Hoştan: "JİTEM'i getirsinler artık buraya"

Güncelleme Tarihi:

Hoştan: JİTEMi getirsinler artık buraya
Oluşturulma Tarihi: Aralık 25, 2008 20:02

“Ergenekon” davasının tutuklu sanıklarından Sami Hoştan, savunmasında hakkındaki suçlamaları reddetti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, mahkeme heyetinin yanında bir yedek üyenin daha yer aldığı görüldü.

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, bu konuya ilişkin olarak esprili bir şekilde, “Sayımız artıyor. Biz de silahlarımızı artırıyoruz. Yeni üyemiz ihtiyaç oldukça yer alacak” şeklinde konuştu.

Daha sonra duruşmada savunması alınan Sami Hoştan, polisler tarafından gözaltına alınana kadar “Ergenekon” diye bir örgütün ismini hiç duymadığını iddia etti.

Beşiktaş'taki adliyede, sorgu hakimliğinde ifadesi alınırken, şu an mahkeme heyetinde de bulunan üye hakimin, “JİTEM diye birileriyle eroin işi yaptığını” iddia ettiğini belirten Hoştan, şöyle devam etti:
“Ben de ne olduğunu bilmediğim JİTEM'in askeri bir birim olduğunu orada kendisinden öğrendim. JİTEM diye bir şahıs veya kuruluşun varlığından hala haberim yok. O nedenle burada birkaç kez sordum. Savcı ile beni sorgulayan heyetin üyesi, bu JİTEM'i biliyor ki soruyorlar. İddianameye de yazdılar. Ben de ısrar ediyorum, suç ortağım olan JİTEM'i getirsinler artık buraya. Ya da açıklasınlar, kim bunlar... Ama hiç ses çıkmadı. Yoksa hayali suç ortağım mı var? Ben kimlerle beraber bu işi yapmışım, çıkarsınlar huzurumuza.”

İddianamede kendisine ait olduğu belirtilen eroinin de ortada bulunmadığını ifade eden Hoştan, “Ümraniye'deki görünmeyen bombalar var ya... Onlarla beraber imha edilmesin sakın” diye konuştu.

Hoştan, Tuncay Güney'i kastederek, “İnşallah savcılar şu karanlık ve kirli adamdan ve de onun iftiralarından temizlerler iddianame de dedikleri eserlerini” şeklinde konuştu.

Hoştan, haksız, çirkin ve iğrenç iftiralarla suçlandıklarını savunarak, bir gizli tanığın beyanına göre de Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesi için İbrahim Çiftçi'ye 2 milyon dolar verdiği iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu söyledi.

Hablemitoğlu'nu tanımadığını belirten Hoştan, söz konusu olay sırasında Eskişehir Cezaevinde bulunduğunu kaydetti.

İBRAHİM ÇİFTÇİ'NİN ÖLDÜRÜLMESİ

Hoştan, “yakın arkadaşı ve aile dostu olan İbrahim Çiftçi'nin öldürülmesiyle de kendisinin ilişkilendirilmek istendiğini” dile getirerek, yine bir gizli tanığın beyanına göre Çiftçi'ye 1 milyon dolar borcu olduğu ve 100 bin YTL'lik taksitler halinde kredi kartıyla ödeme yaptığından dolayı Çiftçi'ye husumet beslediği iddialarının da doğru olmadığını söyledi.

Çiftçi'nin cenazesine katıldığını dile getiren Hoştan, “Faili belli bu olayda bile Savcı Zekeriya Öz, aklınca beni sözde Ergenekon trenine bindirmek için, benim üzerimden kimsenin görmediği sır olup kaybolan uydurma Ümraniye bombalarıyla Çiftçi'ye yapılmış saldırı arasında irtibat kurmak istedi. Bombaların benzer olduğu belirtildi. Bombaların benzeri olur mu? Çiftçi'nin ailesi beni tanıdığı için bu işlere güldü. 'Sami amca bizim amcamızdır' dediler” diye konuştu.
Hoştan, gazeteci Şamil Tayyar'ın Ergenekon ile ilgili yazdığı kitabı da göstererek, iddianame daha ortada yokken içeriğindeki bazı şeylerin bu kitapta da yer aldığını söyledi.

Hoştan, “JİTEM nerede, eroin nerede demek istememin nedeni, çünkü kızlarımın canını acıtıyor. Ya aklanacağız ya da suç yapmışsak millet adına en büyük cezayı verin. Biz ailece büyük yara aldık” dedi.

VELİ KÜÇÜK İLE İLİŞKİSİ

Savunmasında, tutuklu sanıklardan emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile ilişkisine de açıklık getirmek istediğini belirten Hoştan, 1979 ile 1994 yılları arasında Hollanda'da ticaretle uğraştığını, 6 ayrı restoranı, tekstil işleri olduğunu ve bir de gazinosu bulunduğunu söyledi.

Hoştan, hatırladığı kadarıyla 1983 veya 1984'te tatil amacıyla İstanbul'a gelip, arkadaşı Mustafa Bilgin ile Edirne'ye gittiklerinde, lokantada akşam yemeği yerken o zaman Edirne Jandarma Alay Komutanı olan Veli Küçük'ün yanlarına gelip Bilgin'e sarılarak, “hoş geldiniz” dediğini ifade etti.

Bilgin ile Küçük'ün yakın arkadaş olduklarını dile getiren Hoştan, 3 yıl sonra yeniden İstanbul'a geldiğinde, arkadaşı Enver Yaylacı'nın eczanesinde Mustafa Bilgin ve Veli Küçük ile karşılaştığını kaydetti.

Hoştan, yıllar sonra bir sohbette Küçük'ün Kocaeli Jandarma Komutanı olduğunu öğrenmesi üzerine, telefonla aradıktan sonra Ankara'ya geçerken Kocaeli'nde Küçük'e uğradığını ve yarım saat görüştüklerini belirtti.

Bunun ardından uzun yıllar Küçük ile yüz yüze görüşmediklerini, ancak bayram ve terfi gibi özel günlerde telefonla, telgrafla kendisini kutladığını dile getiren Hoştan, “Susurluk kazası” oluncaya kadar da Küçük ile görüşmediklerini anlattı.

“SUSURLUK KAZASINDAN KISA SÜRE SONRA HABERİM OLDU”

Hoştan, “Susurluk kazası” olayından, kısa süre sonra kendisinin de haberi olduğunu ifade ederek, “Sedat Bucak benim yakın dostumdur. Onunla yaptığımız sohbetlerde Veli Küçük paşanın yakın arkadaşı olduğunu söylerdi. Bucak'ın kazada yaralandığını duyunca acil yardım sağlamak için aklıma ilk gelen kişi Küçük paşam oldu. Hemen telefonla kazayı kendisine bildirdim. Bu görüşmeden sonra da Veli paşayı uzun bir süre görmedim” şeklinde konuştu.
Veli Küçük'ün emekli olduktan sonra güvenlik şirketi açtığını duyunca “hayırlı olsun” ziyaretine gittiğini dile getiren Hoştan, bundan sonra da bir daha yüz yüze görüşmediklerini kaydetti.

Küçük ile yaptığı son telefon konuşmalarında, “Paşam, ne iş yapsam kaybediyorum” dediğini söyleyen Hoştan, şöyle devam etti:
“Ben kumar oynarım ve bağımlılığım var. Konuşmamda, 'Paşam, çok para kaybettim' diyerek, kayıplarımı anlattım. O da beni, 'kendini üzme, sağlığına dikkat et' diyerek, dostça teselli etti. 'Ben köye gidiyorum, seni ararım' dedi. Zaten kendisiyle yaklaşık 2 yıldır yüz yüze görüşmemiştik. 25 yıllık tanışmamızda 5 veya 6 kez bir araya gelmişizdir. Keşke daha fazla gelseydik. Benim Veli paşa ile tanışıklığım konusunda söyleyeceklerim bundan ibarettir. Aksini söyleyen veya iddia edeni burada ispata davet ediyorum.”

Hoştan, bu davada sadece Veli Küçük'ü tanıdığını, diğer sanıklarla kendisini tanıştıranın da yargılandığı dava nedeniyle savcı Zekeriya Öz olduğunu anlattı.

Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Hoştan, 11 aydır cezaevinde bulunduğunu, haksız ve hukuk dışı suçlamalarla ağır şekilde mağdur edildiğini savundu.

ÇATLI'YI, ÇATLI OLARAK İLK TANIYAN KİŞİYİM

Avrupa'da 28 yıl yaşadığını, Türkiye'de herkesin “Mehmet Özbay” olarak tanıdığı Abdullah Çatlı'yı, Çatlı olarak ilk tanıyan kişinin kendisi olduğunu ifade eden Hoştan, Susurluk olayından 16 ay sonra savcılığa giderek teslim olduğunu söyledi.

Hoştan, Susurluk'tan sonra çeşitli yürüyüşler düzenlendiğini hatırlatarak, balıkçıya giderken 'Susma sustukça sıra sana gelecek” şeklinde slogan atılan bir protesto yürüyüşüne de katılarak, grubun içinden geçtiğini söyledi.

Terör örgütü sanığı olarak mahkemede bulunmasının canını yaktığını ifade eden Hoştan, “Veli Paşa ile irtibatlandırmak için Susurluk'tan bir renk lazımdı. Ben de geçer ayak müsait bir renktim” dedi.

Hoştan, Mehmet Eymür'ün Çatlı ile görüştüğünü ve Tarık Ümit olayını sorduğunu ifade ederek, “Bizim ne alakamız var Tarık Ümit ile” dedi.

Sami Hoştan, hakkındaki suçlamalara ilişkin, “Hükümeti yıkmak... Sevmeyebilirim. Oyumu Erdoğan'a verdim. Ailemdekilere de Erdoğan'a verdirttim” diye konuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!