Güncelleme Tarihi:
Ermenice-Türkçe, Türkçe-Ermenice sözlüğün yayımlanması nasıl gündeme geldi?
- Ermeni sorunuyla ilgili yaşadıklarımız, Ermeniceden Türkçeye sözlüğün de hazırlanması gereğini ortaya çıkarıyor. Ne yazık ki yüzyılı aşkın süre içerisinde bu konuda turistik amaçlı piyasa sözlüğü dışında ciddi sözlükler yayımlanamadı. Bu eksikliği gidermek üzere Türkçe-Ermenice, Ermenice-Türkçe sözlüklerin hazırlığına giriştik. Ayrıca konuşma kılavuzları da hazırlıyoruz. Yeni yeni birkaç üniversitemizde Ermenice bölümleri de açıldı. Bu bölümlerin de çoktan açılması gerekirdi. Tarihçilerimiz içerisinde Ermenice bilen araştırmacı sayısı yok denecek kadar az. İşte yeni sözlük çalışmamız sürerken tarihçilerimize, araştırmacılarımıza çalışmalarında yararlanacakları sözlükleri sunmak amacıyla tıpkıbasım olarak yayımlama kararı aldık. Bizi bu konuda teşvik eden de Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ali Birinci oldu. Hatta tıpkıbasımını yaptığımız sözlük de Prof. Dr. Birinci’nin şahsi kütüphanesinden.
Bu sözlüğün önemi nedir?
- Yayımladığımız sözlüğün tarihî bir önemi de var. Osmanlı Devleti’nde “millet-i sadıka” olarak adlandırılan Ermeniler eğitim, öğretim hayatı ile birlikte zengin bir kültür, sanat ve yayın hayatına da sahipti. Türk dili üzerine çalışan Ermeniler Türkçeye de hizmet etmişti. Türkçenin ilk köken bilgisi sözlüklerinden birinin yazarı Bedros Keresteciyan’dır. Bir başka Ermeni dil bilimci de Bedros Zeki Garabedyan’dır. Şûra-yı Devlet, yani Danıştay Sekreterliği de yapan Bedros Zeki Bey, Ermeni okullarında Türkçe öğretimi için on beş ders kitabı hazırlamıştı. Bedros Zeki, yaklaşık elli bin kelimelik Ermenice-Türkçe Mükemmel Lügat’ı 1907’de, Türkçe-Ermenice Mükemmel Lügat’ı da 1912’de yayımlamıştır. O dönemin tanınmış yazarlarından Recaizade Ekrem, Ahmet Rasim Bedros Zeki’nin bu sözlüğüne sunuşlar yazmışlardır. İşte TDK olarak bu sözlükleri tıpkıbasım olarak yayımladık. Bu sözlük, bir arada yaşadığımız Ermenilerin Türk diline de emek verdiğini gösteriyor. Bedros Zeki Bey’de güçlü bir Türkçe sevgisi var.
Türkiye’deki ortam ve Ermenistan-Türkiye ilişkilerindeki gerginlik dolayısıyla tereddüt etmediniz mi?
- Hayır, böyle bir tereddüdümüz asla olmadı. Çünkü biz bir bilim kurumuyuz. Türk dili üzerine bilimsel çalışmalar yapıyoruz. Türkçe ile ilişkide bulunmuş ölü veya yaşayan pek çok dili araştırıyoruz. Böyle bir sözlüğü yayımlarken neden tereddüt edelim?
Büyük ilgi gördü
Sözlük yayımlandıktan sonra hiç olumsuz tepki aldınız mı?
- Basında çok olumlu haberler çıktı. Hiçbir tepki almadık. Sözlüğe de çok büyük ilgi var.
Ermenice ile ilgili başka projeleriniz var mı?
- Önümüzdeki günlerde, 1884’te Osman Devleti Maarif Nezareti ruhsatıyla İstanbul’da yayımlanan Fransızca-Ermenice Sözlük’ün tıpkıbasımını da yapacağız. Bu sözlüğün de tarihî bir önemi bulunuyor. Bu sözlüğün varlığı, Osmanlı Devleti’nin sınırları içerisinde yaşayan toplumların kültür hayatına verdiği önemi gösteriyor. Tıpkıbasımını yaptığımız ve yapacağımız bu sözlükler, hazırlığı süren yeni Ermenice-Türkçe ve Türkçe-Ermenice Sözlük’e kaynaklık ediyor. Ayrıca Türkçe-Ermenice konuşma kılavuzu hazırlığımız da var.
Martayan, nasıl Dilaçar oldu
Atatürk, Türk dili üzerine çalışan Agop Martayan’ı 1932’deki Birinci Türk Dili Kurultayı’na davet etmişti. Sofya’dan gelip Kurultay’a katılan Agop Martayan Türk Dil Kurumu’nda yıllarca başuzman olarak çalışmıştı. Atatürk, kendisine Dilaçar soyadını vermişti. Agop Martayan da o günden sonra yazılarında A. Dilaçar adını kullanmıştır.