Yorgo'nun mektubunda sıkıntı

Güncelleme Tarihi:

Yorgonun mektubunda sıkıntı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 27, 2010 12:47

Komşu'da göreve gelen Papandreu ile Ege'de yine barış rüzgarları esmeye başladı. Bunun en önemli göstergesi ise Türk-Yunan liderlerin birbirilerine gönderdikleri metuplar oldu. Ancak bugün çıkan bir ayrıntı iki yakada aynı duyguların hissedilmediğini ortaya çıkardı. Çünkü, Türk Başbakanlığı, Yunan liderin mektubunun tamamını yayınlamamış.

Haberin Devamı

Zeynep Gürcanlı YAZIYOR

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kasım ayında bu yönde önemli bir adım atmış, Yunanlı meslektaşı Yorgo Papandreu’ya bir mektup göndererek, “ortak hükümet toplantısına” kadar varabilecek iyi ilişkiler ve işbirliği istemişti.
Bu mektuba yanıt, hafta başında geldi.

Yunanlı Başbakan Papandreu’nun mektubunda, işbirliğini teşvik eden bölümler kadar, iki ülke ilişkilerindeki “sıkıntılı konuları” içeren bölümler de vardı.
Ve ilginçtir;
Aynı mektup, Ege’nin iki yakasında çok farklı şekilde yankılandı, yayınlandı.
Türkiye’de, Başbakanlık Basın Merkezi, 5 sayfalık mektubun bazı bölümlerini yayınlandı.
Başbakanlık’ın yayınlamadığı diğer bölümleri ise, Yunanistan’ın resmi haber ajansı kamuoyuna duyurdu.
Ve iki tarafın, mektubun yayınladıkları birbirinden farklı bölümleri şunu ortaya koydu;
Türkiye ilişkilerde işbirliği bölümünü öne çıkarıyor.
Yunan tarafı ise, on yıllardır çözülemeyen taraflara ağırlık veriyor.

İŞTE MEKTUBUN “YUNAN VERSİYONU”

Papandreu’nun Başbakanlık Basın Merkezi’nin bilgi notunda yer almadığı için, Türk kamuoyuna yansımayan bölümlerinde, ANA ajansının haberine göre, şu unsurlar yer alıyor;

“SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNE ODAKLANMALIYIZ”

“Türkiye ve Yunanistan, hala çözülememiş temel siyasi konulara da çözüm bulmak üzere odaklanmalıdır” cümlesiyle başlıyor, ardından da bu “sorunları” tek tek sıralıyor;

CASUS BELLİ PROVOKASYON

Toprak bütünlüğü, uluslararası hukuk ve uluslararası anlaşmalara saygılı olunması gerekir. Ege’nin statüsü iki ülke arasındaki iyi ilişkilerin devamı açısından mihenk taşıdır. Türkiye’nin, Yunanistan’ın Ege’de karasularını 12 mile çıkarmasını “savaş nedeni-casus belli” sayan tavrı bir provokasyondur.  Türk savaş uçaklarının Ege’de yaptıkları uçuşları da, Türkiye’nin kıta sahanlığı içinde yaptığı çeşitli araştırmaları da provokasyona girer. Bu provokasyonlar ikili ilişkileri geliştirmez.

ÇÖZÜM İÇİN SÜRE SINIRI, YOKSA ULUSLARARASI MAHKEME

Ege konularındaki anlaşmazlıkların iki ülke arasındaki “istikşafi görüşmeler” yoluyla çözülmesi uygundur. Ancak bu görüşmeler sonsuza kadar sürememez. Eğer makul bir süre içinde çözüm bulunamazsa, konunun Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na götürülmesi gerekir. Adalet Divanı’nda sorun Uluslararası Deniz Hukuku sözleşmesi temel alınarak çözülebilir. (Türkiye, karasularının 12 mile kadar genişletilmesine olanak veren bu uluslararası anlaşmaya taraf değil. Bu anlaşmanın, denizin özel durumu nedeniyle Ege’de uygulanmasının mümkün olamayacağını savunuyor).

GÜVEN ARTTIRICI ÖNLEMLER SORUN ÇÖZMEZ

Türkiye ve Yunanistan’ın Ege’de uyguladıkları  potansiyel krizleri engellemeyi amaçlayan güven arttırıcı önlemleri yeniden gözden geçirmeye hazırız. Ancak bu önlemler, iki tarafın da konuya siyasi yaklaşımlarını etkilemez. Ayrıca, soruna gerçek bir çözüm getirecek nitelikte de değiller. Çünkü asıl sorunun köküne inmiyorlar.

KIBRIS’TA AB’YE ATIF

Kıbrıs’ta kalıcı barış ancak Ada’daki iki toplumun ışardan gelecek müdahale ya da baskısı olmadan, kendi özgür iradeleri ile bulunabilir. Çözüm için BM kararlarının yanısıra AB değerleri, mevzuatı ve prensipleri de gözönüne alınmalıdır. (Bu konu, Kıbrıs konusunda Türkiye ve Yunanistan arasındaki en büyük görüş ayrılıklarından biri. Çünkü Türkiye, AB üyesi olmadığı için Kıbrıs’a sadece BM çerçevesinde bir çözüm bulunması gerektiğini vurguluyor. Yunanistan ise, Kıbrıs’ta çözüme, hem kendisinin hem de Rumların üye olduğu AB’nin de müdahale etmesi gerektiğini savunuyor.) 

PATRİKHANE “EKÜMENİK”

Türkiye, ülkede yaşayan Rum etnik azınlığının ve Ekümenik Patrikhane’nin sorunlarını altına imza koyduğu anlaşmaları temel alarak çözmeli (Türkiye, Fener Rum Patrikhanesi’nin ekümenik statüsüne karşı çıkıyor)

“İNSAN HAKLARINDA MÜTEKABİLİYET OLMAZ”

Yunanistan, din, kültür ya da etnik kökenlerine bakılmaksızın tüm Yunan vatandaşlarının haklarına saygılıdır. Bu, Yunan Devleti’nin yükümlülüğü, aynı zamanda benim de kişisel olarak, tüm Yunan vatandaşlarına verdiğim bir sözdür.  İnsan hakları bir müzakere konusu değildir ve mütekabiliyet çerçevesinde ele alınamaz. (Başbakan Recep Tayyip Erdoğan daha önce kamuoyu önünde yaptığı açıklamalarda, Patrikhane ve Rum azınlık konusunda atılacak adımlardan bahsederken, Yunanistan’ın da Türk azınlığın haklarını vermesi gerektiğini vurgulamıştı) 

YASADIŞI GÖÇ

Yasadışı göçle mücadele konusunda Türkiye’ye iki ülke arasında daha önce imzalanmış anlaşmalar (2001 tarihli Türk-Yunan geri kabul anlaşması) hayata geçirilmelidir. (Türkiye, altına imza koymasına rağmen bu anlaşmayı şimdilik uygulamıyor. Buna gerekçe olarak ise AB ile imzalanacak geri kabul anlaşmasını beklemeyi uygun gördüğünü belirtiyor)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!