Serdar Denktaş'tan flaş açıklamalar

Güncelleme Tarihi:

Serdar Denktaştan flaş açıklamalar
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 07, 2010 12:54

KKTC’deki mevcut sorunlara dikkat çekmek amacıyla bugün siyasi bir çıkış yapan muhalefetteki Demokrat Parti’nin lideri Serdar Denktaş, her yıl KKTC’den Türkiye’ye 1.5 milyar dolarlık bir para akışının yaşandığını söyledi. İşte Denktaş'ın açıklamalarının tam metni:

Haberin Devamı

Değerli Basın Mensupları,

 

Sizlere okuyacağım metin, içinde bulunduğumuz karmaşık ortamda hep birlikte nereye doğru sürüklendiğimizin anlaşılması adına kaleme alınmıştır. Okuma zahmetine katlanacak her ferdin, bizim deyimimizle “bir taykacığını” ayırarak düşünmesi ve olumlu veya olumsuz tepkisini ona göre ortaya koyması elde etmek istediğimiz sonuca bizi bir adım daha yaklaştıracaktır.

Okumak için ayıracağınız zaman için teşekkür ederiz. Yorumlamak için ayıracağınız bir dakikanız ise geleceğimizin aydınlanması için yakılacak birer mum olacaktır.

 

Haberin Devamı

 

KIBRIS TÜRK HALKI

 

BİR TAYKACIK*

 

11 yıl süren onurlu bir mücadeleden sonra elde ettiğimiz özgürlüğümüzü,74 sonrasında oluşturduğumuz düzen sayesinde yeniden kaybetmekle karşı karşıya bulunuyoruz. Bu duruma neden ve nasıl geldik diye önce kendi kendimizi sorgulamamız gerekmektedir.

 

Yıllar boyunca Anavatan Türkiye’den gelen yardımlar nedeniyle, hangi hükümetin başarılı hangisinin başarısız olduğunu değerlendiremedik. Zaman içerisinde oluşturulan memur ve tören devleti anlayışı içerisinde elimize geçen olanakları har vurup harman savurduk.

 

Zaman içinde, bireysel çıkarlarımızı ön plana çıkardığımız,cebimize girecek olana göre karar verdiğimiz, haklılığın ve doğrunun göreceleştirildiği, bir yapı oluştu. Kolaycılık hayat felsefemiz haline geldi. Sorunları kendi kaynaklarımızla çözmek için uğraşmak yerine, Ankara’nın el uzatmasını bekledik. Bazı partiler ise sorunların çözümünü “Kıbrıs Sorununun çözümü”ne bağlayarak halkımızı yine kolaycılığa itti. Ve Kıbrıs Türk Halkı yıllarca bu ikilem arasında siyasi tercih yapmak durumuyla karşı karşıya bırakıldı. Toplumsal uzlaşı ve dengenin egemen olduğu politikaları toplumsal fayda adına oluşturmak yerine Kıbrıs Türk’ünü ideolojik fayda adına kamplara bölen siyasi projeler uğruna nesillerimizi ve kaynaklarımızı tükettik, tüketmeye devam ediyoruz.

Haberin Devamı

 

Gelinen aşamada artık kendi kendimize sormamız gerekir;

 

Bizim için oluşturulan bu yapı sürdürülebilir bir yapı mıdır?

 

Memurumuzdan işçimize,tarımcımızdan turizmcimize gerek kamu gerek özel tüm sektörler verimli ve birbirine uyumlu bir şekilde çalışmakta mıdır?

 

Kamu çalışanları ile özel sektör çalışanlarının yaşam standartları arasında günden güne büyüyen dengesizliğin yarattığı tehlikelerin farkında mıyız?

 

Önceleri siyasilerin seçim rüşveti olarak vaad ettiği istihdam sözleri, belli bir süreden beridir halkımız tarafından seçim şantajı olarak talep edilmekte değil midir?

 

Oğlumuz kızımız işe girebilsin diye, komşumuzun çocuğunun işten çıkartılmasını talep etmek bir alışkanlık haline gelmiş midir?

Haberin Devamı

 

Bir çözüm halinde, bu yapımız ile bırakın dünyayı ve Avrupa’yı, Rum komşularımızla rekabet edecek durumda mıyız?

 

Suçlusu kim olursa olsun,hep birlikte oluşturduğumuz bu hayal dünyası sürdürülebilir midir?

 

Ayakları yere basan ve kendi kendimize yeterli, toplumsal barış ile çalışma barışının egemen olduğu ekonomik ve sosyal bir düzeni hak etmiyor muyuz?

 

TÜM SENDİKALAR

 

BİR TAYKACIK*

 

Yıllardan beridir Kamu çalışanlarının haklarını geliştirmek adına talep ettiğiniz herşeyi alırken,gün gele bu herşeyi verenlerin artık veremeyecek duruma düşeceklerini, ve cevizcinin çuvalından oynadıkları için bir gün cevizcinin talimatlarına uymak zorunda kalacaklarını hiç düşünmediniz.

Haberin Devamı

 

Bugün gelinen noktadan iktidarlar kadar sizlerin de sorumluluğu olduğunu kabul etmeniz gerekmektedir. Hiçbir sektörümüz dünya standartlarını yakalayamazken, kamu çalışanlarının standartlarını dünya standartlarına ulaştırma çabalarınız karşılığında iktidarlar ses çıkaramamıştı ama, bozulan dengeler nedeniyle, özel sektör çalışanlarının ne hale düşürüldüğünü hep görmezlikten geldiniz.

 

Sizlerinde şimdi kendi kendinizi sorgulamanız gerekmektedir çünkü özel sektör ve çalışanları sizlerin ortaya koyduğu her tepkiye tepkiyle cevap vermeye başlamıştır.

Toplumsal tabakalaşmanın ve sosyal kesimler arasındaki gelir farkı uçurumunun arttığı böylesi bir toplumsal yapıda çatışmanın gerçekleşmesine ramak kalmıştır. Bunun başlıca nedeni, yıllardan beridir olur olmaz sebeplerle önce grev silahını çekip popülist politikalardan nemalanmış olmanızdır.

Haberin Devamı

 

Şimdi kendi kendinize sorunuz;

 

Kamu sektöründe verimliliği ön plana çıkaran bir anlayış ile hareket edecek misiniz?

 

Kamunun yeniden yapılandırılarak yorganı ayağımıza göre uzatmak konusunda parlamento ile birlikte hareket edecek misiniz?

 

Tüm çalışma hayatını kendi koşullarımıza uygun hale getirmek için öneriler paketi hazırlayacak mısınız?

 

Grev hakkınızı tek ve ilk çare olarak kullanmaktan vazgeçecek misiniz?

 

Anadolu insanına karşı olduğunuz algılamasını düzeltmek için harekete geçecek misiniz?

 

Hümanist bir yaklaşımla KKTC vatandaşlarının çok kültürlü bir mozaik olduğundan hareketle sosyolojik gerçekliği kabullenecek ve çözüm önerilerinizi tüm KKTC vatandaşları için ortaya koyacak mısınız?

 

Bu ülkede sadece memurların yaşamadığı gerçeğini kabullenecek misiniz?

 

Hep birlikte mutlu yaşayabilmemiz için yerel sermayedara da ihtiyacımız olduğu gerçeğini kabullenecek misiniz?

 

KIBRIS TÜRK İŞVEREN ÖRGÜTLERİ

 

BİR TAYKACIK*

 

Yıllarca kapalı ekonomik düzen içerisinde memurun maaşından piyasaya düşen pay ile kendinizi geliştirdiniz. Değişen koşullara hızlı uyum sağlama suretiyle sermaye yapınızı da güçlendirmeye çalıştınız Hükümetlerin gelişen ve kendini yenileyerek toplumu da ileriye taşıyacak ekonomik girişimlere vizyonsuzluk ve hedefsizlik yüzünden yaşam hakkı tanımayanlara karşın ayakta kalmak için direndiniz.

 

Şimdi sendikalarla aldıkları talimat uyarınca sürtüşmek zorunda kalan hükümete alkış tutarken, aslında yıllarca sizin gelişmenizi engelleyenlere alkış tutmakta olduğunuzu göremiyorsunuz.

 

Hükümetin almış olduğu son kararların “ekonomik kararlar” olduğu yalanına kendini illk kaptıran sizler oldunuz.

 

Şimdi sizde kendinizi sorgulayınız;

 

Ekonomik mantıkla alınmamış bu Mali kararların size ne fayda getireceğini ortaya koyar mısınız ?

 

Hükümet bir taraftan hayat pahalılığını körükleyen kararlar alırken diğer taraftan da maaşlardan kesinti yapmak sureti ile halkın harcama gücünü azaltmıyor mu?

 

Bu durumda halkımız daha az harcama yapacağına göre, sizlerin cirolarıda aşağıya inmeyecekmi? Zaten krizde olan ekonomimiz bundan daha çok zarar görmeyecek mi?

 

En zor zamanlarda bile ayakta duran işadamlarımızdan kaçının bugün güçlü bir şekilde ayakta kaldığının farkındamısınız?

 

Giderek zayıflayan sermaye gücünüzü tam olarak yitirdiğinizde, son direnç noktamızında ortadan kalkmış olacağını görebiliyor musunuz?

 

KTHY’nın buhar edilmesi ile birlikte, bu ülkeye gelecek insan sayısında yaşanacak azalmadan, turizmimizin yaşayacağı kayıptan sizde nasibinizi almayacak mısınız?

 

DAÜ’nün de bir başka üniversiteye devredilmesi ile birlikte uğrayacağımız kimlik erozyonu sizi hiç ilgilendirmiyor mu?

 

Binbir zorlukla elde ettiğiniz sermaye gücünü verimli kullandığınıza inanıyor musunuz?

 

Güçlü sermayedarlarımız diye gördüğümüz son birkaç kale de yıkıldığında geriye kalanların ayakta kalabileceğini zannediyor musunuz?

 

Maliyeti yüksek görülse de yerel emeği kullanarak çok daha güçlü hale geleceğinizin farkında mısınız?

 

Sendika düşmanlığı yapacağınıza, bu sendikaları yönetenlerinde bu ülkenin çocukları olduğunu farkederek, toplumsal uzlaşı ile tek genel geçer doğruların kendi dışınızdaki kesimlere dikte edilmesi yerine çoğulculuğun egemen olacağı çözüm önerileri ile onlarla kol kola girmenizin hepimizin faydasına olacağını ne zaman anlayacaksınız?

 

TÜM SİYASİ PARTİLER

 

BİR TAYKACIK*

 

Dünyada sağ ve solun kalmadığı,bizde ise gerçek anlamıyla zaten hiç olmadığı bir ortamda yıllardan beridir birbirimizle didiştik durduk. Muhalefetteyken boş tencereleri elimize alıp yollara düştük ama iktidara gelince o boş tencereleri doldurmak için kafa kafaya veremedik.Düzenden hep şikayetçi olduk ama düzeni değiştirmenin gereklerini yerine getirmedik. “Yok birbirinizden farkınız” anlayışına çanak tuttuk, insanımızı siyasetten soğuttuk.

 

Bizlerde kendi kendimizi sorgulamak durumundayız;

 

Yalan vaad ile seçim kazanmanın iktidar olmaya yetmediğini ne zaman anlayacağız?

 

Bir kararı vermeden önce tartışmamızın şart olduğunu ne zaman göreceğiz?

 

Türkiye’nin önüne gitmeden kendi üstümüze düşen adımları atmış olarak gitmenin faydasını ne zaman inanacağız?

 

Birbirimize çamur atmak yerine, program ve hedeflerimizle yarışmayı ne zaman öğreneceğiz?

 

Siyasetin çamur atma olmadığı konusundavatandaşlarımızı elbirliği ile nasıl ikna ederek daha kaliteli bir meclis yapısının oluşmasına katkıda bulunacağız?

 

KKTC PARLAMENTOSU

 

BİR TAYKACIK*

 

Meclis çalışmalarının gerçekten varolduğunu ve bu çatı altında yapılan siyasete saygı duyulması gereğini halkımıza ispat etmek için “halkın vekilleri” olduğumuzu ne zaman hatırlayacağız?

 

İşaret parmaklarımızı dik ve mağrur bir şekilde havaya kaldırıp indirmenin vekillik olmadığını ne zaman anlayacağız?

 

Meclisimizin iktidarların ve siyasi parti başkanlarının oyun alanı olmadığını ne zaman ispat edeceğiz?

 

Sorunların çözümü için araştırma yaparak öneriler sunmanın bir Milletvekilinin asli görevi olduğunu ne zaman hatırlayacağız?

 

Düğün,sünnet töreni, cenaze töreni ,açılış gibi yerlerde zaman harcayarak seçim kazanılmadığı, fikri çalışmaların esas alındığı bir ortamı hazırlamanın ana görevimiz olduğunu ne zaman öğreneceğiz?

 

Halkımızın kendi kendine saygı göstermesinin temelinde önce Cumhuriyet Meclisi üyelerinin kendi kendilerine saygı duymaları gerektiği gerçeğini ne zaman kavrayacağız?

 

Kişisel ve partisel çıkarlar için çalışmaktan uzaklaşıp, toplumsal fayda için çalışmakta olduğumuzu ne zaman gösterebileceğiz?

 

UBP HÜKÜMETİ

 

BİR TAYKACIK*

 

En uzun süreli hükümet etme erkine sahip bir parti olarak çeşitli kararların altında imzanız bulunmaktadır. Eğrisiyle doğrusuyla bu ülke insanının sosyolojik yapısının oluşmasında en büyük katkı sizlerindir. Bugün geldiğimiz noktada “neremiz doğru” diye soruyorsanız bunun baş sorumlusu olduğunuzu da kabul etmeniz gerekmektedir.

 

Sadece ara dönemleri suçlamak yerine kendi dönemlerinizi de sorgulayarak işe başlamış olsanız bugün çok daha haklı bir konumda olabilirdiniz. Ama öyle anlaşılıyor ki “cenazeyi öldürene taşıtırlar” anlayışı ile, geçmiş yanlışların düzeltilmesi konusunda da yine siz kullanılıyorsunuz. Bunun farkında iseniz ne ala,ama olmadığınız ayan beyan ortada.

 

Halkımız bugün bir iç çatışmanın arifesindedir. Ülkede bozulan çalışma barışı ile başlayan süreç, zaman içerisinde birbirine kırdırılmış sektörlerin seslerinin daha da üst düzeye çıkması iletoplumsal tabakalar ve toplumu oluşturan kesimlerin aktörü olacağı bir iç çatışmayı gündeme taşıyacaktır.

 

Bunun farkında olmadan attığınız her adım, bizi o istenmeyen noktaya daha da yakınlaştırmaktadır. Seçim öncesi söylemlerinize tam zıt uygulamalarınız tansiyonu daha da yükseltmektedir.

 

Bu nedenle sizde kendinizi sorgulamalısınız;

 

Size defalarca önerilen toplumsal uzlaşı ile hareket etme fırsatını neden geri tepmektesiniz?

 

Ortaya koyduğunuz icraatlarla  sürmekte olan Kıbrıs görüşmelerinde ve dış dünya karşısında bizi zayıf düşürmekte olduğunuzun farkında mısınız?

 

KTHY’yi kurtarmak yerine buhar etme operasyonu ile kış aylarından itibaren yurt dışı çıkışlarımızın tamamen kısıtlanacağının farkında mısınız?

 

Plansız ve programsız, sadece iş ve kredi vaatleri ile elde ettiğiniz hükümet etme şansını en kötü şekilde kullanarak halkımızda moral adına hiçbir şey bırakmadığınızı görebiliyor musunuz?

 

Ekonomik tedbirler diyerek bizi nereye götüreceğini bilmeden aldığınız kararlar ile ekonomik hayatı tamamen felce uğratmak üzere olduğunuzu hissedebiliyor musunuz?

 

İşverenlerle sendikaları karşı karşıya getirme operasyonunuzun tehlikelerinin farkında mısınız?

 

Sırf maaş ödemesi yapabilmek uğruna bir bürokrat önünde talimat alır duruma gelmekle halkımızın itibarını zedelediğinizi Kıbrıs Türkünü cemiyet statüsünden cemaat statüsüne indirecek süreci başlattığınızı, biliyor musunuz?

 

Halkımızın her geçen gün Devletimize olan inancını yitirdiğini anlamıyor musunuz?

 

Bir siyasi iktidarın, vaad ettiklerini yerine getiremediğini gördüğünde, istifa etmesinin bir erdem olduğunu bilmiyor musunuz?

 

VE ANKARA

 

BİR TAYKACIK*

 

Yıllardan beridir KKTC’ye yapılan yardımların tümü “Yardım Heyeti”nin tam kontrolünde harcanmaktadır. Ancak basın yolu ile ve bizim bazı bakanlarımızı da kullanmak sureti ile verdirilen beyanatlar ile kamuoyu yanlış bilgilendirilmekte ve sanki bu yardımlar tamamen bizim kontrolümüzde heba ediliyor imajı yaratılmaktadır.

 

KKTC’de maaşlar, asgari ücret, emekli ikramiyeleri Türkiye’den yüksektir bu doğru. Ayni şekilde buradaki hayat pahalılığının Türkiye’den çok yüksek olduğu da bir gerçektir. Bu hayat pahalılığında kendi uygulamalarımızdan çok daha fazla etki, bize uygulanan ambargolar nedeni ile ortaya çıkmaktadır.

 

1974’ten bugüne geçen zaman içerisinde sadece Mersin kapısının bize açılması ekonomik kalkınmamızı sağlamaya yetecekken, Devletten devlete yardım almak sureti ile hazırcı bir yaklaşıma girmek isteyen bizler olmadık.

 

Bu ülkede vatandaşımızdan iki misli bir nüfusa sağlık ve eğitim sistemi vermekte olduğumuz gerçeğinden, “Bu hizmeti alan, Anavatandan gelen Anadolu’lu kardeşlerimizdir” mantığı ve Türkiye’nin de bize her yıl Devletten devlete sağladığı yardım var gerçeğinden hareket ederek itiraz etmedik, edenleri de vicdanımızda yargıladık.

 

Zaman içerisinde Türkiye’ye kıyasla daha iyi olan neyimiz varsa,uyum içinde olma gayesi ile ortadan kaldırdık gerilettik. Türkiye ayağa kalkıp koşmaya başladığı yıllarda biz emeklemeye devam ettik, geride kaldık. Bu koşuda geride kalmamızda o dönemin hükümetlerinin de payı azımsanmaz. Ama Türkiye güçlendiğine ve ilerlediğine göre bu bizimde faydamıza olur düşüncesi ile geleceğe daha umutlu bakarak hep sevindik.

 

Maneviyatımızın eksik olduğu suçlaması yapıldı hep. Yıllarca Anadolu insanına sarılarak Türklüğümüzü korurken Ezan sesini de susturtmadığımız gözden kaçırıldı. Kıbrıslı Türklerin bir filmde küçücük bir bayrak gördüğünde duygulanan ağlayan milliyetçi bir halk olduğu unutturuldu.

 

İmece usulü bir yaşam tarzımız varken zaman içinde müşterek hatalarla emici usulü bir yaşam tarzını benimser olduk. Ganimet dönemi,iskan dönemi, Asil Nadir dönemi, Türkiye’den bütçe yardımı dönemi derken kolaycılık yaşam biçimimiz haline geldi.

 

Şimdi bu noktada dayatmalarla bu alışkanlıklardan kurtulacağımız sanılıyor. Bu dayatmaların bizi nereye taşımakta olduğunun anlaşılması adına ve müşterek yanlışları yine el birliği ile gidermek üzere Ankara’da KKTC ile ilgili tespitlerini doğru yapabilmelidir.

 

O nedenle de Ankara, gelinen bu aşamada yöntemlerini gözden geçirmeli ve şu soruları içtenlikle cevaplayabilmelidir;

 

Uygulama ve açıklamalarınızla, Rum tarafının “KKTC Türkiye’nin alt yönetimidir” iddiasını geçerli kılmakta olduğunuzu görmüyor musunuz?

 

Eğitim ve sağlıkta,adada bulunan tüm nüfusa da hizmet etmek durumunda olduğumuzdan dolayı bir planlama yapamadığımızın farkında mısınız?

 

Müfredat uyumu nedeni ile kendi gençlerimize kendi geçmişlerini ve coğrafyalarını öğretemediğimizin ve bu yüzden yeni yetişen nesile, Anadolu insanının bizim açımızdan değerinin ne olduğunu öğretemediğimizin farkında mısınız?

 

Her yıl KKTC ekonomisinden Türkiye ekonomisine aktarılan kaynağın artmakta olduğu ve bu rakamın yıllık 1.5 Milyar dolar seviyesine geldiği gerçeğini Türkiye kamuoyu biliyor mu?

 

Yıllardan beridir Türkiye medyasında Kıbrıs’la ilgili sadece olumsuz haberlerin yer alması tesadüf müdür?

 

KTHY’nin ortadan kaldırılarak ulaşımımızın bir özel şirketin insafına bırakılması doğru bir siyaset midir?

 

Kimliğimizle bütünleştirdiğimiz KTHY ve DAÜ gibi kurumlarımızın ortadan kaldırılması veya bir başka kuruma devredilmesi politikasının Kıbrıslı Türkleri rencide etmekte olduğunun farkında mısınız?

 

TC-KKTC arasında imzalanan ama yürürlüğe konmayan “Serbest Ticaret Antlaşması” ne zaman yürürlüğe girecek?

 

1963’ten beri izolasyon altında yaşayan Kıbrıs Türk’üne Türkiye pazarı tam olarak açılsa Devletten Devlete yardım gereği ortadan kalkacak değil mi?

 

Son zamanlardaki uygulama ve yöntemlerin, Anavatan-Yavruvatan birlikteliğini zayıflatarak bizi birbirimize kırdırmak isteyenlerin elini güçlendirmeye başladığının farkında mısınız?

 

2010 sonunda önümüze Annan Planı benzeri yeni bir çözüm planı konacak mı?

 

Son zamanlardaki tüm dayatmaların, Kıbrıs Türk’ünü herhangi bir plana “evet” dedirtmek için yapılmakta olduğu inancının giderek zemin kazanmakta olduğunu biliyor musunuz?

 

Sizce Kıbrıslı Türk’ün, gerçek anlamda kendi kendini yönetme imkanına kavuşsa,kendi kendini yönetme becerisi yok mu?

 

Son imzalanan protokolde ortaya konulan çoğu doğru olan hedefe kendi yöntemlerimizle ulaşma imkanını talep etme hakkımız yok mu?

 

Ve son olarak;

 

Kıbrıslı Türkler toplumsal bir uzlaşma içinde kendi kaynakları ile kendi kendini yönetme doğrultusunda harekete geçerse, destek vermeyecek misiniz?

 

Bizler, yaratılan düzenin tıkandığı ve reformlara ihtiyacımız olduğu gerçeğini reddetmemekle birlikte,sorunların çözümünün dayatmacı ve anti-demokratik bir yöntemle değil, toplumsal uzlaşı ile, Kıbrıs Türk’ünün geleceğini kurtarmak,toplumsal fayda ve Kıbrıs Türk’ünün ataları gibi bu topraklarda var olmaya devam etmesi adına Kıbrıs Türk’üne karşı görevimizi tüm benliğimiz ve kadrolarımızla yerine getirmeye devam edeceğiz.

 

KKTC vatandaşları,

 

Görüldüğü üzere bugünlere varılmasında hepimizin payı vardır. Yapılması gereken birlik ve beraberliğimizi bozmadan tüm sektörler ve taraflar olarak toplumsal beynimizi kullanmanın yolunu bulmamızdır.

 

Bu olmadığı takdirde bileceğiz ki,çok kısa bir süre sonra tam yok oluşu engelleyecek hiçbir gücümüz kalmayacaktır.

 

Anadolu insanı ve onların Kıbrıs hassasiyeti en büyük gücümüz olarak her zaman yanımızda saf tutacaktır. Ancak kendi üstümüze düşeni yapmaz isek bileceğiz ki onların desteği de bir süre sonra ortadan kalkabilecektir.

 

O nedenle, her zaman söylediğimiz gibi önce KKTC vatandaşları olarak tüm ayrılıklarımızı bir kenara koyarak kendi kendimize saygı duymanın yollarını açmalıyız. Rica ederek değil, hak ederek kazanmanın doğru yol olduğunu kabullenmeliyiz.Ve bugünkünden çok daha fazla ve verimli çalışarak toplumsal onurumuzu yeniden ortaya çıkarmalıyız.

 

Sonrası çok daha kolay olacaktır.

 

Değerli basın mensupları,

 

Sizlere dağıtımını yaptığım bu yazıyı sadece Demokrat Parti Genel Başkanı’nın bir açıklaması olarak değil,Kıbrıs Türk Halkı’nın bir ferdi olarak kendi kendimle ve bizi etkileyen unsurlarla bir hasbihal olarak algılamanızı, ve okuma zahmetine katılacak her kişinin de tüm yazılanları kendi kafasında yorumlayıp eklemeler yapmak suretiyle bir sonuca varmasını, bir ferdi olmaktan her zaman onur duyduğum ve duyacağım Kıbrıs Türk toplumu adına talep ediyorum .

 

Bu yazdıklarımıza alkış tutanda olacaktır, kızanda..Her iki tarafın da,bu yazılanları bir bütün olarak değerlendirmesi ve eklemelerle çıkarmalar yapmak suretiyle bir sonuca ulaşması en büyük kazanımımız olacaktır.

 

Hele,bu metnin bütününün dışında kalan kesimler-ki medya çalışanları ve patronları bu kesimlerden en başta gelenidir- ayni şekilde kendi kendilerini sorgulama noktasına taşınırsa işte o zaman kendi kaynaklarımız ile kendi sorunlarımızı çözebileceğimiz anlayışı da pekişecek ve yolumuz açık olacaktır.

 

Tarihi ve anavatanı ile barışık, ataları gibi bu topraklarda egemen olan ve çocuklarımızın geleceğinin ipotek altında olmayacağı günleri yaratmak hepimiz için kutsal bir görevdir.

 

Kızdırdığım ve sevindirdiğim tüm kesimlere teşekkür eder,saygılarımı arz ederim.

 

SERDAR DENKTAŞ

 

Genel Başkan

*BİR DAKİKA 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!