ABD-Suudi Arabistan İlişkileri ve Cheney'nin Ziyareti

Güncelleme Tarihi:

ABD-Suudi Arabistan İlişkileri ve Cheneynin Ziyareti
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 15, 2007 13:22

Son üç ay içinde ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinde yaşanan gelişmeler farklı yorumlara neden oluyor. Bazı ABD'li yetkililerin bir süre önce, 11 Eylül saldırılarını gerçekleştiren teröristlerin 15'nin Suudi vatandaşı olmasından hareketle Suudi Arabistan'ın artık müttefik bir ülke olmadığı yorumunda bulunması, kötüye giden ilişkilerin işareti olarak gösterilmişti.

Haberin Devamı

Ancak ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in 12 Mayıs 2007'de Suudi Arabistan'a gerçekleştirdiği ziyaret,  ABD'nin özellikle Irak'ın istikrara kavuşmasında Suudi Krallığına verdiği önemin göstergesi olarak yorumlandı. Ziyaret bir yönüyle de, ABD'nin son zamanlarda bu ülkeyle artan görüş farklılıklarını giderme ve ittifakı güçlendirme isteği şeklinde de ele alınabilir. Nitekim tarafların ziyaret sonrası yaptıkları değerlendirmelerden iki ülkenin özellikle bölgesel sorunlara bakışının aynı yönde olduğu sonucu çıkıyor.

Son olarak ABD ve Suudi Arabistan arasında, Kral Abdullah'ın ABD'nin ısrarlarına rağmen Irak Başbakanı Nuri El-Maliki ile görüşmeyi kabul etmemesi sorun olmuştu. Suudi Arabistan'ın tutumunun altında yatan neden, Maliki'nin İran'ın etkisi altında olduğunun ve Sünnilerin durumunu iyileştirmek için yeterli adım atılmadığının düşünülmesiydi. Nitekim Suudi Arabistan,  orduda ve hükümette Şiilerin kayrılarak  Sünnilere yer verilmemesi sorunu üzerinde ısrarla duruyor. Suudi Arabistan, Sünnilerin sisteme dahil edilmesini Irak'ın normalleşmesi yolunda atılacak büyük bir adım olarak görüyor.

Haberin Devamı

Bu bağlamda, Cheney'in Irak'ta Cumhurbaşkanı Celal Talabani ve Başbakan Maliki ile yaptığı görüşmeler ile Körfez'deki Amerikan üssünde yaptığı konuşmada, Suudilerin de hoşuna gidecek bazı mesajlar vermesi dikkat çekti.  Cheney, mezhep çatışmasının son bulması için daha fazla çaba gösterilmesini talep ederken,  Sünnilerin endişelerini gidermek için Irak Anayasası'nın gözden geçirilmesini ve ABD işgali sonrasında  tasfiye edilen Baas Partisi yöneticilerinin yeniden görevlendirilmelerini istedi. Cheney, Suudilerin son yıllardaki en önemli endişe kaynağı haline gelen İran'a da sıkça vurgu yaparak, ABD'nin ve müttefiklerinin İran'ın nükleer güce sahip olmasına, Körfez'deki deniz trafiğine zarar vermesine ve Orta Doğu'da üstünlüğü ele geçirmesine karşı duracağını ifade etti.

Suudi Arabistan'ın İran'dan duyduğu endişeye rağmen bu ülkeyle yapıcı ilişkiler içine girmesi ise ABD'yi rahatsız ediyor. Suudi Kralı Abdullah'ın Mart ayında İran lideri Mahmut Ahmedinejad ile görüşmesi, Suudilerin ABD'den bağımsız bir politika izlediği eleştirisini güçlendirmişti. Ancak bölgede liderliğe oynayan Suudiler bir şekilde Orta Doğu'nun en önemli sorununda devre dışı olmadığını göstermek istiyor ve bu tür açılımları tamamen pragmatik nedenlerle yapıyor.  Ayrıca Suudiler, bölgesel sorunların bir şekilde çözüme kavuşturulması gerektiğini, böylece İran'ın yararlanabileceği fırsatların sınırlandırılacağını düşünüyorlar. Bir süre önce Mekke'de HAMAS ile El-Fetih'i buluşturdukları zirvenin böyle bir amaca hizmet ettiği kanısındalar. Oysa ABD sürecin HAMAS'ın daha fazla dışlanması yönünde gelişmesini tercih ediyordu. Bazı ABD'li yetkililerinin açıklamalarına göre de, Suudilerin tertiplediği zirve, İsrail Başbakanı Ehud Olmert ile Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas arasındaki iki görüşmeyi torpillemişti. Ancak her şeye rağmen Suudilerin radikal bir tutum içine girdiklerini iddia etmek güçtür çünkü geçmişte yine ABD'nin itirazlarına rağmen Suudi Arabistan, Filistin Kurtuluş Örgütü'ne maddi ve siyasi  destek sağlamıştı.

Haberin Devamı

Son zamanlarda ABD-Suudi Arabistan ilişkileri analiz edilirken en fazla gönderme yapılan gelişmelerden biri de, Kral Abdullah'ın bu sene Riyad'da düzenlenen Arap Birliği Zirvesi'nin açılış konuşmasından sonra ABD'nin Irak'taki varlığını "yasadışı yabancı işgal" olarak tanımlaması oldu. Bu çıkış kimilerince, Suudi toplumunda ABD'nin Irak'ı işgali nedeniyle biriken öfkenin yatıştırılma çabası olarak görüldü. Nitekim, Suudi yönetimi Arap topraklarında yabancı işgalini destekleyen bir ülke olarak görünmek istemiyor. Ancak asıl dikkat çeken ayrıntı, bu tutumun Kral Faysal'ın 1973'te Amerikan televizyonu NBC'ye verdiği mülakat ile ilişkilendirilmesi. Faysal konuşmasında,  ABD'nin İsrail'e verdiği destek ve Araplara yönelik politikası nedeniyle Suudi Arabistan'ın ABD'ye petrol sevkıyatının giderek zorlaştığını, hatta ülkenin ABD ile dost kalmasının daha da güçleştiğini ifade etmişti. ABD'nin 1973'te İsrail'e verdiği destek ve Filistin sorununun çözümünde Suudi Arabistan'ın tavsiyelerini dikkate almaması,  ABD ile olan ilişkilerin gerilemesine yol açmış,  Suudi yönetimi kamuoyuna ABD'nin politikalarını onaylamadığını ve bu ülkeden  bağımsız politika ürettiğini kanıtlamaya ihtiyaç duymuştu.

Haberin Devamı

Hiç şüphesiz, Kral Abdullah'ın Beyaz Saray'ın Nisan ayı ortalarındaki yemek davetini kabul etmemesi iki "müttefik"in ilişkilerinin sorgulanmasına neden olan bir diğer gelişme. Suudi Kralı, ABD'ye gitmeyerek ABD'nin Irak ve Filistin politikalarına karşı tepkisini göstermiş ve  Arap kamuoyuna ABD politikalarını desteklemediği mesajını vermek istemişti.

Sonuç olarak bazı dönemsel koşullar ve sorunlar nedeniyle ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinde bir kopma beklemek gerçekçi değil. Çünkü ilişkilerin temeli, yaşamsal çıkarlar olan güvenlik kaygıları ve petrol  üzerine  kurulu. İki ülke arasındaki ilişkilerin yoğun biçimde sorgulandığı bir dönemde ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in Suudi Arabistan'ı ziyaret etmesi de, bu ülkenin ABD için büyük öneme sahip olduğunu teyit ediyor.
 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!