Anılar gerçekten paramparça!

Güncelleme Tarihi:

Anılar gerçekten paramparça
Oluşturulma Tarihi: Aralık 14, 2017 11:26

Suat Derviş’in kendi hayatını anlattığı ‘Anılar, Paramparça’yı okumanızı, mutlaka okumanızı isterim. Edebiyatımızın yitik yazarlarını, hiç değilse şimdiden sonra koruyabilmek için. Koskoca bir çağdaş edebiyatı güncel şöhretli iki-üç yazarla sınırlama hastalığından belki kurtulabiliriz.

Haberin Devamı

Suat Derviş’ten derleme yeni bir kitap: ‘Anılar, Paramparça’ (İthaki Yayınları). Bu, git git unutuluştan kurtarılan değerli yazarın dergilerde, gazetelerde, şurda burda kalmış yazıları, söyleşileri, Rasih Nuri’nin kurtardığı anı taslakları ilk kez kitaba dönüştürüldü. Son bölümse, yeğeni Bülent İsmail Dervişoğlu’nun kapsamlı biyografi çalışması. ‘Anılar, Paramparça’nın editörü Ayla Duru’yla birkaç kez telefonla görüşmüştük; kitabı merakla bekliyordum.
Suat Derviş’in çocukluğunu anlattığı ilk bölüm, beni ilkgençliğime götürdü. Neden derseniz, bu bölümle ‘Çılgın Gibi’ romanı arasında özdeşlik söz konusu. Yıllar öncesi, ilkgençliğim, şimdilerde tavukçu olmuş güzelim Semih Lütfi Kitabevi’nden sayfaları sararık ‘Çılgın Gibi’yi almışım; soluk soluğa okuyorum... Edebiyatımızın en çarpıcı aşk romanlarından ‘Çılgın Gibi’nin baş kadın kişisi Celile’yi, Suat Derviş, bütün geçmişiyle tanıtır. Celile’yle Suat Derviş arasındaki çarpıcı benzerlik işte bu yüzden. Sanki geriye dönmüş Suat Derviş, yeniden Celile’yi yazıyor.
Gerçi önemli bir ayrım: Celile’nin hayal meyal anılarında II. Abdülhamid tahttan indirilir. ‘Anılar, Paramparça’ 31 Mart vakasıyla başlıyor. Bu türden ayrımlara rağmen benzerlikler hayli çok. Celile de küçük Suat da, anneyi hep leylak kokuları arasında hatırlıyorlar.

Haberin Devamı

Anılar gerçekten paramparça


‘Efsane Bir Kadın’la Suat Derviş için en kapsamlı çalışmayı Liz Behmoaras kaleme getirmişti (yeni basım Doğan Kitap). Behmoaras, hayatı kayıp gitmiş, hayatta çok sıkıntı çekmiş bir yazar çizer. Öte yandan bu yazar, herhalde onur kırıklıklarına uğramamak için, yaşamının sonunda kendisini başka başka süslerle anlatacak, handiyse yeni bir kimliğe bürünecektir. ‘Anılar, Paramparça’nın ikinci bölümünde yer alan, hepi topu üç-beş söyleşide, röportajda o dikbaşlı Suat Derviş’i tanıyoruz. Ayrıca, uzun yazarlık yaşamında Suat Derviş’le bunca az söyleşiye hem üzülüyor hem şaşırıyoruz.
Bizim kuşak Suat Derviş’i ‘Ankara Mahpusu’ ve ‘Fosforlu Cevriye’yle tanıdı. İlkgençliğimizde bu iki romanı May Yayınları okurla buluşturmuştu. Kimselerin bilmediği, ama eserleri yurtdışında yayımlamış bir romancı. Bense ‘Çılgın Gibi’nin anısıyla, andığım iki romanı hemen edinmiş, okumuştum...
Sonra yine bir Suat Derviş sessizliği oldu. Yalnızca Attilâ İlhan onu yaşatmaya çalıştı diyebilirim. Suat Hanım, ‘O Karanlıkta Biz’in roman kahramanları arasındadır. Attilâ Ağbi Suat Hanım’a gönül borcu duyanlardandı. Sık sık onun Yeni Edebiyat dergisinde genç toplumcu şairlere, hikâyecilere yol açtığını belirtirdi. Suat Derviş’in bu yeni kitapta Behçet Necatigil’e yıllar önce yazılmış bir mektubu yer alıyor. Derviş, Yeni Edebiyat’taki çabasından, gayesinden kısacık söz açmış. ‘Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü’ne baktım: Necatigil, Suat Derviş’in Yeni Edebiyat’taki emeğini daha geniş bir görüngeden değerlendirmiş. Bununla birlikte romanlarını anmakla yetinmiş. Acaba Suat Derviş romanları neden ilgi devşirmedi? Kendisi, özellikle ‘Aksaray’dan Bir Perihan’ı anıyor. Önce bir akşam gazetesinde tefrika edildi bu roman, hatırlıyorum. Hatta, günü gününe o gazetenin tefrika romanlarını kesmiş, saklamıştım.
Suat Hanım söyleşilerinden birinde, Son Saat gazetesinin sahibi Ethem İzzet Benice’ye gönül borcu duyduğunu belirtiyor. ‘Aksaray’dan Bir Perihan’ı Benice yayımlamaktan uzak durmamış; Suat Hanım, oysa dünya görüşlerimiz zıttı, diyor.
‘Anılar, Paramparça’yı okumanızı, mutlaka okumanızı isterim. Edebiyatımızın yitik yazarlarını, hiç değilse şimdiden sonra koruyabilmek için. Koskoca bir çağdaş edebiyatı güncel şöhretli iki- üç yazarla sınırlama hastalığından belki kurtulabiliriz.
Yeri gelmişken: Ethem İzzet Benice de unutulmuş bir romancıdır! Tıpkı Aka Gündüz, Mahmut Yesarî, Mükerrem Kâmil Su, Şahat Sıtkı, hatta gözümüzün önündeki Mehmet Seyda gibi! Ne acı...

BAKMADAN GEÇME!