Yek vücut olmak zorundayız

Güncelleme Tarihi:

Yek vücut olmak zorundayız
Oluşturulma Tarihi: Eylül 11, 2005 00:00

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bütün vatandaşlar ve kurumların, yek vücut olarak hukukun, adaletin, kardeşliğin sesini yükseltmesi gereken bir dönemden geçtiğini belirtti. "Bizim kardeşliğimiz hukuki temeli zayıf, söylemler, retorikten ibaret bir kardeşlik değildir. Biz, asırlardan beri kardeşiz ve ebediyen kardeş kalacağız" dedi. 724. Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Söğüt Şenlikleri'nde, şenlik yürüyüşü ve Ertuğrul Gazi türbesinde dua edilmesinin ardından Başbakan Erdoğan, bakanlar, milletvekilleri, siyasi parti temsilcileri ve vatandaşlar, tören alanına geldi. Başbakan Erdoğan, buradaki saygı duruşu yapılması ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından vatandaşlara hitap etti. Konuşmasına, “Birliğimiz, beraberliğimiz, sevdamız, aşkımız ilanihaye devam etsin ve gölgelenmesin” temennisiyle başlayan Erdoğan, 724 yıl aradan sonra her şeyin başladığı yer olan Söğüt'te hatıraların tazelendiğini söyledi. Erdoğan, “Sadece geçmişi anmakla yetinmiyor, kardeşlik ruhunu bugün de dipdiri koruyan bir millet olmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz” dedi. Türk milletinin 3 kıtayı kanatları altına alarak, sayısız kavim ve ülkeyi şefkatle ve sevgiyle kuşatan bir millet olduğunu ifade eden Erdoğan, Türk milletinin, dün olduğu gibi bugün de tarihi yadigarın, mukaddes emanetlerin sahibi, bekçisi ve emanetçisi olduğunu söyledi. Erdoğan, yeryüzünün merkezi coğrafyasında yüzyıllar boyu olduğu gibi bugün de onurla, izzetle yaşanılıyorsa, bunun ecdada, onların ellerinde yoğrulan ruh köküne ve manevi genlere borçlu olunduğunu dile getirdi.     “HİÇBİR ZAMAN KAVMİYET DAVASI AYAĞIMIZA ZİNCİR OLMADI”     Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:“Ecdadımızı rahmetle, minnetle anarken, bugün derin bir tarihi muhasebeye de mecburuz. Bizim medeniyetimizin mayası, aşktır, ilimdir, irfandır. Biz, insanın tabiatını parçalayan, evrenle irtibatını koparan, mutsuzlaştıran, köksüzleştiren, insanı insana düşman eden, kardeşi kardeşe düşüren bir felsefenin değil, insanı yaratılmışların en şereflisi bilen, yaratılanı yaratandan ötürü seven, yüksek bir medeniyetin varisleriyiz. Bugün, bir mübarek ruh, bir asil ideal olarak üzerimizde yükselen ecdadımızın manevi şahsını temsil etme, yaşama ve yaşatma mesuliyetini her birimiz tek tek omuzlarımızda taşıyoruz. Şu anda şanla, şerefle, layık olma gayretiyle taşıyoruz. Bizi birleştiren bu ruhtur, bu anlayıştır, bu sevdadır. Aramızdaki kardeşlik bağı başı ve sonu ebediyete uzanan sarsılmaz bir inançtan kaynaklanmaktadır. Biz, hesabını verebileceğimiz bir hayatı şerefle yaşama arzusundayız ve hayatı ancak bir muhasebe şuuruyla anlamlı buluyoruz.Biz, yeryüzünde fesat çıkaranlara, nifak tohumları ekenlere karşı yüzyıllar boyu aynı kalp atışlarıyla, aynı ulvi nidalar etrafında, aynı ufka göz dikerek bir araya geldik. Devletimizin kudreti insanı yüceltmek oldu. Medeniyetimizin felsefesi insana hizmet oldu. Yüzümüz sonsuzluğa bakarken, el ele, gönül gönüle olduk. Hiçbir zaman kavmiyet davası, kabile davası gibi cahiliye gelenekleri ayağımıza zincir olmadı, olamadı. Biz, o davaları bin yıl önce aştık.”     “NİFAK TOHUMLARI BU TOPRAKLARDA HAYAT HAKKI BULAMIYOR”     Anadolu geleneğinde, aynı inanç ikliminde olanların hukukunu korumakla yetinilmeyip, kendileri gibi düşünmeyen, kendilerinin kıblesine yönelmeyenlerin can ve mal emniyetinin de muhafaza ve müdafaa edildiğini anlatan Erdoğan, en uzaklardaki toplumların bile akın akın gelerek, selameti, güvenliği, emniyeti bu geleneğin şemsiyesi altında bulduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: “Bu yüzden bizim tarihimizde engizisyon mahkemeleri olmadı. Başkalarının zikri ortaçağ karanlığındayken, biz kıtadan kıtaya adalet meşalesi taşıdık. İlim, irfan, medeniyet götürdük. Bizim inancımızda her bir varlığın yaradılıştan gelen hakları vardır. Her insan haklarıyla birlikte doğar. Haklar ve hürriyetler bakımından kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur.Nifak tohumları bu topraklarda hayat hakkı bulamıyor. Bizi biz yapan özelliklerimiz sayesinde hala milletimiz yürek dağlayan felaketler karşısında muazzam bir dayanışma ve kardeşlik örneği sergiliyor. Kör ideolojilerin at gözlükleriyle, cahiliye alışkanlıklarıyla millete bakanlar, tarihe dinamizmini ve hayatiyetini yitirmiş bir kadavra gibi bakanlar, yaşayan bu ruhu, bu idraki anlayamazlar. Bu bir yaşama üslubudur, bu bir hayat felsefesidir. Milletimiz sonsuza kadar bu hayat felsefesini yaşatma azmindedir. Bu medeniyet çizgisinde zaman zaman kesintiler olabilir, ama bizi biz kılan, bizi millet kılan, milletimizi kardeş kılan değerler her zaman aynı olmuştur. Çok acılar, çok felaketler, çok musibetler gördük, çok badirelerden geçtik, ama tarih şahittir ki, Allah'a şükürler olsun ki istikbalimize gölge düşürmedik.”     “TÜRKİYE'NİN YOLUNU KESMEK İSTEYENLER”     Bugün sadece eşyaya, güce ve istatistiklere bakarak “tarihin sonu geldi” diyenlerin ve felaket senaryoları yazanların iddialarıyla birlikte bekledikleri sona ulaşacaklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin gelinen noktada insanlığa söyleyecek sözleri olduğunu ve dünyanın da bu sözleri duymaya ihtiyacı bulunduğunu kaydetti. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye Cumhuriyeti olarak, bütün vatandaşlarımızla, bütün kurumlarımızla, yek vücut olarak hukukun, adaletin, kardeşliğin sesini yükseltmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz. Karamsarlığa zerre kadar pirim vermeyeceğiz ve tarihin kader çizgisinde yürümeye devam edeceğiz. Kendi toplumsal tecrübemizden olduğu kadar başkalarının tecrübelerinden de yararlanarak, ilmin, aklın rehberliğinde geleceğe birlikte yol alacağız. Çatışma alanlarını değil, uzlaşma alanlarını, kardeşlik zeminini yükselteceğiz. Kimse olayların bilinen yüzüne bakarak, karamsarlığa, bedbinliğe, umutsuzluğa kapılmasın. Türkiye'nin yolunu kesmek isteyenler, yol kesicilerin akıbetine uğrar. Provokatörler provokasyonlarıyla baş başa kalır ve er ya da geç mutlaka deşifre olurlar. Milletin maneviyatını kırmak isteyenlerin hevesleri kursaklarında kalır. Her zaman hatırlatmaya çalıştığımız bir gerçek var, ecdadın manevi şahsı bu millette, bu milletin tek tek evlatlarında yaşamaktadır. Biz bu inançtayız.”     “KAN KARDEŞİ, CAN KARDEŞİ”     Başbakan Erdoğan, tarihin ve coğrafyanın en çetin noktasında Türkiye'nin büyük meşakkatlerle, güçlüklerle sınandığını kaydederek, Allah'ın yardımıyla bu zorlukların da geride bırakılacağını dile getirdi. Erdoğan, şunları kaydetti: “Umutsuzluktan nemalananlar, zaaflardan beslenenler, toplumun ıstırap duymasından kendilerine gün doğduğunu zannedebilir. Hatta, çağımızın etkin araçları eliyle kendi kıt akıllarınca tahrikler, provokasyonlar, ajitasyonlar tasarlayabilirler, ama kaya gibi sağlam duran, kan kardeşi, can kardeşi olmuş bu milletin ruh köküne nifak tohumlarını eriştiremezler.Bizim kardeşliğimiz hukuki temeli zayıf, söylemler, retorikten ibaret bir kardeşlik değildir. Biz asırlardan beri kardeşiz ve ebediyen kardeş kalacağız.” Başbakan Erdoğan, Türk milletinin metafizik temelden, bir evrensel idealden yoksun, tesadüfen bir arada yaşayan, tesadüfen bir arada yaşama gayreti gösteren bir millet olmadığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birileri gücümüzü kılıçtan aldığımızı düşünebilir. Yine birileri, zorla ve baskıyla bir arada bulunduğumuzu vehmedebilir. Onlara söyleyecek tek bir sözümüz var: Dönüp tarihi yeni baştan okusunlar. Okusunlar ki gücümüzün kılıçtan değil, birlikten doğduğunu anlasınlar. Okusunlar ki asırlar boyunca dünyaya kaba kuvvetle değil, akıl ve vicdanla, adalet ve inançla nizam verdiğimizi görsünler.Şeyh Edebali'yi okusunlar, Ertuğrul Gazi'yi, Osman Gazi'yi okusunlar. Söğüt'te vücut bulan küçük bir birliğin, nasıl bir cihan imparatorluğuna dönüştüğünü iyi düşünsünler. Bilsinler ki 7 asır önce burada filizlenen ulu çınarın kökleri öyle yüzeyde değil, toprağın çok derinlerindedir. Onun altında geniş bir tefekkür ve bilgelik havzası vardır.” Konuşmasında, Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye nasihatini okuyan Erdoğan, Türk medeniyetini ayakta tutan anlayışın “insanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışı olduğunu söyledi.     “BİRLİK VE BERABERLİK ÇAĞRISI YAPIYORUM”     Öte yandan, konuşma sırasında, “Kürt sorunu değil, Tayyip sorunu var” pankartı açan ve Bozkurt işareti yapan bir grup, Başbakan Erdoğan'a tepki gösterdi. “Hükümet istifa”, “Türkiye Türk'tür, Türk kalacak” sloganları atan grup ile tribünlerde bulunan AK Partililer arasında zaman zaman gerginlik yaşandı. Başbakan Erdoğan da konuşmasını keserek, “Bırakın orada bir grup istediği gibi bağırıp dursun, ben sizi sükunete davet ediyorum. Ben burada birlik ve beraberlik çağrısı yapıyorum, bunu dinlemeyenler istediği gibi bağırsınlar. Biz bunları geçmişte çok yaşadık” dedi.     NOTLAR... NOTLAR... NOTLAR... NOTLAR... MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, bakanlar, milletvekilleri, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve bürokratların bulunduğu protokol tribününde oturmayarak, bir grup parti yöneticisiyle protokol tribününün yanındaki tribünden törenleri izledi. Başbakan Erdoğan, tören alanına gelmeden önce Yörük çadırını ziyaret ederek, gözleme yedi ve ayran içti. Erdoğan, protokol tribününde de yanına gelen çocukları sevdi ve birlikte fotoğraf çektirdi. Bingöl'den gelen bir grup “Söğüt'te doğan güneşe Bingöl'den selamlar” pankartı açtı ve Türk Bayrağı taşıdı. Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek önderliğindeki vatandaşların, Türk insanı arasındaki birlik ve beraberliği vurgulamak amacıyla şenliklere katıldığı bildirildi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!