Uykuda gelen ölüm kurşunu

Güncelleme Tarihi:

Uykuda gelen ölüm kurşunu
Oluşturulma Tarihi: Haziran 13, 1999 00:00

Haberin Devamı

Hanife Gümüş, 8 yıldır aynı yastığa baş koyduğu, çocukluk aşkı eşinin silahından çıkan kurşunla, uyurken yaşamını yitirdi. ‘Kaza mı, cinayet mi?’ düğümünü Adli Tıp raporu çözecek.

Gümüş ve Küçükgökdemir aileleri tanıştığında Orhan 10, Hanife ise henüz 5 yaşındaydı. İlkokuldan sonra okumadı Hanife, Orhan ise polis oldu. Gençlerin arasında başlayan duygusal yakınlaşma, nişan gününe kadar ailelerin desteği ile sürdü. Ancak nişan zamanı Orhan'ın ailesi ‘‘Erkeğe takılan takılar erkeğe, kıza takılanlar ise kıza kalır’’ deyince, Hanife ve ailesi garipsediler durumu. Yine de yapıldı nişan, düğün.

Her gece içki sofrası

Memuriyet hayatlarının ilk tayinleri Mardin'di. Şark hizmeti için gittikleri Mardin'de ilk kızları Seniha'yı aldılar kucaklarına. Ancak stresli hamilelik ve geciken doğum Seniha'nın duyma ve konuşma problemli olarak büyümesine yol açtı. Şarkın ardından Bursa'ya çıktı tayinleri. Orhan'ın içki problemlerinin başlaması da o döneme denk geliyor zaten. ‘‘Her gece içermiş sabahlara kadar’’ diyor Ahmet Küçükgökdemir: ‘‘Damat, geceleri içki sofrası kurdurturmuş mutlaka. Kızıma da ‘Sen sakın yatma. Benimle oturacaksın' dermiş. Kızım da ne yapsın zavallı? Eline alırmış örgüsünü, beklermiş ki adam sızsın.’’

Kocam beni öldürecek

Evliliklerinin beşinci yılında, bir gece yarısı Hanife’den gelen telefonla, İstanbul'da oturan Küçükgökdemir Ailesi, iki otomobile doluşup apar topar Bursa yoluna koyuldular. ‘‘Beni öldürecek’’ diyordu Hanife telefonda. ‘‘Kurtarın! Üst katta komşuya sığındım.’’ Ahmet Bey, Bursa'ya vardığında kızının oturduğu semt karakolundan üç polis alarak gitti eve.

Olay, yatılı konuk olan bir erkek akraba nedeni ile çıkmıştı. Hanife, ‘‘Sen evde yokken, ben açmam kapıyı bu adama’’ demişti kocasına.

Hasretine dayanamadı

Büyüyen kavga üzerine Orhan silahını çekmiş, ‘‘Öldüreceğim seni!’’diyerek üst kata kadar kovalamıştı karısını. Ahmet Bey ve ailesi, torunlarını orada bırakarak, kızları Hanife'yi alıp İstanbul'a döndüler. Ama evlat hasretine dayanamayan Hanife, kocasından gelen ilk barışma isteğine ‘Hayır’ diyemedi. Evine geri döndükten kısa bir süre sonra da ikinci kızı Pelin'e hamile kaldı.

Tayinleri İstanbul'a çıktığında Orhan da, Hanife de sevinmişti. İki tarafın ailesi de İstanbul'daydı çünkü. Ancak İstanbul'a para yetiştirmek zordu. Geçim sıkıntısı, Orhan'ın kayınpe-derinden eşi aracılığı ile istediği yardımlar, bir de üstüne satılan altınlar evde huzur bırakmıyordu. ‘‘İçki, kumar. Parası hep bunlara gidiyordu damadın’’ diyor Ahmet Bey. ‘‘Bizim torunları-mıza aldığımız küçük küçük altınları bile satıp içki parası yapıyordu.’’ Hanife, İstanbul'a taşındıktan 15 gün sonra annesini kaybetti. Nereden bilebilirdi, tam 110 gün sonra annesinin yanına gideceğini? Hanife'nin görümcesi Ayşe Gümüş anlatıyor o günleri: ‘‘Annesine çok bağlıydı. Yıkılmıştı. O günden sonra hep ölümden söz eder oldu. Hiç unutmam bir gün bana ‘‘Ölürsem kızlarım sana emanet Ayşe Abla’’ dedi. Sonra anneme döndü ve ‘‘Anneciğim, ben ölürsem beni sen yıkar mısın?’’ diye sordu. İnsan konduramıyor ama demek ki Hanife ölümü hissetmiş de biz fark etmemişiz.’’

Rapor belirleyecek

Hanife, günlerdir sobada yakmaları için babasının getirdiği 40 çuval tahta parçasını kırıyordu. Olay gecesi nihayet işi bitmiş, kızlarıyla odasına çekilmişti. Sonra olan oldu. Zil zurna sarhoş eve gelen kocasının beylik tabancasından çıkan kurşun Hanife'yi geri dönüşü olmayan bir yola götürdü. Başına isabet eden kurşunla yatağında öldü Hanife.

34 yaşında esrarengiz bir şekilde yaşamını yitiren Hanife Gümüş'ün ölümünün bir kaza mı yoksa cinayet mi olduğunu, Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanacak, silahın atış istikameti, açısı ve mesafesini belirten rapor çözecek. Otopsi raporu ve tanıkların dinlenmesi için haziran ayına ertelenen duruşmayı bekleyen iki ailenin ortak tek temen-nisi ise ‘‘Adalet yerini bulsun, yeter!’’ oluyor.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!