KKTC Dışişleri Bakanı Özersay: Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e bakışı Lozan’dan bağımsız okunamaz

Güncelleme Tarihi:

KKTC Dışişleri Bakanı Özersay: Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e bakışı Lozan’dan bağımsız okunamaz
Oluşturulma Tarihi: Nisan 25, 2018 17:42

KKTC Dışişleri Bakanı Özersay: Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e bakışı Lozan’dan bağımsız okunamaz

Haberin Devamı

İSTANBUL, (DHA)- KIBRIS İlim Üniversitesi tarafından düzenlenen “Doğu Akdeniz’de Güvenlik, Enerji Stratejileri ve Küresel Göç İlişkileri” konferansında konuşan KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Kudret Özersay, "Hiç kimse Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e bakışını ve Türkiye için önemini Lozan’dan bağımsız okuyamaz" dedi.

Konferansta, Doğu Akdeniz’in stratejik önemi, enerji politikaları ve KKTC ile Türkiye’nin pozisyonu uzman isimler ve devlet yetkilileri tarafından masaya yatırıldı. “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki pozisyonunun Lozan Antlaşması’ndan bağımsız bir şekilde ele alınamayacağı” ve “ABD’nin Suriye’yi asla İran siyasetine bırakmayacağı” görüşlerinin ağırlık kazandığı etkinliğe, KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Kudret Özersay, KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Cemal Özyiğit, Kıbrıs İlim Üniversitesi Onursal Başkanı Dr. Mustafa Aydın, Mütevelli Heyet Başkanı Selman Arslanbaş ve Misafir Öğretim Üyesi Dr. Naim Babüroğlu konferansa katıldı.

 “DOĞU AKDENİZ LOZAN’DAN BAĞIMSIZ OKUNAMAZ”

Konferansta konuşan KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Kudret Özersay, “'Kıbrıs, Latin Amerika’da Atlantik ya da Pasifik’te bir ada olsaydı, hangi durumda olurdu, uluslararası politika açısından, nerede konumlandırdı' diye düşünürsek ne olduğunu daha net görmüş oluruz. Coğrafya son derece önemli ama bunun ötesinde tarihin, belli bir coğrafyaya, ülkeye ve ülkede yaşayan halklara yüklediği misyonlar var. Tarih açısından baktığımızda Mussolini, Akdeniz’e  ‘bizim deniz’ diyebilmiştir, bu ilgi biraz da bu tarihten gelmektedir” dedi.

Prof. Dr. Özersay, “Türkiye ve Yunanistan bağlamında da Doğu Akdeniz’de bir güç aktörü olmak tarihten gelen bir husustur. Başlangıçta istenmeyen ama tarihsel zorunluluk olan bir yük. Doğu Akdeniz’in ve KKTC’nin bir uçak gemisi olarak tanımlanması boşuna değildir. Güvenlik denilen şey, yıllarca klasik konvansiyonel güvenlik olarak algılandı ve bunun sonucu reaksiyonlar gösterdi. Hiç kimse Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e bakışını ve Türkiye için önemini Lozan’dan bağımsız okuyamaz. Güvenlik denilen şey anlam değişikliğine uğruyor. Konvansiyonel anlamında farklı bir anlama geçiyoruz, göçler, ekonomik krizler ve enerji bu yeni anlamda belirleyici öğeler. Enerji konusunda Kıbrıs’ın önemi, biraz daha artmış durumda, yakın gelecekte Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de buna uygun tavır takınması gerekiyor. Petrol ve doğalgazda geleneksel yaklaşımla yol aldık ama iki konuyu dikkate almalıyız. Birincisi dünya ekonomisinden bağımsız buradan çıkacak bir zenginliği değerlendirmek mümkün değil. Aynı zamanda Avrupa’nın enerjiye ihtiyacından, Rusya’nın enerjiye bağımlılığından bağımsız okumak da mümkün değil. İkinci önemli nokta, eski paradigmalarla yeni durumu okumak mümkün değil. Türkiye, haklarımızı saklı tutuyor ama katılmıyoruz diyordu. 2017’ye kadar süren bir tutum artık paradigma değişimine gidiyor. Karşı tarafın adım atmasını beklemeden adım atmak gibi bir kararlılığımız var. Türkiye ve Kıbrıs’ın, coğrafya anlamında belirleyici bir aktör olma kararlılığı var, bizim düşüncemiz, dış politikamız budur. Kıbrıs İlim Üniversitesi’nde de bu konuları tartışacağınızı ve toplantılar düzenleyeceğinizi düşünüyorum” diye konuştu.

“KİÜ BİZE IŞIK TUTUYOR”

Kıbrıs İlim Üniversitesi’nin bir bilim yuvasında nelerin olması gerektiğine dair bir ışık olduğunu söyleyen KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Cemal Özyiğit şöyle konuştu:

“Gençlerimizi yarınlarımıza ışık tutacak şekilde yetiştirecek. Üniversitelerimiz bilim yuvalarımızdır aynı zamanda. Hem ülkemize hem dünyamıza ışık tutacak, hem hükümete hem muhalefete ışık tutacak, yol gösterecek ve dünyadaki gelişmeleri gündeme getirecek. Bu da politikalarımızı belirlerken onları referans almamızı sağlayacak. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın asırlardır neden rahat bırakılmadığını, neden çatışmalarla yoğurulduğunu gösteriyor. Çünkü burası kara, hava, deniz ulaşımının, enerjinin odak noktası. Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki dünyanın süper güçlerinin, ağababalarının bizi rahat bırakması mümkün değil. Çünkü bizim buradaki enerjimizi kendi aramızda paylaşmamız mümkün değil. Onlar burada olacak onlar yönetecek. Yarım asırdır yaşanan, bir Kıbrıs, Rum çatışması değildir sadece. Bu coğrafya, Mezopotamya da Kabil’in Habil’i öldürdüğü ve tarihte ilk kardeş kanının döküldüğü günden beri yaşanır. Mesele bu enerjilere, jeostratejik değeri olan önemli coğrafya ya kim hakim olacak meselesidir, tüm çatışmaların odak noktası budur. Yeri geldiğinde dil din ırk mezhep önemlidir. Ama bir şekilde dünya ağababaları kaçıyor ve bizi çatıştırıyor. Suriye çatışması dün başlamadı, Tunus ve Mısır ile Arap Baharı ile başladı. Süper güçler, Suriye’de duvara tosladı çünkü orda başka bir süper güç vardı ve bugün Suriye kan gölüne döndü, orada silahtan kaçanlar Akdeniz’in azgın sularında can veriyor. Bu ülke bizim, Kıbrıs küçük ama hepimize yetecek kadar büyük. Burada adil, hepimizin haklarını teslim eden bir barış istiyoruz. Sadece ülkemizde değil bütün coğrafyada barış istiyoruz. Doğa ve enerjiyi, çatışma değil birlikte yaşama nedeni olarak değerlendirmeliyiz.”

“KIBRIS’I BİR EĞİTİM ADASI YAPMAK ZORUNDAYIZ”

Konuşmasına “Kıbrıs’ı bir eğitim adası yapmak zorundayız” ifadeleriyle başlayan Kıbrıs İlim Üniversitesi Onursal Başkanı Dr. Mustafa Aydın, “Bugün uluslararası bir öğrencinin bulunduğu ülkeye bıraktığı döviz miktarı ortalama yıllık 40 bin dolar. Dünyada şu an 6 milyon dolaşan uluslararası öğrenci var. Yani 300 milyar dolardan bahsediyoruz. Biz Kıbrıs olarak dünyanın eğitimde de cazibe merkezi olmamız lazım. Güzel Kıbrısımız hem coğrafi olarak hem de, stratejik olarak dünyada hak ettiği yerde değil. Gelin eğitimi daha çok destekleyin ve Dünya ile rekabet edecek duruma gelelim. Kafalardaki algıyı değiştirecek bir eğitimden bahsediyorum. Üniversiteleri devletin beslemesi lazım. Kıbrıs İlim Üniversitesi her daim devletin hizmetinde olacaktır” diye konuştu.

Kıbrıs İlim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Bülend Göksel, “Öğrenci tercihlerinin üniversitemize yönelmesi için, başta Türkiye olmak üzere, Afrika ülkeleri, Türk Cumhuriyetleri ve Orta Doğu ülkeleri olmak üzere geniş kapsamlı tanıtım faaliyetlerine başlamış bulunuyoruz” dedi.

“SAVAŞLARDA ARTIK ASKERDEN ÇOK SİVİL ÖLÜYOR”

Konuşmasında Doğu Akdeniz’deki güç, enerji ve strateji mücadelelerini ana konu olarak ele alan Kıbrıs İlim Üniversitesi Misafir Öğretim Üyesi Dr. Naim Babüroğlu ise, “Savaş, güç mücadelesi, küresel güçlerin var olma savaşları, insan ölümleri çok kompleks, çok denklemli bir konu. Yazılı tarihin M.Ö 3 bin 200’de bulunduğunu kabul edersek ve 5 bin yıllık yazılı tarihi incelediğimizde dünya sadece 236 yılını barış içinde geçirmiştir. O zaman insanlık tarihine savaş tarihi diyebiliriz.  5 bin yılda bu kadar savaştıysak o halde savaş bir sanattır. Stratejisi, senkronizasyonu var en önemlisi ölüm var” dedi.

Günümüzde savaşların, askerlerden çok sivillerin, kadın ve çocukların öldüğü bir şekle döndüğünü ifade eden Dr. Babüroğlu, “Artık babaların çocuklarını gömdüğü bir döneme girdik. Tekrar soğuk savaş dönemine geçiyoruz. Şu anda sert güç yumuşak güçtür algısı var. Yani süper güçlerin, silah ve asker kullanmadan istediği yönetimi ele geçirme dönemindeyiz. ABD Irak’ta sert güç kullandı, asker gönderdi artık bunu yapmıyor, asker göndermiyor yani yumuşak güç kullanıyor, Rusya yumuşak güç kullanıyor, yani artık savaşın çehresi değişti. Barışı nasıl kazanacağız, savaş yoluyla mı? O zaman eğer iki kişiysek dünyada, kardeşime karşı ben savaşacağım ve hep savaş olacak, küresel güçler öyle söylüyor ne yazık ki. Savaş artık özelleştirildi, ABD Irak’ı işgal ettiğinde, askerlerin tabutlarının uçaktan indirildiği anı izliyorduk ama Suriye’de böyle bir durum yok, neden, neden artık asker için ülkesinde cenaze karşılama töreni düzenlenmiyor, çünkü ölen askerler artık paralı, özel askerler” diye konuştu.

“ABD DÜNYA SAVUNMA BÜTÇESİNİN YÜZDE 50’SİNİ HARCIYOR”

Coğrafyanın ülkelerin kaderinden çok geleceğini belirlediğini kaydeden Dr. Babüroğlu, “Jeopolitik, coğrafyayı dünya siyasetinde kullanma sanatıdır, kim iyi kullanırsa öne çıkar. Dev olan coğrafyanızı, dış politikada uygun şekilde kullanmazsanız bir bakarsınız cüceleşir. Kıbrıs, Ortadoğu’nun zengin enerji kaynaklarının olduğu bir ülke, bu nedenle merak uyandırıyor. Kıbrıs Adası etrafındaki doğalgaz rezervleri ve petrol zenginliğine baktığımızda Rusya’nın yarısı kadarına denk geliyor. Doğu Akdeniz’de şuanda keşfedilerek çıkarılan doğalgaz kaynakları Suudi Arabistan’ın yarısı kadar, eğer bu gaz çıkarılırsa Rusya ile yarışacak duruma gelecek onun için çok önemli. 2025’ten itibaren AB Güney Kıbrıs’tan doğalgaz almayı planlıyor. AB ve Rusya denklemin bir parçası. AB bugün Rusya’dan doğalgaz alıyor ve bu onları bağımlı yapıyor dış politikada. Bugün Suriye’de ABD’nin desteklediği, silahlandırdığı PKK-PYD var. PYD Suriye’yi alınca Doğu Akdeniz’e ulaşan bir enerji koridorunda ilerleyip Türkiye’den de bazı toprakları almayı hedefliyor. ABD hiçbir zaman Suriye’yi İran siyasetine bırakmaz, ABD hiçbir zaman Suriye’den çekilmez çünkü İsrail için tehlike arz eder” diyerek sözlerini tamamladı.

(FOTOĞRAF)

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!