Yasemin'ce...

Güncelleme Tarihi:

Yasemince...
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 01, 1997 00:00

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Cin mi, ruh mu, takıntı mı?

Psikiyatride ‘‘Obsesyon'' kelimesinin karşılığı ‘‘Takıntı'' olarak geçiyor.

Bir fikre, bir olaya, bir objeye ya da bir kişiye takılmak...

Devamlı olarak bunu düşünmek ve bu düşünceden kurtulamamak...

Zihin, sürekli olarak takıldığı konuyla meşguldür. Başka birşey düşünemez ve bu durum giderek kişinin hayatını ciddi bir biçimde etkilemeye başlar. Yapacaklarından vazgeçer, yapması gerekenleri unutur, erteler veya bilerek yapmaz. Büyük bir istek duyduğu halde kafasındaki takıntı yüzünden isteklerini gerçekleştirmez. Sanki görünmeyen bir güç ona engel oluyormuş duygusu uyandıracak kadar ileri giden takıntılar olduğu görülmüştür.

Spiritüalistler, ‘‘Obsesyon''u şöyle tanımlar; Huzur bulmamış bir ruhun, dünyada yaşamakta olan bir insanı etkileyip istediklerini yaptırması, rahatsız etmesi...

Ölen kişinin, obsedör bir ruh (Ele geçirmeye hazır ruh) haline gelmesi için, dünyada yaşarken tatminsiz, yapacak işlerini tamamlayamadan ölmüş ya da aniden şiddetli bir biçimde görülen ölüm vakaları sonucu ortaya çıktığı iddia edilmektedir.

Halk arasında ise obsesyonu tanımlayan durum çok daha farklıdır. Kişiyi etkileyen, yapacaklarından alıkoyan, anlaşılmaz davranışlarda bulunmasının neden olan bir ‘‘Cin''dir. Cin, kişinin iradesini ya da ruhunu ele geçirmiş ve her istediğini ona yaptırmaktadır. Kişi bu takıntıdan kurtulamaz ve ne kadar istese bile Cin'in buyruklarına karşı gelemez. Bu anlayışa göre, kişinin hayatını artık bir Cin yönetmektedir. Bu durumda yapılacak bir tek şey vardır. Dualar ve muskalarla musallat olan Cin'i uzaklaştırmak...

Şu anda aklıma bir doktor arkadaşımın askerliğini yaptığı sırada yaşadığı bir olay geldi...

Askerlik yaptığı yerde askerlerden biri aniden sara krizine benzer bir biçimde kendini yerden yere atıp aynı zamanda da bağırmaya başlar. Diğer askerlerin şaşkın bakışları arasında arkadaşım da müdahale etmeye çalışır. Fakat askerin ortaya koyduğu tablo bir sara krizini göstermemektedir. Ne olduğu pek anlaşılmadan yerlerde çırpınan asker kendine gelir ve komutandan izin ister. Komutan gerekçesini sorar; asker ‘‘Bana musallat olan cinden korunmak için köydeki hoca bana bir muska yazmıştı. Onu kaybettim. Şimdi bana kötülük yapıyor. Biran önce köyüme gidip o hocaya yeniden muska yazdırmam gerek'' der. Tabii komutan izin vermez.

Bunun üzerine durumu öğrenen doktor arkadaşım devreye girer ve der ki; ‘‘Kimseye söylemeyeceğine söz verirsen ben o cini kovmak için sana bir muska yazarım.'' Asker çok sevinir ve hemen söz verir. Arkadaşım askere dönerek ‘‘Soyun'' der. Asker çok şaşırır ve öylece durur. Bunun üzerine arkadaşım; ‘‘Üstündekileri çıkart. Şimdi sana öyle bir muska yazacağım ki, sırtına yazacağım için hiç kaybolmayacak ve bir daha o cin seni rahatsız edemeyecek'' der. Asker hemen üstündekileri çıkartmaya başlar. Arkadaşım eline aldığı kalemle sanki muska yazıyormuş gibi sırtına bir takım şekiller çizmeye başlar. Bu sırada kalemi biraz daha bastırıp sanki sırtına şekli kazıyormuş gibi canını da bir miktar yakar. Sonra askere işlemin bittiğini ve giyinmesini söyler. Asker giyinir ve karşılığını nasıl ödeyeceğini sorar. Arkadaşım davranış psikolojisini çok iyi bilen biri ve iyi bir araştırmacı olduğu için askerden birşey istemesi gerektiğini bilmektedir. Hemen askere köyüne gittiği zaman oradan kendisine biraz tarhana göndermesini, bunun yeterli olduğunu söyler. Asker mutlu mesut doktorun yanından ayrılır ve askerlik süresince o askerin krizleri bir daha tekrarlanmaz.

Arkadaşım askerin takıntısını bir çırpıda çözüvermiştir. Yani onun takıntısından kurtulmasına yardımcı olmuştur. Aslında kafamızın içinde yarattığımız bu takıntılardan sonra nasıl kurtulacağımızı bilemeyip kıvranıp dururuz. Kendi kendimize geçmez sözümüz. İlla ki birilerinin yardımına ihtiyacımız vardır. Aslında birileri bizim için birşey yapıyormuş gibi gözükse de gerçekte, herşeyi kendimiz yaparız. Kendimizi hem hasta edecek hem de iyileştirecek gücün yine içimizde olduğunu bilmeyiz, diyorum, Yasemin'ce...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!