Birlikte alışverişe çıkmak ya da çıkmamak... İşte bütün mesele bu!

Güncelleme Tarihi:

Birlikte alışverişe çıkmak ya da çıkmamak... İşte bütün mesele bu
Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 2024 07:00

Yazarlarımız bu hafta çocuklarıyla alışverişe çıkmanın zorluklarından bahsettiler. Küçükken her şeyi aldırmak için tutturan bebelerin ergenlikteyse giysi beğenmeme kriziyle sahneye çıktığını konuştular. Genellikle sükûnetlerini koruduklarını anlattılar, bazen de oyun vb. yöntemlerle ikna etmeyi denediklerini... Ama bunların hiçbirinin ‘sökmediği’ anların da yaşandığını belirttiler.

Haberin Devamı

Gülay: Gizem, yarın alışverişe gideceğiz. Şimdiden büyük bir stres altındayım.

Gizem: Kolay gelsin Gülaycığım. Çocukla alışveriş her yaşta zor. Hiç sevmem, zorda kalmadıkça da gitmem.

Gülay: Benim kız küçükken seviyordum. Belli bir yaşa gelene kadar ne istersen alıyorsun, o da bayılarak giyiyor. Ergenlik hiçbir şeye benzemiyor. Moda hakkında çok fikri var ama asla hiçbir kıyafeti beğenmiyor. Genellikle sükûnetimi koruyorum ama binlerce kıyafete bakıp eli boş dönmek beni çileden çıkarıyor.

Gizem: O nedir ya, Çin işkencesi mi? Bırak kendi gitsin o halde. Sen alışveriş merkezinde bir yerde bekle, seçimleri belli olunca ödemeyi yapmaya gidersin (gülüyor).

Gülay: Gül gül sen, çok da uzak bir gelecek değil senin için. Sizde durum nasıl?

Gizem: Lorin bu konuda kolay bir çocuk. Ben ne alırsam onu giyiyor. Bazen internetten eve sipariş ediyorum, kargoyu açtığında çok mutlu oluyor. Mağaza alışverişinde de ne göstersem “Olur anne” diyor. Birkaç parça kendi de gösteriyor ama ihtiyacı olmayan bir şeyse mesela, anlatınca onu bile anlayışla karşılıyor. Fakat arkadaşlarımın kız çocukları böyle değil. Geçtim alışverişi, okula giderken bile her sabah evde kıyametler kopuyor.

Haberin Devamı

Gülay: E sen neyi sevmiyorsun o halde?

Gizem: Sürekli “Anneee bak” diyerek her 10 saniyede bir reyonlardan bana bir şey getirme aşkı var. Alacaklarıma mı bakayım, Lorin’e mi bakayım, mağazayı dağıtmamaya hassasiyet mi göstereyim şaşırıyorum.

Gülay: O yaşlarda mağaza dağıtmak gayet normal. Bilge de mağaza gezmeyi saklambaç oynamak için severdi. Hoş benim işime gelirdi. Biraz geç bulurdum onu ki bakabileceğim her şeye bakayım. Bu tutturmacılık bizde de bu yaşa kadar olmamıştı. İlk defa karşılaştığım için de zorlanıp strese giriyorum. Çünkü daha geçen yıla kadar ihtiyacı kadarını almamıza ve ortak seçimler yapmamıza bir şey demezdi. Şimdi alalım diye değil, almayın diye tutturuyor. Ben etrafımda değil ama oyuncak mağazalarında çok sık rastladım kendini yerlere atan çocuklara.

Gizem: Aa bir dakika, oyuncak mağazası diyorsak başka. Lorin kendini yere attı diyemem ama çok uzun süreler mağazadan çıkaramadığımı biliyorum. Bir dönem Bağdat Caddesi’nde yürürken o mağazanın önünden geçmemek için bir arka sokaktan yürürdük. Biraz daha anlatılanı anlayan yaşa geldiğinde mağazaya bazı pazarlıkları önden yaparak girmeye başladık. Şimdi ne görse “Anne buna paramız yeter mi” diye getiriyor. Bana sorarsan anlamadığı yaşlarda o mağazaların önünden geçmemek, anlamaya başladığındaysa devamlı konuşmak gerekiyor.

Haberin Devamı

Gülay: Konuşmak çok önemli kesinlikle, bizim yöntemimiz de buydu, bir de tutarlı olmak. Bu tutarlılık meselesini de anneanne ve dedesiyle birlikte bir mağazaya gittiğimizde fark etmiştim. Birlikte gezerken önceden konuştuğumuz bir parçayı seçen çocuk anneanne-dede varken onlara bakarak ısrar ediyordu. “Annene soralım” diyordu bizimkiler ama yine de kuralları yumuşatıyorduk.

Gizem: Şimdi hatırladım, bir ara market alışverişinde kasa takıntısı vardı. Kendisine aldığı herhangi bir şeyi kasaya kadar elinde tutuyordu ve kasadan geçirmek için kasiyere vermeyi reddediyordu. İlk birkaç kez elinden zorla aldığımda marketi başımıza yıkmıştı. O eline ne aldıysa kasaya aynısından bir tane daha götürüp okuttuktan sonra orada bırakmakta bulmuştum formülü. O an işimizi çözüyordu ama bensiz markete kiminle gitse olaylı dönüyorlardı. Gittim, oyuncak bir kasa aldım. Günlerce “Eveeet, aldıklarımızı kasaya veriyoruz, dıt dıt, para ödemeden çıkılmaz” diye aynı oyunu defalarca oynadım. Sonra bıraktı o huyunu çok şükür.

Haberin Devamı

Gülay: Bütün sorunlar oyunla çözülüyor, yeterince yaratıcı olursak...

Gizem: Sonuç olarak seninle aynı dili konuşsa da asla anlamayan bir bebe var karşında. Bazen ‘Acaba benim konuştuğum Türkçe ona bilmediği Almanca gibi mi geliyor’ diye düşünürdüm. Çünkü markete anlaşıp giriyorsun, 5 dakika sonra kasada aynı kriz. “Olacak iş değil” diyordum. Oyuncak kasa işimi kolaylaştırmıştı. Tabii karton bir kutudan kasaya benzer bir şey yapmak da mümkün.

Gülay: Çocuklar bizim dilimizi anlayana kadar onların oyunlu dilini çözmek en iyisi.
Ve dediğin gibi etrafımızdaki tüm materyalleri oyun için birer objeye dönüştürmek bazen çok kolay olabiliyor, hem de maliyetsiz.

BAKMADAN GEÇME!