Şimdi bir yerden 100 bin mil çıksa...

Anında uçmak isteyeceğimiz 6 Avrupa rotası

KAYDIR6657A1DD-6E78-429E-89FB-338B6D446723Created with sketchtool.

katkılarıyla

Siz de sürekli hep gitmek istediğiniz o şehre ucuz bilet bulabilmek için her gün bilet sitelerinde mesai harcayanlardan mısınız? Çoğunlukla da amacınıza ulaşıyorsunuz, çünkü gezgin ruhu bunu gerektirir. En güzeli de hep o birikmiş miller değil midir? En büyük hazinelerden bazen daha kıymetlidir onlar... İşte bu haber hepimiz için… Şimdi gözünüzü kapayın ve bir anda kartınıza 100 bin mil yüklendiğini hayal edin. Nereye giderdiniz? İşte Avrupa'dan 6 ayrı kafada 6 bambaşka rota!

FRANSA
Paris

Çünkü Paris her zaman iyi bir fikirdir! 

Avrupa’da herkesin bir favorisi vardır; ama herkesin muhteşemliği konusunda uzlaştığı şehir sayısı azdır. Paris, belki de bu anlamda Avrupa’nın başkenti… Tabii orada ne yapacağını iyi biliyorsan. Mesela Eyfel’in şehrin üzerinde kurduğu saltanatı izlemek için en iyi nokta Pont D’Alexandre… Bunu mutlaka deneyimlemelisiniz. Dünyanın en görkemli mozaiklerini Sacre Coeur’de görün. Sonrasında Picasso, Salvador Dali ve Van Gogh’un da tablolarını yaparken ilham aldığı, kendi portrenizi de sokak ressamlarına çizdirebileceğiniz Montmartre ressamlar tepesine gidin. Marais’nin sokaklarında bütün gün kaybolun. Louvre’a mutlaka en az 1 tam gün ayırın ve sıra beklememek için o gün sabah 7’de kalkın. Disneyland’de Mark Twain’in Gemisi ve Hayaletler Evi’ni deneyimlemeden dönmeyin. Avrupa’nın en büyük sarayı Versailles’da büyülenin. Champs Elysees üzerindeki Leon de Bruxelles’in midyelerini, Creperie de Arts’ın kreplerini, Cafe de Flour’un eşsiz kruvasanlarını ve şehrin en lezzetlisi olduğu iddia edilen biberli konyak kremalı antrikotu Le Bistrot Paul Au Bert’te tatmayı ihmal etmeyin. Paris’e gitmişken alışveriş için Le Bon Marche’ye uğramadan dönmek olmaz. Özel tasarımlar ve butikler arıyorsanız sizi Rue Saint Honore’a alalım.

İTALYA
Milano

İhtişamın tam ortasında!

Topuklu ayakkabılar, nefis parfüm kokuları, efsane yapılar, unutulmayacak lezzetler ve alışveriş çılgınlığı! Modanın başkenti Milano'da bugüne kadar hiç rastlamadığınız türden mütevazı bir ihtişam gözlemleyeceksiniz. Navigli'de su kıyısında manzarayı seyrederken şehrin enerjisine hayran kalacaksınız. Duomo Katedrali'ne saatlerce bakmak isteyecek, sokaklarda dolaşırken alışverişten kendinizi kaybetmemek adına biraz da zorlanacaksınız. Milano'nun tadını çıkardıktan sonra 1 saat uzaklıktaki Como'ya gitmeye geldi sıra...  Como'da Villa del Balbianello’yu ziyaret edin. Göl manzarasını en iyi izleyebileceğiniz yer ise Castello di Vezio. Veya tepeden Como’yu çok iyi gören bir noktada güzel bir piknik yapın dostlarınızla; yeşilin binbir tonunun sizi büyülemesine sonuna kadar izin verin. Il Caminetto’nun efsane risotto’sunu mutlaka tadın. Et yemekleri ve el yapımı limoncello için ise adresiniz Crott del Meo olmalı. Crott del Pepott’un bol mantarlı menüsünü de deneyimleyebilirsiniz. Birbirinden kaliteli ipekler için Azalea’ya uğrayın. El yapımı çantalar ve tasarım ayakkabılar istiyorsanız Bellagioseta adlı küçük butiğe gidin. İtalya’ya özel kahve ve çayları satın almak için Tea World de listenizde mutlaka olsun. Gölün en güzel malikanelerini izlemek için mutlaka bir tekne turuna da çıkın.

PORTEKİZ

Porto

Acilen buraya taşınmak isteyeceksiniz!

Lizbon da çok güzel; laf yok! Ama iki şehri de görenlerin aklında en çok Porto kalıyor. Yamaçlara konumlanan rengarenk ve sık sık evleri, kışın bile 15 derece dolaylarında seyreden, yazın 25’in üzerini görmeyin eşsiz okyanus iklimi, insanları ve damak çatlatan deniz ürünleriyle Avrupa’nın en kusursuz ve en farklı rotalarından biri burası! Yapacağınız ilk şey belli: Praça do Infante Meydanı’ndan şehrin ünlü 1 Numaralı tramvayına atlayın. 2,5 Euro’ya Porto turuna çıkın. Douro Nehri boyunca, batı sahiline, Atlantik Okyanusu kıyısına doğru gidiyor. Meydanlardan, tarihi kiliselerden, geçip 20 dakika sonra sahildeki Foz do Douro’ya ulaşıyor. Diyetteyseniz uzak durmanız gereken bir şey var: Francesinha… Salam, biftek, sosis ve peynirin üstüne sıcak domates sosu dökülüyor. Siz yine de bir ısırık alın. Mercado çarşısını gezin. Gece yarısı burada şahane indie rock konserleri de oluyor. Casa de Musica’nın eşsiz mimarisini uzun uzun inceleyin. Fundaçao Serralves’i mutlaka ziyaret edin, sanatla dolun taşın. Avrupa’nın en orijinal alışveriş merkezlerinden biri olan Centro Comercial Bombarda’da uygun fiyata özel tasarım bir parça almayı da unutmayın.

İSVEÇ

Stockholm

Çünkü sadelik aslında en göz alıcı olandır

Dünyanın hiçbir yerine benzemeyen başka bir yer daha… Hatta Norveç’e, Finlandiya’ya bile… İsveç’in kendine özgü kültürü, kuralları, kuzeyliliği her zaman bu eşsiz ülkeyi ve bu görkemli başkenti dünyada bir adım öne çıkardı. Mutlaka Stockholm’ün sert kahvelerinin tadına bakmayı unutmayın. Eski şehirde rengarenk evler ve daracık sokaklar arasında kaybolun; akşam çöktüğünde soğuk sebebiyle sokakta olmayı pek istemeyeceksiniz. Snickarbacken 7’de hem bir şeyler için, hem de lokal sanatçıların işlerini inceleyin. Şehir merkezinin kuzeyindeki galerilere mutlaka vaktinizi ayırın. İsveç’tesiniz; modern sanatı en iyi icra eden ülkelerden birinde… Bunu sakın unutmayın. Gece hayatının en iyisi, salaş barları ve mütevazı kulüpleriyle Sodermalm Adası. Kuzeyden başlayın, mekanlara tek tek dalın. Sofo’da alışveriş yapmayı ihmal etmeyin. Djurgarden Adası’nda gündüz vakti eğer çok soğuk değilse mutlaka piknik yapın!

ÇEKYA

Prag

Masalın tam ortasına yolculuk

Bir şehir düşünün. Her şeyi güzel. Yemekleri, binaları, kadınları, erkekleri... Kar ayrı yakışıyor, güneş ayrı... Sokakları parfüm kokuyor; herkes şık, her şey yakışıklı… Ama en çok binaları, köprüleri; eşsiz ve tek bir çivi bile çakılmamış koca bir şehir olarak karşımızda duruşu… Eski Şehir Meydanı’nda Hotel Prince’in lobisinde bir kahve içerek turunuza başlayın. Birkaç saat elinize hiç harita almadan öylece gezinin sokaklarda. Butiklere girin, arada kendinize güzel bir ayak masajı yaptırın, tatlılarını tadın ve ucuz seyahatin keyfini çıkarın. Mükemmel bir Prag manzarası ve efsane bir menü istiyorsanız ikisini bir arada bulabileceğiniz yer: Terasa u Zlate Studne… Gecesi de pek güzel, pek alternatifli… Gerçek ve nostalik bir diskotek deneyimi için Karlovy Lazne’ye uğrayın. Daha alternatif bir eğlence arayışındaysanız tavsiyemiz Cross Club.

İSPANYA

Barcelona

Mimarisinden gece hayatına Avrupa'nın en renklisi

Gaudi’si, tapası, müziği, dansı, rengarenk sokakları, başka hiçbir yere benzemeyen havası, konforu, heyecanı, huzuru, eşsiz mimarisi… Eğer Barcelona’ya gitmediyseniz dünyanın en ‘canlı’ şehrini görmediniz henüz. Şimdi kendinizi Gotic Quarter’a bırakın. 2 bin yıllık bu şehrin kaldırımlarının bile bozulmadığına şahit olacaksınız. Size sokak ressamları, sokak müzisyenleri eşlik edecek. Ayasofya bizim için ne ise La Sagrada Familia da İspanya için; hatta Avrupa için o demek. Büyük mimar Gaudi’nin yıllardır bitmeyen şaheseri. Hristiyanlığın metaforlarına, simgelerine çok aşina değilseniz bir kitaptan veya rehberden faydalanmanız gerekebilir. 1-2 yıldır adından söz ettiriyordu ama geçen sene Barcelona’nın en uğrak tapasçılarından biri olmayı başardı. Bu sene de bambaşka bir menüyle lezzet düşkünlerinin karşısına çıkacakmış. Ciudad Condal’dan bahsediyoruz. Mutlaka buraya uğrayıp kuşkonmazlı ve karidesli tapasları özellikle tadın. Önünden hiç eksik olmayan kuyruğa takılmak istemiyorsanız akşam üstü saatlerini pas geçin. Niyetiniz şık bir akşam yemeğiyse sizi Alkimia’ya alalım.

Siz de 5 Ekim-15 Kasım tarihleri arasında alışverişlerinizi BKM Express'le yapın, çekilişe katılın. 100.000 mil kazanan 50 kişiden biri olma fırsatını yakalayın.

Detaylar burada!