Savaşa koşan kadın

Güncelleme Tarihi:

Savaşa koşan kadın
Oluşturulma Tarihi: Ocak 31, 2022 07:00

“İnsanların kaçtığı yere gitmek, şahit olmak ve bunu insanlara aktarmak istiyordum.” Elif Akkuş tam 25 yıldır Irak, Suriye, Filistin gibi çatışmalı bölgelerde bombaların arasından seyirciye haber ulaştırmaya çalışan bir savaş muhabiri. “Gazetecinin cinsiyeti yoktur” diyor.

Haberin Devamı

Tüm meslektaşlarımın ortaklaşa bir şekilde gözü kapalı söyleyebileceği bir analiz varsa o da gazeteciliğin tutkuyla yapılacak bir meslek olduğudur. Bugün en zorlu savaş bölgelerinde, yanında bombalar patlarken, insanlar ölürken kendini koruyarak haber aktarmanın peşine düşmüş bir muhabirin hikayesini anlatacağız. Savaş muhabiri Elif Akkuş TRT Haber kanalında 25 yıldır en tehlikeli savaş bölgelerinden izleyiciye olan biteni anlatan bir gazeteci. Anlattıklarını anlamak kimi zaman zor, ‘sohbetimiz sırasında bir insan bunları yaşayacağını bile bile nasıl tekrar tekrar o bölgelere gider’ diye düşünsem de Akkuş heyecan içerisinde anlattığı her olayda “gerçeği aktarmaya” ne kadar tutkun olduğunu anlatıyor.

Henüz 19 yaşındayken kapısından stajyer olarak girdiği TRT’de önce gece muhabirliği ardından da polis-adliye muhabirliği yapan Elif Akkuş’un çevresindekiler onun çocukluğundan beri savaş muhabiri olmak istediğini biliyor. Akkuş anlatıyor: “Çocukluğumdan bu yana nerede bir belalı olay varsa oraya koşmak ve neler olduğunu öğrenmek gibi bir yapım var. İnsanların kaçtığı yere gitmek, şahit olmak ve bunu insanlara aktarmak istiyordum. Gece ve polis adliye muhabirliği dönemimde 17 Ağustos depremi, Öcalan davası gibi pek çok olay takip etsem de sürekli sıcak çatışma bölgelerine gitmek istiyordum. Gece muhabirliği benim için okul gibiydi. Bilgi toplamayı, telsiz dinlemeyi, tehlikelerle yüzleşmeyi bu dönemde öğrendim. Belli bir tecrübeye geldikten sonra DGM’de (kapatılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri) haber peşindeyken telefon geldi ve ‘Irak’a gidiyorsun’ dediler. Sevinçten çığlık attığımı hatırlıyorum. 35 gün Irak’ta Saddam’ın devrildiği dönemde haberler yaptım. Orada sergilediğim performans bana bir yol oldu.”

Savaşa koşan kadın


SAVAŞ BAVULUM

Haberin Devamı

27 yaşında ilk yurtdışı saha tecrübesini kazanan Akkuş, bu dönemin ardından Suriye, Libya, Filistin gibi sıcak bölgelerde sayısız haber yapıyor. “Her coğrafyanın dinamikleri çok farklı. Ben savaş bölgesine gitmeden önce erkek reyonuna gider bol pantolonlar gömlekler alırım, renkli başörtülerimi de valize koyar yola çıkarım” diyen Akkuş savaş muhabirliğinin püf noktalarını anlatıyor: “Gittiğin yerin coğrafyasında bir kadın ve gazeteci olarak nasıl davranman gerektiğini bileceksin. Savaş muhabirliğinde gelişmeleri takip etmek ve olası tehlikeleri tahmin etmek çok önemli. Gitmeden önce mutlaka belli yerel iletişimler kurman gerekiyor. Bir mihmandara ihtiyacın var. Savaş bölgesi manipülasyona, yalan habere o kadar açık bir alan ki. Bölgede kimseye yüzde yüz güvenemezsin. Gittikten sonra kimden doğru bilgiyi alabileceğini daha iyi seziyorsun. Ancak mihmandarın hayattaysa sorun yok. Ancak mihmandarının ölme ihtimalini de hesaplamalı, B planı yapmalısın. Normal bir ülkede haberi doğrulatmak için emniyet müdürlüğün, bakanlığı ararsın. Savaş bölgesinde böyle bir ortam yok. Gözün kulağın çok açık olmalı.”

Haberin Devamı

KAMERAMANLA EMANETSİNİZ

Savaş bölgesinde ekip çalışmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Akkuş, “Kameramanla birbirinize emanetsiniz. Bir kader ortaklığı kuruyorsunuz. Örneğin Nusaybin’de olduğumuz bina roket yedi. Birkaç dakika sonra arkadaşıma bir mesaj geldi ‘yeğenin dünyaya geldi’ diye. Çok sert ve anlık insani durumların arasında sıkışıp kaldığınız anlar yaşanıyor” diyor.

BABAM VEDA İÇİN DÖNMEMİ BEKLEDİ

Elif Akkuş doğru mu yanlış mı emin olmasa da “Ben hayatımda hep haberciliği 1 numaram olarak gördüm” diyor: “2016 yılında hendek operasyonları için görevlendirildim. Bir hafta diye gittim üç ay orada kaldım. Döndüğümde babamın akciğer kanseri olduğunu öğrendik. Kanser o kadar ilerlemişti ki artık biyopsi bile yapılmasına izin verilmiyordu. Hayatta en korktuğum şeylerden biri babamı kaybetmekti. Akşama kadar ne yapacağımı bilmez halde evde oturdum. Akşam bir telefon geldi. Sabah ilk uçakla Diyarbakır’a oradan Lice’ye geçmen gerekiyor dediler. ‘Tamam’ dedim. Babamla telefonla konuştum. ‘Gitme, kal’ dedi. Normalde babam beni tüm görevlere büyük destekle yollar. ‘Ben döneceğim sen de o zamana kadar iyileşirsin’ dedim. Görev bitti, döndüm, ertesi gün babamı hastaneye kaldırdık ve kaybettik. Benim dönüşümü beklediğini düşünüyorum. Vefatından önce hastanede ‘Çok üzüleceğini biliyorum. Ama sen savaş bölgelerinde çok sayıda çocuğun babasız kaldığına şahit oldun. Bu yüzden sana üzülme hakkı vermiyorum. İki gün üzülebilirsin. Üçüncü gün işine geri dön’ dedi. Babam beni böyle yetiştirdi. Hayatta başıma her şey gelebilir ama işe ve göreve olan saygım değişmez.”

Savaşa koşan kadın


Haberin Devamı

MAVİ MARMARA BASKINI
HABER GEÇERİM DİYE TELEFONU SAKLADIM

Elif Akkuş, 2010 yılında Gazze’ye insani yardım götüren ve İsrail tarafından saldırıya uğrayan Mavi Marmara gemisinde gazeteci olarak görevdeydi. 10 kişinin hayatını kaybettiği 55 kişinin yaralandığı saldırıdan kurtulmayı başaran Akkuş, o anları anlatıyor: “Van’da görevdeyken Filistin’e gidiyorsun dediler. Hatta o dönemki müdürüm ‘Şu vurulacak gemi var ya seni oraya gönderiyoruz. Yüzme de biliyorsun’ diye espri yapmıştı. Tabii ki kimse böyle bir katliamı tahmin etmiyordu. Gemide yardım kuruluşu görevlileri, gönüllüler ve yaklaşık 20 gazeteci, toplam 700 civarı kişiydik. Antalya’dan yola çıktık. Sabah ezanından sonra bir anda geminin etrafı İsrail askeri, zodyaklar, denizaltılar, tepede helikopterlerle sarıldı, içeri gaz bombaları atıldı. Sonra helikopterden ateş açıldı. Basın odasının sorumlusu benim yanımda alnından vuruldu ve öldü. Gemi yavaş yavaş ele geçirildi. Herkesi toplayıp güverteye çıkaracaklar.

YİNE GİDERİM

Haberin Devamı

Küçücük bir cep telefonum var iç çamaşırıma sakladım, belki bir şekilde haber geçebiliriz diye. Geminin her yeri kan. 10 saatlik bir yolculukla İsrail’e ulaştık. Geminin içine aldılar. Yaralılar, ölüler orada. Çamaşırıma sakladığım telefondan kurtulmam gerekiyor. Tuvalete gittim ve boşluğa cep telefonumu attım. Hapishanede tutulduk, Türkiye’nin girişimleriyle geri döndük. Bizim ev, benden haber alamadıkları için cenaze evi gibi olmuş. Havalimanında yetkililerden telefonu isteyip kanalı arayıp birkaç canlı yayın yaptım. Şu an ‘Mavi Marmara’dakilerin aynılarını tekrar yaşayacaksın’ deseler hemen bu röportajı bitirip giderim. Vietnam Savaşı ya da Kurtuluş Savaşı döneminde yaşamadığım için üzülüyorum.”

Haberin Devamı

EN ÜST MERTEBE MUHABİRLİK

Mavi Marmara olayının ardından bir takım program teklifleri geldi, bazılarını yaptım da ama bana sorarsanız bizim mesleğin en üst mertebesi sahada muhabirlik yapmak. Her gün yeni bir şey öğrendiğin, kendini geliştirmen gereken bir meslek. Stüdyoda program sunanlara saygım sonsuz ama ben o değilim.

GAZETECİLİĞİN CİNSİYETİ YOKTUR

Sizce neden kadın savaş muhabiri sayısı çok az? diye soruyorum. Akkuş yanıtlıyor: Kadın savaş muhabiri olarak cinsiyetimin öne çıkarılması bile bana çok tuhaf geliyor. Gazetecinin cinsiyeti yoktur. Ben mesleğimin ilk yıllarında bunu kırmak için çok uğraştım. Kadının savaşta ne işi var diye dirençle karşılaştım. Bunun ne alakası var benim kadın olmamla? Savaş bölgesi hem kadın hem erkek için riskli bir yer. Cephede, Ortadoğu’da “Abla senin burada ne işin var” diyen yerel unsurlarla karşılaştım. Cesaretin sadece erkeğe atfedilmesi çok garip geliyor.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!