Üç hafta önce Van’dan karayoluyla Tahran’a uzanan dört günlük bir keşif turuna çıktım. Minibüs, taksi, otobüsle 1200 kilometre yol kat ettim. Baharda zirvesi karlı dağları, kırmızı şakayıkların açtığı çayırları seyretmeye doyamadım. Urmiye’de dostça karşılanacağımı rehber kitaplarda okumuştum, şaşırmadım. Fakat dostlarımın “Sakın uğrama, berbat, kalabalık, kirli” dediği Tahran beni gerçekten hayrete düşürdü. Beklediğimden çok daha modern, sokaklarında Farsça kadar Türkçe konuşulan, kadın şoförlerin resmi ve korsan taksi kullandığı, toplu ulaşımı gelişmiş, metrosu temiz, müzeleri, sarayları bakımlı bir şehirle karşılaştım.