Güncelleme Tarihi:
İnsanlar konsere gittiklerinde neye odaklanırlar? İnsanların %60’ı“görsel”dir; ışıklara, çevreye, oturma düzenine, sahnedekilerin ve izleyicilerin giyimlerine odaklanırlar. Görsel yönlere ağırlık vermelerinin nedeni, bu şekilde iletişim kumalarıdır. Dünyayı en iyi biçimde görerek algılarlar. Baskın duyguları görmedir. Bir “görsel” kişi, “Durumu çok iyi görebiliyorum”, diyebilir.
Bazı insanlar da “işitsel”dir. Konsere gittiklerinde çevrelerindeki şeylerin görünümleri fazla ilgilerini çekmez; daha çok müziğin tınısıyla ilgilenirler. Müziği neredeyse notalarıyla dinlerler; ezginin ne kadar tam ve doğru çalındığı üzerinde yoğunlaşırlar. İzleyenlerin ve –konser salonunun yakınından gelen siren sesi gibi- çevrenin seslerine duyarlıdırlar. Bu kişiler, dünyayı temelde duyma yoluyla algılarlar. Bu işitsel kişi, “Olan biteni duydum”, diyebilir.
Kişinin dış dünyayı algılama tarzının, ilişkileri nasıl etkileyebileceğini anlayabiliyor musunuz? Birbirlerinin baskın duyularının farkında olmayan bir “görsel” ve bir “işitsel” büyük olasılıkla etkili iletişim kuramaz. Bir kişi en iyi biçimde “görme”, diğeri “duyma” yoluyla etkileşim kurabiliyorsa, birbirlerinin özelliklerinin bilincinde olmaları işlerine yarayacaktır. Böylece, birbirlerine hitap etme, birbirlerini anlama olasılıkları artacaktır.
“Dokunsal” kişiler dünyayı temel olarak duyguları yoluyla algılarlar. Ortamın havası nasıl? Heyecanlı ve dostça mı, yoksa donuk ve soğuk mu? Müzik, üzgün duygulara mı, neşeli duygulara mı yol açıyor? Burası kendilerini rahat hissettikleri bir ortam mıdır? Program anlamlı mıdır? Orada olmaktan hoşnutlarmıdır? “Dokunsal” kişi, “Olan biteni hissediyorum” diyebilir.
Hepimiz üç öğrenme tarzından da bir ölçüde yararlanırız. Hepimiz bir ölçüde “görsel”; ayrıca “işitsel” ve “duygusal”ızdır. Bununla birlikte hepimizin tek bir baskın duyumuz vardır. Sizin ki ne acaba?
Derslerde “görsel” öğrenciler, tahtaya –ne yazıldığına, nasıl okunduğuna- odaklanır. Ama gerçek bir “işitsel”, öğretmenin yazdığı şeyi açıklamasını bekleyecektir. “Dokunsal” kişi ise, mesajın anlamına ağırlık verecektir: “Bu bana doğru geliyor mu? Kavramsal olarak doğru mu?” Bu ayrımın, insan ilişkilerini nasıl etkilediğini görebiliyor musunuz?
Jay Rifenbary, Mazeret Yok