Ahmet Arsan

İslami kesimde tetikçi kullanımına dair

11 Ekim 2009
Eskiden İslami kesimde "Medyanın ahlakiliği" konusunda esip savurmak çok popüler bir işti... İslami kesimin entelektüelleri otururlar sabahlara kadar "enformatik ahlaksızlık" konusunda ahkam keserlerdi...

O zaman "bizimkilerin" elinde doğru dürüst bir medya yoktu...

Dolayısıyla ellerinde medya olduğunda ne yapacakları pek belli değildi. Ama işte artık ellerinde gürbüz mü gürbüz bir medya var...

Ve ne yaptıkları ortada...

*

Mahalleyi 40 yıldır tanırım, ben bile bizimkilerin eskiden eleştirdikleri ne varsa fazlasıyla yapmayı bu kadar sofistike biçimde kıvırabileceklerini tahmin etmezdim. Helal olsun...

Çok maharetli çıktı bizimkiler...

Yönettikleri gazete sayfalarında, eski dava arkadaşlarına "Sen kimsin lan" diye hakaret ettirme bunlarda...

Bir CHP’liyi kardeşi üzerinden vurmak bunlarda...

Buldukları bir "kömürcü karısı"nı sırf bir köşe yazarını vurmak için konumlandırma bunlarda...

Manipülasyon bunlarda...

Acımasızlık bunlarda...

Bel altı vuruş bunlarda...

*

Soruyorum kendilerine:

Madem elinize geçecek ilk fırsatta bu denli çapaçul olacaktınız, o halde neden sabahlara kadar demli çaylar eşliğinde "Medyanın ahlakiliği" konusunda nefes tükettiniz ki?

Adam gibi adam

Ahmet Hakan ile Haşmet Babaoğlu arasındaki ihtilafı artık bilmeyen kalmadı...

Öyle ihtilaf deyip geçtiğime bakmayın...

"Düello öncesi son öfke patlamaları" kabilinden gayet ciddi bir durumdu...

Fakat aylar sonra gördük ki...

Haşmet Babaoğlu’nda "kabile asabiyeti" dediğimiz cahiliye adetinin zerresi bile yokmuş...

Erdemli ve hak bilir bir adammış Haşmet Babaoğlu...

İşte gitmiş, Ahmet Hakan’ın kardeşi Mahmut Fazıl Coşkun’un çektiği "Uzak İhtimal" filmini seyretmiş...

Zerre kadar komplekse kapılmadan hem filmi, hem de Ahmet Hakan’ın kardeşi falan demeden Mahmut Fazıl Coşkun’u övmüş...

Hem dik duruşundan ödün vermemiş, hem de hakkı teslim etmekten geri kalmamış...

Kim ne derse desin, bu tür hareketleri pek bir severim ben...

Kadın eline beze dokunur gibi dokunmak

Hayrettin Karaman Hoca, tartışmasız iyi hocadır, has hocadır, fıkıh konusundaki otoritesi kabul görmüştür...

Hoca, geçen cuma Yeni Şafak’ta yazdığı yazıda "Kadınlarla tokalaşma meselesi" üzerinde durmuş...

Özetle şunu diyor:

"Kadın eli sıkmak caiz değildir... Ancak günümüzde kadın eli sıkmamak, İslam’a zarar verici bir fitneye yol açabilir... Bu nedenle tokalaşın... Ancak kadının eline bir beze dokunur gibi dokunun..."

Bu yazıyı okuyunca şunları düşündüm:

Sanırım "İyi fıkıhçı olmak", meseleyi iyi izah etmek anlamına gelmiyor.

Çünkü bu türden konuları değerlendirirken, önce şu sorunun yanıtını vermek lazım:

Bir kadınla tokalaşan bir erkeğin "şehvani" duygular içine girebileceğini neden düşünelim?

Artık kanıksanmış, gelenekselleşmiş olan "tokalaşma" mevzuunu işlerken, "Bir beze dokunur gibi..." türünden betimlemeler yapmak, hem kadını küçülten, hem de insanın aklına durup dururken olmadık şeyler getiren bir yaklaşım değil mi?

Üstelik...

İslami kesimin önde gelen erkekleri, bırakın kadın eli sıkmayı, tokalaşmanın yanına öpüşmeyi de eklemişlerken...

Hadi son bir not daha: Hayrettin Hoca da "kadın" demek yerine "bayan" demeyi tercih ediyor... Oysa "erkek" diyorsak, "kadın" da diyebilmeliyiz... Nasıl ki "erkek" demek erkek cinsini aşağılamak anlamına gelmiyorsa, "kadın" demek de kadın cinsini aşağılamak anlamına gelmez... Eğer ille de kadınlar için "bayan" denilecekse, erkekler için de "bay" demek gerekir...

İnanılmaz bir iyilik öyküsü

Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can, Ramazan’da umreye gitmiş...

Kábe’de yanına yoksul ve bir ayağı olmayan bir Yemenli denk gelmiş...

Başkan Can, adama sormuş: "Neden protez taktırmadın?". Ve anlaşılmış ki zavallı yoksul Yemenlinin protezden haberi bile yok...

"Kabe’de bir milyon kişi arasına benim yanıma bu yoksul Yemenli düştü ise vardır bir hikmeti" diyen Ümraniye Belediye Başkanı, yoksul Yemenliyi yanında Türkiye’ye getirmiş.

Zengin bir işadamının katkılarıyla Yemenliye protez ayak taktırıp yanına bir yıllık giderlerini karşılayacak para vererek memleketine göndermiş...

Hemen belirteyim: Ben bu öyküyü Belediye Başkanı Hasan Can’dan duymadım, onun arkadaşlarından duydum...

Karşı mahalleyi etkileyenler

SİBEL ERASLAN - Ben hayatımda "laik kesim" içinde bu kadar sevilen bir "bizim mahalleli" görmedim... Nereye gitsem, ondan söz ediliyor... Hz. Peygamber ile Hz. Hatice’nin aşkını anlattığı kitabı bulmak için kapımı en az 10 kişi çaldı... Kendisiyle yarım saat söyleşen etkisi altına giriyor... İşin sırrı ise şurada: Samimiyet, insan severlik, haysiyetlilik ve erdem...

İSKENDER PALA - Divan edebiyatı, onun sayesinde gündeme geldi... Yazdığı aşk romanlarıyla karşı mahalleye açıldı... Karşı mahalle de onu sevdi... Verdiği divan edebiyatı derslerini takip edenler var...

ÖMER ÇELİK - AK Parti’nin dışa dönük yüzü... Birikimini uygar bir üslupla ortaya koymasını becermesi karşı mahalleyi etkiliyor... En iflah olmaz AK Parti karşıtları bile onun sözlerine kulak veriyorlar...

SUAT KILIÇ - Çok genç yaşta AK Parti içinde sivrilen bir isim oldu... AK Parti Grup Başkanvekilliği gibi çok önemli bir görevi yürütüyor... Çalışkanlığı, inisiyatif alabilmesi, en netameli konuların içinden sıyrılma başarısı, karşı mahalle tarafından dikkatle takip edilmesine yol açıyor...

DÜCANE CÜNDİOĞLU - Sabah Gazetesi’nin Pazar ekine verdiği röportajla "Kim bu Dücane Cündioğlu?" sorusunun sorulmasına yol açtı... O röportajda söyledikleriyle mahallenin dışındakilere dokundu... Kaç kişiden duydum, "Adam çok haklı vallaha" tepkisini...

AYŞE BÖHÜRLER - AK Parti kurucusu olmasına rağmen medyada en bağımsız mesajları verebiliyor... Karşı mahalleden arkadaşları var... Mahalleler arası geçişkenliği sağlayarak örnek oluyor...

Gıybet forever

FEHMİ KORU İNTİKAM PEŞİNDE

Adı çıkmış yandaşa ama zavallıcık AK Parti Büyük Kongresi’ne bile davet edilmemiş... Evet... Fehmi Koru’dan söz ediyoruz... Tayyip Erdoğan’ın öteden beri Fehmi Koru’dan pek hazzetmediği bilinir... Ancak Erdoğan, bu duygusunu pek izhar etmez... Kongreye davet edilmemek, bu duygunun yansıması mı? Bilemedim... Bildiğim bir şey var ki Fehmi Koru, bu konuya fena halde kafayı takmış durumda... Tayyip Erdoğan’dan "Fehmi’yi davet etmeyin kongreye" türünden bir talimatın gitmeyeceğinden emin olan Fehmi Koru, yana yakıla davet listesine adını kimin yazdırmadığını araştırıyormuş... Ve bütün oklar Edibe Sözen’i gösteriyormuş... Sanırım Edibe Sözen, önümüzdeki 1-2 yıl içinde Fehmi Koru’dan çok esaslı bir darbe yiyecek...

ASOSYAL SERHAT Sadık Abi’nin dışa dönük olmayan oğlu Serhat Albayrak, medya işini pek sevdi... Başında bulunduğu gazeteye tiraj aldıramasa da, mimlediği isimler hakkında ileri geri yazılar yazdırmaya bayılıyormuş... Mesela gazetesinde çalışan bir "portre" yazarına "Hedefin Fatih Altaylı ile Ahmet Hakan... Bastır..." demiş... Ancak o yazar, "Ben tetikçi değilim..." deyince eli böğründe kalmış. Tez zamanda toparlanan Serhat’çık, amacını şimdi de pespaye dilli bir bohçacı kadın üzerinden gerçekleştiriyormuş...

NOT: Bu köşenin isim anası Ayşe Böhürler’dir... "Magazin Forever"ın ortalığı kasıp kavurduğu bir dönemde, "Biz de böyle bir program yapsak adını ne koyardık acaba?" şeklinde bir geyiğin tam ortasında Ayşe Böhürler’in ağzından çıkmıştı "Gıybet Forever" ismi... Ben de "miri malı" deyip çaldım... Ayşe Hanım’a "hakkını helal et" diyorum...

İslami kesimde Modalar Demodeler

DEMODE Müslüman Gençlik...

MODA Genç Siviller...

DEMODE Kuş beslemek...

MODA Köpek beslemek...

DEMODE Takva...

MODA Şöhret...

DEMODE Fehmi Koru...

MODA Mustafa Karaalioğlu...

DEMODE Salomanje...

MODA Reina...

DEMODE Sözlük yazarlığı...

MODA Blog yazarlığı...

Yazının Devamını Oku

Kim kimi canlandırır

4 Ekim 2009
NECİP FAZIL rolü için Kadir İnanır’ı önersem? Tamam, vazgeçtim... O zaman Tarık Akan... Yine mi itiraz... Peki peki... O zaman Robert De Niro diyeyim de kurtulayım... SAİD-İ NURSİ rolü için benim aklımda iki oyuncu var... Yaşasaydı banko Anthony Quinn derdim... İkinci önerim ise "Kingdom of Heaven" filminde Selahattin-i Eyyubi’yi canlandıran Suriyeli oyuncu Hasan Mesud...

NECMETTİN ERBAKAN rolü için benim aklımda "Takva" filminde şeyh efendiyi canlandıran oyuncu Meray Ülgen var. Fazla itiraz ederseniz bu sefer de "Erkan Can ne güne duruyor?" derim...

RECEP TAYYİP ERDOĞAN rolü için görevi, eğer oyuncunun yaşam tarzı falan dikkate alınmayacaksa Nejat İşler’e verebiliriz. AK Partilileri ancak daha uluslararası bir isim kesecekse o zaman Kevin Kostner... (Edibe Abla’ya bin selam...)

MEHMET AKİF’i canlandırma görevini kesinlikle Sean Connery’e vermeliyiz... Safahat okuyan bir Sean Connery, hepimizi tatmin eder...

ŞULE YÜKSEL rolü için yerlilerden Nurgül Yeşilçay, yabancılardan ise Meryl Streep olmaz mı?

ABDULLAH GÜL rolü için George Clooney biraz yakışıklı kaçacaktır ama olsun, filmlerde gerçek kişileri canlandıran oyuncular hep biraz daha yakışlıdır...

Eğer Doğan Grubu yer ile yeksan olursa

Vallahi de, billahi de benim için hava hoş...

Ne bu köşe aracılığıyla elde ettiğim yarım şöhretin hayatıma olumlu bir katkısı var, ne de atla deve kazanıyorum...

"Doğan Grubu" yer ile yeksan olursa, ben yeniden kendi küçük dünyama döner, "Biraz eğlendik yahu..." diye kendimi avuturum...

Ben yırtarım yırtmasına da...

Merak ediyorum: "Bizimkiler" ne yapacak?

*

Yeni Şafakgillerden Fehmi Koru ile Salih Tuna... Star’ın ikinci sayfasındaki zat... Zaman’ın Hüseyin Gülerce’si... Bugün’dekilerden Vakit’tekilere... Müptedisinden ağır başlısına...

"Bizim cenah"ın eli kalem tutanları ne yapacak?

Öyle ya...

Her gün "Aydın Doğan aşağı / Hürriyet yukarı / Ertuğrul Özkök aşağı / Ahmet Hakan yukarı" diye bıkmadan üşenmeden ahkam kesip hüküm kuran bu kardeşlerimiz, Doğan Grubu yer ile yeksan olursa, ekmeklerini nasıl kazanacaklar?

Teklif ediyorum:

"Vergi cezası tartışmaları"nda işin bu kısmı da ivedilikle gündeme alınmalı ve olaya bizimkilerin geleceği açısından da bakılmalıdır.

Gıybet forever

DAVUTOĞLU DEDİKODULARI

Kiminle konuşsam aynı şeyi söylüyor: Ahmet Davutoğlu, son zamanlarda biraz tevazuu elden bırakmış... "Dünyaya barış getiren büyük Müslüman diplomat" rüyasına kendini fazlaca kaptıran Davutoğlu’nun sürekli kendini övmesi yadırganıyor ve dedikodulara yol açıyormuş.

ÖMER ÇELİK YÜKSELİŞTE

Vallahi toparladı kendini... Merkeze yaklaştı... Yeniden televizyon ekranlarında görünmeye başladı... AK Parti’nin düşünsel yönünü kuvvetlendirecek zihin açıcı, ufuk açıcı analizler yapıyor... Duyduğuma göre Başbakan, "Bana biraz daha yakın olmalı" şeklindeki dileğini açık ediyormuş...

NOT: Bundan böyle her hafta "Gıybet Forever" köşesi sizlerle olacak. Ama önce bir hakkı teslim edelim: Bu köşenin isim anası Ayşe Böhürler’dir... "Magazin Forever"ın ortalığı kasıp kavurduğu bir dönemde, "Biz de böyle bir program yapsak adını ne koyardık acaba?" şeklinde bir geyiğin tam ortasında Ayşe Böhürler’in ağzından çıkmıştı "Gıybet Forever" ismi... Ben de "miri malı" deyip çaldım... Ayşe Hanım’a "Hakkını helal et" diyorum...

CAMİA ŞAKALARI

Bir reklamın İslami kesime uyarlaması

- Baba sorar: Evladım neden akşam namazının sünnetini kılmıyorsun? Oğul cevap verir: Burası İstanbul...

- Herhangi bir nurcu ışık evi... Sabah namazı vakti... "Abi" kapıya vurarak ve "şakirt... kalk" diye seslenerek uyandırıyor dershane ahalisini... Aralarından biri uykulu gözlerle bakıp, "Burası İstanbul" diyor... Ertesi gün: Işık evinden kovulma süreci başlıyor...

- İsmailağa cemaatine mensup genç kızımız, çarşafta renk açılımına gitmiştir... Tavizsiz baba renkli çarşafı görünce, "Kızım, bu ne hal" diye çıkışır... Bizimkinin cevabı "Burası İstanbul"dur.

Meksika Sınırı’nın başına gelenler

Camiamızın üç cevval delikanlısı tarafından hazırlanıp sunulan "Meksika Sınırı" adlı program, beklenmedik bir etki yarattı...

Ekran, samimiyeti de samimiyetsizliği de binle çarparmış ya...

Bizimkilerin samimiyeti, çarpan etkisiyle öyle bir geçti ki seyirciye...

Her kesimden tiryakileri oluştu programın...

Fakat bizim memlekette her iyi, güzel ve harika şeyin bir "devamlılık" sorunu olur...

İşte bu geldi "Meksika Sınırı"nın başına...

Televizyon değiştirmek istediler, programın ismini alamadılar...

Aralarından biri başka bir program yapmaya başladı...

Başka kanallarda taklitleri çıktı...

Ve şu anda...

Nerede, nasıl takip edebileceğimizi bile bilmiyoruz...

Çocuklar! Yeniden istikrara kavuşun ve sevenleri üzmeyin...

İslami kesimde Modalar Demodeler

DEMODE Pembe gömlek, kareli takım elbise...

MODA Beyaz gömlek, siyah takım elbise...

DEMODE Ulusalcı Yiğit Bulut...

MODA Tayyipçi Yiğit Bulut...

DEMODE Tek Türkiye...

MODA Hanımın Çiftliği...

DEMODE Melek Paşalı...

MODA Esra Elönü...

DEMODE Osmanlı karşıtı İslamcılık...

MODA Hanedan sevgisi...

DEMODE Hilal Başak Konutları...

MODA Çamlıca’da villa...
Yazının Devamını Oku

Hadi umre dizisine şık bir cevap verin

27 Eylül 2009
Madem...<br><br>Ertuğrul Özkök, yanına Ahmet Hakan’ı alıp Mekke Medine bırakmadan geziyor... Sonunda da "Peygamber’in İzinde" diye bir yazı dizisi kaleme alıyor...

Muhafazakár medyamızın anlı şanlı kalemleri.../images/100/0x0/55eb0340f018fbb8f8a549cc

Kızıp dövünmek, boş oturup bunun mavalını yapmak, "olmuş" ya da "olmamış" diye ahkam kesmek yerine...

Şöyle okkalı bir karşılık verseler nasıl olur?

Mesela...

Fehmi Koru, yanına Toktamış Ateş Hoca’yı alıp Anıtkabir’e gitse...

"Oradaydım ama acaba kendimi oraya ait hissediyor muydum?" türü yazılar yazsa...

Diziye başlık olarak da "Ata’nın huzurunda" başlığını atsa...

Daha şık kaçmaz mı?

Hadi diyelim Fehmi Koru yapmıyor...

Peki Ekrem Dumanlı kardeşimiz ne güne duruyor?

Mesela o da yanına Bedri Baykam’ı alsa...

Şöyle kırık dökük bir gemiyle Samsun’a çıksa...

Erzurum / Sivas ve Amasya hattını takip ederek "Atatürk’ün İzinde" başlıklı dev bir yazı dizisi ortaya çıkarsa...

Hürriyet’e şahane bir gol atılmış olmaz mı?

Hey! Muhafazakár medya... Uyuma...

Yedi adımda İslamcıyı tanımak

BİRİNCİ ADIM: Feyza ya da Bilal isimlerini duyunca karşınızdakinin aklına "Huzur Sokağı" romanı geliyorsa, bilin ki bir İslamcı ile karşı karşıyasınız...

İKİNCİ ADIM: Bir ortama girerken "Selamünaleyküm" demek yetmez... Eğer çıkarken de "Selamünaleyküm" diyorsa... O adam İslamcıdır...

ÜÇÜNCÜ ADIM: Bir adam "Yoldaki İşaretler" kitabını duyunca Seyyid Kutub’u, "Mahzun Mabet" sözünü duyunca Ayasofya’yı, "dar’ül harp" tanımını duyunca cuma namazının kılınmayacağını, Necip Fazıl denilince "üstat" sözcüğünü aklına getiriyorsa... Bilin ki o adam İslamcıdır...

DÖRDÜNCÜ ADIM: Sezai Karakoç’un Monna Rosa adlı şiirini bilmeyene İslamcı denmez... Şiirin ilk iki dizesini okuyun, eğer karşınızdaki devamını getiriyorsa bilin ki İslamcıdır...

BEŞİNCİ ADIM: Hapşırdığınızda karşınızdaki kayıtsız bir alışkanlık ile "yerhamükallah" derse, bilin ki İslamcıdır...

ALTINCI ADIM: Eğer lüks ve pahalı otomobilini temizlemekle uğraşan adama "Araba sizin mi?" diye sorar ve karşılığında "Hayır evlat, emanetçisiyiz" cevabını alırsanız... Bilin ki o adam İslamcılığa bir parça bulaşmıştır...

YEDİNCİ ADIM: Kocasından "bilmem ne bey" ya da karısından "bilmem ne hanım" diye söz edenler sadece birden sınıf atlayan sanatçı taifesi değildir... Dikkat edin: İslamcılar da biraz böyledir...

Dindarları gülümseten içten, tatlı, cahil sorular

Cennette erkekler için huri varsa, kadınlar için ne var?

Çalışmak da ibadet olduğuna göre çalışırken namaz kılmasam olur mu?

Kuran’da kaç hadis var?

Kaderimizi Allah tayin ediyorsa neden bize günah yazılıyor?

İnsanın kalbinin temiz olması cennete gitmesine neden olur mu?

İnsanlığa hizmeti geçmiş, mesela ampulü bulmuş adam cennete gitmeyecek mi?

Sadece İslamcılar arasında ünlü olanlar

YAVUZ BAHADIROĞLU: Yavuz Sultan Selim gibi adamdır... Gür bıyıkları, babacan tavırları ve Osmanlıcılığıyla ünlüdür... Babacandır... Radyoda program yapar... TV NET’te ecdat övgüsü yapan programlara imza atar... Vakit’te yazar... Ama onun asıl ünü yazdığı epik romanlardan ileri gelir... Sunguroğlu, Elveda Buhara, Kırım Kan Ağlıyor gibi romanları "camia"da hep popülerdir...

ÖMER KARAOĞLU: "Yeşil Pop"un en ağırbaşlı, en inanmış, en mütevazı, en duygulu, en efendi temsilcilerindendir... 20 yıldır bu işin içinde... Söylediği şarkılardan bazıları İslami kesimde hit olmuştur... Mesela "Şehit Tahtından Rabbe Gülümser" adlı eseri, İslami muhalefet duyarlılığının üst düzeyde olduğu dönemlerde herkesin dilindeydi... Duyarlılık azaldıkça Ömer Karaoğlu’nun popülaritesi de azaldı... Bugünlerde bazı AK Partili belediyelerin düzenlediği etkinliklerde sahne alabiliyor...

HASAN AYCIN: "Çizgi" sanatının bir numaralı ustası... Aslında onu hepimizin çok yakından tanıması gerekiyor... Ama ne yazık ki ona başka cenahların gözleri hep kapalı kaldı... Bu nedenle sadece İslami kesim içinde tanınıyor... Oysa çizgilerinin standardı dünya çapında... İlk çizgi albümü "Hasan’ın Bocurgatı"nın adı, şair İsmet Özel tarafından verilmiştir... İstikrarlı bir şekilde, çizgisini geliştirerek sürdürüyor... Bir süre önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla bir sergi de açmıştı...

MESUT UÇAKAN: İslami kesimin en fazla film çekmiş yönetmeni... Ama bir türlü dışarıya açılmayı başaramadı... Çırpındı, didindi, para buldu, film çekti ama olmadı, olmadı... Bu olamayışta sadece "öteki mahallenin ambargosu" rol oynamadı tabii... Filmlerinin olmayışı da bunun bir etkeni... "Bize Nasıl Kıydınız?" gibi türban sorununu işleyen filmi, türban üzerine yapılacak nice şahane filmin de önünü kesti... Neyse... Yine de İslami kesimde sinema denilince akla ikinci gelen isimdir Mesut Uçakan... Birincisini, yani Yücel Çakmaklı’yı yakın tarihte kaybettik...

Kadir Gecesi’nde bira içen umreci

Benim merkez medyadan tek tanıdığım Akşam gazetesinin yöneticilerinden Levent Ertem’dir...

Çocukluk arkadaşımdır Levent...

Temasımız sürer...

Kadir Gecesi’nde Beşiktaş maçına giden Levent, Ertuğrul Özkök’ü bira yudumlarken görünce...

Benim cep telefonuma "Flaş! Kadir Gecesi bira yudumlayan umreci genel yayın yönetmeni kim?" diye mesaj atmış...

Hemen harekete geçtim tabii... "Fotoğrafını çek" diye bir karşılık verdim...

Ancak Levent’ten gelen yeni mesaj umut kırıcıydı:

"Hayır... Bira değil Ülker’in yeni mamullerinden bir malt içeceğiymiş..."

Gazeteci diliyle söylersek...

Güzelim haber elimizde patladı...

Kim kimin karşılığı

NÁZIM HİKMET’in karşılığı NECİP FAZIL

CEMAL SÜREYA’nın karşılığı CAHİT ZARİFOĞLU

MURAT BARDAKÇI’nın karşılığı MUSTAFA ARMAĞAN

ZÜLFÜ LİVANELİ’nin karşılığı AHMET ÖZHAN

İLHAN SELÇUK’un karşılığı MEHMET Ş. EYGİ

MEMDUH ÜN’ün karşılığı YÜCEL ÇAKMAKLI

SİNAN ÇETİN’in karşılığı MEHMET TANRISEVER

YANKI YAZGAN’ın karşılığı KEMAL SAYAR

VİVET KANETTİ’nin karşılığı AYŞE BÖHÜRLER

ECE TEMELKURAN’ın karşılığı NİHAL BENGİSU KARACA

İslami kesimde Modalar Demodeler

DEMODE Taha Kıvanç...

MODA Ahmet Arsan...

DEMODE Ali Rıza Demircan...

MODA: Haydar Dümen...

DEMODE Açılımcı Katar Prensi...

MODA Muammer Kaddafi’nin ’demokrat’ oğlu..

DEMODE Yalova...

MODA Büyükada...

DEMODE Çok çocuk yapmak...

MODA Az çocuk yapmak...

DEMODE Fethullah Gülen’in "Benim Küçük Dünyam" kitabı...

MODA Tayyip Erdoğan’ın kitabını yazmadığı liderlik sırları...
Yazının Devamını Oku

Bizimkilerin bayramı

20 Eylül 2009
- Oruç tutmayıp bayram yapanlara karşı, “Orucu biz tutuyoruz / Bayramı onlar yapıyor” diye sitem ederler...

İyi bayramlar

İster kahve yanında likör için, ister şerbete dadanın...
İster Şeker Bayramı deyin, isterse dört dörtlük Ramazan Bayramı deyin...
İster sadece bayram namazlarına gidin, ister beş vaktinize beş vakit katın...
İster bayramı tatil olarak görenlerden olun, ister gelenekleri yaşatmaya gayret edin...
İster bayramlık da neymiş havasında olun, ister bayramlıklarını hazır edenlerden olun...

Yazının Devamını Oku

Medyanın kodlarını çözmüş bir hoca

13 Eylül 2009
Yaşar Nuri Öztürk ya da Zekeriya Beyaz’dan söz etmiyorum. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın babası Ali Rıza Demircan’dan söz ediyorum.
Efendim, düşünün:
Seneler, seneler evvel bir kitap yazıyor ve ülkenin gündemine “cuk” diye oturuyor...
Ama öyle böyle oturma değil...
Günlerce manşetler ondan söz ediyor...
Hem de henüz özel televizyonların olmadığı, internetin esamisinin bile okunmadığı bir dönemde başarıyor bunu...
Yazdığı kitabın adı:
“İslam’da Cinsel Hayat”.
Dinsellik ve cinselliğin çok satacağı ilkesinin ilk kanıtı olan bu kitap, baskı rekorları kırmış bir kitaptır...
*
Uzun bir sükut dönemi...
Ve Ali Rıza Demircan, yeni bir kitapla gündemde...
Bu kez “Kuran ve Sünnet’e Göre Cennet Hayatı” başlıklı, yine çok elektrikli bir kitapla karşımızda...
Kitabında...
“Cennette adam başına kaç huri düşüyor” gibi...
“Peki cennette kadınlar ne yapacak?” gibi...
“Cennette seks nasıl olacak?” gibi...
Kadim sorulara cevap veren Ali Rıza Demircan Hoca, yine turnayı gözünden vurmaya talip...
Peki söyleyin bakalım:
Bu hocaya biz medyanın kodlarını çözmüş hoca demeyeceğiz de ne diyeceğiz?

Mürted öldürülür mü?/images/100/0x0/55eb1838f018fbb8f8aaaea4

Mürted, yani “İslam’dan dönen” öldürülür mü?
Klasik fıkıhçılar, bu konuda “Evet, öldürülür” diye hüküm veriyorlar.
Oysa...
Günümüzün yaşayan en önemli fıkıhçılarından Hayrettin Karaman Hoca’nın fetvası farklı...
Hoca, Yeni Şafak’ta yazdığı makalede, “İslam’dan çıkan öldürülmez” dedi.
Böylece...
“Dinde zorlama yoktur”, “Senin dinin sana / benim dinim bana”, “Herkes inancında özgürdür” şeklindeki ilkelerin tutarlılığı da sağlanmış oldu.
Bize de “Allah razı olsun Hocam” demek düştü...

Taraf’ın İslamcısı geliyor

Haftalık bir gazete yayın hayatına başlıyor.
Adı: Özgün Duruş...
11 Eylül’de ilk sayısı çıkan gazetede Yıldız Ramazanoğlu, Altan Tan, Ümit Aktaş, Ali Bulaç, Turan Kışlakçı, Esan Gül adlı yazarlar var.
Yerel ve küresel sistem eleştirisi yapacak olan gazete için “Taraf’ın İslami versiyonu” deniyor.
Özgün Duruş’tan yapılan açıklamada ise başörtüsü sorunundan inkâr edilen Kürt kimliğine, yoksulluk sorunundan işkenceye kadar “sol kokan” birçok konuda duyarlı olunacağı bilgisi veriliyor.
Hayırlı olsun diyoruz.

Cemal Süreya’dan bir şiir

Daha dün yapılmış Laz müteahhit köprülerinin sel sularına iki dakika bile dayana-madığı, ancak asırlar önce yapılan Mimar Sinan köprülerinin sapasağlam ayakta kaldığı bir ortamda, gelin hep birlikte Cemal Süreya’nın “Tekno-kratlar” adlı iki dizelik şiirini hatırlayalım:
“Bütün mimarlar yüksek, mühendisler de
Bir sen kaldın alçak mimar ey Sinan Usta!”

Bizim mahallenin medyasından bilgiler

Fettah Tamince’nin Star ve Kanal 24’ün yeni sahibi olmasının ardından işin başına Antalya’nın eski belediye başkanı Menderes Türel geliyor... Yeni yapılanmanın ardından Mustafa Karaalioğlu, sadece Star gazetesinin yayın yönetmeni olacak... Bu koltuk Mustafa’yı keser mi, bilmiyoruz, bilemiyoruz...

Yeni Şafak zorda... Bir yandan Albayraklar Grubu’nun içine girdiği mali açmaz, bir yandan gazetenin başına getirilen yeni genel müdürün uygulamaları... Gazetede epey sıkıntı yaratıyor... Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert’in istifa edeceği bile konuşuluyor...

Başbakan Erdoğan ile Sabah gazetesi arasındaki buzlar bir türlü erimiyor... Söylentilere göre Erdoğan, Sabah’ın yandaşlık dozajından hiç memnun değilmiş... Bu nedenle ağırlığı “Kanal 24” ile “Star” gazetesine verme kararı almış...

Camiadan biraz habis bir dedikodu

Son dönemde camiada epey popüler olan bir akademisyen-köşe yazarı dostumuz var...
İşte bu dostumuz, hususi hayatında büyük ıstıraplar çekiyormuş...
Çünkü...
Dostumuzun AK Parti’den milletvekili olan genç eşi, kapıyı çarpıp çıkmış.
Evi terk etmiş yani...
Ne diyelim?
İnşallah bu “nezih proje yuva” yıkılmaz...

İslami kesimde Modalar Demodeler

DEMODE Tayyip bereketi...
MODA Allah’ın takdiri...

DEMODE Cüppeli Ahmet Hoca...
MODA Ali Rıza Demircan Hoca...

DEMODE Okul yıkan Kadir Topbaş...
MODA Dere yatağına el atmayan Kadir Topbaş...

DEMODE Doktor Mimar Kadir Topbaş...
MODA Mimar Sinan...

DEMODE “Beraber ıslandık yağan yağmurda” şarkısı...
MODA “Derelerin çakılı / Nereden aldın akılı” türküsü...

DEMODE İHL Sözlük...
MODA Twitter...
Yazının Devamını Oku

Çok riskli bir yolculuk: Emine Hanım Libya’da

6 Eylül 2009
Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ı, cesaretinden dolayı tebrik ediyorum...

Nasıl tebrik etmeyeyim?

Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin Erbakan Hocamıza döktürdüğü ecel terleri hâlâ milli hafızamızdaki canlılığını koruyor...

Hatırlayalım: Hoca başbakan olmuş... İlk büyük seferini İslam ülkelerine yapıyor... İkinci durak Libya... O dönem Devlet Bakanı olan Abdullah Gül, ısrar ediyor: “Aman hocam... Bu Kaddafi’nin ne yapacağı belli olmaz... Libya’yı çıkaralım programdan...”

Fakat Hoca bu... Dinler mi? Libya’da kalan müteahhit paralarını alacak... Kaddafi’yle ittifak havası estirecek... Libya’yı da çekim merkezine alacak falan...

Neyse...

Kıl çadırda başlıyor Kaddafi, Hoca’yı boncuk boncuk terleten konuşmasına...

“Kürt halkının özgürlüğü” diyor... “Kürtlere ayrı devlet” meselesinden söz ediyor... Yani bırakın 1997’yi, 2009’da bile ağza alınmayacak sözler söylüyor...

Sonuç: Tam bir skandal... Zaten içeride zorlu günler geçiren Erbakan, muhalifler tarafından “Bir Arap bedevisinin karşısında iki büklüm olan Türkiye Başbakanı” sıfatıyla kıyasıya eleştiriliyor...

Yazının Devamını Oku

Oktay Ekşi’ye çağrı:Hadi umreye gidelim

30 Ağustos 2009
Sevgili Oktay Ekşi Bey... Sizinle hiç tanışmadık.

Eğer elimdeki tek veri, "yazılarınızdaki resmiyet ve yüksek sertlik derecesi" olsaydı, "Hadi umreye gidelim" teklifini size iletmeye cüret edemezdim.

Ancak eş dosttan öğrendiğim kadarıyla siz espriden anlayan, kafa dengi, tartışmaya açık, gülmeyi ve güldürmeyi bilen, fevkalade kibar bir insanmışsınız.

Cüretimin yegáne kaynağı budur.

*

Oktay Bey...

"Ertuğrul Özkök - Ahmet Hakan ikilisi"ne karşı, neden "Oktay Ekşi - Ahmet Arsan ikilisi" doğmasın?

Eğer formül "Bir laik genel yayın yönetmeni - Bir eski dinci yazar" şeklinde işletiliyorsa, neden "Bir laik başyazar - Bir dinci mahalle kulisçisi" formülü iş yapmasın?

Gelin "Umreden izlenim yazma" işini sadece Ertuğrul Özkök ile Ahmet Hakan’a bırakmayalım...

Çünkü her ikisi de İslami tabirle "bir istikamet üzere" değiller...

Ama bizim istikametlerimiz bellidir...

Bu yüzden okurlarımızı, sadece onların yazacakları izlenimlere mahkûm etmememiz lazım...

Eğer ikimiz gidersek...

Siz "katı laik" pencereden, ben "katı dinci" pencereden yazarım.

Böylece ortaya çok elektrikli, kendi içinde gerilimler taşıyan, on bin voltluk yazılar çıkar...

*

Siz hiç meraklanmayın Oktay Bey...

Eğer teklifimi kabul ederseniz, yolculuğun bütün detaylarını ben ayarlarım.

Eman Tur’un yetkililerini ben de tanıyorum... En iyi ihramın Kapalıçarşı’da değil, Süleymaniye Camii’nin etrafındaki dükkánlarda satıldığını biliyorum... Mekke’de Zemzem Tower’ı ayarlarım... Medine’de de iyi bir yerde kalırız... Suudi Krallığı’ndan yetkililerin sizi Cidde’de karşılamasını sağlarım. Bir İngiliz lordu gibi gidip geleceğinizden emin olabilirsiniz.

Hadi Oktay Bey...

Bozalım şu oyunu...

İkbal sesiyle zekát verdi

İkbal Gürpınar’ı tanır mısınız?

Hani "muhafazakár televizyonların Esra Ceyhan’ı" diye nitelendirebileceğimiz hanımefendi var ya...

İşte o... Muhafazakár kanalların kadın programı sunucusu İkbal Gürpınar, meğer imam-hatipliymiş...

Ve bir "Kuran-ı Kerim Meali Albümü" çıkarmış.

Prof. Nusret Çam’ın "Şiir diliyle Kuran-ı Kerim Meali" adlı eserinden seçilen sureleri Türkçe seslendirerek bir albümde toplayan İkbal Hanım, "Ben sesimle para kazanıyorum. Her şeyin zekátı var, ben niçin sesimin zekátını vermeyeyim" diyormuş.

Böyle açıkladığına göre...

Sanırım bu albümden para almıyordur.

Bizim mahallede kimler tasfiye olur

YUSUF KAPLAN Eğer yazılarındaki entelektüel dozajı bir miktar azaltmaz ve yabancı filozof isimlerine daha az yer ayırmazsa tasfiyesi kaçınılmaz olacaktır.

MEHMET ŞEKER Yazdığı mizahi yazıları, dudaklarda herhangi bir tebessüme yol açmamaya devam ederse, iddiasını kanıtlayamamaktan tasfiye edilebilir...

ŞAMİL TAYYAR Ergenekon olayı bittiği anda kendisine yeni bir açılım alanı bulamazsa, sonucu tasfiyeyle biten bir süreç onu bekliyor olabilir.

MUSTAFA KARAALİOĞLU Eğer tiraj arttırıcı önlemler paketini acilen devreye sokmaz ve gazetesine çekidüzen vermezse bırakın yükselmeyi tasfiye bile olabilir...

HASAN KARAKAYA Eğer küfür etme konusunda çaptan düşmeye devam ederse, yerini yeni yetişen küfürbaz Ali İhsan Karahasanoğlu’na devredip tasfiye olabilir.

EMRE AKÖZ AKP’nin iktidardan gitme sürecini iyi hesaplayıp zamanında gereken önlemleri almazsa, olası bir CHP-MHP iktidarında öyle bir tasfiye edilir ki internet sitesi bile kuramaz hale gelebilir.

NAZLI ILICAK
Eğer ruhundaki "muhalif kadın"ı susturamaz ve sansürlenecek yazılar yazmaya devam ederse korkarım o da tasfiye edilir...

İslamcılar hangi liberalleri sever

MEHMET ALTAN Bazen "insanın doğaya egemen olması"nı kutsayan görüşleri nedeniyle bizimkiler tarafından kuşkuyla karşılansa da, özellikle cesur Kemalizm eleştirileri nedeniyle "Adam bizim söylemediklerimizi söylüyor yahu" şeklinde tepkilerle kutsanır...

MUSTAFA ERDOĞAN Kadınların çarşaf giyme özgürlüğünü bile fevkalade etkileyici argümanlarla savunması nedeniyle, bizimkiler "Adam bizim savunamadığımız çarşafı bile ne güzel savunuyor yahu" tarzında bir tepki verirler... Ağırbaşlı bir hukuk profesörü olarak bizimkiler nezdinde itibarlı bir yeri vardır.

CENGİZ ÇANDAR Gerçi 11 Eylül’deki kayıtsız şartsız Amerikancılığı ile bizimkilerin zihninde ciddi soru işaretleri bırakmış olsa da, o coşkulu üslubu ve bilgi dolu yazılarıyla bizimkileri, hem de birkaç kuşaktır etkilemeyi başarıyor.

ETYEN MAHCUPYAN Kendilerine benzemeyenlerden, kendi tezlerine destek gelmesi karşısında her zaman büyük coşkuya kapılan bizimkiler, bir Ermeni aydının "türban özgürlüğü"nü savunması karşısında tabii ki kendilerinden geçerler... Bizimkilerin Mahcupyan sevgisinde böyle bir arka-plan vardır.

Damadın kardeşine dair dedikodular

Yolu Çalık Medya Grubu’nun başındaki Serhat Albayrak’la bir biçimde kesişenlerle konuştum son günlerde.

Duyduklarım inanılmazdı.

Meğer bizim Serhat Albayrak, yani Sadık Abi’nin evladı, yani Başbakan’ın damadının kardeşi Serhat Albayrak, Sabah’ın ve ATV’nin başına gelmeden önce Star gazetesinden resmen kovulmuş...

Kovulma gerekçesi ise iş bilmezlik ve beceriksizlikmiş...

Peki küçük bir gazeteden iş bilmezlik ve beceriksizlik gerekçesiyle atılan biri, nasıl oluyor da daha büyük bir gazetenin ve televizyonun başına geçebiliyor.

Bu nasıl piyasa böyle? Sanırım liberaller bu soruya yanıt verebilir.

Neyse... Geçelim...

Başka bir husus daha var... Gözlemcilerden dinledim... Serhat Albayrak, Sabah’taki makam odasında bütün ışıkları söndürüyor, kapısını kilitliyor ve saatlerce trans halinde oturuyormuş. Gözlemciler, "Onu bu halde görünce bir derdi var ama ne, deyip duruyorduk" şeklinde konuşuyorlar...

Sahi? Derdin ne Serhat kardeş?

Camiada değişen çocuk isimleri

ESKİ İSİMLER: Sümeyye, Elif, Bilal, Hilal, Şevki, Başak, Feyza, Mücahit, Necmettin, Necip, Cihat, Melih, Ahmet Hakan, Oğuzhan, Mahmut, Abdurrahman, Hamza...

YENİ İSİMLER: Serra, Kübra, Tayyip, Bülent, Nihal, Emine, Hayrünnisa, Abdullah, Şamil, Fethullah, Eser, Emre, Salih, Nur, Nursuna, Bengisu, Oral, Egemen...

İslami kesimde Modalar Demodeler

DEMODE Kanal 7’de program yapan Yaşar Alptekin.

MODA TRT için ilahi okuyan Hayko Cepkin...

DEMODE Belediye sosyal tesislerinde iftar...

MODA Feshane’de ramazan şenlikleri...

DEMODE Mehmet Şevket Eygi...

MODA Ali Bulaç...

DEMODE Fatih Kömür Lokantası...

MODA Sultanahmet’te iftar pikniği...

DEMODE Bebek / Ulus...

MODA Kuledibi / Cihangir...

DEMODE AKP’nin ilk dönem gözdesi Muazzez Ersoy...

MODA Umreye gideceğini açıklayan Ajda Pekkan...
Yazının Devamını Oku

Ertuğrul Özkök Kuran mealine önsöz yazdı

23 Ağustos 2009
Sadık Türkmen’in editörlüğünde hazırlanan "İniş Sırasına Göre Kur’an" adlı Kur’an mealinin ikinci baskısı çıktı... Hem de dikkat çekici bir önsözle...

Şöyle deniyor önsözde:

"Elinizdeki bu mütevazı çeviriyi okuyarak ’Artık Kuran’ı anlıyorum’ başlığıyla düşüncelerini yazan ve bana binlerce e-mail ve telefon gelmesine vesile olan saygıdeğer Ertuğrul Özkök’e sınırsız teşekkürlerimi bu ikinci baskıda belirtmek istedim. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Ertuğrul Özkök’e teşekkür ediyorum. Özkök’ün ’Bana göre Kuran, insanın kendisiyle baş başa kalma kitabıdır’ cümlesini, dünyadaki tüm insanların duymasını arzu ediyor ve Sayın Özkök’ün yazısını ikinci baskıda sizlere aynen aktarıyorum".

Evet, Sadık Türkmen bunları yazıyor, ardından da Ertuğrul Özkök’ün "Artık Kuran’ı anlıyorum" başlıklı yazısını yayınlıyor.

Böylece Ertuğrul Özkök, Ekrem Dumanlı’nın (Zaman) ya da Yusuf Ziya Cömert’in (Yeni Şafak) yapamadığını yapıp, bir Kuran mealine önsöz yazmayı başarmış oluyor...

Allah gayretini artırsın...

’Hocaefendi’sini pazarlayan şakirt

Son günlerde dar kapsamda "Fethullahçılar"ın, geniş kapsamda "İslami medyanın önde gelen isimleri"nin kafası, "tasfiye kurulu üyesi" gibi çalışıyor.

Gün geçmiyor ki, bu mübarekler "medyada kimler gidecek" diye listeler yayınlamasın.

İşte tasfiyeye soyunan "son Fethullahçı": Keçi sakallı muhterem gazeteci Mehmet Gündem...

Bu muhterem, "Medyatava.com"da çok iyi işler çıkaran Sayım Çınar’a verdiği röportajda "Ahmet Arsan’ın köşesi yakında kalkar" demiş.

Ardından da beni "pazarlamacılık" ile suçlamış.

Güya ben "bizim mahalle"yi, "sizin mahalle"ye pazarlıyormuşum.

*

Gülümsedim tabii...

Mehmet Gündem’in, Zaman gazetesinde çalışırken Milliyet gazetesine transfer oluşunun ayrıntılarını hatırladığım için gülümsedim.

Bu "muhterem", Amerika’da Fethullah Gülen’le röportaj yapmış, koltuğunun altına aldığı röportaj dosyasıyla Milliyet’e gitmiş, röportajı Milliyet’e pazarlayarak gazeteye tiraj kazandırmış, ardından da Milliyet’te çalışmaya başlamıştı.

Olay şudur:

"Hocaefendisini bile pazarlayan kolpacı şakirt", şimdi kalkmış bana "pazarlamacı" diyor.

Ne diyelim?

Belki de en iyisi "Allah sabredenlerle beraberdir" ayetinin sırrına teslim olmak...

İslamcılar neleri becerir

Tumturaklı sözler söylemeye meraklıdırlar...

İyi fıkra anlatırlar...

Yardım toplama konusunda mahirdiler...

Günlük gazetede değil ama aylık dergide iyidirler...

Belediyecilikte kimse ellerine su dökemez.

İhale alıp ihale verirler...

Yeni zenginler yaratırlar...

Vakıf ve dernek kurarak örgütlenmeyi iyi becerirler...

Okeyde üstlerine yoktur...

Kapatılan partilerinin ardından yenisini kurmakta ustadırlar...

Karşı mahallenin EN SEVİLENLERİ

HAŞMET BABAOĞLU - Bizim mahallenin delikanlıları "Haşmet Abi"ye bayılıyorlar. Onun mistik açılımlarına, delikanlı duruşuna, İbrahim Tenekeci severliliğine, şiir okuyuşuna hasta oluyorlar. "Haşmet Abi" de bizimkilerle, bizimkilerin mekanlarında buluşarak bu sevgiyi karşılıksız bırakmıyor.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER - Eski Nurcu olması nedeniyle İslami literatüre olan hakimiyeti göz dolduran, "Beynelminel" filminin yönetmenlerinden Sırrı Süreyya Önder, bizimkilerin yeni gözdelerinden... Sohbetinin tatlılığı, anı anlatmaktaki ustalığı ve İslam’dan yola çıkarak yaptığı sol vurgulu konuşmaları bizimkileri fena etkiliyor.

AHMET ALTAN - Politik çizgisindeki ödünsüz tavrı ve kimseye eyvallah etmemesi nedeniyle bizimkilerin yeni gözdesi... Hele "Ey Kavmim" tadında yazdığı yazılar, bizimkileri mest ediyor... Bazı yazılarının kesilip saklandığını bile söyleyebiliriz...

ELİF ŞAFAK - Bizim mahallenin orta üst sınıf türbanlı kızları, karşı mahallenin en ünlü romancısı Elif Şafak’ın, kitap satışındaki başarısına hayli katkıda bulunuyorlar. Hele son kitap "AŞK", içindeki mistik unsurlar nedeniyle bizim türbanlı kızlar için aşkı meşrulaştıran en önemli kaynak oldu...

Ramazan böyle geçsin

 Ne oruç tutmayanlar hor görülsün, ne de irtica avına çıkılsın...

 Ramazan davulcusuna "gürültü canavarı" muamelesi çekenler, yüzyıllardır süren bir geleneği canlı tutmanın anlamı üzerine iki dakika kafa yorsun...

 Beş yıldızlı otellerdeki iftarları küçümseyenler, Ramazan’ın toplumun her kesiminde heyecan yaratmasından heyecan duysun...

 "Sakız çiğnemek orucu bozar mı?" türünden soytarılıklar, bu Ramazan’da son bulsun...

 Yılın 11 ayı İslam’a uzak duran medyanın, yılın bir ayı İslam’a yakınlaşmasını "talep arzı doğurur" diye yorumlamanın da mümkün olduğu akıldan çıkarılmasın...

 Ramazan’ın "merhamet ayı" olduğunu söyleyenler, hiç değilse Ramazan’da vicdansızlık yapmaktan vazgeçsin...

Müthiş bir medya dedikodusu

Duyduk duymadık demeyin:

Renksizliği ve idare edilebilirlik kapasitesi sayesinde Sabah gazetesinin başına geçmeyi başaran Erdal Şafak gidiyor.

Yerine Star gazetesinin ve Kanal 24’ün başında bulunan Mustafa Karaalioğlu geliyor.

Bu olası değişikliğin en önemli nedeni şu:

Başbakan Erdoğan’ın Sabah’ın yayın çizgisinden hiç memnun olmaması.

Yani Sabah’ın şöyle bir dramı var:

Hem "AKP yandaşı" gibi görünüyor, hem de Tayyip Erdoğan’ı bile memnun edemiyor...

Oysa Sabah’ın ihtiyacı şöyle bir şey: Hem AKP yandaşı gibi görünmemek, hem de Tayyip Erdoğan’ı memnun etmek...

Erdal Şafak’ın bu sihirli, zorlu ve gerçekleşmesi imkansız gibi görünen formülü hayata geçirebilecek çapta bir gazeteci olmadığı anlaşıldı.

Bakalım Mustafa Karaailoğlu imkansızı başarabilecek mi?

İslami kesimde Modalar Demodeler

DEMODE Başbakan’ın eski gözdesi Hülya Avşar...

MODA
Başbakan’ın yeni gözdesi Sezen Aksu...

DEMODE Yine Ethem Sancak...

MODA Yine Fettah Tamince...

DEMODE Hayrettin Karaman...

MODA Mustafa İslamoğlu...

DEMODE TV’de ramazan programı izlemek...

MODA Sahura kadar okey oynamak...

DEMODE İslami otellerde tatil yapmak...

MODA Tekne kiralamak...

DEMODE Hüsrev Hatemi...

MODA İskender Pala...
Yazının Devamını Oku