Fransa'nın dört silahşörleri

Jean Borotra, Jacques Brugnon, Henri Cochet ve Rene Lacoste, ‘’Dört Silahşörlar’’ 1930 yıllarında Fransa’ya 6 kez Davis Kupasını kazandırarak ülkelerini dünya tenis haritasına yazdırdılar.

Haberin Devamı

Roland Garros bildiğimiz Fransa Açık tenis turnuvası onların anısına hayata geçirildi. Günümüzde Lacoste markası timsah amblemli klasik Polo yaka t-shirtleri hepimiz biliriz. Rene Lacoste 15 yaşında ilk defa tenis raketini eline almasına rağmen üç kez Fransa, iki defa Amerika açık ve iki kere Wimbledon şampiyonu oldu. Timsah lakabını kendisine Amerikalı bir spor yazarı verdi. Nedeni de Rene Lacoste’un kortta rakiplerini adeta yavaş yavaş dişleri ile kemirip yutması ve saf dışı bırakmasıydı. Rene emekli olduktan sonra lakabını bir dünya markasına dönüştürdü.

Corona salgınından dolayı Roland Garros bir hafta gecikmeli başladı. Toplam Para ödülünü ortalama yüzde 30 oranında düşürdüler. Fransa Açık dört Grand Slam turnuvasında biri olup toprak sahada oynanıyor. Cumartesi gününe kadar elemeler devam edecek. Pazar günü ana tablo maçları başlayacak. Elemelere dünya sıralamalarına göre kadın ve erkek olarak 128’er tenisçi katılıyor. Bunları aralarında olabilmek çok önemli bir başarı. Amaç üç tur geçerek ana tabloya çıkabilmek. Bu zor bir iş. Hele toprak kortta her puanı adeta kazıyarak kazanman gerekiyorsa. Elemeler adeta bir cadı kazanı. Bir Grand Slam’de ana tabloya çıkmak için mücadele etmek bildiğimiz turnuvalara benzemez. Çok farklı oyuncu tipleri var. Örneğin biraz yaşını almış zamanında dünya sıralamasında ilk yüz hata ilk ellilerde olan tecrübeli oyuncular, toplara ölümüne vuran yeni nesil genç tenisçiler, sadece turnuva masraflarını karşılayabilmek ve artan para ile yaşamlarını sürdürebilmek için mücadele edenler, çünkü burada ilk turda elensen bile on bin Avro para kazanıyorsun. Bir de çekirdekten toprak zeminde yetişip rakiplerine kene gibi yapışıp az hata yapanlar… Açıkçası her puan için ölümüne oynamadan ana tabloya girmek hayal.

Haberin Devamı

Fransanın dört silahşörleri

BİZİM DÖRT SİLAHŞÖRLER

Öne elemeye bizden 4 oyuncu katıldı. Kadınlarda Çağla Büyükakçay ve Pemra Özgen Erkeklerde Altuğ Çelikbilek ve Cem İlkel. Bu dörtlünün bir Grand Slam etkinliğinin ön elemesine girmeleri yıl içerisinde turnuvalardan aldıkları puanların ile orantılı. Kadın ve erkelerde dünya sıralamasında ikişer bin tenisçi dört kıtada turnuvalarda oynadıklarını varsayarsak bizim tenisçilerin Paris’te yüz yirmi sekizin arasına girmeleri hafife alınacak bir başarı değil. Pemra ve Cem ilk turda elendi, Çağla ve Altuğ ikinci turda.

Haberin Devamı

Türk Tenisin bu dört değerli oyuncumuzun Roland Garros’daki duygularını kısaca paylaşmalarını istedim onlar da beni kırmadılar. Aynen aktarıyorum..

ÇAĞLA BÜYÜKAKAÇAY: Bu sene de geçen yıl gibi elemeler seyircisiz oynandı. Alışık olmadığımız durumlar var. Test, otelde veya kulüpte yeme içme zorunluluğu gibi... Ama Grand Slam’de tabii ki bambaşka bir duygu. Beni çok motive ediyor. Bu sene dört Türk olarak katılmamız çok güzel. Yağmur, rüzgâr ve soğuk hava nedeniyle şartlar kolay değildi. Ben iki maçımı da geç saatlerde oynadım. Bu sene kort zemini ve top seçimi bana çok hızlı geldi. Umarım seneye daha iyi bir Roland Garros haftası geçiririm.

ALTUĞ ÇELİKBİLEK: Bu seneye başlarken ilk hedefim Roland Garros elemelerine katılmaktı. Burada olmak gerçekten yaşanması gereken bir duygu. Özellikle ilk maçı kazanmanın verdiği mutluluk hissi. Bu galibiyet bana seneye daha iyi hazırlanmam için önemli motivasyon oldu.

Haberin Devamı

PEMRA ÖZGEN: Bu seneki atmosfer geçen seneye çok daha iyi. Daha planlı ve organizeler. Geçen yıla değişik olarak 1 saatlik hava izni var bu sene. Otelden bir saatliğine dışarı çıkıp gezebiliyorsun. Kortların zemininde bu sene çok daha az toprak var. O yüzden çok hızlı ve kaygan. Yağmurdan dolayı maçımı iki günde tamamlayabildim. Maça ara vermek hatta ertesi günü devam etmek ayrı bir odaklama gerektiriyor.

CEM İLKEL: Grand Slamlerin hepsinin atmosferi çok özel benim için. Ancak Roland Garros diğerlerinden daha farklı. Zemin toprak olduğu için çok fazla mücadele gerektiriyor. Maç kazanmanın en zor olduğu yer diye düşünüyorum. Pandemi nedeniyle seyirci olmadığından hafif bir burukluk var. Ama dünyanın en iyi oyuncularının bir arada olması çok özel bir atmosfer yaratıyor.

Yazarın Tüm Yazıları