Son bir hafta boyunca dövülmüş

Raporda, Yurdakul’un ölümüne yol açan kaburga kırığının son 24 saatte, vücudundaki diğer darp izlerinin ise son bir haftada meydana gelmiş olabiliceğini belirtildi. Bu raporla birlikte sanıkların “Düştü, kafasını çarptı” savunması çökerken, Yurdakul’un dövüldüğü bir hafta boyunca koğuşa 14 kez sayım için girdikleri halde “Yara izi görmedik” diyen infaz koruma memurlarının gerçek dışı bilgi verdiği anlaşıldı.

Adli Tıp Başkanlığı’nın 18 Mayıs’ta hazırlayıp Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği mütalaada, Yurdakul’un beden travmasına bağlı kaburga kırıklarıyla iç organ ve orta-küçük çaplı damar yaralanmasından kaynaklı iç kanama sonucu öldüğü vurgulandı. Raporda, “Kişinin karın ve göğüs bölgesindeki travmatik değişimlerin lokalizasyonları, ağırlıkları ve makroskobik özellikleri dikkate alındığında ölümden önceki 24 saat, diğer travmatik değişimlerin son bir hafta içerisinde meydana gelmiş olabilecek nitelikte oldukları anlaşılmıştır” denildi. Yurdakul’un kanında çıkan kimyasalların şizofreni hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçlara ait olduğu belirtilirken, “İdrar veya büyük abdest tutamama gibi yan etkileri olmadığı” ifade edildi.

Yurdakul Ailesi’nin avukatı Hakan Günaslan, bu rapor sayesinde sanıkların “Banyoda düşüp kafasını duvara çarptı” şeklindeki savunmasının çöktüğünü belirterek, “Rapor Ulaş’ın dövülerek öldürüldüğünü, sanıkların öldürme kastıyla hareket ettiğini ve eziyet ederek öldürdüklerini ortaya koymuştur” dedi. Günaslan, şöyle devam etti:

“Vücudunda son bir haftada meydana gelmiş darp izlerinin olması, Ulaş’ın darba son bir günde değil, sürekli maruz kaldığının kanıtıdır. Darp izlerinin vücudun bir çok yerinde olması ve eski olması dikkate alındığında, cezaevi görevlilerin darp izlerini görmedikleri iddiaları çürümüştür.”