Eliaçık: Gezi gençliği daha özgürlükçü ve sosyal bir din istiyor

Güncelleme Tarihi:

Eliaçık: Gezi gençliği daha özgürlükçü ve sosyal bir din istiyor
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 22, 2013 11:11

İSTANBUL - Gezi Parkı eylemlerinde önemli rol oynayan 'Anti-Kapitalist Müslümanlar' hareketinin önde gelen isimlerinden ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, Hurriyet Daily News'a konuştu.

Haberin Devamı

- Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
- Antikapitalist ve devrimci bir İslam anlayışına sahip bir Müslüman’ım. Müslümanlığı bu çerçevede yorumluyorum. Onun dışında gayet özgürlükçü İslam anlayışını savunuyorum. Bu nedenle Kuran-ı Kerim tefsiri yazdım. Özgürlükçü bir tefsir. Çoğulcu, antikapitalist ruhlu. İslam felsefesi ve İslam düşüncesi üzerine İslam’ın yeniden anlaşılması ve İslam’ın özünde neyin yattığının ortaya çıkarılması için çalışmalarda bulunuyorum. Ülkedeki dini aydınlanmaya katkı sağlama amacını taşıyor.

- Antikapitalist ve devrimci ne anlama geliyor?
- Batı’da da antikapitalist akımlar var. Biz sömürünün olmadığı, imtiyazın olmadığı, insanların birbirlerine sınıfsal üstünlük taslamadığı bir dünya istiyoruz.

- Bunu duyan sizin için İslamcı sosyalist dese doğur bir sonuca varır mı?
- Varamaz. Biz kapitalizmi esastan sosyalizmi usulden eleştiriyoruz. Kapitalizm dediğimiz sistem bireysel mülkiyetçiliğe dayanıyor ve sınır tanımıyor. Bir insan tüm dünyaya sahip olabilir. Halbuki kişinin sahip olduğu şeyler, onu harcama biçimi toplumun denetiminde olmalı. Bu konuda istediği gibi hareket edememelidir. Bir sürü kişinin emeği geçiyor. Sosyalizmde ise temel değerler, eşitlik, paylaşım, bölüşüm, insanların sınıfsal ayrımcılığa tabii tutulmaması gibi öğretilere katılıyoruz. Ama onların da pratikte uygulamaları SSCB, Çin ve Arnavutluk’taki tek parti sistemi siyasal deneyimlerini eleştiriyoruz. Daha özgürlükçü olabilirdi. Bu eleştiriler sonucunda daha yeni kavramlar tartışılıyor. Onlar üzerinden düşünülmesi lazım. Pazar sosyalizmi… İçinde girişimciliğin de olduğu paylaşım ve denetimin de olduğu bir sosyalizm. Klasik kapitalizm ve sosyalizmde ısrar etmememiz gerekiyor.

Haberin Devamı

- Özgürlükçü bir İslam anlayışı nasıl oluyor?
- İslam totaliter ve otoriter tarzda yorumlandı. Bir yere İslam’ın gelmesi, orada bulunan farklı kimlikleri farklı dinleri baskı altına almak olarak algılandı. Halbuki İslam’ın gelmesi orada tüm baskıların ortadan kalkması ve insanların kendilerini ifade edebileceği ortamın sağlanması olarak algılanmalı. İslam’ın özü adalet, eşitlik, sevgi ve merhamet gibi evrensel değerlere dayanır, onları savunan ve yaşatan kişiye Müslüman denir. Böyle bir dinden nasıl baskıcı bir yöntem çıkarılır? Kuran-ı Kerim de ‘Dinde zorlama yoktur’ der. Buradaki din, dünya görüşü ve yaşam biçimi anlamına geliyor. Kimse bir dünya görüşüne inanmaya zorlanamaz. Bunu ben Kuran-ı Kerimden çıkarıyorum. İslam geldiği zaman kadınların başlarının kapatılması, zorlanması yanlıştır.

Haberin Devamı

- Yani eşitlik derken, kadın-erkek eşitliği anlamında da kullanıyorsunuz?
- Tabii kadın erkek eşittir. Adem ile Havva eşittir. İnsanların dinlerinden, dillerinden, siyasal sosyal kimliklerinden dolayı baskı altına alınması, hor görülmesi kabul edilemez. İslam’da bunların yeri yoktur.

EN UYGUN ÜLKE TÜRKİYE

- Bu durumda dünyanın çok büyük bir bölümünün İslam’ı yanlış yorumladığını düşünüyorsunuz.
- Devletler İslam’ı kendi menfaatleri doğrultusunda kullanıyorlar. Suudi Arabistan, Pakistan, Afganistan gibi ülkeler İslam’ı baskıcı yorumluyorlar. İslam gelince özgürlük gelmiyor, tersine özgürlükler kısıtlanmaya başlıyor.

- Bu çerçevede Türkiye’yi ayrı bir yere koyuyor musunuz?
- Türkiye’yi tamamen başka yere koymuyorum. Ama Türkiye’nin kendine has özellikleri var. Benim anlattığım İslam en iyi nerede kendine yer bulabilir? Bana göre en fazla gelişebileceği yer Türkiye.

Haberin Devamı

- Neden?
- Türkiye’nin altyapısı buna hazır. Laiklik deneyimi var. Padişahlıktan cumhuriyete geçiş var. Güçlü bir deneyim ama yeterli değil. Türkiye’deki laikliğin eleştirilmesi gerekiyor. Baskıcı laiklik.

LAİKLİĞİN TANIMI

- Kategorik olarak laikliği reddetmiyorsunuz yani?
- Benim laiklik algılamam şöyle: Din adamları sınıfının din adamı olmaktan kaynaklanan ilahi yönetme yetkisi olmaması demek.

- Din ve devlet işlerinin ayrılması şeklindeki tanımı paylaşmıyorsunuz.
- Ben öyle tanımlamıyorum. Kuran-ı Kerim’de devlet için güzel, iyi şeyler söyleniyor. Niye alınmasın ki? Klasik laiklikte, ‘Kutsal kitaptan hiçbir şey alınmasın’ deniyor. Kendi evrensel değerleriyle örtüşen öğütleri ve yönlendirmeleri alabilir. Türkiye’de diyelim mecliste egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Tamam onun da yanında Allah size adaleti emrediyor. Mahsuru yok, laikliğe niye aykırı olsun. Klasik anlayışa göre laikliğe aykırıdır. Tanrı ve adalet sevgisi…

Haberin Devamı

KİM KARAR VERECEK?

- Başbakan diyor ki, “Kuran’da alkol emri var”. Din emrediyor diye yasal değişiklikler yapıyor. Bu sefer “Her şey Kuran’a göre mi yapılıyor” eleştirisine yol açıyor. Kimin algısının doğru olduğuna kim karar verecek?
-Tartışarak bileceğiz. Tartışmaları tümden kenara koyalım, hiçbir şey almayalım, tümden bunu devletten dışlayalım demek de yanlış. Bunu tartışma süreci içinde anlayacağız. Devlet adalete uygun olmalıdır. Allah’ın bahşettiği mülk olarak görmemelidir, işbaşına gelenler rıza ile seçimle meşruiyetle gelip gitmelidir; liyakat sahiplerine iş verilmelidir; mezhepçilik, partizanlık yapılmamalıdır. Evrensel kötülerin karşısında olunmalıdır. Tarihseldir o hükümler.

Haberin Devamı

- Kuran’ı Kerim’deki temel ilkelerin evrensel ilkelerle örtüştüğünü söylüyorsunuz.
- Kuran-ı Kerim’in temel ilkeleri temel evrensel değerlerdir. İnsanlık değerleridir. Ortaya çıkan dinlerin temel kavramları; doğruluk, dürüstlük, sevgi, merhamet ve dünyada gerçekleşen büyük devrimlerin sloganlarının tamamı, Kuran’ın ruhuna uygundur. Kuran bunları söylüyor. Evrensel insanlık değerlerinin üzerine oturtuyor bütün bir din anlayışını.

- Antikapitalist hareket nasıl ortaya çıktı?
- Bu hareket, yazdığım kitaplar ve savunduğum fikirler etrafında şekilleniyor. 1 Mayıs 2012’de Taksim’de bir yürüyüş gerçekleştirdik. Kortejin ismi, “Kapitalizmle mücadele korteji” idi. 110 kişi katıldı, çoğunluğu gençlerdi. Antikapitalist ismi medyada kendiliğinden ortaya çıktı.

GEZİ ‘RUHU’

- Ve ‘Gezi’ye destek çıktı? Başından beri yer aldınız. Neydi ‘Gezi’?
- Gezi bir ruhtu. Şu anda ‘Gezi’ bedeni olmayan bir ruh gibi. Bir isyan, bir arayış. Tüm bunları ifade ediyor. Ama ne lideri var ne örgütü. Gezi Parkı’nda, daha sonra da diğer parklarda devam eden bir gençlik isyanı ve arayışı… Burada aynı zamanda ‘Gezi’ bir rüya… Bana göre oradaki gençler bir rüya gördüler. Bize bir şey gösterdiler. Özgürlük, saygı, çoğulculuk ve dayanışma… Gezi’nin dört önemli kavramının bu olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin bu kavramlar çerçevesinde yeniden inşa edilmesi gerektiğini ortaya koydular. Bunun nasıl olacağını da orada 19 gün ispat ettiler. Öcalan posteri ile Atatürk posteri, ateistlerle mescit yan yana idi. LGBT ile taraftar grupları yan yana.bir taraf küfredince, feminist kolektif cinsiyetçi söyleme karşı çıkıyor. Antikapitalist bir ruh vardı. Miraç Kandili kutlandı, Cuma namazı kılındı. Biz teklif etmedik, Gezi’dekiler bunları istedi.

- Bu bize ne diyor, ‘Gezi’ ruhunun dine yaklaşımı ne?
-Şu ana kadar algıladığımız gibi değil. Daha önce dine saygı gösterelim anlayışı vardı. “Tasvip etmiyoruz ama saygı duyuyoruz”. Gezi’de bir ileri adım var. Saygıdan ilgiye dönüştü.

- Gezi’nin en çarpıcı tarafı gençliğin dine olan ilgisiydi herhalde seküler olarak. Farklı bir din yorumu arayışı içinde, İslam’la kavgalı değil.
- Hayır değil. Gezi’ bedenlenmemiş bir ruhtur, ama bir bedenlenme olacaksa bunun içinde din de olacak. Bir çeşit din yorumu da çıkacak ama daha özgürlükçü, daha sosyal, ahlaki değerlere ağırlık veren, özünde isyan barındıran bir yorum yapılması gerekiyor.

ŞEKLE TAKILMAMAK LAZIM

- Bu isyan neye karşıydı? Sisteme karşı mıydı?
- Her tür baskıya karşı bir isyan. Devlet baskısı olabilir. Anne, geleneksek din baskısına karşı bir arayış da söz konusu. O çocuklar kendilerini baskı altında hissettiler.

- Bu sizin de tanımadığınız bir kitleydi değil mi?
- Evet. Dekolte giyinen kızların dinle ilgili felsefi sorular sorduğunu görünce şaşırdım. Bizde muhafazakâr kesimden gelenlerde şekilcilik önemlidir: Dekolte giymiş biri için ‘Bu dine ilgi duyamaz’ diye düşünüyorsun.Ama felsefi düzeyde ilgileniyor. Derin sohbetler yaptık. İlahiyatta yapmadığım tartışmaları yaptım. Onlar da ilgileniyorlar demek ki şekle takılmamak gerekiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!