Hikmet İlaydın’a Mektuplar

Güncelleme Tarihi:

Hikmet İlaydın’a Mektuplar
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 27, 2017 15:12

Hikmet İlaydın’ı, Ankara’da düzenlenen Türk Dil Kurumu kurultayları sayesinde Mustafa Şerif Onaran aracılığıyla tanıdım. İlaydın, Ankara’ya giden birçok edebiyatçının muhakkak uğradığı bir isimdi.

Haberin Devamı

Değerli dostum, akademisyen Mustafa İsen’den aldığım bir e-posta, bana yıllar öncesinin dostlarını hatırlattı.
İsen, Hikmet İlaydın’a gönderilen mektuplardan söz ediyor, bazılarından örnekler veriyordu e-postasında.
Eski Türk edebiyatı sahasındaki çalışmalarıyla tanınan, bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı’nda müsteşarlık vazifesinde de bulunan Hikmet İlaydın’la beni, öğrencisi, dostum Mustafa Şerif Onaran tanıştırdı. Türk Dil Kurumu’nun Ankara’da düzenlenen kurultayları sayesinde edebiyatımızın büyük isimleri, önceki kuşağın yetkin imzalarını tanıma şansını yakalamıştık... ‘Türk Edebiyatında Nazım’ kitabını okuduğum Hikmet İlaydın’ı tanıma şansını da kurultaylar sağlamıştı. İlaydın, Ankara’ya giden birçok edebiyatçının muhakkak uğradığı bir isimdi. Onaran’ın da varlığı sayesinde, evine yemeğe çağırdı. Eşi Nihal İlaydın iki akşam bizi ağırlamış, tadı damağımızda kalacak lezzetli yemekler sunmuştu.
Hikmet İlaydın’ı görür görmez, onda bir kuşağın karakteristik özelliğini keşfetmiştim. Eleştirilerini ironik bir üslupla anlatıyordu. Keskin bir zekânın eseriydi bu üslup. Türk Dili dergisindeki yazılarından biliyordum bu üslubu. Ama bizzat görmek daha etkileyiciydi. Abdülbâki Gölpınarlı, Orhan Şaik Gökyay gibi isimlerle ilgili anılarından söz ediyor, tanıdığım isimleri bir de onun ağzından dinliyordum.
Yalnız eski edebiyatı değil, genç kuşağın da eserlerini okuyor, takip ediyordu. Art arda sorduğumuz soruları sıkılmadan yanıtlıyordu. Konuşmalarından, eleştirilerinden bir başka kuşak benzerliğini daha saptamak mümkündü. Eleştirilerinde okur kadar, başka araştırmacılara, muhataplarına da mesaj gönderirlerdi. Hikmet İlaydın sohbetini her zaman özlediğim adlardandı.
İsen, e-postasında Hikmet İlaydın’a gönderilen mektuplardan söz ediyordu.
İsen, İlayıdın’ı tanımamış, kitaplarını çalışmalarını biliyor. Hoca’nın ölümünden sonra İsen, eşi Nihal Hanım’ı telefonla arıyor ve buluşuyorlar.
İsen’in önerisiyle kitapları Başkent Üniversitesi’nce basılmaya başlıyor.
Nihal İlaydın, bazı eski yazılı kitapları İsen’e teslim etmiş. Bir de mektuplar varmış...
İsen’in bulduğu mektup tomarında çoğunluğu Prof. Dr. Fahir İz’den olmak üzere, Orhan Şaik Gökyay, Ali Nihat Tarlan, Suut Kemal Yetkin’den gelenler ağırlıktaymış. Fahir İz mektuplarında özellikle eserlerini kitaplaştırmasını istiyormuş...
Fahir İz, şunu yazmış bir mektubunda: “Bana itimadın varsa, ben seni Türk edebiyatının en büyük otoritelerinden sayıyorum. Her yazdığının da son derece mühim ve kaybolmaması lâzım geldiği kanaatindeyim. Maksadımı anlamışsındır. Bütün makalelerinin bir an evvel bir ciltte toplanması şarttır. Bunları hemen toplayıp tatbik etmek ve mevzularına göre bölümlere ayırıp yayınlamak lâzımdır.”
Mustafa İsen, Nihal İlaydın’la beraber Fahir Hoca’nın ‘ses getireceğine inandığı’ çalışmayı yapıp ‘Hikmet İlaydın Makaleler’ adıyla bir kitap hazırlamıştı. Maalesef edebiyat kamuoyu, bu kitaba Fahir Bey’in umduğu anlamda bir tepki göstermedi...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!