İkiye bölünen ekmek daha çok doyuruyor, bildiğim bu...

Güncelleme Tarihi:

İkiye bölünen ekmek daha çok doyuruyor, bildiğim bu...
Oluşturulma Tarihi: Ekim 05, 2019 08:00

Elif Türkölmez, ‘Sefertasimoda’ adlı Instagram hesabındaki yazılarından derlediği ikinci kitabı ‘Her Şey Geçer’de elimizden tutup dünyayı yeniden gösteriyor. Yavaşlamak, sadeleşmek, mevsimleri dinlemek, ilkbaharın otlarını/sonbaharın ilk yağmurunu hissetmek, uzun uzun okumak, yürümek, pişirmek, hamur dinlendirmek var onun satırlarında. Türkölmez’le hayatın tüm hızına inat ‘durmayı’ ve yazdıklarıyla okuyucusunu ‘durdurmayı’ nasıl başardığını konuştuk. Sinem dönmez

Haberin Devamı

Instagram, uzun yazıların okunmaz bulunduğu, fotoğraflara bakıp geçilen bir paylaşım mecrasıyken, oranın hızını bile yavaşlatan, bizi biraz durduran şeyler yazıyorsun. ‘Her Şey Geçer’in ismiyle de müsemma, her şeyin geçtiği bir mecrada bizi durdurmayı sence nasıl başarıyorsun?

- Hiçbir şeyi bize sunulduğu gibi kullanmak zorunda değiliz. Biraz daha cesurca, korkmadan, kalbi sonuna kadar açarak yaşayınca hiçbir kuralın, hiçbir doğrunun, hiçbir mecburiyetin hakikat olmadığına da ayıyor insan galiba. O noktadan sonrası çorap söküğü. Sanskritçede ‘aydınlanma’ya karşılık gelen pek çok sözcük var. Büyük, nihai aydınlanmaya değil de gündelik, minik ayma hallerine ayrılanları daha fazla sevdiğimi fark ediyorum mesela. Çünkü asıl aydınlanmalar, aydınlanmaya çalışmadığında, hızlı, büyük, zirveye ait şeyler istemediğinde geliyor. Hayatı bildiğince yaşamak gibi büyük bir aymanın yanında sosyal medyayı istediğin gibi kullanmak pek küçük bir başkaldırı. Instagram’ı yavaş da kullanabiliriz, hayatı güzel de yaşayabiliriz. Ben bunu büyük bir başarı gibi değil de basit bir canlı olarak, olduğun gibi yaşama hali olarak görüyorum.

Haberin Devamı

İkiye bölünen ekmek daha çok doyuruyor, bildiğim bu...

* Biraz açabilir misin bunu?

- Çok basit bir örnek vereceğim: Banyoda, üzerine zeytinyağı sabunu koyduğum büyükçe bir taş var. Sahilde dolaşırken bulduğum şeylerden biri. Her gören bunun ne kadar yaratıcı, doğal bir çözüm olduğunu, artık kendilerinin de sabunun altına koyacak böyle bir taş bulmak istediğini anlatıyor. Onu görene kadar gidip bir dekorasyon mağazasından sabunluk almak gerektiğine inanmış. Taşı görünceyse cesaretlenmiş. Bence artık herkes kendi taşını bulmak için yollara düşsün. Bence artık herkes birbirine, özgürleşmek için ilham ve cesaret versin.

* Instagram’da yazdıklarının bir kitaba dönüşmesi nasıl gelişti?

- Yayın yönetmenim Derviş Şentekin, sosyal medyada yazdıklarımı matbu hale getirmek istedi. Oradan beni okuyan insanlar da çok rica ediyordu bir vakittir; elimizde tutalım, çantamıza atalım diye. Ben eskisi gibi kitap biriktiren biri değilim artık. Okuduğum kitabı bittiği yerde bırakıyorum. Dolayısıyla bir basılı kitap arzum da yoktu. Ama insanlar dokunmayı seviyor hâlâ. İyi ki de öyle.

Haberin Devamı

İkiye bölünen ekmek daha çok doyuruyor, bildiğim bu...

Büyük mevzuları geçip küçüklerde genişlemek

* Hep merak ettiğim bir şey var: Bunları yazmaya ve düşünmeye ne zaman başladın? Birden içinde sakin bir yer mi buldun?

- Vegan olduktan sonra, şefkat, ölüm, arzu; pek çok konuda fikrim değişti galiba. Hayatım boyunca vejetaryendim ama bir çeşit uykuda olduğumu; zulmün, acının, neşenin, aslında hemen her şeyin özünü hiç anlamadığımı hissettim. Belki bende bu yolla oldu ama herkes için bir ‘o an’ var sanki. Bir çiçeğe bakarken ya da yağmurla mücadele etmeyi bırakıp ıslanmaya karar verdiğin an gelebilir. Tabii hiç gelmeyebilir de. Ama bir yazar olarak her şeyi yazının konusu haline getirmekten, balkabakları ya da ayaklarımız ya da yeşil tükenmezkalemler hakkında uzun uzun yazmaktan, büyük mevzuları geçip küçüklerde genişlemekten, bu özgür halden çok mutluyum.

Haberin Devamı

* Her şeyi derlesem “Elif bize hayatın köpüğünü bulmayı anlatıyor” derdim; sen ‘Her Şey Geçer’e uzaktan bakınca ne anlatıyorsun sence?

- Günleri. Anları. Yerde bulduğumuz yaprakları. Onları eve getirip duvara asmayı. Ağlamaktan korkmamayı. Gülmekten korkmamayı. Birbirimize vegan tarhana çorbası pişirmeyi. Üzerine baharatlı küp ekmekler kızartmayı. Hayvanları, çocukları sevmeyi, çok sevmeyi. Birbirimizi sevmeyi, çok sevmeyi...

İkiye bölünen ekmek daha çok doyuruyor, bildiğim bu...

Şikâyet orucundayım

* Yine bir dolu kadın toplaşıp kitabına doluşmuşuz Elif. Senin sevdiğin şeyler bizim de gördüğümüz şeylere kıymet vermemizi sağlıyor. Kendinde böyle görev gibi bir duygu hissettin mi? “Ben insanlara hayattaki küçük şeyleri sevdirmeye gelmişimdir belki de” gibi...

Haberin Devamı

- Hani ateş başında hikâye anlatılan zamanlar varmış ya dünyada bir vakitler. Kendimi bazen o hikâye anlatan kadın gibi hissediyorum. Hikâyelerin anlatılması gerekiyor çünkü. Ve dinlenmesi de gerekiyor. Hepsi bu çünkü. Hayat bu kadar. Ateş başında anlatılan hikâyelerden ibaret her şey. Çıtır çıtır sesler. Merak. Şefkat. Heyecan. Mutluluk. Ve buna da kocaman bir iyi ki! Hayat çok güzel çünkü.

* İyi bildiği bir şeyin tarifini vermekten sakınanların aksine, kendi bildiklerini paylaşmaktan sakınmıyorsun. El verir gibi... ‘Her Şey Geçer’de bizimle tarifini paylaşacağın şey ne olurdu?

- İkiye bölünen ekmek daha çok doyuruyor, bildiğim bu. İstediğiniz her şeyin tarifini sevinerek veririm. Ama en çok özgür ve neşeli bir insan olmanınkini verince seviniyorum. Her sabah güne, bugün gerçek benliğimden gelmeyen hiçbir şeyi kabullenmeyeceğim ve özüme yakışmayan hiçbir şeyi içime almayacağım diyerek başlayınca, öyle yaşayınca yavaş yavaş arınıyor insan. Bir de çok su içince. Bir de çok yürüyünce. Bahane uydurmadan. Benim spor ayakkabım yok mesela, alacağım yakında ama ona sıra gelmedi işte bir şekilde; Begüm’ün verdiği terliklerle yürüyorum. Fakat altındaki tırtıklar düzleştiği için yürümekten, sürekli kayıyorum ama yine de yürüyorum. Yapmak istediği şeyleri yapmamak için ürettiği tüm bahanelerden özgürleşince, bırakın yürümeyi, uçuyor bile insan.

Haberin Devamı

İkiye bölünen ekmek daha çok doyuruyor, bildiğim bu...

* Sayfalar arasında İstanbul da var, İzmir de; Kınalıada da var, Berlin de. Ama her yer tek şehirmiş gibi bir dünya. Şehirde yaşayanlar olarak birçok şeyden şikâyet ediyoruz biz, sense nerede olursan ol şikâyetsizsin. Bunun sırrı ne?

- Şikâyet orucundayım. Başlarda o anın geldiğini hissettiğimde derin bir nefes alır, şikâyet cümlesi yerine kocaman bir nefes verirdim dünyaya. Şimdi artık şikâyet etmek gelmiyor aklıma. Mücadele, hak savunuculuğu, zalime rahat uyku yok şiarıyla yaşamak ve evet, bu yolla dünyayı kurtarmaya gönüllü olmak varken şikâyet vakit kaybı.

İkiye bölünen ekmek daha çok doyuruyor, bildiğim bu...

Sevdiğim şeyler...

*Kitapta ara ara ‘sevdiğin şeyler’i yazıyorsun. Bizimle bu aralar sevdiğin şeylerden birkaçını paylaşır mısın?
- Sakin, boş, yumuşacık günler
- Kurutulmuş taze fasulye
- Muskat kokusu
- Alıç çayı
- Boş verebilen insanlar
- Japonşemsiyesi
- Çarşı-pazar filesi
- Sonbaharın ağır ağır gelmesi

İkiye bölünen ekmek daha çok doyuruyor, bildiğim bu...
Türkölmez, ‘Sefertasimoda’ Instagram sayfasındaki yazılarına eşlik eden şahane fotoğraflar da çekiyor. Köpeği Ginger, domatesler, mantarlar, limonlar, deniz, orman ve gökyüzü bu karelerin başmisafirleri...
İkiye bölünen ekmek daha çok doyuruyor, bildiğim bu...

Çınar Yayınları, 232 sayfa, 20 TL

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!