Mantık ve vicdan süzgeci

Güncelleme Tarihi:

Mantık ve vicdan süzgeci
Oluşturulma Tarihi: Eylül 25, 2016 21:51

15 TEMMUZ’dan sonra öyle bir iklim doğdu ki, bu süreçte mağduriyete uğrayanlar olduğunun yazılabilmesi bile zaman aldı.

Haberin Devamı

Bu iklimin doğmasında siyasi iradenin tavrı birincil önemde olabilir ama medyanın da ciddi bir rol oynadığını sanıyorum. ‘Fetullahçı Terör Örgütü’ ve darbe girişimi soruşturması hakkında yayınlanan bazı haberler, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Odatv gibi davaların başladığı dönemlerdeki yayınları çağrıştırıyor.

O günlerde olduğu gibi, dayanağı belirsiz, doğrulanmaya muhtaç ve yeni sorular doğuran çok sayıda haber yayınlanıyor medyada. İki örnek vereyim. Birincisi, “İşte FETÖ’cülerin gerçek 1 dolar şifresi” haberi. İzmir mahreciyle 24 Ağustos’ta birçok gazetenin yanı sıra Hürriyet internette yayınlanan bu haberde özetle şu bilgiler veriliyordu:

“Dolarların üzerinde yer alan rakamların, örgüt içinde kişinin kimlik numarası olarak kullanıldığı belirtildi. Bir FETÖ’cü, yurtdışındaki FETÖ okullarına gittiğinde, bu paranın üzerindeki seri numarası bilgisayar ağı üzerinden sorgulandığında, kişinin örgüt üyesi olup olmadığının tespit edildiği bildirildi.”
Habere göre, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın tespitiydi bu bilgi. Anlaşılan örgüt üyelerinin sicil numaralarını da içeren, üstelik Cemaat’in bütün okullarından ulaşabilen bir liste varmış! Peki böyle yaygın bir liste varsa MİT neden ulaşamamış? Bu sorunun yanıtı yoktu haberde.

Haberin Devamı

1 dolarlık banknotlar hakkındaki enteresan haberler bununla kalmadı. Karar gazetesinin 20 Eylül tarihli haberine göre, 1 dolarların seri numaraları İsviçre’deki Eurobond hesaplarının şifreleri. MHP Lideri Bahçeli’ye göre ise bu paraların seri numaraları haberleşme sistemi ByLock’un şifresi. Bakalım bu çok kullanışlı banknotlarla ilgili daha neler yazılacak, neler söylenecek.

İkinci örnek, “Şifreli darbe planı! Temmuz: Kökleri çıkarın-Ağustos: Toprağa gömün” başlığını taşıyordu. 7 Eylül’de birçok gazetenin yanı sıra Hürriyet’te yayınlandı. Bu haber özetle şöyleydi:

“... Genelkurmay Başkanlığı’ndaki aramada ‘Bahçe Gelişim Planlaması’ isimli ilginç bir belgeye ulaşıldı. Başsavcılık kaynakları, söz konusu planın bahçe düzenlemesi planı olmadığını, darbe girişimi öncesi ve sonrasında yapılacak iş ve işlemleri içeren şifreli bir metin olduğunu değerlendiriyor.”

Haberin Devamı

Sadece plandaki “kesilen ağaç köklerinin çıkarılması (Temmuz 2016)” ifadesi, tarihi nedeniyle darbeyle ilişkilendirilebilmiş. Ama örneğin “Enginar dikimi (Şubat-2017)” ya da “Yabançileği/böğürtlen/ahududu dikimi (Nisan-2017)” gibi maddelerin darbeyle nasıl bir ilişkisi olduğu hakkında bir tahmin bile yapılamamış. Buna rağmen ‘bahçe düzenleme planı’ neden ‘darbe planı’na benzetilmiş, haber onu anlatamıyor.

Açık söylemek gerekirse, insan ‘Zaytung’ haberi okuduğu kuşkusuna kapılıyor. Şaka gibi. Ama ciddi, doğrulanmış haberler gibi sunuluyor bunlar. Nasıl olsa iddianameler hazırlanacak, sanıklar duruşmalarda konuşacak. O gün geldiğinde yüzümüzün kızarmaması için gazetecilik kurallarına uygun, çift kaynaktan kontrol edilmiş, en önemlisi de mantık ve vicdan süzgecinden geçirilmiş haberler yazmalıyız...

Haberin Devamı

HANGİ DİLDE KISALTACAĞIZ?

‘HER sayfanızda farklı bir kısaltma var. Ne diyeceğinize bir karar verseniz. DAEŞ, DEAŞ, DAİŞ ya da IŞİD. Hangisini kullanacaksınız?” Hayri Budak adlı okur, 21 Eylül’de telefonda sordu bu soruları.

Bu gözle bakmamıştım doğrusu. Okurun neden böyle sorduğunu anlamak için o günkü Hürriyet’e bir kez daha baktım. Birinci sayfada DAEŞ, aynı haberin dünya sayfasındaki devamında DEAŞ deniliyordu. Yazarların köşelerinde de DAİŞ, DAEŞ ve IŞİD gibi farklı kısaltmalar vardı.

Aslında bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’ye hareketinden önce bu örgütün adının kısaltılması konusunda değerlendirmelerde bulunmuştu:

“Bazı yayın organları IŞİD diyorlar. IŞİD diye bir terör örgütünü biz kabul etmeyiz. İslam’la terörü bir arada kullanmak mümkün değildir.”

Haberin Devamı

Sanırım bir kez daha açıklamak gerek. Bu örgüt başlangıçta “Dawlat al-Islamiyah f’al-Iraq wa al-Sham” (Irak Şam İslam Devleti) adını almıştı. Bu ismin Arapçadaki kısaltması DAİŞ, Türkçesinin kısaltması IŞİD, İngilizcesinin kısaltması ISIS. Arapça kısaltmanın Latin dillerindeki okunuşa uyumlu yazılışı DAESH, Batı’daki bu kullanımın Türkçede yazılışı ise DAEŞ.

Örgüt aslında ‘Irak Şam İslam Devleti’ adını Haziran 2014’te bıraktı; o tarihten itibaren kendine ‘İslam Devleti’ adını verdi. O nedenle Batılı bazı yayın organları ‘Islamic State’in kısaltması olarak ‘IS’yi kullanıyor.

Türkçede de ‘İslam Devleti’ ve onun kısaltması olan ‘İD’yi kullanmak yanlış olur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği “terörle İslam’ı bir arada kullanmak” tam da bu olsa gerek. Erdoğan da Ekim 2014’teki Fransa gezisinden itibaren DEAŞ demeye başladı; son zamanlarda daha çok Arapça kısaltmanın Batı’daki telaffuzu DAEŞ’i tercih ediyor konuşmalarında.

Haberin Devamı

Ama DAEŞ, DEAŞ, DAİŞ ve IŞİD kısaltmaları arasında içerik açısından hiçbir fark yok. IŞİD yerine DAEŞ veya DAİŞ de dense yine ‘İslam Devleti’ ifadesini içeriyor. Sadece dilleri farklı.

Bu noktada hangi dildeki kısaltmanın gazetede kullanılacağına bir karar vermek gerekiyor. Okurun kafasını daha fazla karıştırmaya hakkımız yok. Bence doğal olan Türkçe yayın yapan bir gazete olarak –daha önce yazdığımız gibi- IŞİD kısaltmasını kullanmak.

OKURDAN KISA KISA

NAİM Karaçalı: İtalyan heykeltıraş Maurizio Cattelan’ın 18 ayar altınla yaptığı klozetin adı ‘Amerika’ imiş. 1 peni karşılığında kullanılabilirmiş. Neden peni de kuruş değil? (16 Eylül)

NOT: 1 Peni yaklaşık 4 kuruş. Parantez içinde bu bilgi verilmeliydi.

Ünsal Bozkurt: Bugün internette “Arda Turan Bahçeköy’de yeni ev aldı” haberiniz var. 11 adet fotoğrafın hepsi de eski sevgilisiyle çekilmiş fotoğraflar. Nerede yeni evin fotoğrafı? Biraz okuyucuya saygılı olun. (15 Eylül)

Birgül Ergev: Gazetede başlık “İstanbul’un Şeb-i Aruz’u”. Arus ve aruz yine karışmış. Aruz, Divan şiirinde kullanılan vezin ölçüsü. Arus ise gelin demek. ‘Şebi arus’ da düğün gecesi demek oluyor. (20 Eylül/10. sayfa)

Aziz Naci Doğan: 14 Eylül’de yaşama veda eden seçkin yazarımız, yönetmenimiz ve oyuncumuz Çetin Öner’in acı veren haberinin Hürriyet’te yer bulamamasından üzüntü duydum. Aydınlarımızın, sanatçılarımızın ölüm haberlerinin ‘atlanması’nın okurlar için kabul edilebilir yanı yoktur.

Nedim Ardoğa: Son sayfadaki “Uzayın yeni bebeği” haberinde TW Hydrae’nin 176 milyon ışık yılı uzaklıkta olduğu yazılmış. Sadece 176 ışık yılı uzaklıkta. (19 Eylül)

Özcan Kılıç: İnternetteki başlıklarda ‘O’ kelimesine sinir oluyorum, hiç bakmıyorum. O yasak kalkıyor, hangi yasak? O isim gözaltında, hangi isim? O ülkeye uçuşlar iptal, hangi ülke? “O” yazacağınıza neyse onu yazsanıza...

Perihan Bayrak: “Kayyum delilleri” imiş. Bu “istihbarat raporları”nı kim, ne zaman yazmış, belli değil. Böyle ‘rapor’larla seçimle gelmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atanmasını haklı göstermeye çalışıyorsunuz. Peki neden o insanların görüşünü almıyorsunuz? Gazetecilik lütfen.(13 Eylül)

Canan Bozkurt: İnternetteki  “Savaştan kaçıp pavyoncuya yakalanmışlar” haberinde sığınmacı kadınların yüzlerinin yeterince kapatılmaması, yaş ve isim bilgilerine yer verilmesi gizliliğin ihlalidir. Sığınmacılar arasında da namus, töre gibi sebeplerle kadın cinayetleri işlendiğini unutmamalısınız. (10 Eylül)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!