Türklerin en çok Japonlara güvenmesinin nedeni: Samuray ruhu

Güncelleme Tarihi:

Türklerin en çok Japonlara güvenmesinin nedeni:  Samuray ruhu
Oluşturulma Tarihi: Mart 31, 2013 00:00

Japonya’da samuray sınıfının değerleri olan onur, cesaret, sadakat, özdisiplin ve saygıyı içeren ‘Savaşçının Yolu’ düşünce sistemi tüm topluma mal edilmiştir. Japonya’yı şekillendiren, bu dünya görüşüdür

Haberin Devamı

Dünya çapında yapılan bir güven araştırmasına göre Türk toplumunun en çok Japonlara güvendiği sonucu çıkmış. Listede yüzde 80 oranıyla Japonya başı çekerken ardından yüzde 65’le Almanya ve diğer ülkeler sıralanıyormuş. Şüphesiz bu sonuç Japon markalarının tüketiciyle kurdukları güven ilişkisinin bir ürünüdür, ancak neden böyle olduğu üzerinde düşünmeye değer. Japonları güvenilir kılan sebepler üzerinde durmak, böylesi bir güveni inşa etmek isteyebilecekler açısından derslerle doludur.

Yıllar önce Japonya’da bir alışveriş merkezinde tuvaletleri temizlemekten sorumlu yaşlı bir kadının işini bitirdikten sonra, üstelik de etrafta kimse olmamasına rağmen dönüp eğilerek selam verdiğini gördüğümde çok şaşırdığımı hatırlıyorum. Şimdiyse bu jestin Japon ruhunu yansıtan derin anlamlar taşıdığını iyi biliyorum.

Haberin Devamı

Yaşlı kadın selam veriyordu çünkü yaptığı işe ama öncelikle de kendisine saygı duyuyordu. Japon toplumunun geneline yayılan bu anlayış başkalarına önemsiz gibi görünebilecek küçük işlerin dahi büyük bir özenle yapılmasını sağlar. Bizde yaygın olan “Hatice’ye değil, neticeye bak!” anlayışı yerine Japonlar sonuçtan ziyade sürece odaklanır ve iyi bir sonucun ancak her detayı iyi çalışılmış bir sürecin ardından geleceğini bilirler. Çünkü kalıcı başarılar tesadüfi değildir. Artlarında tarihi barındırırlar. Ünlü samuray kılıcı, çelik işleme teknolojisinde ulaştığı seviye ve tasarımındaki mükemmeliyetle buna iyi bir kanıttır.

O güven duyduğumuz Japonya’yı şekillendiren de samuray hâkimiyetinde geçen tarihi ve samurayların şekillendirdiği dünya görüşü, yani samuray ruhudur.

SON SAMURAY

2003 yapımı ‘Son Samuray’ filmini seyretmiş olanlar son savaş sahnesini hatırlayacaktır. Sahnede Tom Cruise’un oynadığı Algren karakteri isyancı Katsumoto ve samurayları ile birlikte sonunun ölüm olduğu çok açık nihai bir saldırıya geçer ve modern imparatorluk ordusunun makineli tüfek ateşiyle biçilirler. Gördüğü cesaret karşısında duygulanan bir subayın emriyle ateş durur ve tüm askerler onurlu ölümü seçen samuraylara selam dururlar.

Haberin Devamı

Bu sahne kurgu olsa da tarihi ve kültürel gerçekleri içermektedir. Filme konu olan Shiroyama savaşı 24 Eylül 1877’de yaşanmış ve imparatorluk ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştır. ‘Asilerin’ lideriyse gerçek anlamda ‘son samuray’ denebilecek karizmatik bir general olan SaigoTakamori’ydi (1828-1877).

Ne ilginçtir ki aynı Saigo bu olaydan birkaç yıl önce Japonya’yı kökten değiştirecek olan Meiji Devrimi’ni gerçekleştiren liderlerden de biriydi. Saigo gibi samurayları imparator etrafında toplanmaya iten ana neden 1853’te Amerikan savaş gemilerinin gelişiyle başlayan Batılı devletlerin tehdidi karşısında ülkenin askeri hâkimi Şogun’un aciz kalmasıydı. Onun kararsızlığı iktidarın imparatora geri verilmesiyle sonuçlanan Meiji Restorasyonu’nu tetiklemiş, 250 yıllık Tokugawa dönemi biterek yeni bir rejim doğmuştu. Ancak aynı devrim, hızlı değişime ayak uyduramayan samuray sınıfının tarihe gömülmesine de sebep olmuştur.

Haberin Devamı

Öte yandan samuray sınıfının kadim değerleri olan onur, cesaret, sadakat, öz-disiplin ve saygıyı içeren Buşido yani ‘Savaşçının Yolu’ düşünce sistemi yeni rejim tarafından yaygın eğitim yoluyla tüm topluma maledilmiştir.

47 Ronin

Japon halkının değerler dünyasını şekillendiren belki de en önemli hikaye ‘47 Ronin Vakası’dır. 18.yüzyılın başlarında yaşanan bu olayda efendileri adaletsiz bir şekilde seppuku’ya (törensel intihar, harakiri) zorlanan 47 samuray, ucunda ölüm olduğunu bile bile iki yıl boyunca sessizce hazırlık yapmış ve nihayet bir gece baskınıyla beylerinin intikamını almışlardır.

Adaletsizliğin sebebi olan yüksek bürokratı öldürerek kellesini efendilerinin mezarı üzerine koymuş ve teslim olmuşlardır. Onları affetmek istemeyen ancak bu onurlu davranışı takdir eden halkın tepkisinden de çekinen Şogun hükümeti roninlere (efendisiz samuray) onurlu ölüm hakkı tanımış, onlar da bunu tereddütsüz uygulamışlardır.

Haberin Devamı

Her Japonun iyi bildiği ve her yıl aralık ayında olayın yıldönümünde çıkarılan kitap, film ve dizilerle yaşatılan bu hikâye Japon toplumunca adalete ve sadakate verilen önemi gösterir.

Buşido / Savaşçının Yolu

47 Ronin’i harekete geçiren güç olan Buşido (Savaşçının Yolu) düşünce sistemini kuran Yamaga Soko (1622-1685) adlı bir savaş sanatı ustasının fikirleriydi. Soko yabancı gördüğü Çin kökenli Yeni Konfüçyüsçülüğe karşı Japonya’nın kendine has değerlerini öne sürüyor ve samurayların memurlaşmasını reddederek savaşçı ruhlarını korumalarını istiyordu. Ona göre bir samuray her zaman savaşa ve ölüme hazırlıklı olmalıydı. Bu da hem kılıç sanatını hem stratejiyi içeriyordu.
Başka düşünürlerin de katkısıyla gelişen Buşido, Meiji Devrimi’ne giden süreçte hâkim sınıf olan samurayların dünya görüşünü şekillendirmiştir. Öyle ki, devrimi gerçekleştiren kadronun hemen tamamı Yoshida Shoin (1830-1859) adlı yine Yamaga ekolünden bir savaş sanatı ustasının öğrencileriydiler. Yoshida onlara olayların akışı karşısında pasif kalmamalarını, yönlendirmek üzere cesaretle harekete geçmelerini telkin ediyordu. Zira ona göre yolun kendisi sonuca ulaşmaktan daha önemliydi. Modern Japonya’yı kuranlar işte bu düstur ile yetişmiş samuraylardır. Lafın kısası bahşişin yasak olduğu tek ülke olan Japonya’nın güvenimize mazhar olması boşuna olmayıp ardında yüceltmeyi seçtiği değerleriyle bir toplumun tarihi yatmaktadır.

Haberin Devamı

Sadakatin simgesi: Haçi-Ko

Tokyo Shibuya istasyonuna gelenleri bronz bir köpek heykeli karşılar. 1924’te Prof. Ueno tarafından sahiplenilen ‘Haçi’, her gün onu istasyona bırakıp akşam dönünce karşılardı. Ancak Mayıs 1925’te bir gün Ueno aniden vefat edip dönmedi. Haçi ise inatla onu beklemeye devam etti. 8 Mart 1935’te istasyonda ölüsü bulunana kadar. Haçi’yi sahiplenen Japon halkı ona ‘Ko’ (Prens) ünvanını layık görmüş ve istasyondaki heykeliyle hatırasını ölümsüzleştirmiştir.

31 Mart vakasının merkezi: Taksim Kışlası

Bugünlerde yeniden inşası planlanan Taksim Topçu Kışlası, Rumi takvime göre 31 Mart (miladi 13 Nisan) 1909’da gerçekleşen ihtilal hareketinin simgesidir. İsyan, İslamcı Volkan gazetesinin başyazarı ve ümmetin birliğini savunan İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti’nin kurucusu Derviş Vahdeti’nin teşvikiyle burada konuşlanmış ‘Avcı Taburu’nun harekete geçmesiyle başlamış, ulema ve talebelerinin katılımıyla büyümüştür. İttihat ve Terakki iktidarının temelini teşkil eden Harbiyeli subayları hedef alan bu isyan kısa sürede Selanik’ten gelen Hareket Ordusu tarafından bastırıldı. Çatışmalar sırasında ağır hasar gören kışla binası terk edilmiş, ardından işgal kuvvetlerinin karargâhı ve stadyum olarak kullanılmıştır. 1940’ta yıkılarak yerine Taksim Gezi Parkı yapıldı. Taksim Kışlası, şimdi Koruma Kurulu’nun verdiği nihai kararla yeniden inşa edilecek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!