Unutulmasın diye

İmran Şener Teleri. İmran’ını bilmiyordum ben. Cenazesinde öğrendim. Benim için ismi Şener’di. Şener amcamdı.

Haberin Devamı

Ömrünü spora, denize, hocalığa adamış büyük bir spor insanıydı. Sessiz sedasız gitti. Tanıyın, bilin, ismini duyun istedim. Unutulmasın istedim.

Hep anlatılırdı, ben de oturur dinlerdim. Babam ve Şener amca 1950’lerin Zonguldak’ının en yakışıklı gençleriymiş. Ben gençliklerine yetişemedim elbet, ama hâlâ onlar kadar yakışıklısını görmedim. Marlon Brando hariç, yalan olmasın. Babamın çakır gözlerinin ışığı Şener Amca’nın kuzgun kanadı saçlarına vururdu. Birbirlerine bu kadar yakışan iki arkadaş tanımadım ben. Gözlerimi onlardan alamadan geçti çocukluğum.

Onların çocuklukları da beraber geçmiş. “Top tellesinde maç vağ” dendi mi beraber koşar maç yapar, Karadeniz’de beraber kulaç atar, azıcık içseler “Anasına kızına, sandıktaki bezine, yandım ela gözüne”yi söylerlermiş. “Dıv dıv” çaldı mı dayanamaz oynarlarmış.

Haberin Devamı

TAVLA HARİÇ HER ŞEY...
Peş peşe sevmiş, peş peşe evlenmişler, Ülkü ve Şan’ın dostlukları onlarınkiyle yarışmış. Çocuklarını beraber kucaklarına almış beraber pışpışlamışlar. Bu satırların sahibine tavla hariç bildikleri her şeyi öğretmişler.
Şener Teleri, 1938 yılında Zonguldak’ta doğar. Doğduğu büyüdüğü şehirde üç şeye âşık olur: Deniz, spor ve Ülkü teyze. Deniz tutkusu, aslında atletizm ve yüksek atlamada da çok başarılı olmasına rağmen, onu yüzme sporuna ömrü boyunca kopmayacak bir biçimde bağlar.

Çok erken yaşlarda yüzme ve atlama yarışmalarına katılmaya başlar. On dört yaşında artık hem iyi bir yüzücü hem de fena halde âşıktır. Ülkü Teyze’yi görseydiniz inanırdınız, Şener Amca’nın sırf seyirciler arasında o var diye, sırf o “Şener atlar” dedi diye 20 metrelik vincin tepesinden denize atladığına.

Dağdan, bayırdan, vinçlerin tepesinden denize kırlangıç gibi süzülen, Karadeniz’e kulaçlarıyla kafa tutan bu gencecik yüzücünün ünü Ankara’ya kadar ulaşır. Yüzme milli takımına çağrılması uzun sürmez ama yakalandığı Asya gribi nedeniyle takıma katılamaz.
Meslek lisesini bitirir bitirmez, on altı yaşında çalışmaya başlar. Genç bir elektrik teknisyenidir artık. Çok çalışır ama bulduğu her fırsatta denize koşar. Yüzer, dalar, balık avlar bütün mahalleye dağıtır. Işık Spor’da kaleci olarak futbol oynar. O yıllarda Ülkü’süne kavuşur, zorlu kavuşma hikayelerinde babamla ekip ruhu içinde çalıştıkları anlatılır, 1959 yılında evlenirler.

Haberin Devamı

BÜYÜK SPORCU, İYİ ÖĞRETMEN
Manisa’da bir dağ köyünde ilkokul öğretmeni olarak askerliğini yapar. Köydeki çocukların sağlıklı beslenmeleri ve spor yapmaları için uğraş verir. Halkoyunları ekipleri kurar. En büyük desteği, köydeki çocuklara kıyafetler diken gönderen Ülkü Teleri’den alır.
Çatalağzı Termik Santrali’nde çalıştıkları yıllarda, öğlen tatillerinde babam ve Turan Amca’yla yemeklerini beş dakikada yiyip kendilerini santralin soğutma suyuna atıp yüzerler. Kurum durumu fark eder, çareyi onları İstanbul’a, balıkadamlık eğitimine göndermekte bulur. Santralin soğutma suyunun denize açılan kapaklarında çıkan sorunları çözmek ve ortalarda sürekli ıslak ıslak dolaşan bu üç adamın yüzme sevdasıyla baş edebilmek için başka çareleri kalmamıştır zira.

Şener Teleri o kursu birincilikle bitirir. Erken yaşta çalışma hayatına atıldığı için yarım kaldığını düşündüğü eğitimini, gündüzleri elektrik tekniker olarak çalışıp akşamları okula giderek, sonunda da elektrik mühendisi olarak tamamlar. Bu arada spordan asla kopmaz. 1971 yılında kule atlama dalında milli takımına girer, Akdeniz Oyunları’na katılır.
Sonrası çok uzun yıllara yayılan; yüzme, tramplen, kule atlama, dalış, aletli dalış antrenörlüğü, cankurtaranlık eğitmenliği. Çok sporcu, çok genç, çok eğitmen yetiştirdiği yıllar. Çok emek, çok çaba, çok büyük aşk.
İmran Şener Teleri. Çok büyük sporcuydu. Çok iyi bir öğretmendi. Tanıyın, bilin istedim. Unutulmasın istedim.

 

Yazarın Tüm Yazıları