Zorla Kuran okutanlar 21. yüzyıl genci olamaz

Güncelleme Tarihi:

Zorla Kuran okutanlar 21. yüzyıl genci olamaz
Oluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2006 00:00

Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, laikliğin tek teminatının ordu olamayacağını söyledi. Şener, üniversitelerdeki olaylara da değinerek, "Zorla başörtüsü taktıran, Kuran okutan gençler, 21. yüzyılın genci olamaz" diye tepki gösterdi.

BAŞBAKAN Yardımcısı Abdüllatif Şener’i hep ilginç çıkışlarıyla tanıdık. AKP’li belediyeler içki yasakları uygularken Şener, şarap tanıtım toplantısına katıldı. Názım Hikmet şiirleri okuyup, "Her Mülkiyeli biraz komünisttir" deyince de herkes şaşırdı. Yolsuzluk söylentilerinin yoğun olduğu Galataport ihalesine karşı çıkan yine oydu. Ona, ’İktidardaki muhalefet’ adını takanlar da var. Şener’le Türkiye’nin bugününü ve geleceğini konuştuk.

DİNE AYKIRI

Bir grup öğrenci, bazı öğrencilerin başını örttürüp Kuran okuttu. Neler oluyor?

Olayın çok garip bir görüntüsü var. Din, birilerini bir yere kapatıp zorla belli bir kılığa sokmaları ve kutsal kitabı okutmaları yükümlülüğünü vermiyor. Baskıyla insanlara bir şey empoze etmek Müslümanlığın temel ilkelerine aykırıdır.

Anlaşılan Müslümanlık adına yapıyorlar.

Müslümanca bir görüntüyü güya, Müslümanlığın gereğiymiş gibi birilerinin yapmaya çalışmış olabileceğini algılayamıyorum. Kendi içinde çok büyük uçurumları, tezatları bir arada barındırıyor. Böylesine bir tezadın vuku bulmasından daha hayret verici olay olamaz. Dindar, dini bütün bir insan, insanların inanma ve düşünme özgürlüğüne saygı duyar.

SİSTEMATİK BİR ŞEY

Ankara’da da bir öğrenci bira içenlere bıçakla saldırdı, küpe takan bir öğretim görevlisi de dövüldü.

Bu olaylar belli bir fotoğrafı vermeye çalışan sistematik bir şey olduğunu gösteriyor. Çok garip bir yansıma. 21. yüzyılın Türkiye’sinde internet ağlarıyla dünyaya açılan bir genç jenerasyonun bu tip davranışlar sergileyebileceğini düşünmüyorum.

Yani, gençler böyle düşünmez, davranmaz mı diyorsunuz?

21. yüzyıl genci böyle düşünemez. Artık dünyanın dört bir yanındaki bilgilere bir ekranda ulaşıyorsunuz. Bütün kültürlerin, düşüncelerin birbirine açıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Genç kuşağa ait bu tip davranışlar dünyadaki gelişmeden habersizliği ifade eder. Bunların vuku bulmuş olması ülkemiz adına büyük bir kayıp olur. Böyle bir şey olabileceğini aklım almıyor. Birtakım gençlerin sadece kendi düşünce biçimlerinden dolayı yapmış olacaklarına inanmıyorum.

BÖYLE FANATİK VAR MI

Ama zorla başını örttürüp Kuran okutmuş.

İnancı adına böyle bir şey yapamaz. İnanç ondan bunu istemiyor. 21. yüzyılda böyle bir şey olamaz. Kim yaptı? Niye yaptı? Kavramakta güçlük çekiyorum. Acaba akli melekeleri yerinde miydi? Normal düşünen insanlar mıydı? Veya yapılan şeyin görüntüsünü vermeye çalışan kafa yapısındaki insanlar mıydı?

Fanatikler olamaz mı?

Hálá bu tür fanatikler var mı bu ülkede?

Siz şarap içmiyorsunuz ama tanıtım toplantısına katıldınız. Bazı AKP’li belediyeler ise yasak koymaya kalkıyor.

Herkes kendi yasağını kendi koysun. Birileri biri adına yasak koyamaz. Olamaz. Bu tür olayları biz öğrencilik yıllarında duyardık. Falan yerde oruç tutmayanlara dayak attılar. Dayaktan sonra kendileri de güzel bir ziyafet çekmişler diye anlatırlardı (gülüyor). Görüyorum ki o soğuk savaş dönemine ait duyduğumuz bu vakalar bugün de anlatılmaya başlandı. Bunda bir gariplik var.

SEZER KAYGILI

Ama Cumhurbaşkanı Sezer bile irtica tehlikesinden kaygı duyduğunu açıkladı.

İnsanları değişik kaplara ayırır, tehdit olarak algılanmasına sebep olacak fotoğraflar sergiler şekilde konuşursanız bu topluma bir şeyler kazandırmıyor. Yeni bir toplumsal kültürün oluşması lazım. Vatandaşlarımızın birbirinin varlığından, farklılığından mutlu olması lazım. Kendi gibi olsun veya olmasın kabullenme becerisini gösterebilmeli. Böyle bir kültürel dönüşüme ihtiyaç var. Bunu sağlamak için toplum önderi olarak kabul edilen kişilerin bunu sağlayacak bir üslupla konuşmayı tercih etmeleri gerekir.

Ama toplumda da kaygı ve korkular var.

Bu ülke vatandaşlarının birbirlerini tehlike olarak algılamalarından daha büyük bir felaket yoktur.

Cumhurbaşkanı laik demokratik cumhuriyetin tehlikede olduğunu söylüyor.

Toplumsal bir tehlikeye vurgu yapıyorum diye o tehlikeleri sürekli kılmak gibi bir sonuca ulaşıyorsunuz. Sonucu ortaya çıkarıyorsunuz.

LAİKLİK TEHDİT DEĞİL

Yok mu böyle bir tehlike?

Bunu tehlikeye düşüren kim? Tehlike reel anlamda var mı? Yoksa böyle bir tehlikenin var olduğunu dilemek mutluluğuna sahip olmak mı gerekiyor. Bu mu anlatılmaya çalışılıyor. Bu yaklaşım tarzları tamamen ortadan kalkmalı. Ne laiklik ve cumhuriyetin temel ilkeleri birileri için tehlike olabilir, ne de samimi dindar insanların inançları bu ülke için tehlike olabilir. Kimse kimseyi tehlike olarak görmesin. Tehlike söylemlerini terk edelim.

TEHLİKEYİ HİSSETTİRMEK

Peki kuşku nasıl aşılacak?

Tehlikeli olabileceğinizi hissettirdiğiniz zaman kaygıları oluşturuyorsunuz. Sürekli kendi gündeminizi oluşturduğunuz zaman da kaygıları oluşturuyorsunuz. Bu ülkede yaşayan insanların ortak kavramlarıyla konuşmaya çalışıyorum. Söylediğim sözü hangi düşünceye, hangi partiye mensup olursa olsun insanlar doğru olarak algılamalı ki, birbirine yakınlaşmalı, sevebilmeli, farklılıkları zenginlik olarak görebilmeli. Ülkenin tepesinde, toplum önderi olarak sürekli, şu tehlike var bu tehlike var derseniz, birileri bir şeyleri tehlike, başka birileri karşı şeyleri tehlike olarak anlatmaya başladığı zaman, bu algılama biçimi bir toplumsal kültür haline dönüşüyor.

Sağcılık anlayışı değişti

Sağcılık, milliyetçilik, Müslümanlık anlayışı 90 öncesi anlayışla aynı değil. Milliyetçisinden dincisine, solcusundan Marksistine kadar insanların bir dönemi geride bıraktığı bir Türkiye’de yaşıyoruz. O günün yapıları bugün yok ama bir ara dönemdeyiz sanki. O güne ait bazı algılamalar da azalmış ve dozu düşmüş olmakla birlikte varlığını sürdürüyor. Bu boyutuyla birlikte bile bu ülke için çok zararlı. Bunu ne yapıp yapıp el birliğiyle tasfiye etmemiz lazım.

Laikliğin teminatı sadece ordu değil

Cumhurbaşkanı da birçokları gibi laikliğin teminatı olarak orduyu görüyor. Sizce de öyle mi?

Laikliğin teminatı bazı kurumlarsa Türkiye yandı demektir. Laikliğin teminatı belli kişiler ve kurumlar değil, laikliğin teminatı bu ülkede yaşayan herkes ve her kurum.

Yani laikliğin teminatı sadece ordu değil mi?

Siyaset de, yargı da bu ülkede laikliğin teminatı. Ordu da teminatı. Kentte yaşayan da köyde yaşayan da, kadın da erkek de, yaşlı da genç de, AKP’li de CHP’li de. Herkes laikliğin teminatı. Siz laikliğe tehdit hissediyor musunuz?

Evet hissediyorum. Laikliğe karşı olan bazı çevrelerin olduğu inkár edilebilir mi?

Hepimiz ’Ben ne yapıyorum da birileri beni tehlike olarak algılıyor? Neyi değiştirmeliyim de diğerleri beni tehlike olarak algılamamalı?’ diye düşünmeliyiz. Buna göre bu dönüşümü sağlamalıyız. Yoksa bu ülkede yaşayan herkes ya birlikte kaybeder ya da birlikte kazanır.

Güven bunalımı sadece bu yöntemle aşılabilir mi sizce?

Bu soğuk savaş kültürü. Karşılıklı gruplar, birbirlerini ülke için zararlı görür. Üniversite yıllarımızda böyleydi. Sağcısı solcusu dincisi hepsi birbirini vurur öldürür, ülke için zararlı insanları temizlediğini düşünürdü.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!