Artık dünyayı yiyoruz

Güncelleme Tarihi:

Artık dünyayı yiyoruz
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 08, 2022 07:00

Hesap basit: Birleşmiş Milletler verilerine göre 2050’de dünya nüfusu 10 milyar, gıda ihtiyacı da bugünkünden yüzde 60 daha fazla olacak. Yani tüketimimiz neredeyse üç dünyanın karşılayabileceği bir noktaya ulaşacak. Peki, iki dünyamız daha olmadığına göre ne yapacağız? Yanıt net: Böyle geldi ama böyle gitmez. İstesek de istemesek de her şey değişecek.

Haberin Devamı

Gıda; iklim değişikliğiyle mücadele, su stresi, kirliliği azaltma, toprakları, ormanları ve dünyanın vahşi yaşamını koruma çalışmalarının kalbinde yatıyor. Çünkü dünyanın yaşanabilir buzsuz ve çöl olmayan topraklarının yarısı tarım için kullanılıyor. Tatlı suyun yüzde 70’i bu uğurda harcanıyor, küresel sera gazı emisyonlarının dörtte biri (yüzde 26) bu şekilde oluşuyor.
Yeme alışkanlıklarımızın faturası sadece bunlarla da sınırlı değil. Gezegenimizde yaşayan canlılar için de ortaya ciddi sonuçlar çıkıyor. Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) ‘Kırmızı Liste’sinde nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya 28 bin türün 24 bini tarım ve su ürünleri yetiştiriciliği nedeniyle risk altında.

Üretim yetersiz kalıyor

Peki gezegenimize ve canlılarına bu kadar ağır bir bedeli ne için ödetiyoruz? İnsanların refahı ve sağlığı için mi, beslenme konusunda mükemmel bir noktada olduğumuz için mi? Ne yazık ki işin bu kısmı da pek iç açıcı değil. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre 1961’den bu yana kişi başına düşen gıda üretimi yüzde 30 artarken, o tarihten bu yana azotlu gübreler yüzde 800 ve sulama için su kaynakları yüzde 100’den fazla arttı. Bununla birlikte, tahmini 821 milyon insan şu anda yetersiz besleniyor. 5 yaşın altındaki 151 milyon çocuk bodur, 15-49 yaş arası 613 milyon kadın ve kız çocuğu demir eksikliğinden mustarip.
2 milyar yetişkin de aşırı kilolu veya obez. Özetle; gıda üretimi yetersiz, ulaşılabilirliği adil değil ve gezegenimizdeki çevre sorunlarında önemli bir rol oynuyor.

Haberin Devamı

Artık dünyayı yiyoruz


Et ve sütün maliyeti ağır

Yediklerimiz, iklim değişikliği veya biyolojik çeşitlilik kaybı gibi dünyanın en büyük çevre sorunlarının çoğunun arkasındaki en güçlü sebeplerden biri. Diyetimizi değiştirerek su tasarrufu sağlayabilir, kirliliği önleyebilir ve orman kaybını azaltabiliriz. Böylece çevresel ayak izimizde büyük bir fark yaratabiliriz. Yapmamız gereken sadece alışkanlıklarımızı altüst etmek. Birleşmiş Milletler’in ilgili kurumlarının da sürekli vurgu yaptığı et ve süt ürünlerinden kaçınmak, son bilimsel çalışmalara göre çevresel etkimizi azaltmanın en önemli yollarından biri. Bulgular, et ve diğer hayvansal ürünlerin -aldığımız kalorilerin sadece beşte birini sağlamasına rağmen- gıdayla ilgili sera gazı emisyonlarının yarısından fazlasından sorumlu olduğunu gösteriyor. Bu oran dünyadaki tüm otomobillerden, kamyonlardan, uçaklardan ve gemilerden kaynaklanan emisyonla kabaca aynı miktarda.

Bununla birlikte yiyeceklerimizin nasıl ve nerede üretildiğini bilmek de önemli, çünkü aynı gıdanın çevresel etkide büyük farklılıkları olabiliyor. Örneğin, ormansızlaştırılmış arazide yetiştirilen bir inek, doğal meralarda yetiştirilenden 12 kat daha fazla sera gazı emisyonundan sorumlu. Güney Amerika’dan gelen ortalama sığır eti, Avrupa’da üretilen sığır etinden 3 kat daha fazla sera gazının atmosfere salınmasına neden oluyor ve 10 kat daha fazla arazi kullanıyor. Biliminsanları et tüketiminin azaltılmasının karbon emisyonunda önemli bir fark yaratacağını, ormanlar üzerinde de olumlu etkisi olacağını söylüyor.
Öte yandan bilimsel çalışmalar sütün ete göre doğaya etkisinin daha az olduğunu ama söz konusu peynir olduğunda durumun değiştiğini gösteriyor. Çalışmalar; yoğurt, süzme peynir ve krem peynir gibi ürünlerin tıpkı süt gibi daha küçük bir iklim ayak izine sahip olduğunu ama cheddar veya mozzarella gibi peynir türlerinin tavuktan daha fazla, ete yakın miktarda bir etkiye sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Deniz ürünleriyse et ve süt ürünlerine oranla iklim üzerinde daha düşük bir etkiye sahip ancak dünyanın yüzde 70’ini kaplayan
denizler de ciddi bir tükenişle karşı karşıya. BM Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre balık sürülerinin yüzde 90’ı tüketilmiş durumda, denizlerde iş sürdürülebilirlikten çok uzakta.

Haberin Devamı

Ucuz gıda aslında çok pahalı

Yapay gübre ve böcek ilacı kullanımından toprakların bozulmasına, su kirliliğinden iklim değişikliğine kadar, mevcut gıda sistemimizin doğa ve insan sağlığı için önemli sayıda gizli maliyeti var. Gıda üretiminin görünmeyen maliyetinin her yıl 4.8 trilyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu maliyetler market kasalarında ödenmiyor ancak bugün tüketiciler, yarın da gelecek nesiller bu büyük yükü vergiler ve sağlık maliyetleri yoluyla taşıyacak. Alman araştırmacıların dünya çapında yaptığı ve Nature Communications’ta yayımlanan çalışmaya göre yediklerimizin maliyetlerine doğaya olan maliyetleri de eklenseydi et fiyatlarının bugünkünden yüzde 150, süt ürünleri fiyatının da yüzde 91 daha pahalı olması gerekecekti. Buna karşılık, organik yöntemlerle üretilen, bitki bazlı gıdaların fiyatındaki tahmini artış yüzde 6 olacaktı.

Haberin Devamı

İsraf çığırından çıkmış durumda

Gıdayla ilgili tek sorunumuz üretim şekli veya tüketim alışkanlıklarımız değil. Bu alanda sorumsuzluğumuzun da ciddi sonuçları var. Gıda İsrafı Endeks Raporu’na göre dünyada üretilen gıdanın üçte biri israf ediliyor. Yüzde 60’ı insan tüketimine uygunken atılıyor. Dünya nüfusunun yüzde 10’una denk gelen yaklaşık 800 milyon insansa açlıkla mücadele ediyor. İsraf edilen gıdanın sadece dörtte biri kurtarılsa dünyadaki 821 milyon aç insan doyabiliyor. Bu israf açlığın yanı sıra su, toprak, enerji, emek ve sermaye gibi kaynakların da büyük oranda boşa gitmesine neden olarak iklim değişikliğine etki ediyor. Her yıl 3.3 milyar ton karbondioksit salımı bu şekilde meydana geliyor.
Türkiye İsrafı Önleme Vakfı 2020 yılı raporuna göre ülkemizde her yıl yaklaşık 26 milyon ton gıda israf ediliyor. Bu ürünlerin başındaysa meyve ve sebzeler geliyor ki bunların yüzde 53’ü tarladan tüketiciye ulaşana kadar yok oluyor. TÜBİTAK tarafından yapılan araştırmalara göre bu kaybın miktarı da yılda 12 milyon ton. En çok israf ettiğimiz bir diğer gıda da ekmek. Türkiye’de günde 12 milyon, yılda 4 milyar 380 milyon ekmek ziyan oluyor. Ülkemizdeki yıllık gıda israfı, ortalama 14 milyon aracın bir yılda oluşturduğu karbon emisyonuyla aynı etkiye sahip. Üstelik mali olarak da yıllık gıda kayıp ve israfın faturası ortalama 214 milyar liraya ulaşıyor.

KISA KISA 

Haberin Devamı

Her 5 sürüngenden 1’i yok olma yolunda

Artık dünyayı yiyoruz

Nature’da yayımlanan, dünyadaki sürüngenlerin durumuna ilişkin şimdiye kadarki en büyük analiz, sürüngenlerin yüzde 21’inin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. Çalışma, böyle bir kaybın ekosistem üzerinde feci etkileri olabileceğini söylüyor. Araştırmanın eşbaşkanı ve Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin (IUCN) Biyoçeşitlilik Değerlendirme Birimi’nin yöneticisi Neil Cox “Tehdit altındaki 1.829 sürüngenden her birinin soyu tükenirse yıkıcı bir kayıp olur. Sürüngenleri ortadan kaldırırsak zararlı böceklerdeki artış gibi zincirleme etkiler ekosistemleri kökten değiştirebilir” diyor.

Haberin Devamı

Muş Ovası kırmızıya boyandı

Artık dünyayı yiyoruz

Muş’ta karların erimesi ve havaların ısınmasıyla açmaya başlayan laleler, ovayı kırmızıya bürüdü. 15 ile 20 gün arasında ömrü olan laleler, ziyaretçi akınına uğruyor.

BAKMADAN GEÇME!