Türkiye'nin ilk kobay uzmanı

Güncelleme Tarihi:

Türkiyenin ilk kobay uzmanı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 09, 2008 11:56

İZMİR'de, Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Laboratuvar Hayvanları Bilimi Anabilim Dalı'nda yüksek lisansını tamamlayan biyolog Efsun Kolatan, Türkiye'nin ilk ‘kobay uzmanı’ oldu.

Kolatan, tez çalışmasıyla, Türkiye'de 100'ü aşkın laboratuvarda pekçok hastalık, ilaç araştırmasında kullanılan deney hayvanlarının farklı fizyolojik yapıda olduğu ortaya koyarken, Prof.Dr. Osman Yılmaz, “Bu durum araştırmaları önemli ölçüde etkiler, sonuçları yanlış çıkabilir. Çalışmaların güvenirlilik ve tekrarlanabilirliğinin artırılması için deney hayvanlarının standart olması lazım. Bunu da Efsun'lar başaracak” dedi.

Biyoloji Bölümü mezunu, Laboratuvar Hayvanları Uzmanı 31 yaşındaki Efsun Kolatan, işinin, laboratuvar hayvanlarının sağlıklı yaşamalarını, üremelerini, deneylerde kullanımlarıyla yaşamlarının sonlandırılmasının etiğe uygun olmasını, laboratuvar güvenliğini sağlamak olduğunu söyledi. İki yıl boyunca günlerinin önemli bölümünü 2 bine yakın sıçan, 750 civarında fare ve 300 tavşanın bulunduğu laboratuvarlarda geçiren Kolatan, “Mesleğimi çok seviyorum. Deney hayvanlarının da hakları var. Onlar hayvan olsalar da insanlık adına çok önemli çalışmalarda kullanılıyorlar ve sonunda ölüyorlar. Onların sağlıklı büyümeleri, sağlıklı ortamda yaşamaları, ölümlerinde bile etik kuralların geçerli olması gerek. Bunu sağlamak da bu anabilim dalının mezunlarının görevi olacak. Türkiye'nin bu alandaki ilk uzmanı olmanın heyecanını ve onurunu yaşıyorum” diye konuştu.

Öte yandan Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Laboratuvar Hayvanları Bilimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yılmaz, Efsun Kolatan'ın yükseklisans tez çalışmasının sonuçlarının çok çarpıcı olduğunu söyledi. Türkiye'de üniversite ve üniversite dışında 100'ün üzerinde deney hayvanı laboratuvarı olduğunu, buralarda üretim de yapıldığını belirten Prof.Dr. Yılmaz, “Ege Bölgesi'nde deney hayvanı üretim ve çalışma izni olan tek laboratuvarız. Türkiye'de bütün bu laboratuvarlarda deney hayvanı üretiliyor. Amerika'da deney hayvanı üreten sadece üç merkez var. Çünkü deney hayvanlarının standart olması araştırmaların güvenirliliği açısından çok önemli” diyerek şöyle konuştu:

“Öğrencimiz, ‘Farklı laboratuvarlarda yetiştirilen sıçanların fizyolojik parametrelerine yetiştirme şartlarının etkisi var mı- yok mu' konulu bir tez çalışması yaptı. Ortaya çıkan sonuç; ‘var’ oldu. Adana, Mersin, Ankara, İstanbul, Diyarbakır gibi değişik bölgelerdeki laboratuvarlarda inceleme yaptı. Buralardaki laboratuvarlarda üretilen deney hayvanlarının yetiştirilme şartlarından kaynaklanan fizyolojik farklılıkları olduğu belirlendi. Deney hayvanlarındaki bu farklılık, çalışmaların sonuçlarını etkileyecek demektir. En basitinden deniz seviyesinde yetiştirilen sıçanla yüksek irtifada olanın alyuvar sayıları değişir.

Laboratuvar standart şartlarının oluşması gerekiyor. Deney hayvanlarının yetiştirildiği laboratuvarların 22 derece sıcaklık, 40-45 derece nem, 50 desibel gürültü, 12 saat gündüz- 12 saat gece ortamına sahip olmaları gerekiyor. Eğer bu ortamlar sağlanmıyorsa, o hayvanları laboratuvar ortamında yetiştirmiş sayılmazsınız. Bu da araştırmaları etkiler, sonuçlar yanlış çıkabilir. Çalışmaların güvenilirliğinin ve tekrarlanabilirliğinin artırılması için deney hayvanlarının standart olması lazım. Türkiye'de de üretim değişik bölgelerde toplam en fazla 3-4 laboratuvarda yapılmalı. Çünkü denetim de kolay olur. mezunumuz Efsun Kolatan gibi uzmanların sayısı arttıkça bu konuda da daha iyi duruma geleceğiz.”

Öte yandan Prof.Dr. Yılmaz, Türkiye'de araştırma kültürünün gelişmediğini öne sürdü. Bilim adamlarının doçent, profesör olma kaygısıyla laboratuvara girdiğini belirten Prof.Dr. Yılmaz, “O araştırmasını, yayınını yapıp ünvanını alınca araştırmacı kimliğini unutuyor, olay bitti, diyor. Aslında olay o zaman başlıyor, ama araştırmadan uzaklaşıyor. Onun için herkes araştırmacı olmamalı” dedi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!