‘Ah o vapurda ben de olsaydım...’

Güncelleme Tarihi:

‘Ah o vapurda ben de olsaydım...’
Oluşturulma Tarihi: Eylül 10, 2021 11:14

Atilla Birkiye gibi yazarların şimdiki zamanı hep yazının zamanıdır, edebiyat ne zamansa o zamandır. Şimdiyse en çok sevdiğimiz, dünya durdukça durası, okunası şairimiz Nâzım Hikmet’i yazıyor, üstelik iki kitapla selamlıyor Usta’yı: ‘Şair İstanbul’ ve ‘Bulutlar Piraye Piraye Diye Geçiyor’.

Haberin Devamı

Romancı, denemeci, şair ve romantik arkadaşımız Atilla Birkiye, kafasına göre yazmaya devam ediyor. Öyle hemen ‘Başka nasıl yazacaktı ki?’ demeyin, Usta’nın dediği gibi “O meretten biz de çakarız biraz!” Gündem vardır, zaman vardır, istekler vardır, onları da yabana atmamak gerekir. Bir de Atilla gibi moda neymiş, şimdi neler okunuyormuş, zerre kadar umursamadan yazılması gerektiğine inandığı şeyleri yazanlar vardır.
Atilla Birkiye gibi yazarların şimdiki zamanı hep yazının zamanıdır, edebiyat ne zamansa o zamandır. Açın bakın çoğu İstanbul’a, aşka ve sevdiği yazarlara, Sevgi Soysal, Sabahattin Ali, ilişkin kitaplarına. Şimdiyse en çok sevdiğimiz, dünya durdukça durası, okunası şairimiz Nâzım Hikmet’i yazıyor, üstelik iki kitapla selamlıyor Usta’yı.

Haberin Devamı

‘Ah o vapurda ben de olsaydım...’
İlk kitap, Birkiye’nin sevdiği tanımla bir ‘anlatı’. Ama az bilinen ya da üzerinde çok durulmayan kahramanlar üzerinden bir anlatı. Başrolde yine Usta var: ‘Şair İstanbul’daydı’! (Literatür, Haziran 2021). Nâzım’ın Odesa’dan İstanbul’a, Lenin’in adını taşıyan İlyiç vapuruyla yaptığı bu yolculuk, Ekim 1927’de TKP tutuklamalarının ardından, yoldaşları ve partiyi toparlamak içindir. İlyiç, Troçki’yi de Nâzım’dan birkaç yıl sonra İstanbul’a getiren vapurdur. Ne güzel vapurmuş, adı güzel, yolcuları güzel!
Nâzım Hikmet’in Hasan Ali Ediz’e yazdığı iki mektup, ki anlatıda geçiyor, çıkış noktası kitabın. Ediz kim? Bizim ve evvelki kuşakların Rusçadan pek çok klasiği onun çevirisiyle okuduğu ünlü çevirmen ve o yıllarda TKP’nin Moskova Parti Dış Büro Üyesi. Şair onu “Hekimciğim” olarak anıyor, onun da hoşuna gidiyor. Odesalı, diş hekimi ve ressam sevgilisi de var anlatıda. Bir de gazeteci var, olasılıkla yazarın kendisi o da.
Anlatı aynı zamanda kimi sorulara da yanıt arıyor. Nâzım Hikmet o kaçak gelişinde karaya nasıl çıktı? Ve ‘Denize Dönmek İstiyorum’ şiiri bu yolculukta mı yazıldı? “Dünün kaşığı bugünün çorbası olmalı” sözü sahiden de ‘ilerde yaşayacağım günlerde yoksulluk olmasın’ anlamına mı geliyordu?
Kısacık, ama pek çok soru barındıran, merak kamçılayan bir kitap. İyi ki aklına gelmiş Atilla’nın, yazıyla peşine düşmüş, Usta’ya ve bize bir kitap daha armağan etmiş böylece.

Haberin Devamı

‘Ah o vapurda ben de olsaydım...’
İkinci kitap Nâzım Hikmet’in, benim de en sevdiğim kitaplarından olan ‘Saat 21-22 Şiirleri’ üstüne bir deneme, uzun, sıkı eleştirel bir deneme. Bu şiirler Nâzım deyince ilk akla gelen isme, büyük aşkı Piraye’ye yazılmış şiirler. Atilla bu harikulade kitabın hemen tüm şiirlerine dair yorumlar, değerlendirmeler, saptamalar yapmış, anılar, notlar yazmış, yine yeni soruları var. Bir anlamda, çok sevdiği bu şiirleri okurken bizi de yol arkadaşı yapmış. İyi fikir, iyi çalışma. Okurun yorumuyla zenginleşmez mi şiir? Henüz okumamış olanları da kışkırtıp heveslendirmez mi? Nâzım Hikmet’in yazdığı şiirlerle bugün efsaneye dönüşmüş bir kadından, Piraye’den söz ettiğimizi unutmamalı: ‘Bulutlar Piraye Piraye Diye Geçiyor’ (Literatür, Haziran 2021). Hepimizin meraklısı olduğumuz ‘Meraklısı İçin Notlar’ı gibi Attilâ İlhan’ın, Atilla Birkiye de ‘Ardındakiler’i kondurmuş kitabın sonuna, orada da kimi öznel düşüncelerini paylaşıyor.
Mektuplar da var tabii, olmaz mı, şiiri bir mektup gibi yazan, içerideyken dışarıyı, aşkını, çocuklarını, yoldaşlarını düşünen adamın mektupları da şiirdir: “Şimdi benim düşündüğüm, havalar soğudu, senin odunun, kömürün ve paran yok” diye de dertlenir.
Saat 21’den sonra Piraye’den başka hiçbir şey düşünmez ve saat 21-22 arasında 1 saat ona şiir yazar, Adını da ‘Piraye İçin Yazılan Saat 21-22 Şiirleri’ koyar. Bursa hapisanesinde yatarken, 20 Eylül 1945-14 Aralık 1945 arası. 32 parçadır. Tüm şiirleri öyledir ya, bunlar Piraye’yi düşünerek yazıldığı için daha ‘âşıkane’dir, fakat bambaşka, “Sevdalınız Komünisttir” diyen bir şairin âşıkanesidir bu. Savaş da vardır içinde, açlık da, faşizm de, yoksulluk da, etin daveti de vardır ama “ela gözlerinde yeşil hareler” de. Ustanın dünya görüşü, hayata bakışı aşkı da böyle çalışır, işler ve: “İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti” diye, bence dünyanın ve Türkçenin en şahane aşk tanımını da yapar.
Sağolasın Atilla Birkiye, haziranı da eylülü de Nâzım Hikmet’le, özlemle, aşkla yaşattın bize.

BAKMADAN GEÇME!