"56. Uluslararası Berlin
Film Festivali'ne gazeteci sıfatıyla gitmiştim. Philip Seymour Hoffmann da 'Capote' filmiyle yarışıyordu. Starbucks'ta Hoffmann'ı gördüm. Konuşmak istediğimi söyledim, 'Tamam' dedi. Masada biri daha oturuyordu. Onunla ilgilenmedim. Röportaj yaptık, bitti. Ayrılırken el sıkıştık. O sırada yanda oturan adam da 'İyi günler' dedi. Ona da elimi uzattım ve bir de baktım ki... O sessiz, ufak tefek adam, Al Pacino... Haliyle şoka girdim."