Kahraman bir topçu subayının bilinmeyen öyküsü

Güncelleme Tarihi:

Kahraman bir topçu subayının bilinmeyen öyküsü
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 30, 2002 02:23

Atlas Dergisi Eylül sayısında Birinci Dünya Savaşı'nda Antalya açıklarında İngiliz ve Fransız gemilerini batıran Topçu Subayı Mustafa Ertuğrul'un kahramanlık hikayesine yer verdi.

Dergide, Meçhul Kahraman Mustafa Ertuğrul'un bugüne kadar gün ışığına çıkmamış başarısı kendi kaleminden yazı ve çizimlerinden alıntılarla anlatılıyor. Kahramanın anılarında portakal sandıklarını kullanarak koca bir gemiyi nasıl batırdığı da yer alıyor. Yazıyı özetleyerek aktarıyoruz.

Kurtuluş Savaşı’nda önemli başarılara imza atan Mustafa Ertuğrul, Antalya savunmasında batırdığı gemileri resimlemiş ve Atatürk'ün önerisiyle kaleme aldığı anılarından yakın çevresindekilerin dışında kimsenin haberi olmamıştı.

Başarıları hakkında konuşmaktan bile hoşlanmayan Mustafa Ertuğrul 1892 yılında Girit'in Hanya kentinde doğmuş ve 1912 yılında Harp Okulu'nu topçu subayı olarak bitirmişti. Çanakkale Savaşı'nda 27'nci Alay'da savaşan Mustafa Ertuğrul madalyalarla ödüllendirilmişti. Oradan Galiçya cephesinde görevlendirilen Mustafa Ertuğrul, 1916 yılında, emrine 4 dağ topu verilerek, Kaş'a tayin edildi. Birinci Dünya Savaşı'nın en sıcak günleri olan o dönemde Meis Adası İngiliz ve Fransızların denetimindeydi. Akdeniz'in tutulmasında büyük önemi olan Meis Adası'nın işgal ve tahkimine Çanakkale'de 5'inci orduyu komuta eden Alman General Liman Von Sanders'in ‰çok gizli' emriyle karar verildi. Mustafa Ertuğrul da 4 adet 7,7'lik Alman yapımı Erhard dağ topu olan küçük bir batarya ile Aydın'dan Kaş'a intikal ettirildi. Meis Limanı'ndaki İngiliz kruvazörü Ben-My-Chree ve yakınındaki Fransız destroyerleri yok edilecekti.

BEN-MY-CHREE'NİN SONU

27 Aralık 1916 Pazar günü harekat başladığında gizli mevzideki obüsün ilk çatışmada devre dışı kalmasıyla tüm yük Mustafa Ertuğrul'un bataryasına kaldı. Batarya mermilerini yağdırmaya başladı. Bu anı Mustafa Ertuğrul kendi kaleminden şöyle anlattı:

‘‘İlk grubun bir mermisi gemiye isabet etti. Müteakip grubun üç mermisi birden geminin kıç tarafındaki küçük tayyare hangarına isabet ederek müthiş bir yangın yaptı. Benzin deposuna isabet ettiğini sonradan öğrendiğimiz mermilerimizden çıkan yangın o derece çabuk büyüdü ki gemi baş toplarını bize çevirdiği halde ateş etmeye imkan bulamadı. Mürettebatın bir çoğunun denize atlayarak kaçtıkları görülüyordu. Koca gemi karşımızda homurdanarak yanıyor, yavaş yavaş yaralı başını denize sokuyordu. 36 dakika süren fasılalı ateşimiz karşısında fazla dayanamayan Ben-My-Chree baş tarafından denize gömüldü.’’

Bataryasıyla Mart sonuna kadar aynı mevzide bekletilen Mustafa Ertuğrul'un askerleri arasında tifüs ve humma salgını başlamış, daha sonra batarya 14 Nisan'da Antalya'ya gönderilmişti. Mustafa Ertuğrul, Antalya Ağva Limanı'na giren bir Fransız kruvazörüne karşı bataryasını Ağva burnuna yerleştirip kamufle etmiş, plan gereği av olarak kullanılacak bir yelkenliyi de limana yerleştirmişti. 12 Aralık 1917 Perşembe sabahı Fransızlar'ın Paris II ve Aleksandra gemileri bataryanın önünden geçerken yelkenliyi görüp limana doğru geldi. Paris II'den motorla gelen bir grup bahriyeli yelkenliyi peşlerine takıp geri dönmek üzere iken bataryanın ateşi başladı. 145 atımdan 110'unun gemiye ulaşmasıyla gemi, 18 dakikalık mücadelenin sonunda cephaneliği de patlayarak alabora oldu.

ALEKSANDRA'YA TUZAK

Mustafa Ertuğrul
bundan sonrasını anılarında şöyle anlattı:

‘‘Batan kruvazörden denize dökülen düşman efradını kurtarmak lazımdı. Saat 16.00'ya kadar deniz üzerinde kalanlar, Aleksandra'nın gelip kendilerini kurtaracağını ümit ederek teslim olmak istemiyorlardı. Batarya efradı arasında yüzücü bulunmaması ve batanların sahile biraz uzak olması kurtarma işini imkansız kılıyordu’’

Daha sonra denizde yorularak kendi kendine sahile çıkan Fransız askerleri karşılaştıkları sıcak ilgiye şaşırmış yaralılar tedavi edilmişti. Gemiden kurtularak teslim olan Yüzbaşı Rolen de daha sonra ‘‘Gıyaben sevdiğim bu asil milletle şimdi tam karşı karşıyayım. Sizlere nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum’’ demişti.

Diğer gemi Aleksandra ise intikam atışları ile Ağva sahillerini uzaktan bombalarken Mustafa Ertuğrul batarya menzilinin dışında kalan gemiyi batırmak için bir plan geliştirdi. Bu planla bir yelkenlinin iç kaplaması sökülerek dinamitle doldurulmuş tam merkeze yerleştirilen bir top fünyesi 4-5 portakal sandığından birinin altına bağlanmıştı. Yelkenli sahilden 3 kilometre açığa konmuş, 8 Mart sabahı Aleksandra'nın ortaya çıkışıyla plan da işlemeye başlamıştı. Önce tekneden uzaklaşan Aleksandra daha sonra geri gelmiş gemiden bir bahriyeli yüzerek yelkenliye çıkıp, aracı kontrol etmişti. Bahriyeli şüpheli bir durum olmadığını işaret edince yelkenli gemiye bağlandı. Gemi açıldıktan sonra portakal sandıkları vinçle gemiye alınmaya başladı. Son sandıkla siyah bir duman bulutu ortaya çıktı. Geminin gövdesinde büyük bir delik açılmıştı ve hayatta kalanlar filikalarla kurtulmaya uğraşıyorlardı. Gemi yan yatarak kısa sürede batmıştı. Mustafa Ertuğrul ve askerleri Antalya'da büyük coşkuyla karşılandı. Meçhul kahraman daha sonra görevlendirildiği Aydın cephelerinde yaralanarak malulen emekli oldu. Emekliliğinde anılarını yazdı, gemilerin çizimlerini yaptı. Bu arada komutanı Şefik Bey'in kızına aşık olmuş ancak cesaretini gemileri batırdıktan sonra toplayıp Şefik Bey'e derdini anlatabilmişti. Şefik Bey'in kızıyla evlendi ve ona olan bağlılığından dolayı soyadı kanunu çıktıktan sonra 'komutanı' gibi Aker soyadını aldı. 1968'de hayata gözlerini yumduğunda yaptıkları duyulmadan sadece anı defterinde torunlarına miras kaldı. Bu gün anılar hayatta kalan tek çocuğu İlhan Hanım ve torunları tarafından saklanıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!