TIP'tan tekzip

Güncelleme Tarihi:

TIPtan tekzip
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 18, 2002 02:00

Başbakan Bülent Ecevit'in dün gittiği Başkent Üniversitesi Hastanesi'nde sağlık durumunun ciddi görülerek en az bir hafta süreyle alıkonması, Rahşan Ecevit'in eşinin sağlığı konusunda son yaptığı iyimser açıklamaları 180 derece tekzip eden dramatik bir gelişmeyi ortaya koydu.

Rahşan Hanım'ın Milliyet'in Ankara Temsilcisi Fikret Bila'ya yaptığı açıklamalarda, bu satırların yazarına yönelttiği eşinin sözlerinin ‘‘çarpıtıldığı’’ yolundaki suçlama da, Ecevit'in Hürriyet'e verdiği mülakatın bandı bir kez daha dinlendiğinde boşlukta kalıyor ve gerçeği yansıtmıyor. Rahşan Ecevit'in açıklamalarının boşlukta kaldığı tek başlık maalesef yalnızca ‘‘düşme’’ konusu değil. Rahşan Hanım'ın diğer açıklamaları da, Ecevit'in sağlığı konusunda geride bıraktığımız iki haftalık süre içinde yaşanan gerçeklere ters düşen bir içerik taşıyor.

DÜŞTÜ MÜ DÜŞMEDİ Mİ?

Rahşan Ecevit,
Milliyet'te dün yayınlanan demecinde, Hürriyet'te önceki gün Ecevit'e atfen aktarılan ‘‘düşme’’ olayının bizim tarafımızdan çarpıtıldığını söylüyor. Rahşan Hanım, ‘‘Sırt ağrısı abartılı yansıtıldı. Sırtında adale ağrısı oluştu. Bu durum Bülent'in düştüğü şeklinde yansıtıldı. Bu gerçek değil. Böyle yansıtılmasını yadırgadık’’ diyor. Bülent Ecevit ile 15 Mayıs Çarşamba günü akşam saatlerinde Oran'daki evinde yaptığımız mülakatın kaydını içeren teyp bandı dinlendiğinde, gerçeğin Rahşan Hanım'ın iddia ettiği gibi olmadığı rahatlıkla görülüyor. Bu bölüm bantta şöyle geçiyor:

Ecevit: Eve geldikten kısa bir süre sonra müthiş bir duvara çarpma şeysi oldu. Yani duvara çarptım şiddetle.

Ergin: Sırtınızı çarptım dediniz, nasıl oldu?

Ecevit: Şu masanın arkasında.

Ergin: Düşme falan olmadı inşallah...

Ecevit: İşte düşmeyle karışık...

SAĞLIĞI DÜZELDİ Mİ?

Rahşan Ecevit,
Milliyet'teki açıklamasında ‘‘eşinin sağlığına kavuştuğunu’’ belirterek, ‘‘Bülent'in sağlık durumu iyi ve her geçen gün iyiye gidiyor. Bu benim tespitim değil, doktorların da tespiti’’ diye konuşuyor. Rahşan Ecevit, perşembe günü ‘‘Bülent iyi’’ derken, Bülent Ecevit dün (cuma) doktorların müdahalesiyle hastaneye götürüldü ve sağlık durumunun en az bir hafta hastanede kalmasını gerektirdiği anlaşıldı. Rahşan Ecevit, ‘‘Bülent iyi’’ derken, Bülent Ecevit'in sol dokuzuncu kaburgasının düşme sonucu kırık olduğunu, ayrıca sol bacağındaki damarlarda iltihaplanma olduğunu bilmiyor ama iyi olduğuna hükmedebiliyordu. Rahşan Ecevit, mülakatında büyük ölçüde bu satırların yazarını kastederek, ‘‘Bülent'in sağlık durumunu abartıyorlar, olduğundan kötü göstermeye çalışıyorlar’’ demişti. Doktorların koyduğu teşhis ışığında, gazetecilerin abartmadığı, Rahşan Ecevit'in yanıldığı ortaya çıktı.

DOKTORLARI ENGELLEDİ Mİ?

Rahşan Ecevit,
kendisinin eşinin doktorlarla temasına engel olduğu yolundaki yorumların ‘‘siyasi amaçlı ve art niyetli’’ olduğunu öne sürüyor. Bu yorumlar art niyetli mi?

Yanıt: Hayır... Şu nedenlerle:

Gerçekte, Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Mehmet Haberal ve Ecevit'in doktoru Prof. Turgut Zileli, hastaneden çıktığı 5 Mayıs tarihinden bu yana Ecevit'i görmek istiyorlar, ancak bu imkánı bulamıyorlardı. Çünkü:

A) Başkent Üniversitesi Hastanesi'nde herkesin bildiği gibi, Prof. Haberal ve Prof. Zileli, Başbakan'a ulaşmakta güçlük çekiyorlardı. Çünkü evde telefonlara çoğunlukla Rahşan Ecevit çıkıyor ve ‘‘Bülent'in sağlığı iyi gidiyor, bir şey olursa sizi ararız’’ diyerek telefonu kapatıyordu. Bu noktada Prof. Haberal ve Prof. Zileli, bir engeli aşamadılar.

B) Bu bir iddia değil. Bizzat dün Milliyet'e verdiği demeçte, Rahşan Ecevit, Prof. Haberal'la daha çok kendisinin konuştuğunu gizlemiyor. ‘‘Ben her türlü gelişmeyi doktorlarımıza anında aktarıyorum’’ diyerek, doktorlarla diyaloğu hasta durumundaki eşinin değil, kendisinin yürüttüğünü doğruluyor. Bu durumda izaha muhtaç olan soru şudur: Başbakan gazetecilere rahatlıkla demeç verebildiğine göre, nasıl olur da doktorlarla konuşamaz? Kendisini ifade etmekte bir sorun yaşamayan Başbakan, neden doktorlarıyla konuşamamıştır? Başbakan ile doktorları arasında iletişim neden sağlanamamıştır? Bu noktada akla iki tahmin geliyor.

Birincisi, hastanın muayene olmayı reddettiği durumlarda etik kriterlerin devreye girmesi, doktorların zorlama yapmaktan çekinmeleridir.

İkincisi olasılık:

Rahşan Hanım ‘‘iyi’’ deyince, doktorlar nezaketen ısrarcı olmamışlardır...

RÖNTGENİ İSTEMEDİ Mİ?

Rahşan Ecevit,
ayrıca ‘‘Doktorları görmeye gerek duysalardı gelip görürlerdi’’ diye konuşuyor.

Rahşan Hanım, bu noktada herhalde son iki haftadır Başkent Hastanesi yöneticileri ve doktorları ile arasında geçen diyaloglarını tam olarak hatırlamıyor.

Gerçek şudur:

Doktorları gelip Bülent Ecevit'i görmek istemişlerdir. Hatta, Başkent Hastanesi kaynaklarının belirttiklerine göre, Ecevit'in sırtını çarptığının bildirilmesinden sonra, Prof. Turgut Zileli bizzat Oran'a gidip kendisini görmüş, ancak bu ziyaret basından saklanmıştır.

Buna göre, Prof. Zileli, Ecevit'in sırtını inceledikten sonra sağlıklı bir teşhis konabilmesi için röntgeninin çekilmesi gerektiğini, bu nedenle kendisinin bizzat hastaneye gelmesi gerektiğini söyledi. Ecevit çifti, gelecekleri yolunda vaatte bulunmalarına rağmen, hastaneye gitmediler.

Bu noktada Başkent Hastanesi, Oran'daki eve seyyar bir röntgen cihazı da göndermek istedi. Ancak, Rahşan Ecevit eve röntgen cihazının gelmesini de kabul etmedi.

Ayrıca, Ecevit çifti bir ara geçen pazartesi günü hastaneye gelebileceklerini belirttilerse de, yine son anda gelmekten vazgeçtiler.

PAKİSTAN'I DANIŞTILAR MI?

Rahşan Ecevit, ‘‘Doktorların Ecevit'in Pakistan'a gitmesine bir engel olmadığını belirttiklerini’’
belirtiyor. Bu sözler de gerçeği yansıtmıyor.

Şu nedenlerle:

Doktorların ‘‘gidebilir’’ şeklinde bir rapor vermeleri için Ecevit'i görmeleri gerekirdi. Ama görmeden, kendisini ciddi bir konsültasyondan geçirmeden, bu kararı tabii ki veremezlerdi.

Ecevit'in hastaneye gitmesine yol açan bağırsak iltihabının tümüyle geçip geçmediğini kontrol etmek için, ikinci bir tetkik yapmak imkánını bile bulamayan, ikinci bir kan tahlili bile yapamayan doktorları, nasıl olur da Ecevit'in Pakistan'a gitmesine onay verebilirlerdi?

Dahası var:

Doktorlar, Ecevit'in önceki gün Pakistan'a gitme kararını TV haberlerinden öğrendiler ve şaşkınlıkla karşıladılar.

Son bir nokta:

Gerek Prof. Mehmet Haberal, gerek Prof. Turgut Zileli, Türk tıbbının kendi alanlarında sivrilmiş otorite isimleri.

Bu iki tıp otoritesinin Ecevit'i görmekten kaçınmış olmaları ya da görmeden Pakistan'a gidebilir şeklinde rapor verebileceklerini düşünmek, asgari mantık ölçüleriyle bağdaşmıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!