‘Yüzük’teki tılsım solcuları böldü

Güncelleme Tarihi:

‘Yüzük’teki tılsım solcuları böldü
Oluşturulma Tarihi: Ocak 28, 2002 01:59

Nedendir bilinmez, cilt cilt kitaplar yayımlandığı sırada gündeme bile gelmeyen bir tartışma, Yüzüklerin Efendisi filminin vizyona girmesiyle patladı. Siyasi içerik kazanan tartışmaya taraf olanlar, ‘Yüzük Kardeşliği’nin hayli uzağında görünüyorlar.

‘Yüzük Kardeşliği'nden daha bağlayıcı, daha masonik birşey varsa o da herhalde ‘Yüzüklerin Efendisi hayranları kardeşliği'dir.

Romandan hazzetmeyenlerin bu ezici çoğunluk karşısında yapabileceği en iyi şey, susup oturmaktır. Zira kardeşlik herşeye kádirdir, kolu her yere uzar.

Peki ama yeniden keşfedilen bu efsane edebiyatından, Gotik-Keltik-FRP'matik kahramanların kol gezdiği film ve romanlardan sıkılan yok mu?’

Çoklarının utana-sıkıla da olsa kenarında-kıyısında gezindiği düşünceleri, denemeci-çevirmen Fatih Özgüven, Radikal’de yazdığı bu satırlarla ortaya koydu.

MECBUREN TARTIŞMA

Hemen arkasından da Ümit Kıvanç'ın Medyakronik'te 'mecburen' ‘Yüzüklerin Efendisi tartışması’ adını verdiği tartışma başlamış oldu. Ne var ki tartışma, Türkiye'de ádet olduğu üzre, sataşmalarla ilerledi. Öyle ki, Kıvanç, anılan yazısında ‘‘Sefa Kaplan imzalı bir ‘Yüzük yüzünden aydınlar kapıştı' haberi Hürriyet'e yakışırdı doğrusu...’’ demekten alamadı kendisini. Oysa, Özgüven’e yanıt veren, yine Radikal'den sinema eleştirmeni Tuna Erdem'di. Erdem'in asıl üzerinde durduğu nokta, Özgüven'in, kendisi gibi sıkıldığını sandıklarını ‘azınlık’ olarak nitelemesiydi. Erdem buna itiraz ediyor ve ‘‘Fantezi edebiyatı her daim ‘ana akımın' dışındaki türlerin başında gelmiş, asla çoğunluğa ‘tat vermemiş' ne de olsa’’ diyordu.

Ancak, asıl sert tartışma Yüzüklerin Efendisi dizisinin editörleri arasında yer alan Bülent Somay ile gazeteci Ümit Kıvanç arasındaydı.

Kıvanç, filmin gişe kaygısından başka bir amaç taşımadığını söylüyor, Tolkien'e ve filme değer veren aydınlara getiriyordu sözü:

KOLTUK KABARTMA

‘‘Olabildiğince fazla sayıda insan gidip bu özel kültürden nasibini alırsa, kendilerinin herkesten önce aslında ne kadar değerli ve zengin bir ilgi alanıyla haşır neşir olduğu anlaşılacak, onların da azıcık koltukları kabaracak, anlaşılan.’’

Bülent Somay
ise Kıvanç'a verdiği yanıtta, sinemanın da bu tür kavramlarla değerlendirilemeyeceğini vurguluyordu. Somay'ın asıl altını çizdiği husus ise çok daha önemliydi:

‘‘Bu tür ayrımlara inanan ve bu inançlarını üst perdeden, alaycı bir tavırla ortaya saçanların da görünürdeki söylemleri ne kadar 'demokrat' ve 'özgürlükçü' olursa olsun, bir gün gelip bana neyi seyredip neyi seyredemeyeceğimi dikte edecek kültür ve sanat komiseri adayları olduklarına inanmaktan da asla vazgeçmeyeceğim.’’

Bu tür filmlerden sıkılan yok mu

FATİH ÖZGÜVEN

Yüzük Kardeşliği, onun uzantısı olduğu ileri sürülebilecek FRP (Fantazy Role Play) kült(ür)ü ve türevleri yeni mitolojiler öneriyor. Bunlar yeni gibi görünen ama epeski mitolojiler. İskeletlerini en eski mitolojilerden alıyorlar, eti-siniri-yağı da 'tanrının ölümü' ile 'insanın can çekişmesi' arasında keşfedilen 'kült'ler, ağırlıklı olarak teknoloji ve onun ıvır zıvırı sağlıyor (...) Peki ama yeniden keşfedilen bu efsane edebiyatından, Gotik-Keltik-FRP'matik kahramanların kol gezdiği film ve romanlardan ölesiye sıkılanlar yok mu? İyiyle kötünün bu bitmez tükenmez, mitik çarpışması yetti diyenler? Adlarını aklımda tutamadığım cin-peri taifesi, birbirine benzeyen iblisler bana bir tat vermiyor, diyenler? Bir adım ileri çıksınlar lütfen. Onlar adına-korka korka da olsa-sesimi yükseltmek istiyorum.

Mitolojinin yenisi olmaz


TUNA ERDEM

Özgüven, fantezinin yeni gibi görünen eski mitolojiler olduğunu belirtip ‘Kolaysa yenisini bulun' demeye getiriyor. Üstelik bu iddiayı, yenisi eskisi, Doğulusu-Batılısıyla tüm mitlerin temelde aynı olduğunu kanıtlamaya hayatını adamış Campbell'den alıntılarla beziyor. Fantezi denilen tür, gerçekten de günümüzde kaleme alınan mitolojilere verilen isim. Fantezide yeni olan tek şey, yazılma tarihi. Yani Özgüven'in ‘Bakın nasıl da foyasını ortaya çıkardım' edasıyla söylediği, türün tanımı zaten. Mitolojinin ise yenisi olmaz, çünkü mitoloji arkaik bir kalıptır, içini istediğiniz zaman, istediğiniz şeyle doldurabilirsiniz. Mitolojinin yenisini talep etmek, yeni harfler talep etmeye benzer. Oysa Özgüven'in benimsediği sinik tutum da en az mitolojiler kadar eski. Onun derdi cinle periyle değil, yazısında sık sık kullandığı ‘hissiyat' ve ‘kardeşlik' kavramlarıyla.

Bütün bunlar tesadüf mü

ÜMİT KIVANÇ

Bir: 'Evil'. Bir 'kötülük' var. 'Şer'. Yani 'evil'. ABD başkanının yeni savaştaki düşmanı tarif ederken kullandığı anlamıyla. Bu 'evil', vaktiyle kısmen alt edilmiş. Ama yakın zamanda yeniden başını kaldırmış. Ve gelip bize bulaşıyor. Bizim ondan niha; olarak kurtulabilmek için bizzat onun inine girmemiz gerekiyor.

İki: Dağlar. Bu şer odağı, aşılmaz dağların ardında. Oraya gitmek çok zor. Girince çıkmak çok zor.

Üç: Mağaralar. Kötülüğün hizmetkárları, yeraltında, mağaralarda kendilerine savaşçılar yetiştiriyor.

Bunları anlatan kişinin neden söz ettiğini düşünürsünüz?

Tolkien káhin miydi

BÜLENT SOMAY

Ümit yazılmış olana değil, bunun 'tam da, her ne tesadüfse bugün' filme çekilmiş olmasına dokunduruyor. O zaman da şunu ekleyeyim: Yazı belkemiğinden yazılabilir pekala. Bir refleks olarak, sermayeden. Ama gene de bu tür iddialar ortaya atılmadan yapılması gereken bir tür ev ödevi vardır. Mesela Ümit bir zahmet ev ödevini yapmış olsaydı, Peter Jackson'ın Amerikalı değil Yeni Zelandalı olduğunu, New Line'ın bir Hollywood şirketi değil bağımsız olduğunu ve (ki bunun için ödev yapmaya da gerek yoktu) filmin hazırlıklarına tam 7 yıl önce (yani Taliban ABD'nin gözdesiyken) başlanmış olduğunu bilebilirdi. Bunun adı komplo teorisi değilse, paranoya değilse, nedir merak ediyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!