Topraktan değil insani kaygıdan

Herhalde bu fotoğrafı arayıp bulmak için çok eziyet çektiler

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, dün Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda Ekonomi Bakanlığı ve DEİK’in işbirliğiyle düzenlenen Dünya Türk Girişimciler Kurultayı’na katıldı. Toplantının başında Erdoğan’ı kapağına taşıyan Time Dergisi barkovizyonda gösterildi. Bunun üzerine Erdoğan kürsüye çıkınca ilk olarak, “Herhalde bu fotoğrafı arayıp bulmak için çok eziyet çektiler” diye espri yaptı. Bunun üzerine salonda gülüşmeler oldu.

Erdoğan Dünya Türk Girişimciler Kurultayı’nın açılışında özetle şunları söyledi:

Petrol görmüyoruz

- “Afganistan’a, Somali’ye, Kuzey Afrika’ya, Ortadoğu’ya olan yakın ilgimiz tamamen insani nedenlerdendir. Biz Bağdat, Kudüs, Gazze, Bingazi, Trablus, Sirte derken birileri gibi petrol kuyularını görmüyor, tam tersine orada akan kanı, gözyaşını görüyor ve işte o nedenle sesimizi yükseltiyoruz. Suriye’deki olaylar karşısındaki tavrımız sadece insani kaygılardır. Suriye halkının, zulüm ve baskı altında inlemesine göz yumamayız, sırtımızı çeviremeyiz.

Kardeş gibiydik

- 9 yılda Suriye’yle çok iyi ilişkiler tesis ettik. Aile hukuku oluştu. Suriye halkını ne kadar kardeş bildiysek, Suriye yönetimini o kadar kardeşi bildik. 9 yıl boyunca Suriye yönetimine reformlar konusunda, demokrasi, insan hakları konusunda eleştirilerimizi kardeşane yaptık. Türkiye Suriye dostluğu, Türkiye’den daha ziyade Suriye’ye, Suriye halkına kazandırdı. Ne yazık ki Suriye yönetimi reformları yapmakta verdiği sözleri tutmakta isteksiz ve samimiyetsiz davrandı. Bunun da ötesinde Suriye’den yükselen muhalefet insanlık dışı yöntemlerle kan akıtılarak bastırılmak istendi. Eğer ortada bir politika değişikliği varsa bu Türkiye’nin değil Suriye’nin politika değişikliğidir. Suriye ne Türkiye’ye, ne Arap Ligi’ne, ne dünyaya verdiği sözleri tutmamıştır. Samimi, güvenilir davranmamıştır.

Felaket tellalı çok

- Van’da bir deprem yaşadık. Mevsim koşulları sebebiyle şartlar çok zor ama biz altından kalkacağız. Ortada felaket tellalları çok. Belediye başkanlığından gelen bir başbakan olarak konuşuyorum. Bu evleri yıkalım dediğimizde, vatandaş buna hiç olumlu yaklaşmadığı gibi maalesef bu ülkenin yargısı da onları haklı çıkarmıştır. Şimdi kimse yargıya bilet kesiyor mu veya kesebilecek bir güç var mı? Yok.”

O makamlar Türk’ü Almanlaştırma gayretine girmesin

Entegrasyon konusunda hiçbir çekince içinde olmayın. Bulunduğunuz ülkelerdeki vatandaşlarımızın entegrasyonu için çaba harcayın. Ama aynı şekilde asimilasyon karşısında birliğinizden, kardeşliğinizden asla taviz vermeyin. Almanya Cumhurbaşkanı ve Şansölyesi’ne ‘asimilasyona hayır, entegrasyona evet’ dedim. Ben asimilasyonu bir insanlık suçu olarak görüyorum. Ülkemde yaşayan bir Almanı Türkleştirmek gibi benim bir gayretim olamaz. Ama aynı şekilde Almanya’daki bir Türkü de Almanlaştırmak veya onun kültürüyle onu adeta ruh dünyasını çevirmek gibi bir gayretin içine onların makamları da girmemelidir, giremez. Bu bizim en doğal hakkımız.

Aşkın dili olur mu ya? Ne kursu be kardeşim

Şöyle bir mantık olabilir mi? Bir Türk kızı ile bir Türk evlenecek, ‘Almanca biliyor musun, bilmiyor musun?’ Aşkın dili olur mu ya? Böyle bir saçmalık olur mu? Bunu kendilerine söylediğiniz zaman hem gülüyorlar, hem de ‘Yok, kurslara gitsinler’ diyorlar. Ne kursu be kardeşim? Bunların içinde okuma yazmayı bilmeyenler var. İki aşığı birbirinden ayırmanın ne büyük felaket olduğunu bilmiyor musun?’

20 yıl vadeyle sağlam daire veririz

Şimdi rant meselesi başlıyor. Eline diline dursun. Yarın insanlar bu binaların altında kaldığında sen bunu hangi parayla ölçeceksin? Enkaz bedeli neyse belirlenir, karşıladığı kadar daire verilir. Eğer karşılamıyorsa, 20 yıl vadeyle sağlam daire verilir. Oturduğu yerde kalmak isteyeni de şimdilik başka yere taşıyalım. Burada yıkılıp yapılacak konutlardan sana verelim. Buna da razı değilsen o zaman burayı kamulaştıracağız. Şimdi Van’da süratle bu geçiş dönemini atlatacağız. Şubat-Mart (2012) itibariyle kalıcı konutlara başlayacağız. Kiracılar da bu konutlardan 20 yıl vadeyle alma imkanı bulacak.