Uygur Ana: Sabrımız taşıyor

Güncelleme Tarihi:

Uygur Ana: Sabrımız taşıyor
Oluşturulma Tarihi: Nisan 26, 2013 00:00

ÇİN’e bağlı Şincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Kaşgar yakınlarında 21 kişinin ölmesinin ardından Uygurlar, Fransa’nın başkenti Paris’te protestolar düzenliyor. Dünya Uygur Kadınlar Kongresi’ni Paris’te toplayan Uygur lider Rabia Kadir son olayları Hürriyet’e değerlendirdi.

Haberin Devamı

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Çin seyahati öncesi ‘Dünya Uygur Kadınlar Kongresi’ni Paris’te toplayan Kongre Başkanı Rabia Kadir, çeşitli ülkelerden gelen Uygur kadınlarını da yanına alarak diğer yetkilerle birlikte Doğu Türkistan’da çıkan çatışmalarda yaşamını yitiren Uygurlar için gösteriye katıldı.

Kadir, Fransız hükümetinin izniyle Türkiye’den gelen Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği, Dünya Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk, Kongre’nin ABD temsilcisi Ömer Kanat, Almanya temsilcisi Dolkun İsa, Doğu Türkistan Derneği Ankara Başkanı Hayrullah Efendigil olmak üzere toplantıya katılan kadınlarla birlikte Bastille Meydanı’na geldi. Gösteride “Uygurlara özgürlük”, “Kahrolsun baskıcı Çin”, “Çin’in Uygur zulmüne son” sloganları atıldı. Rabia Kadir konuşmasında, “Çin’in uyguladığı şiddet eylemlerini kınıyorum, Paris’te özgürlük meydanı olan Bastille’de insan hakları ve demokrasiyi savunanlara sesleniyorum. Lütfen Uygur halkının sesine kulak verin. Çin’in baskıcı politikaları ve zulmüne dur deyin” dedi.

Haberin Devamı

MUAMMER ELVEREN - RABİA KADİR RÖPORTAJI (25.04.2013)

Gösteriden sonra Hürriyet’e Kaşgar olaylarını değerlendiren Rabia Kadir şöyle konuştu:

“Paris’te Dünya Uygur Kadınlar Kurultayı’nı yaptıktan sonra çeşitli ülkelerden gelen 120’ye yakın Uygurlu kadının oylamasıyla Dünya Uygur Kadınlar Birliği’ni kurduk. Toplantıların bitiminde Doğu Türkistan’dan acı bir haber aldık. Maalesef öz vatanımızda yine masum insanlar öldürülmüştü. Kasgar’ın Hayrabat ilçesinde Çin polisi ve güvenlik birimleri baskın yaptıkları bir evden götürmek istedikleri genci direndiği için sebepsizce öldürmüş. Polis zulmünden oradaki insanların sabrı zaten taşmış durumda. Böyle olunca da mahalleli mermi seslerini duyup olay yerine akın etmiş. Polis onlara da ateş açınca sopa, bıçak ellerine ne geçtiyse kendilerini korumaya çalışmışlar. Bize gelen ön bilgilere göre altı Uygur ile 15 polis toplam 21 kişi olaylar sırasında hayatını kaybetti.

TÜRK HÜKÜMETİNE MESAJIM OLACAK
Pekin hükümetinin talimatıyla Çin polisi bölgede düzmece ihbarlarla ev ev arama yapıyor. Bir süredir polis ve asker özellikle Doğu Türkistan’ın güney bölgelerinde bu şekilde arama yaparken insanlarımızı taciz ediyor ve tutuklamalar yapıyorlar. Bu operasyonlar sırasında tutuklanan insanların bir daha ger dönmemeleri ve akıbetleri hakkında bilgi alınamaması Uygur halkının sabrını taşırıyor ve bu durum olayları çatışma derecesine getiriyor. Çin hükümetinin bu baskısı uluslararası kamu oyunun da tepkisini çekiyor ama maalesef bir şey yapamıyorlar. Bu konuda baskıların arttırılması lazım. Ben bu olayları şiddetle kınıyorum ve lanetliyorum. Bu arada Türk hükümetine de bir mesajım var: Türkiye bu meseleye sahip çıkıp, Çin hükümetinin bu baskıcı politikalarını ve insan hakları ihlallerini durdurması için girişimler yapmalıdır. Zira Çin bu baskılarını devam ettirdiği sürece bu olaylar devam edecek ve insanlarımız sebepsiz yere yaşamlarını yitirecektir.

Haberin Devamı

FRANSA BANA KUCAK AÇTI
Ben bir haftadır Paris’teyim, 19 Nisan’da geldim. Bu tarih çok önemlidir zira Fransa’nın çok büyük ticari ve ekonomik ilişkiler içinde olduğu Çin’le diplomatik ilişkilerin kurulduğu 50’nci yıldönümüne ve François Hollande’ın Cumhurbaşkanı olarak ilk Çin ziyaretine denk geliyor. İşte Fransa devleti ve hükümeti için tam da böyle önemli bir zamanda 'Çin’le ilişkilerimiz ne olacak' demeden bize Paris’te Dünya Uygur Kadınlar Birliği’ni kurduğumuz Dünya Uygur Kadınlar Kurultayı’nı toplama izni verildi. Fransa bununla da kalmadı, hemen hemen tüm yazılı, sözlü ve görsel medya ile görüşmelerimizde istediğimiz gibi Çin’deki insan hakları ihlalleri ve baskıları konusunda açıklama yapmamıza bir şey demedi. Senato’da ağırlandım, onuruma kokteyl verildi. Bir de Doğu Türkistan’da olaylar patlayınca Bastille Meydanı’nda Çin’i protesto gösterisi yapmamıza izin verildi. Fransa bana kucak açtı.

Haberin Devamı

ERDOĞAN'A BÜYÜK SAYGI DUYUYORUM AMA...
Bütün bunlar François Hollande’ın Çin ziyaretine çıkacağı döneme denk gelmesine rağmen yapıldı. Başbakan, başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı seviyor ve çok büyük saygı duyuyorum ama tüm Avrupa ülkelerinde ve şimdi Fransa’da bu yaptıklarımızı Türkiye’de neden yapamıyoruz?  Erdoğan Türkiye’nin siyasi ve ekonomik açıdan ilerlemesini, dünyada itibarının yükselmesini, uluslararası platformlarda saygı değer bir ülke konumuna gelmesini sağladı.  Erdoğan’a danışmanlık yapanların uluslararası olaylar konusunda çok tecrübeli olduklarını düşünüyorum. Buna rağmen bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim. Bu toplantıları Türkiye’de yapabilmem için neden halen bana vize verilemiyor.  Şimdi size soruyorum,  Uygur Kadınlar Kurultayı geçtiğimiz yıl Türkiye’de toplanacaktı. 100’e yakın Uygur kadını çeşitli ülkelerden Ankara’ya geldi. Türkiye bana vize vermediği gibi kurultayın yapılmasına da izin vermedi ve iptal etmek zorunda kaldık. İşte o Kurultay için Çin’le iyi ilişkileri olan Fransız hükümetine başvurduk ve onlar bize kucak açtılar.  Bunu Türkiye’nin yaptırmasını beklerdim. Gerçekten çok üzülüyorum, bütün bunları Türkiye’de de yapmayı arzulardım. Türkiye’nin bana neden vize vermediğini hiç kimseye anlatamıyorum. Daha doğrusu Türkiye aleyhinde kullanılmasın diye anlatmıyorum.

Haberin Devamı

VİZE KONUSUNDA ERDOĞAN'DAN JEST BEKLİYORUM
Bakın, geçtiğimiz Ocak ayında benim girişimimle Norveç’te gerçekleştirilen uluslararası insan hakları toplantısında Dünya Müslüman Kadınlar Birliği’nin kurulması için ilk adımı attık. Bu toplantıda kurulması planlan birliğin güçlü Müslüman kadın liderlerden oluşan bir kadrosu olacak. Bu birliğe Norveç’teki istişare toplantısına katılan Rafto Vakfı, Nobel Barış Ödülü Merkezi ve Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu mali destek verecek. Toplantıya Nobel Barış Ödüllü Şirin Ebadi, Azerbaycan’dan Melahat Nasibova, Tunus’tan Süheyl Ben Hassan gibi tanımış kişiler ve insan hakları örgütleri katılacak. Bu birliğin Müslüman ülkeler arasındaki en demokratik ülke olduğu gerekçesiyle Türkiye’de kurulması teklif edildi ve kabul edildi. Ben orada bana Türkiye vize vermiyor katılamayacağım diyemedim.  Önümüzdeki Mayıs ayının 20’sinde Dünya Müslüman Kadınlar Toplantısı İstanbul’da yapılacak ve ben yine büyük bir çıkmazdayım. Zira toplantı için davet edildim ama katılıp katılamayacağım sorulduğunda cevap veremiyorum. Çünkü hala Türkiye’nin bana vize verip vermeyeceğini bilmiyorum. Türkiye’yi zor durumda bırakmamak için vize başvurusu da yapmıyorum. Artık vize konusunda Türkiye’nin, Başbakan Erdoğan’ın bir jest yapmasını bekliyorum."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!