Şeker hastalığı ameliyatlarında başarı oranı yüzde 90'a ulaştı

Güncelleme Tarihi:

Şeker hastalığı ameliyatlarında başarı oranı yüzde 90a ulaştı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 13, 2017 15:18

Şeker hastalığı ameliyatlarında başarı oranı yüzde 90'a ulaştı

Haberin Devamı

İSTANBUL, (DHA)-ŞEKER hastalığı, günümüz gelişmiş toplumlarının değişen yeme alışkanlıklarıyla birlikte en sık gündeme gelen hastalıkların başında yer alıyor. Şeker hastalığı ameliyatlarında başarı oranının yüzde 90'a ulaştığını belirten Op. Dr. Metin Karadeniz, " Ameliyattan 3 gün sonra hastalar taburcu oluyor, bir hafta içerisinde de normal yaşama dönülebiliyorlar" dedi.

Şeker hastalığının tip 1 ve tip 2 olmak üzere ikiye ayrıldığını, Tip 1 şeker hastalığının çocukluk yaşlarından itibaren başladığını ve pankreas bezi hiç insülin üretmediği için insüline bağımlı kalındığını açıklayan Op. Dr. Metin Karadeniz, Tip 2 şeker hastalığının ise orta yaş ve sonrasında ortaya çıkan bir hastalık olup, pankreas bezinin insülin ürettiğini, ancak bu üretilen insüline karşı vücuttaki direncin gerektiği gibi insülini kullanamadığına dikkat çekti. Bu şekilde kan şekerinin yüksek değerlere çıktığını ve zamanla şekere bağlı diğer vücut sistemlerinde hastalıkların ortaya çıktığını ifade eden Obezite ve Metabolik Cerrahi UzmanıOp. Dr. Metin Karadeniz, bunların başında kalp ve damar hastalıklarının geldiğini belirtti. Kalp krizi veya inme riskinin artmış olacağını vurgulayan Op. Dr. Metin Kardeniz, 10'uncu yıldan sonra böbrek fonksiyonlarının bozulmaya başlayabileceğini ve böbrek yetmezliğinin gelişebileceğini dile getirdi. Karadeniz, gözlerin etkilenebileceğini, körlük olabileceğini, uç organların dolaşımının bozulup açılan yaraların geç kapanabileceğini ve hatta uzuv kayıplarının görülebileceğini de sözlerine ekledi.Op. Dr. Metin Karadeniz, ‘’Şeker hastalığı kişinin sağlığını ciddi derecede bozan bir hastalık olup, psikososyal açıdan da etkileyebilmektedir. Şeker hastalığının tedavisinde öncelikle yaşam tarzı değişikliği ile birlikte ilaç tedavisi başlanmaktadır. Ancak hastaların büyük bölümünde yeterli kan şekeri seviyesi sağlanamamaktadır ve insülin tedavisine ihtiyaç duyulabilmektedir. İnsülin kullanımının da birçok zorluğu vardır’’ dedi.

 ‘’TİP 2 ŞEKER HASTALARINA BU AMELİYATLAR YAPILIR’’

Karadeniz, ‘’Kilonun boyun karesine bölünmesi ile ortaya çıkan vücut kitle indeksinin (VKİ) 40’ın üzerinde olması, VKİ’nin 35’in üzerinde olup şeker hapı kullanmasına rağmen şekeri normal seviyelere düşmüyorsa ve VKİ’nin 30’un üzerinde olup insülin ve hap kullanmasına rağmen şekeri normal seviyelere inmiyorsa şeker ameliyatları yapılır. Ameliyat öncesi yapılan tetkiklerde pankreas bezinde yeterli insülin rezervi olan hastalar da bu ameliyatlar için uygundur’’ şeklinde konuştu.

‘’ŞEKER AMELİYATI NASIL YAPILIR?’’

Şeker ameliyatlarının laparoskopik (kapalı yöntem ameliyat) olarak gerçekleştirildiğini belirten Op. Dr. Metin Karadeniz, beş adet küçük kesiler ile yapıldığını, midenin bir bölümünün çıkarıldığını, ince bağırsağın son 2,5 metrelik bölümünün mideye birleştirildiğini ifade etti. Yenilen gıdanın üçte birinin normal yoldan, üçte ikisinin de oluşturulan bu yeni bağlantı yolundan mideyi terk ettiğini söyledi. Karadeniz, alınan gıdanın çoğunun mideden direkt ince bağırsağın son 2,5 metrelik bölümüne geçtiğinden dolayı, buradan GLP-1 adlı hormonun üretildiğini de sözlerine ekledi. GLP-1 hormonunun pankreas bezinden insülin üretimini arttırdığını belirten Op. Dr. Karadeniz, üretilen bu insülinin dokulardaki etkinliğinin de arttığını ve böylece şeker hastalığının yüzde 90 ihtimalle tamamen düzeldiğini kaydetti.

"AMELİYATTAN 3 GÜN SONRA TABURCU OLUYORLAR"

Ameliyattan üç gün sonra hastaların taburcu olduğuna dikkat çeken Karadeniz, bir hafta içerisinde normal yaşama dönülebildiğini, ameliyat sonrası çoğunlukla ilk bir haftada kullanılan insülin ve şeker haplarının da bırakılabileceğini ifade etti. Bazı durumlarda şekerin normale dönmesinin birkaç ay alabileceğine dikkat çeken Op. Dr. Metin Karadeniz, düzenli beslenme ve fiziksel aktivitenin ameliyat sonrası dönemde önemli bir yere sahip olduğunu, ilk bir ay sıvı ve yumuşak gıdalarla beslenildiğini, birinci aydan sonra katı gıdalara geçilebileceğini belirtti. Karadeniz, ‘’İlk ay protein, 6-12 ay vitamin ve mineral takviyesi gerekir. Alınan gıdanın bir bölümü normal yoldan yani mide, on iki parmak bağırsağı ve ince bağırsak yolunu takip ettiği için vücut için gerekli demir, kalsiyum ve 'd vitamini' gibi vitamin ve minerallerin emilimi olur ve uzun dönemde vitamin-mineral takviyesine gerek kalmaz’’ diye konuştu.

(FOTOĞRAF)

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!