Ünlülerin kavgalı ilişkileri
.
Kaynak: Hürriyet
Gösteri dünyasında öyle ünlü çiftler var ki ilişkileri gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine taş çıkartacak türden. Hamileyken eşinden dayak yediğini iddia edenler, birbirlerini hem dövüp hem sevenler, sevgilisinin burnunu ısıranlar... İşte ünlüler dünyasının kanlı- bıçaklı ilişkileri.
Erçetin ve Orhon birbirlerine deli gibi aşık olup nikah masasına oturmuştu. Niyetleri de ömürlerinin sonuna kadar evliliklerini sürdürmekti. Hatta Yeşim Erçetin'in hamile olduğu haberi çiftin mutluluğunu ikiye katladı.
"Bir insan eli ekmek tutan bir kadına para harcayıp kendi çocuğuna sadece hamburger ve DVD alır mı. Elbette mutlu olsun,aşık olsun ama bir çocuğu varken elin kadınına para harcayıp, onun çocuğuna bir şeyler alıp kendi çocuğuna tek kuruş vermiyor" diyerek iddialarını sürdürdü.
Orhon eşinin "Beni hamileyken de yeni doğum yaptığım sırada da dövdü" dediği Orhon bu iddialara "Sadece 2 kez tokat atım" diyerek yanıt verdi.
İkincisinde ise internette geziniyordum. İnternette Yeşim'in çıplak fotoğraflarını gördüm ve çılgına döndüm. Sonuçta evliyim ve karımı seviyordum. İddia ettiği gibi hamile değildi. Hamile kadına vurulur mu? Hiç böyle şey yapar mıyım"
İlk evliliğini manken Ebru Şallı ile yapan Orhon'un bu ikinci evliliği de hüsranla sonuçlandı. Erçetin ise bir albüm çalışması yaptı ama istediği çıkışı bir türlü gerçekleştiremedi.
Karel; basına yaptığı açıklamada "Deniz Akkaya, Arzu Yanardağ ve Demet Evgar gibi ünlü kadınlarla birlikte olduğunu ve hepsinin de kendisini aldattığını" ileri sürdü.
Karel, eski sevgilisi olduğunu iddia ettiği Yanardağ'ın kendisini Tardu Flordun ile aldattığını söyleyerek "Kendisiyle 2001 yılında `Evdeki Yabancı` dizisinin setinde tanıştım. Birlikteliğimizi aile fertleri de biliyor. Her sıkıntısıyla ilgilendim o dönem. Ama marjinal yaşantısı bana ters geldi ve ayrıldım. Sonra öğrendim ki, oyuncu arkadaşım Tardu Flordun ile de beraber olmuş. Yani ikimizi birden idare etmiş. Bunu Tardu itiraf etti. Şunu anlıyorum ki, Arzu benimle olan ilişkisini açıkladığı takdirde ihaneti ortaya çıkacaktı. Bunu düşünerek bana iftira attı" diye konuştu.
‘‘Evet, Tardu yılbaşı gecesi burnumu ısırdı. Dikiş attılar. O gün canım çok acımıştı. Ama kıskançlık yüzünden değil. Onun psikolojisi biraz inişli çıkışlıdır. Ruh hali bozuk. Bir anda hırslandı ve bu olay yaşandı. Ama geçti artık... Büyütmemek lazım...’’ Bu olaydan sonra ikilinin ilişkisi de bitti. İddialara göre bu olaya Yanardağ'ın adının o sırada Boeing Boeing adlı tiyatro oyununda birlikte rol aldığı Kerem Alışık'la anılması yol açtı.
SEVGİLİSİ SOKAK ORTASINDA HASTANELİK OLANA KADAR DÖVDÜ
Türk sinemasının en cevval kadınlarından Ahu Tuğba da sevgilisinden şiddet gördü. Üstelik de sokak ortasında.
Kurşunlardan bir Avcı'nın bacağına saplandı ve operasyonla çıkartıldı. Geçmişin çocuk oyuncusu Sezercik, daha sonra şiddet vukuatlarına devam etti. Adı birçok olaya karıştı. Sokakta polislerle çatıştı, bir kadına arabasıyla çarpıp ölümüne yol açtıktan sonra kaçtı ama yakalandı.
Eşinden şiddet gördüğünü ileri süren Dilşeker, Savcılık'a suç duyurusunda bulundu. Hatta iddiasına göre bu şiddet boşandıktan sonra da devam etti.
Yılmaz " Eşime evliliğimiz sırasında şiddet uygulamadım. Ama polisler almaya gelince oğlum ağlamaya başladı. İşte ben de o zaman şiddet uyguladım. Az bile yapmışım." Dilşeker ve Yılmaz cephesinde sular bir süredir duruldu.
Ünlü türkücü yoluna Derya Hanım ile devam etti. Ancak yıllar sonra hayatına oryantal Asena girdi. Bu defa da Derya Tuna, Bodrum’daki Tatlıses Otel’de Asena yüzünden kıskançlık kavgası çıkardığı için hayat arkadaşından dayak yedi.
Ama Chris Brown için olay bununla da bitmedi. Brown Rihanna'ya şiddet uygulamaktan suçlu bulundu ve 5 yıl gözetim altında tutulma ve 6 ay kamu hizmeti verme cezasına çarptırıldı.
SEVGİLİSİ DÖVE DÖVE ÖLDÜRDÜ
Benzerine ancak gazetelerin üçüncü sayfalarında rastlanabilecek bir öykü onlarınki... Biri Fransa'nın önde gelen sinemacı ailelerinden birinin kızı Marie Trintignant. Diğeri de aynı ülkenin bir döneme damga vurmuş müzik gruplarından birinin üyesi. Litvanya'da bir otel odasında tutuştukları kıskançlık kavgası birini mezara diğerini de hapise sürükledi.
Fransız oyuncu Jean-Louis Trintignant ile yönetmen Nadine'in kızı olan Marie daha 4 yaşındayken ebeveyninin mesleğini seçmişti. Annesinin yönettiği ''Mon Amour, Mon Amour'' (Aşkım, Aşkım) filminde rol almıştı. Aslında veteriner olmak isteyen ve sinemada utangaçlık çektiğinden yakınan Trintignant, 1971 ve 1978'te yine annesinin yönettiği filmlerle sinema kariyerine devam etti.
Her biri farklı erkeklerden dünyaya gelen dört çocuğun annesiydi... Noir Desire adlı grubun üyelerinden Bertrand Cantat ile aşk yaşıyordu.
Cantat ise Macar asıllı Kristina Rady ile evliydi. İki çocuğu vardı. Ama kocası Marie'ye aşık olunca kenara çekilmiş olup bitenleri izlemişti. Ancak Cantat'nın başı derde girince mahkeme boyunca hep onun yanında oldu.Cantat'nın ''Marie kendinde değildi, ben de kendimde değildim, bunu yapmadan orayı terk etmeliydim" diye anlattığı o gece Marie Trintignant yediği darbeler yüzünden ağır yaralanmıştı. Hastaneye kaldırıldı, ama kurtarılamadı. Geride dört çocuk ve gözü yaşlı bir anne baba bırakarak yaşama veda etti.
Onu dayaktan komaya sokan Cantat ise önce 8 yıl hapse mahkum oldu. 2004 yılında cezaevine girdi, 2007 yılında ise şartlı tahliye edildi.
KENDİSİNİ KÖR EDEN ADAMLA EVLENDİ
Linda Pugach'ın hikayesi aradan geçen onca yıla karşın Hollywood'un en trajik öykülerinden biri... Tam da "seni başkasına yar etmem, ya benimsin ya kara toprağın" hikayesi onunki.. Belki yaşamını yitirmedi ama gözlerini kaybetti. Üstelik de sevgilisi kendi elleriyle yaptı bunu. Daha da ilginci Linda sonunda onunla evlendi ve hala evli. Yani bu ızdıraplı ve tutkulu aşk hala devam ediyor. Elizabeth Taylor misali menekşe rengi gözleriyle tanınıyordu Linda Pugach.. Ya da o dönemdeki adıyla Linda Riss... Sene 1957'ydi. Amacı bir film yıldızı olmaktı Linda'nın. Balık eti vücudu ama en çok da güzel gözleriyle çevresinin hayranlığını kazanmıştı. Kimbilir belki de bu çılgın aşka tutulmasaydı bugün Hollywood'un en ünlü yıldızlarından biri olarak tarihe geçecekti. Ama olmadı.
Onun hayatının dönüm noktası Bronx'ta bir parkta Burt Pugach ile tanışması oldu... 31 yaşındaki evli Pugach bu genç ve güzel kadına sırılsıklam aşık oldu. Bu karşılıksız da kalmadı. Ama bir türlü boşanmaya yanaşmıyordu. Bir karısı ve özürlü bir kızı vardı Pugach'ın.
Linda'nın baskısına dayanamayıp sahte bir belge ile boşandığını söyledi genç kadına. Ama Linda bunun bir yalan olduğunu kısa zamanda öğrendi. Burt'ü terk edip başkasıyla nişanlandı. Ama Burt, aşkını kolay bırakacak değildi. Şeytani bir plan uyguladı. "Benim olmazsan sana dünyayı zindan ederim" dedi ve gerçekten de dediğini yaptı. Sevgilisini zindan gibi bir karanlığın içine hapsetti. Hem de sonsuza kadar.
Bir gece Linda'nın evini basan üç kişi Burt'ün isteğiyle genç kadının gözlerine zehirli kül suyu döküp kör ettiler.. Gerçekten de artık zifiri bir karanlığın içindeydi Linda Pugach. Saldırganlar itiraf edince Burt Pugach da cezaevine gönderildi. Ama Burt yine boş durmadı, kör sevgilisine hasiphaneden aşk mektupları gönderip durdu. Bu arada nişanlısı da Linda'yı çoktan terk etmişti.
1974'de şartlı olarak serbest bırakıldığında milyonlarca kişinin seyrettiği bir TV bir programında Linda'ya aşkını tazeleyip evlenme teklifinde bulunuyor. Sekiz ay sonra tekrar biraraya gelen çift resmen evlendi. Bir hukuk bürosunda sekreter olarak iş bulan Burt 1997'de metres tuttuğu bir kadına zorla sahip olmak ve ölümle tehdit etmekle suçlanarak tutuklandı. Duruşmalara gelen Linda'nın kocasını başarılı savunmasıyla Burt bu ağır suçlamayı 15 gün hapisle atlattı.