‘Aksanlı’ bir direnişin öyküsü

Güncelleme Tarihi:

‘Aksanlı’ bir direnişin öyküsü
Oluşturulma Tarihi: Kasım 03, 2017 14:46

1915’te 11 yaşındayken, katliamcıların insanları sıraya dizip kurşuladığı ölüm kuyruğunda beklerken “Ben bu sırada bekleyip böylece ölmeyeceğim” diyen bir adamın oğlu Kevork Malikyan. O gün tohumu atılmış, 100 yılı aşılmış bir hayatın, ‘aksanlı’ bir direnişin hikâyesi bu kitap: ‘Aktör Dediğin Nedir ki’.

Haberin Devamı

Bir insan Diyarbakır’dan, hatta Gâvur mahallesinden çıkıp, İstanbul’a gelip, papaz olacağı yerde Londra’da tiyatro okuyup, Shakespeare Globe’da sahne almış, üstüne üstlük Spielberg dahil olmak üzere pek çok iyi yönetmenle çalışmış olsun... Bu kesinlikle büyük bir başarı hikâyesidir.
Fakat bir ‘Ermeni insan’ tüm bunları yaparken kendisinin de dediği gibi 100 yılı bavulunda taşıyorsa, aksanlı Türkçesi nedeniyle mesleğini Türkiye’de yapabileceği halde, Yıldız Kenter’in de içinde bulunduğu bir jürinin konservatuvar elemelerini geçemiyorsa, kariyerinin ‘sağlığı’ için ismini değiştirmeyi reddediyor ve 70 yaşında döndüğü ülkesinin ‘entelektüel’ olması beklenen sinema/tiyatro zanaatkârlarından “Bu karakter kötü bir adam Kevork, istersen onu bir Ermeni olarak düşünebilirsin” cümlesini duyup, dört senenin sonunda tekrar ayrılmak zorunda bırakıldığı topraklara bir gün dönme umudunu besliyorsa, bu bir direniş hikâyesidir... Varoluşun direnişi...
Hayatın önüne serdiği yollardan hep “Neden olmasın” diyerek yürümüş; tüm ikilemleriyle, kızgınlıkları, kırgınlıkları, hayıflanmalarıyla olduğu insanı anlatmış Tuğba Esen’e Malikyan. O kadar dürüst anlatmış ki sanki okumuyor, dinliyorsunuz... Dinlemek isteyen oyunculuk kariyerini duyar, isteyen bavulunda taşıdığı o 100 yıllık yükü görür satırlarda, kimi kendi hayatının yansımalarını, kimi ise hiç tahmin bile edemeyeceği bir hayatın izlerini bulur.

Haberin Devamı

Ama tahmin ediyorum pek çoğumuz “Eğer tekrar dünyaya gelip oyunculuk mesleğine yeniden giriş yapsaydım, muhtemelen kariyerime farklı şekilde yaklaşırdım. Belki başka türlüsü daha eğlenceli olurdu. Öncelikle Tanrı’dan beni en az 1.80 metre boyunda ve kalın dudaklı yaratmasını rica ederdim, böylece gerçek bir yıldız olabilirdim” satırlarını okurken güler; bir dizi setinde çalışırken çekimler sırasında karşısında duran tanımadığı bir karakter için “Pardon ağabey, kimle konuşuyorum ben şu anda?” “Ah Kevork, sana söylemeyi unuttuk, bu senin baldızının dünürü” diyaloğunu okurken şaşırır, hatta gülmekle ağlamak arasında bile kalabiliriz. Ama acaba “Gitsem de olmuyor, kalsam da. Nereye ait olduğumu bilmiyorum” cümlesinin yankıladığı ömürlük çığlığı kaçımız duyuyoruz?
Aras Yayıncılık’tan çıkan Tuğba Esen imzalı bu nehir söyleşisi ‘Aktör Dediğin Nedir Ki/Kevork Malikyan Kitabı’, her türlü duyguyu her kesimden okuyucuya hissettirebilecek nitelikte. Fakat en önemlisi, kapağını kapattığınızda, damakta kalan o kekremsi tada rağmen, kendi hayallerinize bir an gülerek bakıp “Neden olmasın?” diyerek göz kırptırıyor olması...

Haberin Devamı

‘Aksanlı’ bir direnişin öyküsü
Aktör Dediğin Nedir Ki
Kevork Malikyan KİTABI
Aras Yayıncılık, 2017
Tuğba Esen
240 sayfa, 30 TL. 

BAKMADAN GEÇME!