Solculuğun tedavisi mümkün müdür

Güncelleme Tarihi:

Solculuğun tedavisi mümkün müdür
Oluşturulma Tarihi: Kasım 27, 2001 01:44

Radikal'in Yayın Yönetmeni İsmet Berkan, solculuğun ve muhalif olmanın tedavi kabul etmez bir hastalık olduğunu dile getiren bir yazı yazdı. Tuhaf olan şu ki, Berkan'ın yazısında tarif ettiği kişilerin hemen hepsi Radikal çalışanı veya yazarıydı. Örnek mi? Murat Belge, Tuğrul Eryılmaz, Nuray Mert, Tanıl Bora, Ahmet İnsel, Murathan Mungan, Yıldırım Türker, Murat Çelikkan...

Radikal gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan'ın pazar günkü köşesinde kaleme aldığı ‘‘Solculuğun tedavisi mümkün müdür?’’ başlıklı yazı ilginç bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Berkan, söz konusu yazısında kendisinin de bir zamanlar 'solcu' olduğunu belirterek, SHP'den ÖDP'ye, muhalif olmaktan sürekli şikáyet üretmeye uzanan geniş bir perspektif çiziyor ve ‘‘solculuğun tedavisi mümkün olmayan bir hastalık olduğu’’ sonucuna varıyordu.

Bu, son derece ilginç ve İsmet Berkan açısından hayli problemli bir tesbitti. Çünkü, Türkiye'de kendisini ‘‘solcu’’ olarak tanımlayan entelektüellerin önemli bir kısmı, Berkan'ın yönettiği gazetenin doğrudan çalışanı veya en azından yazarıydı. Üstelik, Murat Belge'den Tuğrul Eryılmaz'a, Ahmet İnsel'den Tanıl Bora'ya, Murathan Mungan'dan Murat Çelikkan'a, Yıldırım Türker'den Celál Başlangıç'a kadar geniş bir yelpaze oluşturan bu isimlerin, Berkan'ın ifadesiyle, ‘‘mazeret kültürü’’nün veya ‘‘loser kültürü’’nün bir parçası olduklarını kabul etmek de oldukça güçtü. Hatta, sayılan isimlerden bazılarının ‘‘lumpen’’ muamelesi yaptıkları ‘‘loser kültürü’’ne karşı en sert yazıları, Radikal gazetesinin muhtelif köşelerinde dile getirdikleri de hatırlardaydı.

Berkan açısından dikkat çekici olan bir başka tesbit daha vardı. Berkan, ‘‘Hayatta hep muhalif olmak, muhalif kalmak mümkün mü?’’ diye soruyor ve cevabını da veriyordu: ‘‘Tedavisi mümkün olmayan hastalık tam da bu. Peşinen kaybetmek, şartlar ne olursa olsun muhalefeti seçmek, azınlığı seçmek (...) bir kural olarak muhalif olmak. Karşı olmak. Neye karşı olduğunu önemsemeden, durup bir dakika düşünmeden karşı olmak.’’

Sadece gazete bünyesinde değil, entelektüel kamuoyunda da bir hayli tartışmaya neden olacağı besbelli olan bu sözlerin adresi de Radikal'in bir başka yazarıydı: Nuray Mert. Çünkü Nuray Mert'in, çok değil bir ay önce İletişim Yayınları tarafından yayımlanan kitabı ‘‘Hep Muhalif Olmak’’ adını taşıyordu ve doğal olarak İsmet Berkan'ın bunu bilmemesi mümkün değildi. Bu nedenle, yazısında Nuray Mert'in kitabının adını doğrudan doğruya zikretmesi, tesadüften ibaret olamazdı herhalde.

Görülen oydu ki, İsmet Berkan, yönettiği gazetenin ağır toplarına karşı, üstelik hayli ağır suçlamalarla cepheden saldırıya geçmişti. Ne türden tepkiler alacağını görmek için, muhtemelen çok fazla beklemek gerekmeyecekti...


Berkan solculuğu bilmiyor


İsmet Berkan, günah çıkarma amacıyla başladığı bir yazıyı, kafa karışıklığı dolayısıyla başka zeminlere kaydırmış. Çünkü, her türlü iktidar biçimine muhalif olmak, sol bir nitelik taşımaz. Bu aydın olmanın bir göstergesidir. Aydın, tanımı gereği muhalif olan insandır. Solcuların önemli bir kısmı aynı zamanda aydın oldukları için muhaliftirler. Ancak, solun asıl takıntısı eşitlik noktasındadır. Berkan'ın, 'mazeret kültürü' diye tanımladığı şey, solun bir özelliği değildir. Olsa olsa, solculuğu böyle bir şey sanan Berkan'ın özelliğidir. Hayli lumpen nitelikler taşıyan 'loser kültürü'nü sola maletmek ise Berkan'ın vaktiyle solla kurduğunu söylediği ilişkinin ne kadar sağlıksız bir zeminde şekillendiğini gösteriyor. Berkan'ın kendisini de içine yerleştirdiği 'her şeye karşı olmak, peşinen kaybetmek' gibi unsurlar da solun nitelikleri değildir. İşin ilginç yanı, Berkan kendisini bu 'müzmin hastalık'tan yeterince kurtarmış görünmüyor.


Tedaviye hazırım, eğer...


İsmet Berkan'ın kendi deyimiyle ‘‘bir zamanlar solcu’’ olması ve buradan çıkan mantıksal sonuçla şimdi solcu olmaması, aslında o yazının anahtar cümlesi. Zaten Türkiye medyasını hızla bir tararsanız ‘‘bir zamanlar solcuydu’’ dan geçilmediğini görürsünüz. İsmet Berkan yazısını yazarken liberallerin jargonuyla solu anlatmaya çalıştığı için, kaçınılmaz olarak elmalarla armutları toplama durumuna düşmüş. ‘‘Türkiye'de mazlum olmak, ezilmiş olmak, kaybeden olmak, tutunamamak, gerçek solculuğun nişanesi’’ değil, olsa olsa mazoşizmin işareti olabilir. Berkan herhalde solcuların bu tür birey ve sınıfların yanında olmak istediğini söylemek istedi. Loser'lar aman ben kaybedeyim diyen insanlar değil, bizatihi bütün hayatlarını iktidara, otoriteye endeksleyenlerin dışladığı insanlar. Solcular tanım gereği tabii ki onların yanında.

Özetle İsmet Berkan'a kalemini biraz da sınıf ve iktidar meselesine yormasını önereceğim. Bir de benim gibi tedavisi gereken solculara 2001 Türkiye'sinde nelere karşı olmamamız gerektiğinin bir listesini verirse ve bu liste iki elin parmaklarının sayısını aşarsa söz veriyorum yarın Prof. Dr. Şahika Yüksel'den ilk randevuyu ben alacağım. Aksi halde...


Hastalığımı seviyorum


Doğrudur, solculuk mazlumdan yana olmaktır; Nuray Mert'in kitabına koyduğu addaki gibi ‘‘hep muhalif olmak’’tır.

Birileri solcuların bedel ödemesini, hesap vermeyle karıştırıyor. Özellikle de şu ya da bu şekilde bir zamanlar solculuğa bulaşmış olan bazı ufak iktidar sahipleri, hem işlerini görmek için solcuların enerjilerini, yaratıcılıklarını, fikirlerini kullanıyor, hem de yerlerini korumak için düzenli bir şekilde sola sataşıyorlar.

Normalde eski solcuların sola yönelik eleştirilerinin yapıcı olması beklenir. Ama maalesef Türkiye'de çok fazla Cemil Meriç çıkmadı. Bu yüzden söz konusu kişiler solculuğu bıraktıktan sonra ne olduklarını sorgulamalılar. Kendimi bildim bileli solcuyum. Yani hasta mıyım? Sanmıyorum. Olsam bile hastalığımı seviyorum, tedavi olmaya niyetim yok. Sahici bir hasta olmak, sahte bir doktor olmaktan iyidir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!