GeriSeyahat Roma’nın renk ve lezzet bahçesi CAMPO DEI FIORI
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Roma’nın renk ve lezzet bahçesi CAMPO DEI FIORI

Roma’nın renk ve lezzet bahçesi CAMPO DEI FIORI

İtalya’nın başkentinde, sokaktaki günlük yaşamı görmek isterseniz tarihi bölgedeki Campo Dei Fiori’ye uğrayın. Bu meydanda pazar hariç her gün, öğle saatlerine kadar dev bir pazar kuruluyor. Bu pazarda Roma civarında yetişen yerel ürünlerle birlikte İtalyan damağına cazip gelen her türlü ithal meyveyi, sebzeyi bulmak mümkün. Çevresindeki restoranlarda, yerel lezzetler tadılabiliyor. Gezgin ve Slow Food hareketinin Türkiye’deki üyelerinden Ayfer Yavi gitti, fotoğrafladı ve yazdı.

Eski bir deyimdir, her yol Roma’ya çıkar... Roma İmparatorluğu’nun başkenti, 2800 yıllık şehir hep canlı kalmıştır tarih sayfalarında. Tiber Nehri kıyısındaki, İstanbul gibi yedi tepeli Roma, sıcak ve cana yakın insanları, restoranları, hareketli kaldırım kahveleri, şık mağazaları, 300’den fazla çeşmesi ve meydanlarıyla ünlüdür. Dört mevsim meydanları turist dolar. Kışın sakinleşecek diye beklersiniz, nafiledir. Aksine canlanır. Noel panayırları, indirimli alışveriş günleri binlerce turisti çeker. Roma her daim güzeldir. Dar sokakları, ferah meydanları gezginlere sürprizler sunar. Meydanlar başlıbaşına bir dünyadır: Piazza Venezia, Piazza Republica, Forum Meydanı, Via Fori dei Imperiali, Piazza del Popolo, Piazza Navona ve tabii Campo dei Fiori.

81 YILLIK KABAK SATICISI

Roma’nın tarihi bölgesindeki Campo dei Fiori Meydanı’nda yüzyıllardır şehrin en güzel, en renkli pazarlarından biri kurulur. Pazar günleri hariç hergün saat 07.00’den 13.30’e kadar açıktır. Özellikle cumartesi günü çok kalabalık olur. Sabahın erken saatlerinde kurulan tezgahlarda her çeşit sebze, meyve, et, tavuk, balık satılır. Baklagiller, pirinç, İtalyanların ünlü makarnalarını bulabileceğiniz birkaç tezgah vardır. Kuruyemişler, kurutulmuş meyveler rengarenk gözalıcı çekiciliktedir. Çeşmenin yanında sayıları azalmış da olsa çiçek satıcılarını görebilirsiniz. Ürünler yereldir, yakın çevrede yetişir çoğu. Ziyaretçilerin veya alışveriş yapanların en çok ilgisini çeken taptaze yeşilliklerdir. Kırmızı, pembe, beyaz marullar, maydanoz, dereotu, kekik, adaçayı, biberiye, defne, kırmızı ve karahindiba, radika, roka, kapari, mercanköşk gibi aromatik bitkiler hem tazelikleri hem de kokularıyla cezbeder ziyaretçileri. Alamasanız da koklamak istersiniz bu tazeliği doya doya. Roma enginarlarının tam mevsimidir. Geleneksel Roma mutfağı sunan lokantalarda, tarihi 400 yıl öncesine dayanan “Yahudi usulü kızartılmış enginar”ı tadabilirsiniz. Pazardan yağda saklanmış konservesini de alabilirsiniz. Kabaklar, hatta kabak çiçekleri seffaf kutularda pişirime hazırdır. Semizotu, ıspanak, lahana, brokoli, turp çeşitleri; beyaz, kırmızı, pancar, havuç, pırasa, pazı, kereviz ve sapları. Rezene tezgahlarda enginarla boy ölçüşecek yoğunlukta. Yıkanmış hazır sebze karışımından oluşturacağınız salatayla kendinize ziyafet bile çekebilirsiniz. Meydandaki ekmek fırınları pazardan alacağınız ürünlere eşlikçi olacaktır. Domates dolu tezgahlar şekilleri ve renkleri ile büyüler insanı. Öküz kalbi, Napoli, Sardunya , minicik perino, sulu Roma domatesleri...

Pazar bir renk cümbüşüdür. Meyveler geldikleri yörelerin etiketini taşır. Sicilya, İtalyan portakalı kasalarda, Lazio mandalinası koyu turuncu renkte. Elmalar, muz, armut, ayva, limon, bergamut sepetlerde, kestane öbek öbek. Şanslıysanız köşe başında közlenmiş kestane satıcılarına rastlayabilirsiniz. Benim ilgimi çeken tezgahların başında kış kabağı satıcısı geliyordu. 1929’dan beri pazarda tezgah açıyormuş, ahşap kasaları özel damgalıydı. Çeşmenin hemen yanındaki tezgahın kabakları görülmeye değerdi. Tüm turistler bu tezgahı fotoğraflıyor, artist kabaklar gururla parlıyordu.

İŞTAH AÇAN MAKARNALAR

Tayland’dan Fuji’ye, Amerika’dan, Peru’ya birçok tropikal meyveyi bir arada görebilirsiniz. Sepet sepet porcini mantarları ise dünyanın çeşitli yörelerinden gelen bu meyvelerin satıldığı büyük tezgahın köşesinde yer alır. Paketli olanlarının fiyatları gramajına göre 5-15 Euro arasında değişir. İtalya denilince porcini mantarını tatmadan geri dönmek olmaz! Özellikle porcini mantarlı risotto yemeden İtalya’dan ayrılmamanızı tavsiye ederim. Meydana açılan sokaklardaki Trattorialarda (yerel yemekleri yiyebileceğiz yerler) lezzet testi yapabilirsiniz. Satın alabileceğiniz birçok paketli risotto ve makarna çeşidi bolluğu var bu pazarda. Paketlerdeki risotto Piemonte Bölgesi’nde yetişen Carnaroli pirincinden hazırlanmış. Risotto yapımında kullanılan bu pirinç beyaz renkte olup, içine daha çok su çeken yapısıyla yörede tercih edilmekte. Makarna deyince İtalya, İtalya denilince ise makarna akla gelir. Makarna popüler, geleneksel yiyecekler arasındadır. Biz makarnaya yoğurt koyarak yeriz genelde, Romalılar ise beşamel sos ağırlıklı veya kremalı soslar kullanır. Makarnalar şekillerine göre isimlendirilirler. Lazanya, spagetti, cannelloni, tagliatelle, fusilli, penne, gnocchi, ravioli, fettuccine, tortelloni bizim iyi bildiğimiz makarna çeşitleridir. Paketlenmiş olarak ıspanaklı, mürekkep balıklı, havuçlu, pancarlı veya sadesini 3-5 Euro’ya satın alabilirsiniz. Balların fiyatları 7 Euro. Kestane, çam, çiçek balları dizi dizi.

PARMESAN, LİMONÇELLO BALZAMİK SİRKENİN İYİSİ

Pazar başlıbaşına bir şarküteri dükkanı. İtalya’nın salam, et, sucuk, jambon, peynir çeşitleri ile dopdolu. Roma’daki en iyi gıda ürünlerini, en ucuza alabileceğiniz nadir köşelerden biri Campo dei Fiori. Parmesan peynirinde mutlaka yöresel damgayı aramayı unutmayın! Parmesan yazan her peynir lezzetli değildir. Mutlaka üzerinde bölge etiketini, yani “Parmigiano Reggiano” ibaresini taşıyanları bulun. Peynir fiyatları 13-20 Euro arasında, istediğiniz kalitede peyniri bulabilirsiniz. Bunların arasında baharatlı, biberli, sade pecorinoyu ve Ricottayı sayabilirim. İtalyan mutfağının olmasa olmazlarından, salataların vazgeçilmez sosu balzamik sirkesinin seçiminde eminim zorlanacaksınız. Yapımı da bir o kadar zor ve uzun süreçlidir balzamiğin. Meşe fıçılarda 3-5 yıl fermante olması sağlanır, sonra 10 yıl kadar dinlendirilir. Balzamik ne kadar uzun yıl beklemişse fiyatı da o kadar pahalanır. Ben kendime 12 yıl dinlendirilmiş Bertoni marka balzamik sirkesini aldım. Lezzetli bir balzamik tatmak isterseniz 40 mililitrelik minicik şişeye 14 Euroyu ödemeyi göze almanız gerekebilir. Tabii Roma’daki mağazalarda bu sirkenin satış fiyatının en az yüzde 50 daha fazla olduğunu unutmamanız gerekiyor. Limonçello, İtalyan limonundan yapılan ünlü limon likörü, hediye alabileceğiniz çeşitli boyları var pazarda. Zeytinyağlar marka, marka. Pazarın son saatlerine doğru aynı bizim pazarlarımızda olduğu gibi pazarcılar fiyatları daha düşürürler. Saat 14.00’den sonra pazar toplanır, meydan temizlenir. Öğleden sonra başka bir hayat başlar. Kafeler, lokantalar , pizzacılar gecenin geç saatlerine kadar yerli yabancı turistlerin akınına uğrar. Campo dei Fiori eski Roma kalıntılarının üzerine kurulmuş tarihi bir meydan. Geceleri, ara sokaklardaki taverna benzeri Osterialarda uygun fiyatlara yemek yiyip, bölge şaraplarının tadına bakabilirsiniz. Campo dei Fiori gençler için en popüler buluşma yerlerinden. Tüm günü dolu dolu geçirecebileceğiniz bir bölgedir aynı zamanda Campo dei Fiori. Gece, geçmişteki karanlık ve ürpertici mazisinin üzerine inerken meydan artık eğlencenin ve neşeli çığlıkların kucağına bırakır kendini.

GIORDANO BRUNO BU MEYDANDA YAKILMIŞTI

Campo dei Fiori (Çiçek Tarlası) eskiden çayırmış. Ortaçağ ve Rönesans döneminde kentin en hareketli yeriymiş. Zamanla kilise, Orsini’lerin sarayı inşa edilmiş. Fiori Meydanı’na açılan sokaklar terziler, okçular, şapkacılar gibi zanaatkârlara, kardinal, aristokrat ve yabancılara uğrak yeri olmuş. Meydanda ayın belli
/images/100/0x0/55eaf7cdf018fbb8f8a25612
günlerinde hayvan pazarı kurulur, at ve sığır satılırmış. Aynı alanda sürekli bir darağacı durur, halka açık idam cezaları yerine getirilirmiş. Bu alanda birçok infaz yapılmış. Düşünceleri, eserleri nedeniyle cezalandırılanların simgesine dönüşen astronom, filozof ve matematikçi Giordano Bruno da bu meydanda diri diri yakılmış.

16. yüzyıl sonlarında, Venedik’in genç soylularından Giovanni Mocenigo, çok güçlü bellek arzu eder. Anımsama sanatı konusundaki ününü duyduğu Giordano Bruno’yu Venedik’teki malikânesine çağırır, ders almak ister. İstenen ders tehlikelidir o dönemde, Bruno’nun kullandığı yöntemleri “büyü” olarak isimlendirenlerin sayısı fazladır. Mocenigo yüksek bir ücret ödediği anımsama sanatı derslerinde hayal kırıklığına uğrayınca, Bruno’yu Venedik Engizisyonu’na şikayet eder. Böylece bilimle dinin karşı karşıya geldiği sekiz yıllık acımasız bir sorgulama başlar. Sanıklar işkenceden yürüyemez duruma getirilip, katır üzerinde taşınır meydana. İşte Bruno’nun da katır üzerinde ölüme geldiği bu meydanda, şimdi yüksek bir kaidenin üstünde heykeltıraş Ferrari’nin yaptığı kocaman tunçtan bir heykeli yer alır. Bruno keşiş giysileri içinde, başında kukuletası, elinde kitabıyla yukardan geçenleri selamlamakta. Heykelin kaidesindeki levhada “Ateşe verildiği bu yerde, öngördüğü kuşaklardan Bruno’ya” yazılı. Artık acı günler geride kalmış, Campo dei Fiori’de. Roma’nın, kafe ve restoranlarla çevrili en sevimli meydanlarından biri bugün.
False