremi kullanmadıysanız, o zaman ikinci derece yanığa kadar giden bir sonuç ile karşı karşıya kalıyorsunuz.
Ancak et yemeklerinin ağırlıklı olduğu bu sofralarda otururken, her zamankinden biraz daha temkinli olmakta fayda var. Aksi taktirde mide ve sindirim sistemi problemleriyle karşı karşıya kalabilirsiniz. Peki, ağız tadıyla bir bayram geçirebilmek için nelere dikkat etmeli? İşte ayrıntılar…
Şahane bayram sofralarında ister istemez beslenme alışkanlıklarımızda değişiyor. Aslında bu özel zamanlarda farklı lezzetleri tatmak ve sevdiklerimizle bir arada olmak bizlere de çok iyi geliyor. Bu nedenle bayramda kesinlikle diyet yapmaya çalışmayın. Gözünüz sofralarda yer alan kavurmada, tatlıda, böreklerde kalmasın. Herhangi bir sağlık sorununuz yok ise ağız tadıyla et tüketin ve ikram edilen lezzetleri kabul edin. Yani bayramı, bayram gibi geçirin. Ancak tüm bu beslenme özgürlüğünü yaşayabilmek ve sağlığımıza zarar vermemek için elbette ki, birkaç noktaya dikkat etmemiz de şart. Ama merak etmeyin. Bunlar kesinlikle uygulaması basit ve bir o kadar da sağlığınızı koruyacak ayrıntılar.
HER ŞEYİN TADINA BAKIN AMA ABARTMAYIN!
Bu yıl Kurban Bayramı sıcak yaz günlerine denk geldi. Bu nedenle ağır yemeklerin süslediği bayram sofralarında her şeyin tadına bakarken, abartıya kaçmayın ve yemeklerinizi küçük porsiyonlar halinde tüketmeye özen gösterin. Havaların oldukça sıcak olduğu bu dönemde özellikle su tüketimine de dikkat edin. Günlük 2,5 veya 3 litre su içmeye çalışın.
ETİ DİNLENDİRİN, YUMUŞAMASINI BEKLEYİN
İyi kalite hayvansal protein içeren kırmızı et; demir, çinko, fosfor, magnezyum gibi minerallerin yanı sıra B1, B6, B12 ve A vitaminlerinin en iyi kaynaklarından biri. Bu nedenle zaten günlük beslenmemizde mutlaka yer almalıdır. Ancak bayram günü kesilen hayvan eti, rigor mortis (ölüm katılığı) sebebiyle sert olacaktır. Bu durum da etin zor pişmesine ve zor sindirilmesine neden olarak beraberinde şişkinlik ve hazımsızlığı getirir. Bu nedenle etler, mutlaka bir gün dinlendirilmeye bırakılmalıdır. Kesimin hemen sonrasında etin buzdolabına konulması ise kalitesini ve lezzetini azaltır. Bunun önüne geçebilmek için de parçalara ayrılan etlerinizi kesimden hemen sonra serin bir yerde 6 saat dinlendirin ve sonrasında buzdolabına yerleştirin.
Yaz tatilini sağlıklı ve zinde geçirebilmek için gelin bugün, aslında hepimizin bildiği ama bazen göz ardı ettiği bu hataları birlikte hatırlayalım.
UZUN SÜRE GÜNEŞLENMEK
Özellikle tatil zamanı sahillerde uzun süre güneşlenmeyi hepimiz seviyoruz. Ancak aşırı sıcaklarda uzun süre güneşe maruz kalmak güneş yanıklarını ve hayati tehlikeye neden olan güneş çarpmalarını da beraberinde getiriyor. Özellikle 11.00 ve 16.00 saatleri arasında güneşe çıkmak oldukça tehlikeli. Aşırı sıcaklar, ayrıca tansiyon yükselmesini ve kalp krizini de tetikleyebilir. Tabii uzun süre güneşe maruz kalmanın cilt kanseri riskini artırdığı ve foto yaşlanmaya neden olduğu da unutulmamalı. Bu nedenle güneşlenme sürenizi kısa tutmalı ve mutlaka güneş koruma kremi kullanmalısınız.
HAVANIN SICAK OLDUĞU SAATLERDE SPOR YAPMAK
Sağlıklı bir yaşam sürmenin kilit noktalarından biri de spor yapmaktır. Ancak sıcak olan saatlerde yürüyüş yapmak, koşmak ya da diğer spor aktivitelerini gerçekleştirmek oldukça tehlikeli. Bu nedenle yaz aylarında egzersiz saatinizi ya akşam yemeğinden önceye ya da akşam yemeğinden 2 saat sonrasına erteleyin.
KLİMAYLA YAŞAMAK
Çünkü doğru zamanda ve sürede güneş ışınlarına maruz kalmak cildimize fayda sağlarken, gün boyu güneşlenmek erken yaşlanmadan cilt kanserine kadar birçok ciddi sağlık sorununu beraberinde getiriyor. Tüm yılın yorgunluğunu ve stresini geride bırakmak için tatil planları yapılmaya başladı. Güneş, kum ve denizin verdiği huzurlu anlara kavuşmayı eminim ki, birçok kişi sabırsızlıkla bekliyordur. Ancak tatil zamanı plajlarda saatlerce güneşin keyfini çıkarmak her ne kadar bizleri mutlu etse de güneşin zararlı ışınlarına karşı tedbirli olmamız ve bazı önlemler almamız gerektiğini unutmamamız gerekiyor. Çünkü güneşin bu zararlı ışınları, cilt sağlığınız için geri dönüşü olmayan hatta, hayati öneme sahip sağlık sorunlarına bile yol açabiliyor.
GÜNEŞİN CİLDİMİZE VERDİĞİ ZARARLAR
Güneş ve cildimiz arasındaki ilişki oldukça hassastır ve bu dengenin bozulması hiç de iyi sonuçlanmaz. Çünkü güneşin dost olmayan yüzü, cildimiz için gerçek bir düşmandır. Korunmasız bir şekilde bu düşmanla karşı karşıya kalan cildinizde oluşabilecek sağlık sorunlarını şu şekilde sıralayabiliriz:
-Deri kanserine yakalanma riskini artırır: Tüm dünyada görülme sıklığı artan ve 7’den 70’e herkesi tehdit eden deri kanserinin en önemli nedenlerinden biri, uzun süre güneş ışınlarına maruz kalmaktır.
-Güneş yanıkları: Güneşin ultraviyole A ve B ışınlarının deri hücrelerini yakması ve hasara uğratması olarak tanımlanan güneş yanıkları, yazın en sık karşılaşılan sorunlardan biridir. Güneş yanıkları, kesinlikle göz ardı edilebilecek bir durum değildir. Çünkü güneş yanıkları ilerleyen yaşlarda cilt kanserine yakalanma riskini artırır.
-Foto-yaşlanmaya neden olur:
Çünkü güneşin zararlı ışınlarına uzun süre maruz kalmak, erken yaşlanmadan, cilt lekelerine hatta cilt kanserine bile neden olabiliyor. Artık sıcak havalar iyice etkisini göstermeye başladı. Yaz mevsimi ise kapıda. Ancak her ne kadar güneş ışınlarının D vitamini sentezi gibi büyük bir faydası olsa da zararlı UV ışınları da sağlığımız açısından büyük tehlikeleri beraberinde getiriyor. Geçen haftaki yazımda D vitamini sentezini artırabilmek için hangi saatlerde ve nasıl güneşlenilmesi gerektiğini ayrıntılı bir şekilde anlatmıştım. Bugün de güneşin zararlı ışınlarından korunmamızı sağlayan güneş koruma kremlerinden bahsedeceğim. Bu konuyu çok önemsediğimi söyleyebilirim. Çünkü piyasada güneş koruma kremi adı altında satılan ancak hiçbir işe yaramayan ve üstelik içerdikleri maddelerle de sağlığımıza zarar veren ürünler bulunuyor. Bu nedenle bu hafta sağlıklı güneş kremi nasıl olmalıdır, evde doğal malzemelerle güneş koruma kremi nasıl yapılır konularını sizlerle paylaşacağım. Hazırsanız başlayalım.
NEDEN GÜNEŞ KREMİ KULLANMAK ZORUNDAYIZ?
Öncelikle konuya giriş yapmadan önce neden güneş koruma kremi kullanmak zorunda olduğumuzu bir hatırlayalım. Bilmemiz gereken en önemli ayrıntılardan biri, güneşten bize ulaşan UVA ve UVB ışınlarının güçlü bir radyasyon yayarak, cildimizin koruyucu bariyerine hasar verdiğidir. Güneşin bu zararlı ışınlarının cildi erken yaşlandırdığı, lekelenmesine neden olduğu ve cilt kanserlerine yakalanma riskini artırdığını biliyoruz. Öyle ki, az miktarda UV ışınına maruz kalmak bile deri kırışıklıklarının oluşumunu tetikleyebiliyor. Bu nedenle UVA ve UVB ışınlarının genetik zararlara ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olduğunu aklımızdan hiç çıkarmamamız gerekiyor.
HANGİ GÜNEŞ KREMİ DAHA SAĞLIKLIDIR?
Güneş koruma kremleri, cildi güneşin zararlı ışınlarına karşı koruyup, radyasyon etkilerinin cilde geçmesini engelleyen ürünlerdir. Piyasada satışa sunulan çok sayıda güneş kremi türü bulunuyor. Ancak bunların içinden sağlığa zarar vermeyen ve cilt yapısına uygun olanını seçmek oldukça önemli. Çünkü güneş koruma kremlerinin içinde de gerçekten sağlığımıza zarar veren oldukça fazla madde var. Özellikle oksibenzon veya homosalat maddelerine çok dikkat etmelisiniz. Satın alacağınız güneş kreminin içeriği oksibenzon veya homosalat gibi zararlı madde içeriyorsa, o üründen kesinlikle uzak durmalısınız. Avrupa Birliği standartlarına göre bir güneş koruma kremi içerisinde oksibenzon yüzde 2,2 ve homosalat da yüzde 1,4 oranında olması gerekiyor. Ancak yüzde 15 veya yüzde 6 oranında oksibenzon içeren çok fazla güneş kremi var. Bu nedenle ürünlerin etiketlerini çok iyi okumaya özen gösterin.
KORUMA GÜCÜ YÜKSEK OLAN ÜRÜN HANGİLERİDİR?
Yaz aylarının gelmesiyle birlikte güneşin zararlı etkilerini daha çok konuşuyoruz. Ancak konuşulması gereken çok önemli bir konu daha var. O da güneşin dost yüzü. Doğru saatler ve sürede güneşe çıkmak, vücudumuzun D vitamini sentezi yapabilmesi açısından oldukça önemli. Özellikle yaz ayları, D vitamini depolarımızı doldurabilmemiz açısından çok kıymetli zamanlar. Geçmiş yıllarda D vitamininin sağlığımız açısından ne kadar önemli bir molekül olduğu pek bilinmiyordu. Ancak son yıllarda yapılan güncel araştırmalar, D vitamininin bağışıklık sistemini güçlendirmesine destek olmasının yanı sıra sağlam bir hafıza, güçlü kemik ve kaslar, iyi çalışan kalp ve damar sistemi, kanserden koruma, kan basıncını dengeleme, kan şekerinin düzenlenmesi ve depresyondan koruma gibi görevleri olduğunu da gösterdi. Bu nedenle ona sadece sıradan bir vitamin gözüyle bakmak, büyük bir hata olur.
YILDA BİR KEZ DEĞERİNİZE BAKTIRIN
D vitamin eksikliği, bazı kişilerde belirti göstermez. Ancak çoğunlukla yorgunluk ve genel vücut ağrısı gibi semptomlara neden olur. Ciddi eksiklik durumunda ise kemik ağrısı, yürümekte zorlanma, sık sık hasta olma, eklem ağrıları, değişken ruh hali, depresyon, uykusuzluk, baş ağrısı, saç dökülmesi gibi belirtilerle kendini gösterir. Bu nedenle herkesin yılda 1 kez D vitamini ölçümü yaptırması oldukça önemlidir. Değerlerinizin düşük çıkması durumunda doktorunuzun önerdiği dozda ve sürede D vitamini takviyesini kullanmanız gerekir. Çünkü her şeyin fazlası zarar olduğu gibi D vitamini değerlerinizin çok yükselmesi de farklı sağlık sorunlarının oluşmasına neden olabilir.
GÜNEŞİN DOST YÜZÜNDEN FAYDALANIN
Diğer vitaminlerden farklı olarak D vitaminini sadece besinlerden karşılamamız mümkün değildir. Yağlı balıklar, yumurta sarısı, sakatatlar ve süt ürünlerinde az miktarda D vitamini bulunur. Ancak vücudumuz için yeterli miktarı karşılamazlar. Bu nedenle güneşin dost ışınlarıyla doğru saatlerde ve sürede vücudumuzu buluşturmamız şarttır. Elbette ki takviyelerle de D vitamini eksikliği giderilebilir. Ancak güneşlenerek ürettiğimiz D vitamini, çok daha etkilidir.